Orta Asya ve Kafkaslarda Siyaset Dersi 8. Ünite Özet
Açıköğretim ders notları öğrenciler tarafından ders çalışma esnasında hazırlanmakta olup diğer ders çalışacak öğrenciler için paylaşılmaktadır. Sizlerde hazırladığınız ders notlarını paylaşmak istiyorsanız bizlere iletebilirsiniz.
Açıköğretim derslerinden Orta Asya ve Kafkaslarda Siyaset Dersi 8. Ünite Özet için hazırlanan ders çalışma dokümanına (ders özeti / sorularla öğrenelim) aşağıdan erişebilirsiniz. AÖF Ders Notları ile sınavlara çok daha etkili bir şekilde çalışabilirsiniz. Sınavlarınızda başarılar dileriz.
Rusya Federasyonu Enerji Politikaları
Giriş
Sanayi Devrimi ile birlikte üretimde makineleşmenin hızlanmış, nüfusun artmasıyla mal ve hizmet talebi artmıştır. Elektrik, elektronik ve internetin üretime dahil olması, enerji ihtiyacının artmasına neden olmasının yanı sıra, yeni enerji teknolojilerinin de insan hayatına dahil olmasını gerektirmiştir.
Başlangıçta insanlar ısı, ışık, taşıma gibi amaçlarla enerji ihtiyaçlarını yeryüzündeki olanaklarla karşılarken, keşif ve icatlar dolayısıyla teknolojide yaşanan ilerlemeler, yeni enerji kaynaklarının da insan hayatına dâhil olmasını sağlamıştır. Bu enerji kaynaklarından en önemlileri petrol ve doğalgazdır. Her ne kadar nükleer enerjinin, enerji ihtiyacını karşılama sürecinde yeri genişlese de petrol ve doğalgaz önemini kaybetmeden insan hayatındaki yerini hiçbir enerji kaynağına bırakmamıştır.
Avrupa ve Asya kıtasını kapsayan Avrasya Bölgesi, dünyada üretim ve tüketimin en yoğun olduğu bölgedir. Dolayısıyla Avrasya Bölgesi, enerji ihtiyacının en yüksek olduğu bölge olarak dünya enerji piyasasındaki yerini daima korumaktadır.
Enerji kaynakları açısından dünyanın en zengin ülkelerinden birisi olan Rusya Federasyonu (Rusya), bölgenin en önemli enerji tedarikçisi konumundadır. Özellikle petrol ve doğalgaz rezervleri ve üretimi açısından önemli bir potansiyeli olan Rusya hem ticari hem de siyasi olarak bu avantajını zaman zaman bir baskı unsuru olarak da kullanabilmektedir. Türkiye de özellikle doğalgaz tedariki açısından Rusya Federasyonu ile sıkı ticari ilişkiler içerisindedir.
Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin (SSCB) dağılmasından sonra ekonomik ve siyasi olarak güç kaybına uğrayan Rusya, enerji potansiyeli sayesinde kısa zamanda toparlanmış ve süper güç unvanını tekrar alma hedefine doğru ilerlemektedir.
Rusya Federasyonu’nun Enerji Potansiyeli, Üretimi ve Ticareti
1991 yılında eski Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin (SSCB) dağılmasıyla kurulan Rusya Federasyonu (Rusya), yaklaşık 145 milyonluk nüfusu ve batıda Avrupa ülkeleri, kuzeyde Kuzey Buz Denizi, güneyde Orta Asya ülkeleri ve batıda Büyük Okyanusa kadar uzanan 17 milyon km2 alana sahiptir. Rusya Federasyonu’na bağlı 21 özerk cumhuriyet vardır.
Rusya, Dünya Bankası istatistiklerine göre 2017 yılı itibarıyla yaklaşık 145 milyon olan nüfusu ve 1,5 trilyon ABD dolarlık GSYH değeriyle, dünyanın en büyük 11’inci ekonomisidir. Rusya üretiminin 1/3’lük kısmını petrol, doğalgaz ve bunların türevleriyle metal sanayi oluşturmaktadır. Bu veriler çerçevesinde Rusya’nın 2017 yılı kişi başına GSYH değeri ise 10.923 ABD doları düzeyindedir. 2017 yılı itibarıyla Rusya, 353 milyar ABD doları ihracatı ile dünya ihracatından aldığı pay %2’dir ve ihracatı içinde en büyük pay yaklaşık 155 milyar ABD doları tutarla petrol ve doğalgaza aittir. 2017 yılı itibarıyla Rusya gerçekleştirmiş olduğu 238 milyar ABD doları düzeyindeki ithalatı ile dünya ithalatından %1,3 pay almıştır.
Rusya sahip olduğu çok çeşitli coğrafik yapıdaki topraklarında başta petrol ve doğalgaz olmak üzere zengin kömür, altın, gümüş, elmas, demir, alüminyum, bakır maden yataklarına sahiptir. Bu kaynaklara sahip olması dolayısıyla Rusya dünyanın önemli ham madde ihracatçılarından birisidir. Rusya sahip olduğu beşerî sermaye, teknolojik alt yapı olanakları ve doğal kaynakları ile ekonomik, siyasi ve askerî olarak dünyanın en önemli güçlerinden birisidir. Bu gücüyle Rusya, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin, Amerika Birleşik Devletleri, Birleşik Krallık, Fransa ve Çin Halk Cumhuriyeti ile birlikte 5 daimi üyesinden birisidir.
Rusya Federasyonu’nun Enerji Kaynağı Potansiyeli ve Üretimi
Rusya Federasyonu, SSCB’nin dağılmasından sonra ekonomik ve siyasi olarak önemli bir güç kaybına uğramış olsa da serbest piyasa ekonomisine geçiş sürecinde ve dünya piyasalarına entegrasyonda sona yaklaşılmasıyla birlikte artık rekabetçi ve güçlü bir yapıya kavuşmuştur. Bunda sahip olduğu doğal kaynakların büyük payı vardır. Tabii ki zengin doğal kaynaklara sahip olmak ekonomik büyümeyi ve kalkınmayı sağlamada tek başına yeterli değildir. Ancak Rusya sahip olduğu beşerî sermaye ve teknolojik alt-yapı olanaklarıyla bu süreci kolayca atlatmıştır.
Rusya Federasyonu’nun Petrol ve Doğalgaz Potansiyeli ve Üretimi
Rusya %5,3 pay ve 80 milyar varil kanıtlanmış petrol rezervi ile dünyanın en yüksek petrol rezervine sahip 7. ülkesidir. Petrol rezervleri açısından Venezuela birinci sıradadır. Rusya Federasyonu, petrol üretiminde ise dünyanın en çok üreten 2. ülkesidir.
Rusya %13,9 pay ve günlük 10,5 milyon varil petrol üretimi ile ABD’nin arkasından gelmektedir. Doğu Avrupa ve Avrasya ülkelerinin payının %17,4 olduğu düşünülürse, bu bölgenin üretiminin yaklaşık %80’nini Rusya Federasyonu gerçekleştirmektedir.
Rusya Federasyonu, %24,9 pay ve 50,5 trilyon m 3 kanıtlanmış doğalgaz rezervi ile en yüksek kanıtlanmış doğalgaz rezervine sahip ülkedir. Avrasya bölgesinde doğalgaz rezervleri açısından çok zengin olan Türkmenistan ve Orta Doğu ülkeleri de vardır.
Rusya Federasyonu, %17,5 pay ve 690 milyar m 3 doğalgaz üretimiyle ABD’den sonra en yüksek üretim gerçekleştiren 2. ülkedir. Doğalgaz ihracatında ise %19,7 pay ve 251,2 milyar m 3 ihracatla Rusya ilk sıradadır.
