Osmanlı Tarihi (1789-1876) Dersi 5. Ünite Sorularla Öğrenelim
Açıköğretim ders notları öğrenciler tarafından ders çalışma esnasında hazırlanmakta olup diğer ders çalışacak öğrenciler için paylaşılmaktadır. Sizlerde hazırladığınız ders notlarını paylaşmak istiyorsanız bizlere iletebilirsiniz.
Açıköğretim derslerinden Osmanlı Tarihi (1789-1876) Dersi 5. Ünite Sorularla Öğrenelim için hazırlanan ders çalışma dokümanına (ders özeti / sorularla öğrenelim) aşağıdan erişebilirsiniz. AÖF Ders Notları ile sınavlara çok daha etkili bir şekilde çalışabilirsiniz. Sınavlarınızda başarılar dileriz.
Köklü Değişiklikler Ve Tanzimat’A Hazırlık (1830-1839)
1830 İhtilali’nin Avrupa’da etkileri neler olmuştur?
25 Temmuz 1830’da basın hürriyetinin kaldırıldığı, seçmen sayısının 100.000’den 25.000’e indirildiği ve liberal muhalefeti dağıtmak üzere meclisin dağıtıldığı ilân edilince tepkiler başlamıştır. Tepkiler 27 Temmuz 1830’da “Fransa’da Temmuz İhtilâli” ismiyle anılan ayaklanmaya dönüşmüştür. Liberallerin aşırı kolu olan Cumhuriyetçiler tarafından başlatılan ayaklanma kısa sürede öğrenci, işçi ve halkın katılımıyla büyümüştür. Paris sokaklarında 3 gün süren kanlı çatışmalar yaşanmıştır. 30 Temmuz’da liberal milletvekillerinin kurduğu Yürütme Konseyi, X. Charles’in krallıktan düşürüldüğünü ve liberal fikirleriyle tanınan I. Louıs Philippe’nin kral olduğunu ilân etmiştir. Anayasa da demokratik ilkelere göre değiştirilmiş ancak cumhuriyet ilân etmeye cesaret edilememiştir.
Paris’te kanlı çarpışmalara neden olan bu ayaklanma, diğer ülkelere de sıçramıştır. Belçikalılar, Hollandalıların egemenliğinden kurtularak dönemin en ileri hürriyetçi anayasasını kabul etmişlerdir. 1830 ihtilâli Almanya’yı da etkisi altına almıştır. Germen Konfederasyonu’nun dağınık durumda olması nedeniyle bütün Almanya’yı kapsayan bir ihtilâl olmamış ise de birçok Alman devletinde hürriyetçi anayasalar kabul edilmiştir. İngiltere ve Fransa’nın itirazlarına rağmen Avusturya, Almanya üzerindeki kontrolünü devam ettirmiştir. İtalyan devletlerindeki hürriyetçi hareketler de Avusturya tarafından sert bir şekilde bastırılmasına rağmen 1830 İhtilalinde liberalizm önemli bir ivme kazanmıştır. Mutlakiyet yönetimlerinin eskisi gibi kolaylıkla yürütülemeyeceği anlaşılmıştır. Hükümdarların kutsal hakları yerine “ulusların egemenliği” tartışılmaya başlanmıştır. Özellikle Batı Avrupa’da demokrasi fikri gelişmeye devam etmiştir.
1830 ihtilâli, 1815’te kurulan Beşli İttifak’ı parçalamış ve bu parçalanmadan İngiltere ve Fransa’nın meydana getirdiği Batı Bloku ile Rusya, Avusturya ve Prusya’nın oluşturduğu Doğu Bloku ortaya çıkmıştır. Liberalizme karşı mutlakiyetçiliği savunan Doğu Bloku 1833’te kendi aralarında imzaladıkları München-Graetz Anlaşması ile ikinci bir Kutsal İttifak içinde birleşmişlerdir. İngiltere ve Fransa ise 1834’te İspanya ve Portekiz’i de yan- larına alarak Dörtlü İttifak’ı oluşturmuşlardır. Ancak İngiltere ve Fransa’nın birlikteliği uzun sürmemiş özellikle Mehmed Ali Paşa isyanı sırasındaki farklı tavırları ilişkilerinin bozulmasına sebep olmuştur.
Mısır Meselesi’nin çıkış sebepleri nelerdir?
II. Mahmud, 1821 Mora isyanı sırasında Mısır Valisi Mehmed Ali Paşa’dan yardım istemiş, Mehmed Ali Paşa da oğlu İbrahim Paşa komutasında Mısır birliklerini yardıma göndermiştir. İbrahim Paşa’nın Mora’da kazandığı başarılar üzerine Avrupa devletleri müdahale etmiş ve Sen-Petersburg Protokolünü hazırlayıp kabulünü istemişlerdir. Osmanlı Devleti’nin Yunanistan’ın bağımsızlığını içeren Sen-Petersburg Protokolü ve onu teyit eden Londra Antlaşma’sını kabul etmemesi üzerine de 1827’de Navarin’de bulunan Osmanlı-Mısır kuvvetlerini düzenledikleri ani bir baskınla batırmışlardır. Navarin baskınından sonra Mısır kuvvetlerinin padişahtan izin istemeden çekilmesi, 1828-1829 Osmanlı-Rus Savaşı sırasında istenen yardımın gönderilmemesi, Edirne Antlaşması’ndan sonra gerginliğin giderek artmasına sebep olmuştur. Bunun en önemli sebebi Mehmed Ali Paşa’nın yardım karşılığı vaat edilen Girit, Suriye ve Trablusşam valiliğini istemesidir. Olaylar Osmanlı Devleti’nin aleyhine geliştiğinden sadece Girit valiliği verilmiş ancak Hüsrev Paşa’nın da etkisiyle bir taraftan da Mehmed Ali Paşa’dan kurtulmanın plânları yapılmıştır. Eski sadrazam Selim Paşa’nın Şam valisi atanması ve bir bahane ile Mısır’a girmesi tasarlanırken bundan haberdar olan Mehmed Ali Paşa’nın hırsı daha da artmıştır.
Mehmet Ali Paşa’nın Mısır’da güçlü bir hale gelmesinin sebepleri nelerdir?
Mehmed Ali Paşa Mısır’da güçlü bir yönetim kurmak için Kölemen tehdidini ortadan kaldırmak gerektiğinin bilincindeydi. 1811’de verdiği bir ziyafette beylerin çoğunu öldürterek Kölemenleri bertaraf etmeyi başarmıştır. Bu gelişmelerle giderek güç kazanan Mehmed Ali Paşa’nın, Mısır’dan uzaklaştırılarak Selanik ve Kavala’ya vali olarak tayini düşünülmüş ancak gerçekleştirilememiştir. Mehmed Ali Paşa’nın 1812’de Hicaz’da çıkan Vehhabi isyanını bastırması ise gücünü büsbütün arttırmıştır.
Mehmed Ali Paşa siyasî faaliyetleri dışında kurduğu yeni düzenle Mısır’ı ekonomik açıdan da oldukça güçlendirmiştir. Nil’den İskenderiye’ye açılan kanal ile sulama işi çözülerek pamuk yetiştiriciliğine öncelik verilmiş ayrıca afyon, pirinç ve hububat tarımı geliştirilmiştir. İplik, bez, şeker fabrikaları ile ekonomi canlandırılırken ziraatte ürün vergisi, endüstri ve ticarette tekel sistemi ile Mısır’ı zenginleştirmiştir. Vali olduğunda 13 bin kese olan geliri, dördüncü yılında 35 bin keseye sonra da 400 bin keseye kadar çıkarmıştır. 12 bin kesesini İstanbul’a vergi olarak gönderirken kazandığı paranın bir kısmıyla Fransa’dan getirilen subay ve teknisyenlerle Avrupa tarzı bir ordu ve donanma inşa etmiştir. Ayrıca Avrupa’ya eğitim için öğrenci gönderilmiştir. Mısır’da 1816’da hendese mektebi, 1827’de tıbbiye, 1834’te mühendishane açıldığı gibi buralarda Avrupa programları uygulanmıştır. 1820 yılında ilk matbaa açılarak yeni okullar için gerekli kitapların ve daha sonra Arapça, Türkçe ve Farsça klasik eserlerin basımı gerçekleştirilmiştir. 1828’de “Vakayi-i Mısrıye” isimli resmî bir gazete Arapça ve Türkçe olarak yayımlanmaya başlanmıştır.
Kütahya Barışı’nın maddeleri nelerdir?
Fransa’nın aracılığıyla İbrahim Paşa ile yapılan görüşmeler sonucu 14 Mayıs 1833’te Kütahya Barışı yapılmıştır. Buna göre Mehmed Ali Paşa’ya Mısır ve Girit valiliklerinden başka Şam valiliği, oğlu İbrahim Paşa’ya da Cidde valiliğine ek olarak Adana valiliği verilmiştir. İbrahim Paşa’nın Anadolu harekâtı sırasında kendisine destek verenler affedilecek ve İbrahim Paşa, Sultandağı’nın gerisine çekilecektir. Mehmed Ali Paşa veraset ve tazmi- nat şartlarından vazgeçecekti.
Hünkar İskelesi Anlaşmasının kapsamı nedir?
Antlaşmanın 1. maddesinde iki devlet arasında “ebedî sulh ve ittifak” olduğu, yapılan ittifakın sadece tarafların her türlü tecavüzden korunması amacını güttüğü, dolayısıyla iki tarafın asayiş ve emniyetine dair her türlü hususun noksansız olarak tanzim edileceği ve bunu temin için karşılıklı maddî yardımlaşma ve etkili dayanışma içinde olunacağı vurgulanmaktaydı. 2. maddede, 14 Eylül 1829 tarihli Edirne Antlaşması ve bu antlaşmaya dahil edilen iki devlet arasında daha önce yapılmış bütün antlaşmalar tasdik ediliyordu. 3. maddede tarafların birbirlerini muhafaza ve müdafaasının yapılan ittifakın esası, Osmanlı Devleti’nin tam istiklal ve istikrarının Rusya’nın samimi arzusu olduğu belirtilmekteydi. Ayrıca Rusya Babıali’nin kara ve deniz kuvvetlerine tekrar ihtiyaç duyabileceği, yeni durumlarla karşılaşılması hâlinde ihtiyaç gösterilecek miktarda kuvvetin karadan ve denizden sevkini taahhüt etmekteydi. Böyle bir durumda yardım için talep edeceği kara ve deniz kuvvetlerinin sevk ve idaresi Babıali’nin uhdesinde olacaktı. 4. maddeye göre tarafların hangisi diğerinden yardım görürse gönderilecek kara ve deniz kuvvetlerinin iaşe masraflarını da üstlenecekti. 5. maddede yapılan antlaşmanın uzun süre geçerli olması tarafların samimi arzusu olmakla beraber zamanla antlaşmada bazı değişikliklerin yapılmasını gerekli kılacak durumların oluşabileceği düşüncesiyle antlaşmanın geçerlilik süresi sekiz yıl olarak belirlenmiştir. Bu sürenin sonunda mevcut duruma göre antlaşmanın yenilenmesi hususu tekrar müzakere edilecektir. 6. maddede bu antlaşmanın iki ay içinde onaylanacağı ve onaylanmış nüshaların İstanbul’da karşılıklı olarak değiştirileceği belirtilmiştir. 7. ve gizli maddede önce açık metnin karşılıklı askerî yardımlaşmayı öngören 1 ve 3. maddelerine atıfta bulunulmakta ve böyle bir maddî yardımın ağır külfetinden Osmanlı Devleti’ni korumak isteyen Rusya, bunun yerine Çanakkale Boğazı’nın kendi lehine kapatılmasını ve hiçbir yabancı geminin geçmesine müsaade edilmemesi hususunu Babıali’ye kabul ettirmektedir.
Hünkar İskelesi Antlaşması’nın Avrupalı devletleri endişelendirmesinin sebebi nedir?
Antlaşmanın gizli maddesi, Rus savaş gemilerinin Boğazlardan geçerek Akdeniz’e çıkabilme ihtimali nedeniyle Avrupa genelinde büyük bir endişeye yol açmıştır. İngiltere ve Fransa, Osmanlı Devleti ve Rusya nezdinde protestoda bulunarak donanmalarını Çanak- kale Boğazı önlerine göndermişlerdir.
Rusya’nın Mehmet Ali Paşa İsyanı’nda Osmanlı’ya destek vermek istemesinin amacı nedir?
Mehmed Ali Paşa’ya karşı Osmanlı Devleti’ni desteklemeye can atan devletlerin başında Rusya gelmekteydi. Rusya, Mehmet Ali Paşa isyanı ile en yakından ilgilenen devlet olmuştur. Çar I. Petro’dan beri Karadeniz’i bir Rus gölü yapmak, İstanbul ve Boğazları ele geçirmek, Akdeniz’e inmek isteyen Rusya için zayıf bir Osmanlı Devleti yerine güçlü bir Mehmet Ali Paşa yönetimi tehdit oluşturmaktaydı. Bu nedenle Osmanlı yönetimini Mehmet Ali Paşa’ya karşı destekleyerek, hem kendisini hem de gelecekteki emellerini garanti altına almak istemiştir.
Yed-i Vahid nedir?
Yed-i Vahid: Osmanlı maliyesinde tekel uygulamasını ifade eden terim. Zarûri ihtiyaç maddesi sayılan ürünlerin üretim yerinden satıldığı yere kadar devlet denetiminde olması uygulamasına da denir.
1838 Baltalimanı Antlaşması’nın Osmanlı Devleti’ne etkileri neler olmuştur?
Başta İngiliz malları olmak üzere yabancı mallar Osmanlı pazarlarına egemen olmuştur. Osmanlı ülkesinde yabancılara uygulanan iç gümrük vergisinin kaldırılması, yerli tüccarların yabancı tüccarlarla rekabet etmesini zorlaştırmıştır. Dışa karşı herhangi bir koruma önlemi alınmadan iç ticaretteki tüm kayıtların ortadan kaldırılması, Osmanlı Devleti’ni “Avrupa’nın açık pazarı” hâline getirmiştir. Yabancı rekabete hazır olmayan yerli üretim tümüyle yok olmaya yüz tutmuştur. Baltalimanı ve onu izleyen antlaşmaların yol açtığı ekonomik çöküş bir yandan da devleti dağılmaya götürecek süreci başlatmıştır
Nizip Savaşı’nın nedenleri nelerdir?