Rusya Federasyonu’nun Enerji Kaynağı Maden Potansiyeli ve Üretimi
Rusya Federasyonu kömür rezervleri açısından da dünyanın önemli bölgelerinden biridir. 160 milyar ton ve %15,2 payla Rusya Federasyonu, ABD’den sonra dünyanın en yüksek kömür rezervine sahip 2. ülkesidir. Rusya Federasyonu 2018 üretimi baz alındığında 364 yıllık kömür rezervine sahiptir.
Kömür üretim açısından ise 220 milyon ton Petrol Eşleniği üretim ve %5,6 payla Rusya Federasyonu, dünyanın en çok kömür üreten 6. ülkesidir. Rusya tek başına tüm Avrupa’dan daha fazla kömür üretmektedir.
Dünya bor madeni rezervleri açısından bakıldığında, Rusya Federasyonu 100 milyon ton rezervle, Türkiye ve ABD’den sonra dünyanın en yüksek bor rezervine sahip 3. ülkesidir. Bor madeni üretimi açısından bakıldığında Rusya, 2017 yılı itibarıyla dünyada 4,3 milyon ton bor üretiminin %1,7’sini (85.000 ton) üretmektedir ve bu payla en çok üretim yapan 7. ülkesidir.
Şeyl Petrolü rezervleri açısından da dünyanın 35,5 milyon ton rezervle en yüksek şeyl petrolü rezervine sahip 4. ülkesidir (dünya rezervi:815 milyon ton). Kaya gazı (Şeyl Gazı) rezervleri açısından ise 8,1 trilyon m3 rezervle dünyanın en yüksek kaya gazı rezervine sahip 9. ülkesidir (dünya rezervi: 241,5 trilyon m3 ). Nükleer enerji kaynağı madenlerden uranyum rezervleri açısından bakıldığında Rusya, 507.800 ton rezervle dünyanın en yüksek uranyum rezervlerine sahip 4. ülkesidir (dünya rezervi: 5,7 milyon ton). Toryum rezervlerinde ise 155.000 ton rezervle dünyanın en yüksek rezervlerine sahip 9. ülkesidir. Rusya Federasyonu 3.440 tonluk uranyum üretim değeriyle 2017 yılında %5’lik payla dünya uranyum üreticisi ülkeler arasında 7. sırada yer almıştır (dünya üretimi: 69.026 ton).
BP tarafından yapılan Rusya Federasyonu’nun enerji tüketim ve üretimiyle ilgili gelecek senaryosunda, hâlihazırda dünyanın en büyük petrol ve gaz üreticilerinden olan Rusya’nın günlük petrol üretiminin günlük 11 milyon varilden 12 milyon varile yükseleceği öngörülmektedir. 1995’ten 2017’ye günlük petrol üretiminde 5 milyon varil artış sağlanırken, 2017’den 2040’a 1 milyon varil üretim artışı öngörülmektedir. Doğalgaz üretimi ile ilgili öngörülere göre Rusya’nın üretimi 2017’deki 636 milyar m3 üretimden 2040’da 851 milyar m3 düzeyine yükselecektir. 1995’ten 2017’ye Rusya doğalgaz üretiminde 94 milyar m3 ’lük artış olurken, 2017’den 2040’a 216 milyar m3 ’lük artış öngörülmektedir. Rusya’nın kömür üretiminde ise 1995’ten 2017’ye 82 Mtoe (milyon ton petrol eşleniği) bir artış olurken, 2017’den 2040’a 10 Mtoe artış olması öngörülmektedir.
Rusya Federasyonu’nun Enerji Ticareti
Rusya Federasyonu bu enerji potansiyeli ve üretimi ile başta Avrasya Bölgesi olmak üzere dünyanın önemli arz edicisi ülkelerindendir. Bu kapsamda petrol, doğalgaz, kömür başta olmak üzere enerji kaynağı ticareti, Rusya’nın GSYH’si içinde önemli yer tutmaktadır ve ekonomisi enerji ticaretine bağımlı durumdadır. Bununla birlikte enerji tüketimi açısından Avrupa ve Uzak Doğu ülkelerine yakınlığı Rusya’nın bu ürünlerini pazarlaması açısından kolaylık sağlamaktadır. Hatta Avrupa doğalgaz tedarikinde Rusya neredeyse tekelci konumdadır. Bu nedenle Avrupa enerji politikaları içinde temel hedef olan “Enerji Arz Güvenliğinin” sağlanması için alternatiflerin artırılması yönünde çözümler aranmaktadır. Bu kapsamda özellikle içinde Türkiye’nin bulunduğu TANAP gibi projeler büyük önem arz etmektedir.
Rusya Federasyonu’nun Petrol ve Doğalgaz Ticareti
Rusya Federasyonu dünyanın en çok petrol ihracatı yapan 2. ülkesidir. Rusya %11,1 pay ve günlük 5 milyon varil petrol ihracatı ile Suudi Arabistan’ın arkasından gelmektedir. Doğu Avrupa ve Avrasya içinde ise petrol ihracatında %70’lik paya sahiptir. Rusya Federasyonu ihracatının 2,5 milyon varillik kısmını petrol ürünleri şeklinde gerçekleştirmektedir.
2018 yılı itibarıyla ham petrol ithalatında ilk 20 ülke yer almaktadır. Ham petrol ithalatında Türkiye günlük 423 bin varil ithalatla 19. sırada yer almaktadır. Ham petrol ithalatında olduğu gibi petrol ürünleri ithalatı açısından da benzer durum söz konusudur. Petrol ürünleri ithalatında Singapur günlük 2,3 milyon varillik ithalatı ile ilk sırada yer alan ülkedir ki bu ülke de Rusya’ya yakın bir ülkedir. Benzer şekilde Rusya’ya çok yakın olan Çin, Japonya, Güney Kore ve Batı Avrupa ülkeleri de petrol ürünleri ithalatında önemli bir paya sahiptir.
2017 yılında Rus petrolünün %61 gibi çok önemli bir kısmı Avrupa’ya gerçekleşmiştir ki bunda da en önemli pay AB üyesi ülkelerinindir. Avrupa’dan sonra en çok ihracat yapılan bölge, içinde Çin’in de bulunduğu Asya kıtasıdır. Rus petrolü dünyanın dört bir yanına satılmaktadır. Rus petrolü Avrupa ve Asya’ya boru hatları vasıtasıyla, diğer bölgelere deniz yoluyla ulaştırılmaktadır.
Dünya doğalgaz ihracatında en yüksek ihracat gerçekleştiren ülke Rusya Federasyonu’dur. Rusya 2018 yılı itibarıyla %19,7 payla toplam 251,2 milyar m3 ’lük doğalgaz ihracatı gerçekleştirmiştir. Bunda dünyanın en çok doğalgaz ithal eden ülkelerine yakın olması, elverişli altyapı olanaklarının ve doğru enerji stratejilerinin uygulanmasının payı yüksektir.
2018 yılında Rus doğalgazının çok önemli bir kısmı Avrupa’ya satılırken bunun %66,5’lik kısmı Almanya ve %27,4’lük kısmı da İtalya tarafından ithal edilmektedir. Rus doğalgazının önemli alıcılarından birisi de Türkiye’dir.
Rusya Federasyonu’nun Enerji Kaynağı Maden Ticareti
Rusya Federasyonu, başta kömür olmak üzere enerji kaynağı maden ihracatı da gerçekleştirmektedir. Rus kömürünün en çok ithal edildiği bölge %48’lik oranla Avrupa Kıtası olurken, Çin ve Japonya tarafından gerçekleştirilen ithalat da dikkat çekmektedir.
Rusya, diğer enerji kaynağı maden ihracatından ise petrol yağları ve bitümenli minerallerden elde edilen yağ ihracatından 2015 yılında 67,4 milyar ABD doları, 2016 yılında 45,9 milyar ABD doları ve 2017 yılında 58,2 milyar ABD doları gelir sağlamıştır. Rusya Federasyonu, 14,5 milyon ABD doları tutarında uranyum ihracatı ile 2018 yılı itibarıyla dünyada 10. sıradadır.
Rusya Federasyonu’nun Enerji Politikalarının Uluslararası İlişkilere Etkileri
SSCB dağıldıktan sonra hem ekonomik ve hem de devlet yapılanması açısından değişim içine giren Rusya Federasyonu, sürecin başında önemli iç problemlerle uğraşmak zorunda kalmıştır. SSCB’nin dağılmasından sonra geçen zaman içerisinde ABD, Doğu Avrupa ve Asya’da daha çok görülmeye başlamıştır. Eski Doğu Bloku ülkelerinde üsler kurmuş ve askerî varlığını bu ülkelere taşımıştır. Ancak özellikle eski SSCB ülkesi olan Orta Asya ülkelerinin üzerinde Rusya’nın önemli bir etkisi vardır. 2000’li yıllardan itibaren belli bir seviyeye ulaşmış olan Rusya Federasyonu, eski SSCB’nin varisi olarak süper güç olma çabaları içerisine girmiştir. Sahip olduğu zengin doğal kaynaklar, yetişmiş insan gücü, teknoloji ve askerî gücü ile Rusya Federasyonu tekrar küresel siyasette kendini göstermeye başlamıştır. Özellikle 2012 yılında Dünya Ticaret Örgütüne üyeliği, Rusya Federasyonu’nun ekonomisi açısından önemli bir kilometre taşı olmuştur.
Rusya Federasyonu enerji ticaretinde tedarikçi olarak çok iyi bir konumdadır. Avrasya Bölgesine yönelik olarak belirlediği enerji stratejisi başarılı ilerlemektedir. Ancak rakibi konumundaki ABD ve en önemli pazarı olan güçlü Avrupa ülkelerinin, Rusya’nın enerji ile ilgili hâkim durumunu ve devamında da yeniden küresel bir güç olma çabasını engellemeye yönelik stratejileri söz konusudur.
Rusya Federasyonu’nun stratejisinin temel güç noktası doğalgazdır. SSCB’nin dağılmasından sonra Litvanya, Estonya ve Letonya’nın AB’ne ve NATO’ya üye olmaları, Gürcistan ve Azerbaycan’ın Batıya yaklaşma çabaları, Ukrayna’nın hem AB’ye ve hem de NATO’ya üyelik çabaları ve Rusya ile yaşadığı çatışmalar, ABD’nin eski SSCB üyesi Orta Asya ülkelerine yönelik stratejileri, Rusya’nın bölgedeki hâkimiyetini sarsan faaliyetler olmuştur. Bu sorunları çözmek ve Rusya’nın tekrar bölgedeki hâkimiyetini sağlamasında Rusya yönetimi doğalgaz kozunu öne çıkarmıştır. Zaman zaman askerî operasyonların da gerçekleştirildiği bu çabalar içerisinde Rusya, doğalgaz kozunu etkin bir şekilde kullanmıştır. Rusya, fiyat ayarlamaları, doğalgaz akışında kesintilerle, bölgedeki diğer tedarikçilerin (Türkmenistan, Kazakistan) gazını ucuza alıp daha yüksekten pazarlama politikasıyla ve yeni doğalgaz boru hatlarıyla Avrasya Bölgesindeki 80 ülkeye yönelik yaptırımlar gerçekleştirmiş ve doğalgazı bir ödüllendirme ve cezalandırma aracı olarak kullanmıştır. Rusya enerji şirketleri aracılığı ile Avrasya Bölgesinde enerji yatırımları gerçekleştirmekte, enerji ihalelerine girmekte ve böylece söz konusu ülkelerle ikili ilişkileri güçlendirerek baskı ve etki gücünü artırma stratejisi de izlemektedir. Bu faaliyetlere şu girişimler örnek olarak verilebilir:
- Almanya’ya yönelik yeni projeler gerçekleştirmesi (Kuzey Akım Boru Hattı)
- Türkmenistan’la uzun vadeli doğalgaz alım anlaşması yapılması,
- Türkiye’de nükleer enerji santrali ve yeni boru hatları tesis etme süreci,
- Irak’a yönelik büyük meblağlı yatırımlar,
- İran’la ortak petrol ve doğalgaz arama anlaşmaları, nükleer yakıt ticareti, nükleer santral inşa anlaşması, Rus şirketlerinin İran’ın muhtelif yerlerinde yapmış olduğu enerji yatırım anlaşmaları.
Rusya’nın enerji politikasına temel oluşturan belge “2030 Rusya Federasyonu Enerji Stratejisi”dir. Bu Strateji çerçevesinde Rus enerji politikasının temel amacı; “istikrarlı ekonomik büyümeyi, daha iyi yaşam koşullarını ve küresel piyasada daha güçlü olmayı garanti edecek şekilde doğal enerji rezervlerinin ve enerji sektörünün potansiyelinin en etkili şekilde kullanımını sağlamaktır”. Bu belgeye göre, enerji sektörüne yönelik devletin en önemli stratejileri şunlardır:
- Ülkenin doğusunda petrol ve gaz sanayi tesislerinin oluşturulması
- Arktik kıta sahanlığı ve kuzey bölgelerinin keşfedilmesi
- Ülkenin gelişmemiş ve ulaşılması zor alanlarının geliştirilmesi
- Enerji altyapısının bölgesel olarak çeşitlendirilmesi ve geliştirilmesi
- Yenilenebilir enerji teşviki
- Enerji tasarrufu
Rusya Federasyonu’nun enerji ticareti açısından Avrasya Bölgesinde yüksek hâkimiyeti söz konusudur. Avrupa, Rusya’nın önemli bir doğalgaz ve petrol pazarıdır. Özellikle doğalgaz açısından Avrupa, Rusya’ya bağımlı durumdadır. Avrupa ülkelerinin doğalgazda Rusya’ya bağımlı olması, enerji güvenliğini tehdit etmektedir. Zaman zaman Avrupa ile Rusya arasında yaşanan krizlerde doğalgaz Rusya’ya önemli bir avantaj sunmaktadır. Bu durum Avrupa’yı enerji temini açısından arayışlara itmektedir. Ancak var olan altyapı olanakları, Rus gazı ve petrolünü Avrupa için en önemli ve vazgeçilmez seçenek durumuna getirmektedir. Orta Doğu, Hazar ve Orta Asya kaynaklarını Avrupa pazarına ulaştırmaya yönelik projeler Avrupa’nın tek umudu konumundadır. Ancak, Rusya’nın Orta Doğu, Hazar ve Orta Asya bölgesi üzerindeki baskısı bu yöndeki projelerin zaman zaman başlamadan sonlanmasına ya da çok yavaş ilerlemesine neden olmaktadır (TANAP bunlar içerisinde hızlı ve planlamalara göre ilerleyen istisnai bir örnektir). Avrupa’nın bu kaynaklara erişiminin sağlanması hem ekonomik ve hem de uluslararası siyaset açısından Rusya’ya çok büyük güç kaybı yaşatacaktır. Bu bilinçle Rus yönetimi stratejilerini, kendilerini saf dışı bırakacak çalışmaları öngörmek ve buna göre tedbirler alarak Rusya’nın daha da güçlü hale gelmesini sağlamak amacıyla yönlendirmektedir.