Mehmed Ali Paşa bu süreçte Osmanlı Devleti’nin yaptığı hamleleri izlemekle birlikte idaresindeki yerlerin babadan evlada geçmek üzere valiliğini istemekten çekinmemiştir. Mısır, Akka ve Trablusşam için onay verilmekle birlikte bununla yetinmeyen Mehmed Ali Paşa, Suriye ve Adana’nın da iadesini talep etmiştir. Ayrıca her yıl göndermekte olduğu vergiyi keserek bağımsızlığını ilan etmiştir. Bunun üzerine Sultan II. Mahmud, Rusya’nın da görüşünü aldıktan sonra Mehmed Ali Paşa’ya 21 Nisan 1839’da savaş ilan etmiştir. Savaşın bahanesi bu sıralarda Fırat civarında bulunan Kürtlerin Türklere karşı isyan etmeleri ve Lübnan’daki Müslüman halkın, Mısır kuvvetlerine karşı son birkaç yıldır mevcut olan rahatsızlığın artmasıdır.
Osmanlı’da ilk kez memleket gezilerine çıkan padişah kimdir?
Osmanlı padişahları arasında ilk kez memleket gezilerine çıkan kişi olan II. Mahmud, halkın yaşayışını bizzat yerinde görerek halkla doğrudan temasta bulunmuştur. 1830-1839 arası farklı zamanlarda 5 kez memleket gezisine çıkmış, gezi notları dönemin vakanüvisi Esad Efendi tarafından günü gününe kaydedildiği gibi Takvim-i Vekayi’de de yayınlanmıştır.
Mansûre Hazinesi ne amaçla kurulmuştur?
Asâkir-i Mansûre-i Muhammediyye ordusunun masraflarını karşılamak üzere kurulan “Muka¯taat Hazinesi” 1834’te “Mansûre Hazinesi”ne dönüştürülmüş ve buna bağlı “Redif Hazinesi” kurulmuştur. Mansûre Hazinesi’nin kurulmasından sonra Hazîne-i Âmire ve Darphâne eski önemini kaybetmiştir. 1837’de Hazîne-i Âmire, Darphâne ile birleştirilmiştir. Ancak 1838’de Maliye Nezâreti kurulurken Hazine ile Darphâne tekrar ayrılarak Hazîne-i Âmire, Mansûre Hazinesi’yle birleştirilmiştir.
II. Mahmut askeri alanda ne gibi yeniliklere imza atmıştır?
Yeniçeri Ocağı kaldırıldıktan sonra Asakir-i Mansûre-i Muhammediye adıyla yeni ordu kurulurken Avrupa örnek alınmış ve bu konudaki eksiklikler tamamlanmak istenmiştir. Ordunun modernleştirilmesine karar verildikten sonra Avrupa’ya askerlik ve yeni silahların öğrenilmesi için adamlar gönderildiği gibi oradan da yetişmiş elemanlar getirilmiştir.
Asâkir-i Mansûre-i Muhammediyye’nin en üst rütbedeki kumandanı olarak “Seraskerlik” makamı ihdas edilmiş ve sadrazamların “serdâr-ı ekrem” unvanıyla askere kumanda etmeyi usulü terk edilmiştir.
Bu süreçte çeşitli askerî hizmetler de yeniden düzenlenip modernleştirilmiştir. 3500’er subay ve erden oluşan piyade alayları yeni ordunun yönetim birimleri olmuştur. Ayrıca 11.000 kişilik “hassa muhafızları” oluşturulmuş, süvari birlikleri güçlendirilmeye çalışılmıştır.
II. Mahmud’un 1815’te yayımlandığı Adalet Fermanı’nın amacı nedir?
II. Mahmud vali, mutasarrıf ve idarecilere yönelik 1815 yılında yayımladığı “Adalet Fermanı”nda, amacının halkın refah ve huzurunu sağlamak olduğunu belirttikten sonra özellikle kadı ve naiblerin yolsuzlukları üzerinde durmuştur. Kadıların halktan hediye, bahşiş gibi isimler altında kural dışı para aldıkları ayrıca rüşvete de bulaştıkları ifade edilmiştir. Kadıların yaptıkları bir diğer yolsuzluk da yardımcı olarak atadıkları naipleri sık sık değiştirerek, her değişiklikte yeni atama gibi para almalarıdır.
Müsadere nedir? Kim tarafından kaldırılmıştır?
Müsadere; özel mülkiyetin herhangi bir bedel ödenmeden, devlet adına alınmasıdır. Osmanlı Devleti’nde 17. yy’dan itibaren ölen veya idam edilen yüksek dereceli devlet memurlarının malına el konulması şeklinde kullanılmıştır.
II. Mahmud müsadere yönteminin hukuka aykırı olduğunu, yeniçerilerin aşırı harcamalarını devlet hazine- sinden karşılayabilmek için müsadere yapıldığını belirterek bundan sonra her kim olursa olsun vefat edenlerin terekelerinin artık müsadere edilmeyeceğini, mirasçılar arasında bölüştürüleceğini, devletin mirastan kuruşta bir para “resm-i kısmet” alacağını vurgu- lanmıştır.
II. Mahmut’un kurduğu muhtarlık teşkilatı ilk olarak nerede ve ne amaçla uygulanmaya başlamıştır?
Muhtarlık teşkilâtı ilk önce İstanbul’da Bilâd-ı Selase olarak adlandırılan Üsküdar, Eyüp ve Galata’da uygulanmıştır. İstanbul’a göçü kontrol altında tutmak, mahallelere giriş-çıkışları denetim altına alarak güvenliği sağlamak gibi bir ihtiyaçtan ortaya çıkan muhtarlık teşkilâtı, taşrada ilk olarak 1833’te Kastamonu’da uygulanmıştır. II. Mahmud, bu teşkilâtın taşra genelinde uygulanması için de emirler göndermiş zamanla Rumeli’ye de yayılmıştır.
İlk nüfus sayımı ne zaman yapılmıştır?
II. Mahmud döneminde gerçekleştirilen önemli işlerden biri de 1831 tarihli ilk nüfus sayımıdır. 1826’da Yeniçeri Ocağı’nın kaldırılması üzerine yeni orduya alınacak asker potansiyelini belirlemek, vergilerin dağılımı ve tahsisinde yaşanan sıkıntıları gidermek gibi amaçlar doğrultusunda başlatılan sayım, 1828-1829 Osmanlı-Rus Savaşı sırasında kesintiye uğradığından ancak 1831’de tamamlanabilmiştir.
II. Mahmud döneminde eğitimde yapılan yenilikler nelerdir?
Meclis-i Nafia’nın hazırladığı rapor doğrultusunda sıbyan mekteplerinin devamı ve ikinci kademesi olarak Mekatib-i Rüştiye mektepleri açılmıştır. Daha sonra halka ve memur olacaklara yanlışsız yazı yazabilme, bir konuyu kaleme alabilme gibi becerileri kazandırabilmek amacıyla “Mekteb-i Ulum-i Edebiyye” ismiyle yeni bir rüştiye mektebi açılmıştır.