Bununla birlikte Avrupa da Rusya’ya zaman zaman yaptırım uygulamaktadır. Özellikle 2014- 2016 döneminde ABD destekli Avrupa ekonomik yaptırımları Rusya’nın ekonomik olarak büyük kayba uğramasına neden olmuştur.
Rusya’nın tekrar dünyada süper güç hâline gelmesinde Avrasya Bölgesi’ndeki hâkimiyetinin büyük önemi vardır. Bu nedenle özellikle ABD ile rekabetinde enerji ticareti ve bu bölgedeki ülkelerle olan ticari faaliyetlerinin geliştirilmesi Rusya’ya avantaj sağlayacaktır. Bunda da başarılı olduğu söylenebilir. Önemli bir enerji ihracatçısı olan İran ile ilişkilerini geliştirmesi ve ticaret anlaşmaları yapması, Türkmenistan üzerinde kurmuş olduğu baskı, Beyaz Rusya, Ermenistan, Kazakistan ve Kırgızistan’la Avrasya Ekonomik Birliğini oluşturması, Türkiye ile ilişkilerin üst düzeyde seyretmesini sağlaması bu başarısında önemli adımlardır.
Türkiye-Rusya Federasyonu Enerji İlişkileri
Türkiye Kurtuluş Savaşı sonrası neredeyse yok denecek bir ekonomik yapıdan, bugün dünyanın en büyük 20 ekonomisi içinde yer alan uluslararası bir güç hâline gelmiştir. Bu ekonomik büyüme ve kalkınma dolayısıyla artan üretim ve nüfustaki artış Türkiye’nin üretim ve tüketimde enerji gereksinimini artırmıştır. Özellikle fosil yakıtlar açısından yeterli kaynağa sahip olmayan Türkiye, enerji ihtiyacını ithalatla karşılamaktadır. Türkiye petrol ve doğalgaz açısından dışa bağımlı bir ülke konumundadır. Türkiye’nin ithalatı içinde enerjinin payı %25 düzeyindedir. Günümüzde Türkiye’nin önemli makroekonomik sorunlarından olan dış açık sorununun önemli kaynağı enerji ithalatıdır. Özellikle ulusal ve uluslararası krizlerin olduğu dönemlerde petrolün fiyatındaki ve kurdaki artışlar Türkiye’nin enerji ithalatına daha çok harcama yapmasını gerektirirken, dış açık sorununun da büyümesine yol açmaktadır. Diğer önemli bir konu da “Enerji Arz Güvenliğidir”. Bu konuda önemli çalışmalar yapan Türkiye nükleer enerji konusunda önemli yatırımlara girişmiştir. Bunun yanı sıra Türkiye, Orta Doğu ve Orta Asya ülkeleriyle Rusya gibi dünyanın önemli enerji tedarikçileri ile dünyanın en önemli enerji tüketicisi olan Avrupa arasında bir köprü görevi üstlenmiş ve önemli projelerin uygulama alanı olarak stratejik bir ülke hâline gelmiştir.
Türkiye enerji tedarikinin büyük bir kısmını Rusya Federasyonu’ndan sağlamaktadır. Türkiye petrol ihtiyacının %90’nını ithalat yoluyla karşılamaktadır. 2018 yılı itibarıyla Türkiye, Rusya’dan 9,7 milyon tonluk petrol ithalatı gerçekleştirmiştir. Bu miktar toplam petrol ithalatının %25’ine tekabül etmektedir ki Türkiye’nin petrol ithalatında Rusya 1. sıradadır. Doğalgaz tüketimi açısından %99 oranında dış bağımlı olan Türkiye, 2017 yılında doğalgaz ithalatının yaklaşık %52’lik (28,7 milyar m3 ) kısmını Rusya’dan yapmıştır. 2018 yılında Türkiye’nin Rusya’dan doğalgaz ithalat miktarı 23,6 milyar m3 düzeyinde gerçekleşmiştir. Türkiye’nin Rusya’dan gerçekleştirmiş olduğu madencilik sektörü ithalat miktarı 2017 yılında 1,76 milyar ABD doları tutarındadır. Bu ithalatta önemli pay kömüre aittir.
Türkiye ile Rusya arasında doğalgaz iletimini sağlayan iki önemli hat söz konusudur. Bunlardan birincisi 18 Eylül 1984 tarihinde, Türkiye Cumhuriyeti ve Eski Sovyetler Birliği hükûmetleri arasında imzalanan “Rusya – Türkiye Doğalgaz Boru Hattı (Batı Hattı)” ile ilgili çalışmaların genel çerçevesini oluşturan anlaşmadır. 14 Şubat 1986 tarihinde, Ankara’da, BOTAŞ ile SoyuzGazExport arasında 25 yıl süreli Doğalgaz Alım-Satım Anlaşması imzalanmıştır. Ukrayna, Moldova, Bulgaristan üzerinden Türkiye’ye giriş yapan hattan 1987 yılından itibaren, artan miktarlarda doğalgaz alımı yapılmaya başlanmış ve 1993 yılında 6 milyar m³/yıl’a ulaşılmıştır. Diğer bir hat ise 2003 tarihinde açılan yaklaşık 1200 km uzunluğundaki “Mavi Akım Gaz Boru Hattı”dır. 15 Aralık 1997 tarihinde BOTAŞ ve Gazexport arasında imzalanan 25 yıllık Doğalgaz Alım- Satım Anlaşması kapsamında oluşturulan Mavi Akım Gaz Boru Hattı, Karadeniz’in altından Samsun’a bağlanacak hatla yıllık 16 milyar m³ Rus gazının Türkiye’ye ulaştırılmasını amaçlamıştır.
Hâlihazırda inşaat aşamasında olan diğer bir boru hattı da TürkAkım Gaz Boru Hattı’dır. TürkAkım Gaz Boru Hattı’na ilişkin Hükûmetlerarası Anlaşma 10 Ekim 2016 tarihinde İstanbul’da imzalanmıştır. Proje tamamlandığında Rus gazı Karadeniz üzerinden Türkiye’ye giriş yapacaktır. TürkAkım Gaz Boru Hattı, yıllık 15,75 milyar metreküp kapasiteye sahip iki hattan oluşan yeni bir gaz boru hattı sistemidir. TürkAkım Gaz Boru Hattının 2019 sonunda faaliyete geçmesi planlanmaktadır.
Boru hatlarının yanı sıra Türkiye’nin nükleer santral projeleri ile ilgili de Rusya Federasyonu ile işbirliği yapılmıştır. “Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Rusya Federasyonu Arasında Akkuyu Sahasında Bir Nükleer Güç Santralinin Tesisine ve İşletimine Dair İşbirliğine İlişkin Anlaşma”nın 12 Mayıs 2010 tarihinde imzalanmasıyla nükleer santral kurulmasıyla ilgili ilk adım atılmıştır. 2015 yılında başlanan ve hâlihazırda inşaat çalışmaları devam eden Akkuyu Nükleer Güç Santralinin 2023 yılında işletmeye alınması planlanmaktadır.
Dünyanın önemli bir doğalgaz ve petrol ithalatçısı olan Türkiye, Rusya için önemli bir pazardır ve Avrupa’dan sonra en çok petrol ve doğalgaz sattığı ülkelerden biridir. Bunun yanı sıra Rusya’nın önemli rakipleri olan Orta Doğu ve Orta Asya ülkelerinin petrol ve doğalgazlarını Avrupa pazarına ulaştırmasında Türkiye stratejik bir konumdadır. Benzer şekilde Türkiye de Rusya ile ilişkilerini bölgesindeki güç dengelerini dikkate alarak yürütmektedir. Geçmiş zamanda gerçekleştirilen anlaşmalar ve projeler Türkiye’yi doğalgaz açısından Rusya’ya bağımlı hâle getirmiştir. Zaman zaman Türkiye bunun sıkıntılarını yaşamaktadır. Ancak özellikle TANAP, bu anlamda sıkıntıları giderecek potansiyele sahiptir.