1832’de “Asakir-i Hassa-i Şahane Cerrahhanesi” adıyla bir cerrahhane kurulmuştur.
Yeni ordunun subay ihtiyacını karşılamak için 1834’te Batılı tarzda eğitim vermek üzere Mekteb-i Harbiye açılmıştır. 1837’de harbiye öğrencilerine “nefer” yerine “talebe” denilmeye başlanmıştır.
II. Mahmud döneminde eğitim konusunda gerçekleştirilen “ilk”lerden birisi de Avrupa’ya öğrenci gönderilmesidir. 1827’de gönderilen 4 öğrenciden sonra 1830 yılında Paris’e burslu olarak öğrenci yollamaya başlamıştır.
İlk resmi gazetenin ismi nedir?
1 Kasım 1831 tarihinde Osmanlı Devleti’nin ilk resmî gazetesi “Takvim-i Vekâyi”nin çıkarılması halkın bilgilendirilmesi adına önemli bir gelişmedir. Başta Fransızca olmak üzere diğer dillerde de nüshaları neşredilen gazete, Avrupa’daki örneklerine uygun bir biçimde iç ve dış kamuoyunu daha düzenli ve hızlı bir şekilde bilgilendirmek amacıyla çıkarılmıştır.
II. Mahmud döneminde sosyal alanda yapılan yenilikler nelerdir?
- Osmanlı Devleti’nin ilk resmî gazetesi “Takvim-i Vekâyi” çıkarılmıştır.
- II. Mahmud döneminde Avrupa’da uygulanan modern “posta teşkilâtı”, Osmanlı ülkesinde de uygulanmaya başlamıştır.
- II. Mahmud döneminde yapılan yeniliklerden birisi de “karantina”nın uygulanmaya başlanmasıdır.
- II. Mahmud döneminde ulaşım alanında da önemli bir adım atılmıştır. Avrupa’da gelişen gemi yapım teknolojinin takip edildiğinin bir göstergesi olarak, 1827 yılında bir buharlı gemi satın alınmıştır. İngiltere’den satın alınan ve “Sürat” adı verilen gemiyi halk “Buğu gemisi” olarak adlandırmıştır.1832 yılında Amerika ile yapılan anlaşma gereği Osmanlı ülkesine gelen Foster Rhodes öncülüğünde Osmanlı tersanelerinde ilk buharlı geminin inşasına girişilmiştir. İlk etapta makineleri İngiltere’den getirilen dokuz gemi inşa edilmiştir.
1830 İhtilali’nin Avrupa’da etkileri neler olmuştur?
25 Temmuz 1830’da basın hürriyetinin kaldırıldığı, seçmen sayısının 100.000’den 25.000’e indirildiği ve liberal muhalefeti dağıtmak üzere meclisin dağıtıldığı ilân edilince tepkiler başlamıştır. Tepkiler 27 Temmuz 1830’da “Fransa’da Temmuz İhtilâli” ismiyle anılan ayaklanmaya dönüşmüştür. Liberallerin aşırı kolu olan Cumhuriyetçiler tarafından başlatılan ayaklanma kısa sürede öğrenci, işçi ve halkın katılımıyla büyümüştür. Paris sokaklarında 3 gün süren kanlı çatışmalar yaşanmıştır. 30 Temmuz’da liberal milletvekillerinin kurduğu Yürütme Konseyi, X. Charles’in krallıktan düşürüldüğünü ve liberal fikirleriyle tanınan I. Louıs Philippe’nin kral olduğunu ilân etmiştir. Anayasa da demokratik ilkelere göre değiştirilmiş ancak cumhuriyet ilân etmeye cesaret edilememiştir.
Paris’te kanlı çarpışmalara neden olan bu ayaklanma, diğer ülkelere de sıçramıştır. Belçikalılar, Hollandalıların egemenliğinden kurtularak dönemin en ileri hürriyetçi anayasasını kabul etmişlerdir. 1830 ihtilâli Almanya’yı da etkisi altına almıştır. Germen Konfederasyonu’nun dağınık durumda olması nedeniyle bütün Almanya’yı kapsayan bir ihtilâl olmamış ise de birçok Alman devletinde hürriyetçi anayasalar kabul edilmiştir. İngiltere ve Fransa’nın itirazlarına rağmen Avusturya, Almanya üzerindeki kontrolünü devam ettirmiştir. İtalyan devletlerindeki hürriyetçi hareketler de Avusturya tarafından sert bir şekilde bastırılmasına rağmen 1830 İhtilalinde liberalizm önemli bir ivme kazanmıştır. Mutlakiyet yönetimlerinin eskisi gibi kolaylıkla yürütülemeyeceği anlaşılmıştır. Hükümdarların kutsal hakları yerine “ulusların egemenliği” tartışılmaya başlanmıştır. Özellikle Batı Avrupa’da demokrasi fikri gelişmeye devam etmiştir.
1830 ihtilâli, 1815’te kurulan Beşli İttifak’ı parçalamış ve bu parçalanmadan İngiltere ve Fransa’nın meydana getirdiği Batı Bloku ile Rusya, Avusturya ve Prusya’nın oluşturduğu Doğu Bloku ortaya çıkmıştır. Liberalizme karşı mutlakiyetçiliği savunan Doğu Bloku 1833’te kendi aralarında imzaladıkları München-Graetz Anlaşması ile ikinci bir Kutsal İttifak içinde birleşmişlerdir. İngiltere ve Fransa ise 1834’te İspanya ve Portekiz’i de yan- larına alarak Dörtlü İttifak’ı oluşturmuşlardır. Ancak İngiltere ve Fransa’nın birlikteliği uzun sürmemiş özellikle Mehmed Ali Paşa isyanı sırasındaki farklı tavırları ilişkilerinin bozulmasına sebep olmuştur.
25 Temmuz 1830’da basın hürriyetinin kaldırıldığı, seçmen sayısının 100.000’den 25.000’e indirildiği ve liberal muhalefeti dağıtmak üzere meclisin dağıtıldığı ilân edilince tepkiler başlamıştır. Tepkiler 27 Temmuz 1830’da “Fransa’da Temmuz İhtilâli” ismiyle anılan ayaklanmaya dönüşmüştür. Liberallerin aşırı kolu olan Cumhuriyetçiler tarafından başlatılan ayaklanma kısa sürede öğrenci, işçi ve halkın katılımıyla büyümüştür. Paris sokaklarında 3 gün süren kanlı çatışmalar yaşanmıştır. 30 Temmuz’da liberal milletvekillerinin kurduğu Yürütme Konseyi, X. Charles’in krallıktan düşürüldüğünü ve liberal fikirleriyle tanınan I. Louıs Philippe’nin kral olduğunu ilân etmiştir. Anayasa da demokratik ilkelere göre değiştirilmiş ancak cumhuriyet ilân etmeye cesaret edilememiştir.