Giriş
Sanayi Devrimi ile birlikte üretimde makineleşmenin hızlanmış, nüfusun artmasıyla mal ve hizmet talebi artmıştır. Elektrik, elektronik ve internetin üretime dahil olması, enerji ihtiyacının artmasına neden olmasının yanı sıra, yeni enerji teknolojilerinin de insan hayatına dahil olmasını gerektirmiştir.
Başlangıçta insanlar ısı, ışık, taşıma gibi amaçlarla enerji ihtiyaçlarını yeryüzündeki olanaklarla karşılarken, keşif ve icatlar dolayısıyla teknolojide yaşanan ilerlemeler, yeni enerji kaynaklarının da insan hayatına dâhil olmasını sağlamıştır. Bu enerji kaynaklarından en önemlileri petrol ve doğalgazdır. Her ne kadar nükleer enerjinin, enerji ihtiyacını karşılama sürecinde yeri genişlese de petrol ve doğalgaz önemini kaybetmeden insan hayatındaki yerini hiçbir enerji kaynağına bırakmamıştır.
Avrupa ve Asya kıtasını kapsayan Avrasya Bölgesi, dünyada üretim ve tüketimin en yoğun olduğu bölgedir. Dolayısıyla Avrasya Bölgesi, enerji ihtiyacının en yüksek olduğu bölge olarak dünya enerji piyasasındaki yerini daima korumaktadır.
Enerji kaynakları açısından dünyanın en zengin ülkelerinden birisi olan Rusya Federasyonu (Rusya), bölgenin en önemli enerji tedarikçisi konumundadır. Özellikle petrol ve doğalgaz rezervleri ve üretimi açısından önemli bir potansiyeli olan Rusya hem ticari hem de siyasi olarak bu avantajını zaman zaman bir baskı unsuru olarak da kullanabilmektedir. Türkiye de özellikle doğalgaz tedariki açısından Rusya Federasyonu ile sıkı ticari ilişkiler içerisindedir.
Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin (SSCB) dağılmasından sonra ekonomik ve siyasi olarak güç kaybına uğrayan Rusya, enerji potansiyeli sayesinde kısa zamanda toparlanmış ve süper güç unvanını tekrar alma hedefine doğru ilerlemektedir.
Rusya Federasyonu’nun Enerji Potansiyeli, Üretimi ve Ticareti
1991 yılında eski Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin (SSCB) dağılmasıyla kurulan Rusya Federasyonu (Rusya), yaklaşık 145 milyonluk nüfusu ve batıda Avrupa ülkeleri, kuzeyde Kuzey Buz Denizi, güneyde Orta Asya ülkeleri ve batıda Büyük Okyanusa kadar uzanan 17 milyon km2 alana sahiptir. Rusya Federasyonu’na bağlı 21 özerk cumhuriyet vardır.
Rusya, Dünya Bankası istatistiklerine göre 2017 yılı itibarıyla yaklaşık 145 milyon olan nüfusu ve 1,5 trilyon ABD dolarlık GSYH değeriyle, dünyanın en büyük 11’inci ekonomisidir. Rusya üretiminin 1/3’lük kısmını petrol, doğalgaz ve bunların türevleriyle metal sanayi oluşturmaktadır. Bu veriler çerçevesinde Rusya’nın 2017 yılı kişi başına GSYH değeri ise 10.923 ABD doları düzeyindedir. 2017 yılı itibarıyla Rusya, 353 milyar ABD doları ihracatı ile dünya ihracatından aldığı pay %2’dir ve ihracatı içinde en büyük pay yaklaşık 155 milyar ABD doları tutarla petrol ve doğalgaza aittir. 2017 yılı itibarıyla Rusya gerçekleştirmiş olduğu 238 milyar ABD doları düzeyindeki ithalatı ile dünya ithalatından %1,3 pay almıştır.
Rusya sahip olduğu çok çeşitli coğrafik yapıdaki topraklarında başta petrol ve doğalgaz olmak üzere zengin kömür, altın, gümüş, elmas, demir, alüminyum, bakır maden yataklarına sahiptir. Bu kaynaklara sahip olması dolayısıyla Rusya dünyanın önemli ham madde ihracatçılarından birisidir. Rusya sahip olduğu beşerî sermaye, teknolojik alt yapı olanakları ve doğal kaynakları ile ekonomik, siyasi ve askerî olarak dünyanın en önemli güçlerinden birisidir. Bu gücüyle Rusya, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin, Amerika Birleşik Devletleri, Birleşik Krallık, Fransa ve Çin Halk Cumhuriyeti ile birlikte 5 daimi üyesinden birisidir.
Rusya Federasyonu’nun Enerji Kaynağı Potansiyeli ve Üretimi
Rusya Federasyonu, SSCB’nin dağılmasından sonra ekonomik ve siyasi olarak önemli bir güç kaybına uğramış olsa da serbest piyasa ekonomisine geçiş sürecinde ve dünya piyasalarına entegrasyonda sona yaklaşılmasıyla birlikte artık rekabetçi ve güçlü bir yapıya kavuşmuştur. Bunda sahip olduğu doğal kaynakların büyük payı vardır. Tabii ki zengin doğal kaynaklara sahip olmak ekonomik büyümeyi ve kalkınmayı sağlamada tek başına yeterli değildir. Ancak Rusya sahip olduğu beşerî sermaye ve teknolojik alt-yapı olanaklarıyla bu süreci kolayca atlatmıştır.
Rusya Federasyonu’nun Petrol ve Doğalgaz Potansiyeli ve Üretimi
Rusya %5,3 pay ve 80 milyar varil kanıtlanmış petrol rezervi ile dünyanın en yüksek petrol rezervine sahip 7. ülkesidir. Petrol rezervleri açısından Venezuela birinci sıradadır. Rusya Federasyonu, petrol üretiminde ise dünyanın en çok üreten 2. ülkesidir.
Rusya %13,9 pay ve günlük 10,5 milyon varil petrol üretimi ile ABD’nin arkasından gelmektedir. Doğu Avrupa ve Avrasya ülkelerinin payının %17,4 olduğu düşünülürse, bu bölgenin üretiminin yaklaşık %80’nini Rusya Federasyonu gerçekleştirmektedir.
Rusya Federasyonu, %24,9 pay ve 50,5 trilyon m 3 kanıtlanmış doğalgaz rezervi ile en yüksek kanıtlanmış doğalgaz rezervine sahip ülkedir. Avrasya bölgesinde doğalgaz rezervleri açısından çok zengin olan Türkmenistan ve Orta Doğu ülkeleri de vardır.
Rusya Federasyonu, %17,5 pay ve 690 milyar m 3 doğalgaz üretimiyle ABD’den sonra en yüksek üretim gerçekleştiren 2. ülkedir. Doğalgaz ihracatında ise %19,7 pay ve 251,2 milyar m 3 ihracatla Rusya ilk sıradadır.
Rusya Federasyonu’nun Enerji Kaynağı Maden Potansiyeli ve Üretimi
Rusya Federasyonu kömür rezervleri açısından da dünyanın önemli bölgelerinden biridir. 160 milyar ton ve %15,2 payla Rusya Federasyonu, ABD’den sonra dünyanın en yüksek kömür rezervine sahip 2. ülkesidir. Rusya Federasyonu 2018 üretimi baz alındığında 364 yıllık kömür rezervine sahiptir.
Kömür üretim açısından ise 220 milyon ton Petrol Eşleniği üretim ve %5,6 payla Rusya Federasyonu, dünyanın en çok kömür üreten 6. ülkesidir. Rusya tek başına tüm Avrupa’dan daha fazla kömür üretmektedir.
Dünya bor madeni rezervleri açısından bakıldığında, Rusya Federasyonu 100 milyon ton rezervle, Türkiye ve ABD’den sonra dünyanın en yüksek bor rezervine sahip 3. ülkesidir. Bor madeni üretimi açısından bakıldığında Rusya, 2017 yılı itibarıyla dünyada 4,3 milyon ton bor üretiminin %1,7’sini (85.000 ton) üretmektedir ve bu payla en çok üretim yapan 7. ülkesidir.
Şeyl Petrolü rezervleri açısından da dünyanın 35,5 milyon ton rezervle en yüksek şeyl petrolü rezervine sahip 4. ülkesidir (dünya rezervi:815 milyon ton). Kaya gazı (Şeyl Gazı) rezervleri açısından ise 8,1 trilyon m3 rezervle dünyanın en yüksek kaya gazı rezervine sahip 9. ülkesidir (dünya rezervi: 241,5 trilyon m3 ). Nükleer enerji kaynağı madenlerden uranyum rezervleri açısından bakıldığında Rusya, 507.800 ton rezervle dünyanın en yüksek uranyum rezervlerine sahip 4. ülkesidir (dünya rezervi: 5,7 milyon ton). Toryum rezervlerinde ise 155.000 ton rezervle dünyanın en yüksek rezervlerine sahip 9. ülkesidir. Rusya Federasyonu 3.440 tonluk uranyum üretim değeriyle 2017 yılında %5’lik payla dünya uranyum üreticisi ülkeler arasında 7. sırada yer almıştır (dünya üretimi: 69.026 ton).
BP tarafından yapılan Rusya Federasyonu’nun enerji tüketim ve üretimiyle ilgili gelecek senaryosunda, hâlihazırda dünyanın en büyük petrol ve gaz üreticilerinden olan Rusya’nın günlük petrol üretiminin günlük 11 milyon varilden 12 milyon varile yükseleceği öngörülmektedir. 1995’ten 2017’ye günlük petrol üretiminde 5 milyon varil artış sağlanırken, 2017’den 2040’a 1 milyon varil üretim artışı öngörülmektedir. Doğalgaz üretimi ile ilgili öngörülere göre Rusya’nın üretimi 2017’deki 636 milyar m3 üretimden 2040’da 851 milyar m3 düzeyine yükselecektir. 1995’ten 2017’ye Rusya doğalgaz üretiminde 94 milyar m3 ’lük artış olurken, 2017’den 2040’a 216 milyar m3 ’lük artış öngörülmektedir. Rusya’nın kömür üretiminde ise 1995’ten 2017’ye 82 Mtoe (milyon ton petrol eşleniği) bir artış olurken, 2017’den 2040’a 10 Mtoe artış olması öngörülmektedir.
Rusya Federasyonu’nun Enerji Ticareti
Rusya Federasyonu bu enerji potansiyeli ve üretimi ile başta Avrasya Bölgesi olmak üzere dünyanın önemli arz edicisi ülkelerindendir. Bu kapsamda petrol, doğalgaz, kömür başta olmak üzere enerji kaynağı ticareti, Rusya’nın GSYH’si içinde önemli yer tutmaktadır ve ekonomisi enerji ticaretine bağımlı durumdadır. Bununla birlikte enerji tüketimi açısından Avrupa ve Uzak Doğu ülkelerine yakınlığı Rusya’nın bu ürünlerini pazarlaması açısından kolaylık sağlamaktadır. Hatta Avrupa doğalgaz tedarikinde Rusya neredeyse tekelci konumdadır. Bu nedenle Avrupa enerji politikaları içinde temel hedef olan “Enerji Arz Güvenliğinin” sağlanması için alternatiflerin artırılması yönünde çözümler aranmaktadır. Bu kapsamda özellikle içinde Türkiye’nin bulunduğu TANAP gibi projeler büyük önem arz etmektedir.
Rusya Federasyonu’nun Petrol ve Doğalgaz Ticareti
Rusya Federasyonu dünyanın en çok petrol ihracatı yapan 2. ülkesidir. Rusya %11,1 pay ve günlük 5 milyon varil petrol ihracatı ile Suudi Arabistan’ın arkasından gelmektedir. Doğu Avrupa ve Avrasya içinde ise petrol ihracatında %70’lik paya sahiptir. Rusya Federasyonu ihracatının 2,5 milyon varillik kısmını petrol ürünleri şeklinde gerçekleştirmektedir.
2018 yılı itibarıyla ham petrol ithalatında ilk 20 ülke yer almaktadır. Ham petrol ithalatında Türkiye günlük 423 bin varil ithalatla 19. sırada yer almaktadır. Ham petrol ithalatında olduğu gibi petrol ürünleri ithalatı açısından da benzer durum söz konusudur. Petrol ürünleri ithalatında Singapur günlük 2,3 milyon varillik ithalatı ile ilk sırada yer alan ülkedir ki bu ülke de Rusya’ya yakın bir ülkedir. Benzer şekilde Rusya’ya çok yakın olan Çin, Japonya, Güney Kore ve Batı Avrupa ülkeleri de petrol ürünleri ithalatında önemli bir paya sahiptir.
2017 yılında Rus petrolünün %61 gibi çok önemli bir kısmı Avrupa’ya gerçekleşmiştir ki bunda da en önemli pay AB üyesi ülkelerinindir. Avrupa’dan sonra en çok ihracat yapılan bölge, içinde Çin’in de bulunduğu Asya kıtasıdır. Rus petrolü dünyanın dört bir yanına satılmaktadır. Rus petrolü Avrupa ve Asya’ya boru hatları vasıtasıyla, diğer bölgelere deniz yoluyla ulaştırılmaktadır.
Dünya doğalgaz ihracatında en yüksek ihracat gerçekleştiren ülke Rusya Federasyonu’dur. Rusya 2018 yılı itibarıyla %19,7 payla toplam 251,2 milyar m3 ’lük doğalgaz ihracatı gerçekleştirmiştir. Bunda dünyanın en çok doğalgaz ithal eden ülkelerine yakın olması, elverişli altyapı olanaklarının ve doğru enerji stratejilerinin uygulanmasının payı yüksektir.
2018 yılında Rus doğalgazının çok önemli bir kısmı Avrupa’ya satılırken bunun %66,5’lik kısmı Almanya ve %27,4’lük kısmı da İtalya tarafından ithal edilmektedir. Rus doğalgazının önemli alıcılarından birisi de Türkiye’dir.
Rusya Federasyonu’nun Enerji Kaynağı Maden Ticareti
Rusya Federasyonu, başta kömür olmak üzere enerji kaynağı maden ihracatı da gerçekleştirmektedir. Rus kömürünün en çok ithal edildiği bölge %48’lik oranla Avrupa Kıtası olurken, Çin ve Japonya tarafından gerçekleştirilen ithalat da dikkat çekmektedir.
Rusya, diğer enerji kaynağı maden ihracatından ise petrol yağları ve bitümenli minerallerden elde edilen yağ ihracatından 2015 yılında 67,4 milyar ABD doları, 2016 yılında 45,9 milyar ABD doları ve 2017 yılında 58,2 milyar ABD doları gelir sağlamıştır. Rusya Federasyonu, 14,5 milyon ABD doları tutarında uranyum ihracatı ile 2018 yılı itibarıyla dünyada 10. sıradadır.