Paris’te kanlı çarpışmalara neden olan bu ayaklanma, diğer ülkelere de sıçramıştır. Belçikalılar, Hollandalıların egemenliğinden kurtularak dönemin en ileri hürriyetçi anayasasını kabul etmişlerdir. 1830 ihtilâli Almanya’yı da etkisi altına almıştır. Germen Konfederasyonu’nun dağınık durumda olması nedeniyle bütün Almanya’yı kapsayan bir ihtilâl olmamış ise de birçok Alman devletinde hürriyetçi anayasalar kabul edilmiştir. İngiltere ve Fransa’nın itirazlarına rağmen Avusturya, Almanya üzerindeki kontrolünü devam ettirmiştir. İtalyan devletlerindeki hürriyetçi hareketler de Avusturya tarafından sert bir şekilde bastırılmasına rağmen 1830 İhtilalinde liberalizm önemli bir ivme kazanmıştır. Mutlakiyet yönetimlerinin eskisi gibi kolaylıkla yürütülemeyeceği anlaşılmıştır. Hükümdarların kutsal hakları yerine “ulusların egemenliği” tartışılmaya başlanmıştır. Özellikle Batı Avrupa’da demokrasi fikri gelişmeye devam etmiştir.
1830 ihtilâli, 1815’te kurulan Beşli İttifak’ı parçalamış ve bu parçalanmadan İngiltere ve Fransa’nın meydana getirdiği Batı Bloku ile Rusya, Avusturya ve Prusya’nın oluşturduğu Doğu Bloku ortaya çıkmıştır. Liberalizme karşı mutlakiyetçiliği savunan Doğu Bloku 1833’te kendi aralarında imzaladıkları München-Graetz Anlaşması ile ikinci bir Kutsal İttifak içinde birleşmişlerdir. İngiltere ve Fransa ise 1834’te İspanya ve Portekiz’i de yan- larına alarak Dörtlü İttifak’ı oluşturmuşlardır. Ancak İngiltere ve Fransa’nın birlikteliği uzun sürmemiş özellikle Mehmed Ali Paşa isyanı sırasındaki farklı tavırları ilişkilerinin bozulmasına sebep olmuştur.
25 Temmuz 1830’da basın hürriyetinin kaldırıldığı, seçmen sayısının 100.000’den 25.000’e indirildiği ve liberal muhalefeti dağıtmak üzere meclisin dağıtıldığı ilân edilince tepkiler başlamıştır. Tepkiler 27 Temmuz 1830’da “Fransa’da Temmuz İhtilâli” ismiyle anılan ayaklanmaya dönüşmüştür. Liberallerin aşırı kolu olan Cumhuriyetçiler tarafından başlatılan ayaklanma kısa sürede öğrenci, işçi ve halkın katılımıyla büyümüştür. Paris sokaklarında 3 gün süren kanlı çatışmalar yaşanmıştır. 30 Temmuz’da liberal milletvekillerinin kurduğu Yürütme Konseyi, X. Charles’in krallıktan düşürüldüğünü ve liberal fikirleriyle tanınan I. Louıs Philippe’nin kral olduğunu ilân etmiştir. Anayasa da demokratik ilkelere göre değiştirilmiş ancak cumhuriyet ilân etmeye cesaret edilememiştir.
Paris’te kanlı çarpışmalara neden olan bu ayaklanma, diğer ülkelere de sıçramıştır. Belçikalılar, Hollandalıların egemenliğinden kurtularak dönemin en ileri hürriyetçi anayasasını kabul etmişlerdir. 1830 ihtilâli Almanya’yı da etkisi altına almıştır. Germen Konfederasyonu’nun dağınık durumda olması nedeniyle bütün Almanya’yı kapsayan bir ihtilâl olmamış ise de birçok Alman devletinde hürriyetçi anayasalar kabul edilmiştir. İngiltere ve Fransa’nın itirazlarına rağmen Avusturya, Almanya üzerindeki kontrolünü devam ettirmiştir. İtalyan devletlerindeki hürriyetçi hareketler de Avusturya tarafından sert bir şekilde bastırılmasına rağmen 1830 İhtilalinde liberalizm önemli bir ivme kazanmıştır. Mutlakiyet yönetimlerinin eskisi gibi kolaylıkla yürütülemeyeceği anlaşılmıştır. Hükümdarların kutsal hakları yerine “ulusların egemenliği” tartışılmaya başlanmıştır. Özellikle Batı Avrupa’da demokrasi fikri gelişmeye devam etmiştir.
1830 ihtilâli, 1815’te kurulan Beşli İttifak’ı parçalamış ve bu parçalanmadan İngiltere ve Fransa’nın meydana getirdiği Batı Bloku ile Rusya, Avusturya ve Prusya’nın oluşturduğu Doğu Bloku ortaya çıkmıştır. Liberalizme karşı mutlakiyetçiliği savunan Doğu Bloku 1833’te kendi aralarında imzaladıkları München-Graetz Anlaşması ile ikinci bir Kutsal İttifak içinde birleşmişlerdir. İngiltere ve Fransa ise 1834’te İspanya ve Portekiz’i de yan- larına alarak Dörtlü İttifak’ı oluşturmuşlardır. Ancak İngiltere ve Fransa’nın birlikteliği uzun sürmemiş özellikle Mehmed Ali Paşa isyanı sırasındaki farklı tavırları ilişkilerinin bozulmasına sebep olmuştur.
25 Temmuz 1830’da basın hürriyetinin kaldırıldığı, seçmen sayısının 100.000’den 25.000’e indirildiği ve liberal muhalefeti dağıtmak üzere meclisin dağıtıldığı ilân edilince tepkiler başlamıştır. Tepkiler 27 Temmuz 1830’da “Fransa’da Temmuz İhtilâli” ismiyle anılan ayaklanmaya dönüşmüştür. Liberallerin aşırı kolu olan Cumhuriyetçiler tarafından başlatılan ayaklanma kısa sürede öğrenci, işçi ve halkın katılımıyla büyümüştür. Paris sokaklarında 3 gün süren kanlı çatışmalar yaşanmıştır. 30 Temmuz’da liberal milletvekillerinin kurduğu Yürütme Konseyi, X. Charles’in krallıktan düşürüldüğünü ve liberal fikirleriyle tanınan I. Louıs Philippe’nin kral olduğunu ilân etmiştir. Anayasa da demokratik ilkelere göre değiştirilmiş ancak cumhuriyet ilân etmeye cesaret edilememiştir.
Paris’te kanlı çarpışmalara neden olan bu ayaklanma, diğer ülkelere de sıçramıştır. Belçikalılar, Hollandalıların egemenliğinden kurtularak dönemin en ileri hürriyetçi anayasasını kabul etmişlerdir. 1830 ihtilâli Almanya’yı da etkisi altına almıştır. Germen Konfederasyonu’nun dağınık durumda olması nedeniyle bütün Almanya’yı kapsayan bir ihtilâl olmamış ise de birçok Alman devletinde hürriyetçi anayasalar kabul edilmiştir. İngiltere ve Fransa’nın itirazlarına rağmen Avusturya, Almanya üzerindeki kontrolünü devam ettirmiştir. İtalyan devletlerindeki hürriyetçi hareketler de Avusturya tarafından sert bir şekilde bastırılmasına rağmen 1830 İhtilalinde liberalizm önemli bir ivme kazanmıştır. Mutlakiyet yönetimlerinin eskisi gibi kolaylıkla yürütülemeyeceği anlaşılmıştır. Hükümdarların kutsal hakları yerine “ulusların egemenliği” tartışılmaya başlanmıştır. Özellikle Batı Avrupa’da demokrasi fikri gelişmeye devam etmiştir.