Rusya Federasyonu’nun Enerji Politikalarının Uluslararası İlişkilere Etkileri
SSCB dağıldıktan sonra hem ekonomik ve hem de devlet yapılanması açısından değişim içine giren Rusya Federasyonu, sürecin başında önemli iç problemlerle uğraşmak zorunda kalmıştır. SSCB’nin dağılmasından sonra geçen zaman içerisinde ABD, Doğu Avrupa ve Asya’da daha çok görülmeye başlamıştır. Eski Doğu Bloku ülkelerinde üsler kurmuş ve askerî varlığını bu ülkelere taşımıştır. Ancak özellikle eski SSCB ülkesi olan Orta Asya ülkelerinin üzerinde Rusya’nın önemli bir etkisi vardır. 2000’li yıllardan itibaren belli bir seviyeye ulaşmış olan Rusya Federasyonu, eski SSCB’nin varisi olarak süper güç olma çabaları içerisine girmiştir. Sahip olduğu zengin doğal kaynaklar, yetişmiş insan gücü, teknoloji ve askerî gücü ile Rusya Federasyonu tekrar küresel siyasette kendini göstermeye başlamıştır. Özellikle 2012 yılında Dünya Ticaret Örgütüne üyeliği, Rusya Federasyonu’nun ekonomisi açısından önemli bir kilometre taşı olmuştur.
Rusya Federasyonu enerji ticaretinde tedarikçi olarak çok iyi bir konumdadır. Avrasya Bölgesine yönelik olarak belirlediği enerji stratejisi başarılı ilerlemektedir. Ancak rakibi konumundaki ABD ve en önemli pazarı olan güçlü Avrupa ülkelerinin, Rusya’nın enerji ile ilgili hâkim durumunu ve devamında da yeniden küresel bir güç olma çabasını engellemeye yönelik stratejileri söz konusudur.
Rusya Federasyonu’nun stratejisinin temel güç noktası doğalgazdır. SSCB’nin dağılmasından sonra Litvanya, Estonya ve Letonya’nın AB’ne ve NATO’ya üye olmaları, Gürcistan ve Azerbaycan’ın Batıya yaklaşma çabaları, Ukrayna’nın hem AB’ye ve hem de NATO’ya üyelik çabaları ve Rusya ile yaşadığı çatışmalar, ABD’nin eski SSCB üyesi Orta Asya ülkelerine yönelik stratejileri, Rusya’nın bölgedeki hâkimiyetini sarsan faaliyetler olmuştur. Bu sorunları çözmek ve Rusya’nın tekrar bölgedeki hâkimiyetini sağlamasında Rusya yönetimi doğalgaz kozunu öne çıkarmıştır. Zaman zaman askerî operasyonların da gerçekleştirildiği bu çabalar içerisinde Rusya, doğalgaz kozunu etkin bir şekilde kullanmıştır. Rusya, fiyat ayarlamaları, doğalgaz akışında kesintilerle, bölgedeki diğer tedarikçilerin (Türkmenistan, Kazakistan) gazını ucuza alıp daha yüksekten pazarlama politikasıyla ve yeni doğalgaz boru hatlarıyla Avrasya Bölgesindeki 80 ülkeye yönelik yaptırımlar gerçekleştirmiş ve doğalgazı bir ödüllendirme ve cezalandırma aracı olarak kullanmıştır. Rusya enerji şirketleri aracılığı ile Avrasya Bölgesinde enerji yatırımları gerçekleştirmekte, enerji ihalelerine girmekte ve böylece söz konusu ülkelerle ikili ilişkileri güçlendirerek baskı ve etki gücünü artırma stratejisi de izlemektedir. Bu faaliyetlere şu girişimler örnek olarak verilebilir:
- Almanya’ya yönelik yeni projeler gerçekleştirmesi (Kuzey Akım Boru Hattı)
- Türkmenistan’la uzun vadeli doğalgaz alım anlaşması yapılması,
- Türkiye’de nükleer enerji santrali ve yeni boru hatları tesis etme süreci,
- Irak’a yönelik büyük meblağlı yatırımlar,
- İran’la ortak petrol ve doğalgaz arama anlaşmaları, nükleer yakıt ticareti, nükleer santral inşa anlaşması, Rus şirketlerinin İran’ın muhtelif yerlerinde yapmış olduğu enerji yatırım anlaşmaları.
Rusya’nın enerji politikasına temel oluşturan belge “2030 Rusya Federasyonu Enerji Stratejisi”dir. Bu Strateji çerçevesinde Rus enerji politikasının temel amacı; “istikrarlı ekonomik büyümeyi, daha iyi yaşam koşullarını ve küresel piyasada daha güçlü olmayı garanti edecek şekilde doğal enerji rezervlerinin ve enerji sektörünün potansiyelinin en etkili şekilde kullanımını sağlamaktır”. Bu belgeye göre, enerji sektörüne yönelik devletin en önemli stratejileri şunlardır:
- Ülkenin doğusunda petrol ve gaz sanayi tesislerinin oluşturulması
- Arktik kıta sahanlığı ve kuzey bölgelerinin keşfedilmesi
- Ülkenin gelişmemiş ve ulaşılması zor alanlarının geliştirilmesi
- Enerji altyapısının bölgesel olarak çeşitlendirilmesi ve geliştirilmesi
- Yenilenebilir enerji teşviki
- Enerji tasarrufu
Rusya Federasyonu’nun enerji ticareti açısından Avrasya Bölgesinde yüksek hâkimiyeti söz konusudur. Avrupa, Rusya’nın önemli bir doğalgaz ve petrol pazarıdır. Özellikle doğalgaz açısından Avrupa, Rusya’ya bağımlı durumdadır. Avrupa ülkelerinin doğalgazda Rusya’ya bağımlı olması, enerji güvenliğini tehdit etmektedir. Zaman zaman Avrupa ile Rusya arasında yaşanan krizlerde doğalgaz Rusya’ya önemli bir avantaj sunmaktadır. Bu durum Avrupa’yı enerji temini açısından arayışlara itmektedir. Ancak var olan altyapı olanakları, Rus gazı ve petrolünü Avrupa için en önemli ve vazgeçilmez seçenek durumuna getirmektedir. Orta Doğu, Hazar ve Orta Asya kaynaklarını Avrupa pazarına ulaştırmaya yönelik projeler Avrupa’nın tek umudu konumundadır. Ancak, Rusya’nın Orta Doğu, Hazar ve Orta Asya bölgesi üzerindeki baskısı bu yöndeki projelerin zaman zaman başlamadan sonlanmasına ya da çok yavaş ilerlemesine neden olmaktadır (TANAP bunlar içerisinde hızlı ve planlamalara göre ilerleyen istisnai bir örnektir). Avrupa’nın bu kaynaklara erişiminin sağlanması hem ekonomik ve hem de uluslararası siyaset açısından Rusya’ya çok büyük güç kaybı yaşatacaktır. Bu bilinçle Rus yönetimi stratejilerini, kendilerini saf dışı bırakacak çalışmaları öngörmek ve buna göre tedbirler alarak Rusya’nın daha da güçlü hale gelmesini sağlamak amacıyla yönlendirmektedir.
Bununla birlikte Avrupa da Rusya’ya zaman zaman yaptırım uygulamaktadır. Özellikle 2014- 2016 döneminde ABD destekli Avrupa ekonomik yaptırımları Rusya’nın ekonomik olarak büyük kayba uğramasına neden olmuştur.
Rusya’nın tekrar dünyada süper güç hâline gelmesinde Avrasya Bölgesi’ndeki hâkimiyetinin büyük önemi vardır. Bu nedenle özellikle ABD ile rekabetinde enerji ticareti ve bu bölgedeki ülkelerle olan ticari faaliyetlerinin geliştirilmesi Rusya’ya avantaj sağlayacaktır. Bunda da başarılı olduğu söylenebilir. Önemli bir enerji ihracatçısı olan İran ile ilişkilerini geliştirmesi ve ticaret anlaşmaları yapması, Türkmenistan üzerinde kurmuş olduğu baskı, Beyaz Rusya, Ermenistan, Kazakistan ve Kırgızistan’la Avrasya Ekonomik Birliğini oluşturması, Türkiye ile ilişkilerin üst düzeyde seyretmesini sağlaması bu başarısında önemli adımlardır.
Türkiye-Rusya Federasyonu Enerji İlişkileri
Türkiye Kurtuluş Savaşı sonrası neredeyse yok denecek bir ekonomik yapıdan, bugün dünyanın en büyük 20 ekonomisi içinde yer alan uluslararası bir güç hâline gelmiştir. Bu ekonomik büyüme ve kalkınma dolayısıyla artan üretim ve nüfustaki artış Türkiye’nin üretim ve tüketimde enerji gereksinimini artırmıştır. Özellikle fosil yakıtlar açısından yeterli kaynağa sahip olmayan Türkiye, enerji ihtiyacını ithalatla karşılamaktadır. Türkiye petrol ve doğalgaz açısından dışa bağımlı bir ülke konumundadır. Türkiye’nin ithalatı içinde enerjinin payı %25 düzeyindedir. Günümüzde Türkiye’nin önemli makroekonomik sorunlarından olan dış açık sorununun önemli kaynağı enerji ithalatıdır. Özellikle ulusal ve uluslararası krizlerin olduğu dönemlerde petrolün fiyatındaki ve kurdaki artışlar Türkiye’nin enerji ithalatına daha çok harcama yapmasını gerektirirken, dış açık sorununun da büyümesine yol açmaktadır. Diğer önemli bir konu da “Enerji Arz Güvenliğidir”. Bu konuda önemli çalışmalar yapan Türkiye nükleer enerji konusunda önemli yatırımlara girişmiştir. Bunun yanı sıra Türkiye, Orta Doğu ve Orta Asya ülkeleriyle Rusya gibi dünyanın önemli enerji tedarikçileri ile dünyanın en önemli enerji tüketicisi olan Avrupa arasında bir köprü görevi üstlenmiş ve önemli projelerin uygulama alanı olarak stratejik bir ülke hâline gelmiştir.
Türkiye enerji tedarikinin büyük bir kısmını Rusya Federasyonu’ndan sağlamaktadır. Türkiye petrol ihtiyacının %90’nını ithalat yoluyla karşılamaktadır. 2018 yılı itibarıyla Türkiye, Rusya’dan 9,7 milyon tonluk petrol ithalatı gerçekleştirmiştir. Bu miktar toplam petrol ithalatının %25’ine tekabül etmektedir ki Türkiye’nin petrol ithalatında Rusya 1. sıradadır. Doğalgaz tüketimi açısından %99 oranında dış bağımlı olan Türkiye, 2017 yılında doğalgaz ithalatının yaklaşık %52’lik (28,7 milyar m3 ) kısmını Rusya’dan yapmıştır. 2018 yılında Türkiye’nin Rusya’dan doğalgaz ithalat miktarı 23,6 milyar m3 düzeyinde gerçekleşmiştir. Türkiye’nin Rusya’dan gerçekleştirmiş olduğu madencilik sektörü ithalat miktarı 2017 yılında 1,76 milyar ABD doları tutarındadır. Bu ithalatta önemli pay kömüre aittir.
Türkiye ile Rusya arasında doğalgaz iletimini sağlayan iki önemli hat söz konusudur. Bunlardan birincisi 18 Eylül 1984 tarihinde, Türkiye Cumhuriyeti ve Eski Sovyetler Birliği hükûmetleri arasında imzalanan “Rusya – Türkiye Doğalgaz Boru Hattı (Batı Hattı)” ile ilgili çalışmaların genel çerçevesini oluşturan anlaşmadır. 14 Şubat 1986 tarihinde, Ankara’da, BOTAŞ ile SoyuzGazExport arasında 25 yıl süreli Doğalgaz Alım-Satım Anlaşması imzalanmıştır. Ukrayna, Moldova, Bulgaristan üzerinden Türkiye’ye giriş yapan hattan 1987 yılından itibaren, artan miktarlarda doğalgaz alımı yapılmaya başlanmış ve 1993 yılında 6 milyar m³/yıl’a ulaşılmıştır. Diğer bir hat ise 2003 tarihinde açılan yaklaşık 1200 km uzunluğundaki “Mavi Akım Gaz Boru Hattı”dır. 15 Aralık 1997 tarihinde BOTAŞ ve Gazexport arasında imzalanan 25 yıllık Doğalgaz Alım- Satım Anlaşması kapsamında oluşturulan Mavi Akım Gaz Boru Hattı, Karadeniz’in altından Samsun’a bağlanacak hatla yıllık 16 milyar m³ Rus gazının Türkiye’ye ulaştırılmasını amaçlamıştır.
Hâlihazırda inşaat aşamasında olan diğer bir boru hattı da TürkAkım Gaz Boru Hattı’dır. TürkAkım Gaz Boru Hattı’na ilişkin Hükûmetlerarası Anlaşma 10 Ekim 2016 tarihinde İstanbul’da imzalanmıştır. Proje tamamlandığında Rus gazı Karadeniz üzerinden Türkiye’ye giriş yapacaktır. TürkAkım Gaz Boru Hattı, yıllık 15,75 milyar metreküp kapasiteye sahip iki hattan oluşan yeni bir gaz boru hattı sistemidir. TürkAkım Gaz Boru Hattının 2019 sonunda faaliyete geçmesi planlanmaktadır.
Boru hatlarının yanı sıra Türkiye’nin nükleer santral projeleri ile ilgili de Rusya Federasyonu ile işbirliği yapılmıştır. “Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Rusya Federasyonu Arasında Akkuyu Sahasında Bir Nükleer Güç Santralinin Tesisine ve İşletimine Dair İşbirliğine İlişkin Anlaşma”nın 12 Mayıs 2010 tarihinde imzalanmasıyla nükleer santral kurulmasıyla ilgili ilk adım atılmıştır. 2015 yılında başlanan ve hâlihazırda inşaat çalışmaları devam eden Akkuyu Nükleer Güç Santralinin 2023 yılında işletmeye alınması planlanmaktadır.
Dünyanın önemli bir doğalgaz ve petrol ithalatçısı olan Türkiye, Rusya için önemli bir pazardır ve Avrupa’dan sonra en çok petrol ve doğalgaz sattığı ülkelerden biridir. Bunun yanı sıra Rusya’nın önemli rakipleri olan Orta Doğu ve Orta Asya ülkelerinin petrol ve doğalgazlarını Avrupa pazarına ulaştırmasında Türkiye stratejik bir konumdadır. Benzer şekilde Türkiye de Rusya ile ilişkilerini bölgesindeki güç dengelerini dikkate alarak yürütmektedir. Geçmiş zamanda gerçekleştirilen anlaşmalar ve projeler Türkiye’yi doğalgaz açısından Rusya’ya bağımlı hâle getirmiştir. Zaman zaman Türkiye bunun sıkıntılarını yaşamaktadır. Ancak özellikle TANAP, bu anlamda sıkıntıları giderecek potansiyele sahiptir.