1830 ihtilâli, 1815’te kurulan Beşli İttifak’ı parçalamış ve bu parçalanmadan İngiltere ve Fransa’nın meydana getirdiği Batı Bloku ile Rusya, Avusturya ve Prusya’nın oluşturduğu Doğu Bloku ortaya çıkmıştır. Liberalizme karşı mutlakiyetçiliği savunan Doğu Bloku 1833’te kendi aralarında imzaladıkları München-Graetz Anlaşması ile ikinci bir Kutsal İttifak içinde birleşmişlerdir. İngiltere ve Fransa ise 1834’te İspanya ve Portekiz’i de yan- larına alarak Dörtlü İttifak’ı oluşturmuşlardır. Ancak İngiltere ve Fransa’nın birlikteliği uzun sürmemiş özellikle Mehmed Ali Paşa isyanı sırasındaki farklı tavırları ilişkilerinin bozulmasına sebep olmuştur.
25 Temmuz 1830’da basın hürriyetinin kaldırıldığı, seçmen sayısının 100.000’den 25.000’e indirildiği ve liberal muhalefeti dağıtmak üzere meclisin dağıtıldığı ilân edilince tepkiler başlamıştır. Tepkiler 27 Temmuz 1830’da “Fransa’da Temmuz İhtilâli” ismiyle anılan ayaklanmaya dönüşmüştür. Liberallerin aşırı kolu olan Cumhuriyetçiler tarafından başlatılan ayaklanma kısa sürede öğrenci, işçi ve halkın katılımıyla büyümüştür. Paris sokaklarında 3 gün süren kanlı çatışmalar yaşanmıştır. 30 Temmuz’da liberal milletvekillerinin kurduğu Yürütme Konseyi, X. Charles’in krallıktan düşürüldüğünü ve liberal fikirleriyle tanınan I. Louıs Philippe’nin kral olduğunu ilân etmiştir. Anayasa da demokratik ilkelere göre değiştirilmiş ancak cumhuriyet ilân etmeye cesaret edilememiştir.
Paris’te kanlı çarpışmalara neden olan bu ayaklanma, diğer ülkelere de sıçramıştır. Belçikalılar, Hollandalıların egemenliğinden kurtularak dönemin en ileri hürriyetçi anayasasını kabul etmişlerdir. 1830 ihtilâli Almanya’yı da etkisi altına almıştır. Germen Konfederasyonu’nun dağınık durumda olması nedeniyle bütün Almanya’yı kapsayan bir ihtilâl olmamış ise de birçok Alman devletinde hürriyetçi anayasalar kabul edilmiştir. İngiltere ve Fransa’nın itirazlarına rağmen Avusturya, Almanya üzerindeki kontrolünü devam ettirmiştir. İtalyan devletlerindeki hürriyetçi hareketler de Avusturya tarafından sert bir şekilde bastırılmasına rağmen 1830 İhtilalinde liberalizm önemli bir ivme kazanmıştır. Mutlakiyet yönetimlerinin eskisi gibi kolaylıkla yürütülemeyeceği anlaşılmıştır. Hükümdarların kutsal hakları yerine “ulusların egemenliği” tartışılmaya başlanmıştır. Özellikle Batı Avrupa’da demokrasi fikri gelişmeye devam etmiştir.
1830 ihtilâli, 1815’te kurulan Beşli İttifak’ı parçalamış ve bu parçalanmadan İngiltere ve Fransa’nın meydana getirdiği Batı Bloku ile Rusya, Avusturya ve Prusya’nın oluşturduğu Doğu Bloku ortaya çıkmıştır. Liberalizme karşı mutlakiyetçiliği savunan Doğu Bloku 1833’te kendi aralarında imzaladıkları München-Graetz Anlaşması ile ikinci bir Kutsal İttifak içinde birleşmişlerdir. İngiltere ve Fransa ise 1834’te İspanya ve Portekiz’i de yan- larına alarak Dörtlü İttifak’ı oluşturmuşlardır. Ancak İngiltere ve Fransa’nın birlikteliği uzun sürmemiş özellikle Mehmed Ali Paşa isyanı sırasındaki farklı tavırları ilişkilerinin bozulmasına sebep olmuştur.
Mısır Meselesi’nin çıkış sebepleri nelerdir?
II. Mahmud, 1821 Mora isyanı sırasında Mısır Valisi Mehmed Ali Paşa’dan yardım istemiş, Mehmed Ali Paşa da oğlu İbrahim Paşa komutasında Mısır birliklerini yardıma göndermiştir. İbrahim Paşa’nın Mora’da kazandığı başarılar üzerine Avrupa devletleri müdahale etmiş ve Sen-Petersburg Protokolünü hazırlayıp kabulünü istemişlerdir. Osmanlı Devleti’nin Yunanistan’ın bağımsızlığını içeren Sen-Petersburg Protokolü ve onu teyit eden Londra Antlaşma’sını kabul etmemesi üzerine de 1827’de Navarin’de bulunan Osmanlı-Mısır kuvvetlerini düzenledikleri ani bir baskınla batırmışlardır. Navarin baskınından sonra Mısır kuvvetlerinin padişahtan izin istemeden çekilmesi, 1828-1829 Osmanlı-Rus Savaşı sırasında istenen yardımın gönderilmemesi, Edirne Antlaşması’ndan sonra gerginliğin giderek artmasına sebep olmuştur. Bunun en önemli sebebi Mehmed Ali Paşa’nın yardım karşılığı vaat edilen Girit, Suriye ve Trablusşam valiliğini istemesidir. Olaylar Osmanlı Devleti’nin aleyhine geliştiğinden sadece Girit valiliği verilmiş ancak Hüsrev Paşa’nın da etkisiyle bir taraftan da Mehmed Ali Paşa’dan kurtulmanın plânları yapılmıştır. Eski sadrazam Selim Paşa’nın Şam valisi atanması ve bir bahane ile Mısır’a girmesi tasarlanırken bundan haberdar olan Mehmed Ali Paşa’nın hırsı daha da artmıştır.
II. Mahmud, 1821 Mora isyanı sırasında Mısır Valisi Mehmed Ali Paşa’dan yardım istemiş, Mehmed Ali Paşa da oğlu İbrahim Paşa komutasında Mısır birliklerini yardıma göndermiştir. İbrahim Paşa’nın Mora’da kazandığı başarılar üzerine Avrupa devletleri müdahale etmiş ve Sen-Petersburg Protokolünü hazırlayıp kabulünü istemişlerdir. Osmanlı Devleti’nin Yunanistan’ın bağımsızlığını içeren Sen-Petersburg Protokolü ve onu teyit eden Londra Antlaşma’sını kabul etmemesi üzerine de 1827’de Navarin’de bulunan Osmanlı-Mısır kuvvetlerini düzenledikleri ani bir baskınla batırmışlardır. Navarin baskınından sonra Mısır kuvvetlerinin padişahtan izin istemeden çekilmesi, 1828-1829 Osmanlı-Rus Savaşı sırasında istenen yardımın gönderilmemesi, Edirne Antlaşması’ndan sonra gerginliğin giderek artmasına sebep olmuştur. Bunun en önemli sebebi Mehmed Ali Paşa’nın yardım karşılığı vaat edilen Girit, Suriye ve Trablusşam valiliğini istemesidir. Olaylar Osmanlı Devleti’nin aleyhine geliştiğinden sadece Girit valiliği verilmiş ancak Hüsrev Paşa’nın da etkisiyle bir taraftan da Mehmed Ali Paşa’dan kurtulmanın plânları yapılmıştır. Eski sadrazam Selim Paşa’nın Şam valisi atanması ve bir bahane ile Mısır’a girmesi tasarlanırken bundan haberdar olan Mehmed Ali Paşa’nın hırsı daha da artmıştır.
II. Mahmud, 1821 Mora isyanı sırasında Mısır Valisi Mehmed Ali Paşa’dan yardım istemiş, Mehmed Ali Paşa da oğlu İbrahim Paşa komutasında Mısır birliklerini yardıma göndermiştir. İbrahim Paşa’nın Mora’da kazandığı başarılar üzerine Avrupa devletleri müdahale etmiş ve Sen-Petersburg Protokolünü hazırlayıp kabulünü istemişlerdir. Osmanlı Devleti’nin Yunanistan’ın bağımsızlığını içeren Sen-Petersburg Protokolü ve onu teyit eden Londra Antlaşma’sını kabul etmemesi üzerine de 1827’de Navarin’de bulunan Osmanlı-Mısır kuvvetlerini düzenledikleri ani bir baskınla batırmışlardır. Navarin baskınından sonra Mısır kuvvetlerinin padişahtan izin istemeden çekilmesi, 1828-1829 Osmanlı-Rus Savaşı sırasında istenen yardımın gönderilmemesi, Edirne Antlaşması’ndan sonra gerginliğin giderek artmasına sebep olmuştur. Bunun en önemli sebebi Mehmed Ali Paşa’nın yardım karşılığı vaat edilen Girit, Suriye ve Trablusşam valiliğini istemesidir. Olaylar Osmanlı Devleti’nin aleyhine geliştiğinden sadece Girit valiliği verilmiş ancak Hüsrev Paşa’nın da etkisiyle bir taraftan da Mehmed Ali Paşa’dan kurtulmanın plânları yapılmıştır. Eski sadrazam Selim Paşa’nın Şam valisi atanması ve bir bahane ile Mısır’a girmesi tasarlanırken bundan haberdar olan Mehmed Ali Paşa’nın hırsı daha da artmıştır.
II. Mahmud, 1821 Mora isyanı sırasında Mısır Valisi Mehmed Ali Paşa’dan yardım istemiş, Mehmed Ali Paşa da oğlu İbrahim Paşa komutasında Mısır birliklerini yardıma göndermiştir. İbrahim Paşa’nın Mora’da kazandığı başarılar üzerine Avrupa devletleri müdahale etmiş ve Sen-Petersburg Protokolünü hazırlayıp kabulünü istemişlerdir. Osmanlı Devleti’nin Yunanistan’ın bağımsızlığını içeren Sen-Petersburg Protokolü ve onu teyit eden Londra Antlaşma’sını kabul etmemesi üzerine de 1827’de Navarin’de bulunan Osmanlı-Mısır kuvvetlerini düzenledikleri ani bir baskınla batırmışlardır. Navarin baskınından sonra Mısır kuvvetlerinin padişahtan izin istemeden çekilmesi, 1828-1829 Osmanlı-Rus Savaşı sırasında istenen yardımın gönderilmemesi, Edirne Antlaşması’ndan sonra gerginliğin giderek artmasına sebep olmuştur. Bunun en önemli sebebi Mehmed Ali Paşa’nın yardım karşılığı vaat edilen Girit, Suriye ve Trablusşam valiliğini istemesidir. Olaylar Osmanlı Devleti’nin aleyhine geliştiğinden sadece Girit valiliği verilmiş ancak Hüsrev Paşa’nın da etkisiyle bir taraftan da Mehmed Ali Paşa’dan kurtulmanın plânları yapılmıştır. Eski sadrazam Selim Paşa’nın Şam valisi atanması ve bir bahane ile Mısır’a girmesi tasarlanırken bundan haberdar olan Mehmed Ali Paşa’nın hırsı daha da artmıştır.
II. Mahmud, 1821 Mora isyanı sırasında Mısır Valisi Mehmed Ali Paşa’dan yardım istemiş, Mehmed Ali Paşa da oğlu İbrahim Paşa komutasında Mısır birliklerini yardıma göndermiştir. İbrahim Paşa’nın Mora’da kazandığı başarılar üzerine Avrupa devletleri müdahale etmiş ve Sen-Petersburg Protokolünü hazırlayıp kabulünü istemişlerdir. Osmanlı Devleti’nin Yunanistan’ın bağımsızlığını içeren Sen-Petersburg Protokolü ve onu teyit eden Londra Antlaşma’sını kabul etmemesi üzerine de 1827’de Navarin’de bulunan Osmanlı-Mısır kuvvetlerini düzenledikleri ani bir baskınla batırmışlardır. Navarin baskınından sonra Mısır kuvvetlerinin padişahtan izin istemeden çekilmesi, 1828-1829 Osmanlı-Rus Savaşı sırasında istenen yardımın gönderilmemesi, Edirne Antlaşması’ndan sonra gerginliğin giderek artmasına sebep olmuştur. Bunun en önemli sebebi Mehmed Ali Paşa’nın yardım karşılığı vaat edilen Girit, Suriye ve Trablusşam valiliğini istemesidir. Olaylar Osmanlı Devleti’nin aleyhine geliştiğinden sadece Girit valiliği verilmiş ancak Hüsrev Paşa’nın da etkisiyle bir taraftan da Mehmed Ali Paşa’dan kurtulmanın plânları yapılmıştır. Eski sadrazam Selim Paşa’nın Şam valisi atanması ve bir bahane ile Mısır’a girmesi tasarlanırken bundan haberdar olan Mehmed Ali Paşa’nın hırsı daha da artmıştır.
Mehmet Ali Paşa’nın Mısır’da güçlü bir hale gelmesinin sebepleri nelerdir?
Mehmed Ali Paşa Mısır’da güçlü bir yönetim kurmak için Kölemen tehdidini ortadan kaldırmak gerektiğinin bilincindeydi. 1811’de verdiği bir ziyafette beylerin çoğunu öldürterek Kölemenleri bertaraf etmeyi başarmıştır. Bu gelişmelerle giderek güç kazanan Mehmed Ali Paşa’nın, Mısır’dan uzaklaştırılarak Selanik ve Kavala’ya vali olarak tayini düşünülmüş ancak gerçekleştirilememiştir. Mehmed Ali Paşa’nın 1812’de Hicaz’da çıkan Vehhabi isyanını bastırması ise gücünü büsbütün arttırmıştır.
Mehmed Ali Paşa siyasî faaliyetleri dışında kurduğu yeni düzenle Mısır’ı ekonomik açıdan da oldukça güçlendirmiştir. Nil’den İskenderiye’ye açılan kanal ile sulama işi çözülerek pamuk yetiştiriciliğine öncelik verilmiş ayrıca afyon, pirinç ve hububat tarımı geliştirilmiştir. İplik, bez, şeker fabrikaları ile ekonomi canlandırılırken ziraatte ürün vergisi, endüstri ve ticarette tekel sistemi ile Mısır’ı zenginleştirmiştir. Vali olduğunda 13 bin kese olan geliri, dördüncü yılında 35 bin keseye sonra da 400 bin keseye kadar çıkarmıştır. 12 bin kesesini İstanbul’a vergi olarak gönderirken kazandığı paranın bir kısmıyla Fransa’dan getirilen subay ve teknisyenlerle Avrupa tarzı bir ordu ve donanma inşa etmiştir. Ayrıca Avrupa’ya eğitim için öğrenci gönderilmiştir. Mısır’da 1816’da hendese mektebi, 1827’de tıbbiye, 1834’te mühendishane açıldığı gibi buralarda Avrupa programları uygulanmıştır. 1820 yılında ilk matbaa açılarak yeni okullar için gerekli kitapların ve daha sonra Arapça, Türkçe ve Farsça klasik eserlerin basımı gerçekleştirilmiştir. 1828’de “Vakayi-i Mısrıye” isimli resmî bir gazete Arapça ve Türkçe olarak yayımlanmaya başlanmıştır.
Mehmed Ali Paşa Mısır’da güçlü bir yönetim kurmak için Kölemen tehdidini ortadan kaldırmak gerektiğinin bilincindeydi. 1811’de verdiği bir ziyafette beylerin çoğunu öldürterek Kölemenleri bertaraf etmeyi başarmıştır. Bu gelişmelerle giderek güç kazanan Mehmed Ali Paşa’nın, Mısır’dan uzaklaştırılarak Selanik ve Kavala’ya vali olarak tayini düşünülmüş ancak gerçekleştirilememiştir. Mehmed Ali Paşa’nın 1812’de Hicaz’da çıkan Vehhabi isyanını bastırması ise gücünü büsbütün arttırmıştır.
Mehmed Ali Paşa siyasî faaliyetleri dışında kurduğu yeni düzenle Mısır’ı ekonomik açıdan da oldukça güçlendirmiştir. Nil’den İskenderiye’ye açılan kanal ile sulama işi çözülerek pamuk yetiştiriciliğine öncelik verilmiş ayrıca afyon, pirinç ve hububat tarımı geliştirilmiştir. İplik, bez, şeker fabrikaları ile ekonomi canlandırılırken ziraatte ürün vergisi, endüstri ve ticarette tekel sistemi ile Mısır’ı zenginleştirmiştir. Vali olduğunda 13 bin kese olan geliri, dördüncü yılında 35 bin keseye sonra da 400 bin keseye kadar çıkarmıştır. 12 bin kesesini İstanbul’a vergi olarak gönderirken kazandığı paranın bir kısmıyla Fransa’dan getirilen subay ve teknisyenlerle Avrupa tarzı bir ordu ve donanma inşa etmiştir. Ayrıca Avrupa’ya eğitim için öğrenci gönderilmiştir. Mısır’da 1816’da hendese mektebi, 1827’de tıbbiye, 1834’te mühendishane açıldığı gibi buralarda Avrupa programları uygulanmıştır. 1820 yılında ilk matbaa açılarak yeni okullar için gerekli kitapların ve daha sonra Arapça, Türkçe ve Farsça klasik eserlerin basımı gerçekleştirilmiştir. 1828’de “Vakayi-i Mısrıye” isimli resmî bir gazete Arapça ve Türkçe olarak yayımlanmaya başlanmıştır.
Mehmed Ali Paşa Mısır’da güçlü bir yönetim kurmak için Kölemen tehdidini ortadan kaldırmak gerektiğinin bilincindeydi. 1811’de verdiği bir ziyafette beylerin çoğunu öldürterek Kölemenleri bertaraf etmeyi başarmıştır. Bu gelişmelerle giderek güç kazanan Mehmed Ali Paşa’nın, Mısır’dan uzaklaştırılarak Selanik ve Kavala’ya vali olarak tayini düşünülmüş ancak gerçekleştirilememiştir. Mehmed Ali Paşa’nın 1812’de Hicaz’da çıkan Vehhabi isyanını bastırması ise gücünü büsbütün arttırmıştır.
Mehmed Ali Paşa siyasî faaliyetleri dışında kurduğu yeni düzenle Mısır’ı ekonomik açıdan da oldukça güçlendirmiştir. Nil’den İskenderiye’ye açılan kanal ile sulama işi çözülerek pamuk yetiştiriciliğine öncelik verilmiş ayrıca afyon, pirinç ve hububat tarımı geliştirilmiştir. İplik, bez, şeker fabrikaları ile ekonomi canlandırılırken ziraatte ürün vergisi, endüstri ve ticarette tekel sistemi ile Mısır’ı zenginleştirmiştir. Vali olduğunda 13 bin kese olan geliri, dördüncü yılında 35 bin keseye sonra da 400 bin keseye kadar çıkarmıştır. 12 bin kesesini İstanbul’a vergi olarak gönderirken kazandığı paranın bir kısmıyla Fransa’dan getirilen subay ve teknisyenlerle Avrupa tarzı bir ordu ve donanma inşa etmiştir. Ayrıca Avrupa’ya eğitim için öğrenci gönderilmiştir. Mısır’da 1816’da hendese mektebi, 1827’de tıbbiye, 1834’te mühendishane açıldığı gibi buralarda Avrupa programları uygulanmıştır. 1820 yılında ilk matbaa açılarak yeni okullar için gerekli kitapların ve daha sonra Arapça, Türkçe ve Farsça klasik eserlerin basımı gerçekleştirilmiştir. 1828’de “Vakayi-i Mısrıye” isimli resmî bir gazete Arapça ve Türkçe olarak yayımlanmaya başlanmıştır.
Mehmed Ali Paşa Mısır’da güçlü bir yönetim kurmak için Kölemen tehdidini ortadan kaldırmak gerektiğinin bilincindeydi. 1811’de verdiği bir ziyafette beylerin çoğunu öldürterek Kölemenleri bertaraf etmeyi başarmıştır. Bu gelişmelerle giderek güç kazanan Mehmed Ali Paşa’nın, Mısır’dan uzaklaştırılarak Selanik ve Kavala’ya vali olarak tayini düşünülmüş ancak gerçekleştirilememiştir. Mehmed Ali Paşa’nın 1812’de Hicaz’da çıkan Vehhabi isyanını bastırması ise gücünü büsbütün arttırmıştır.
Mehmed Ali Paşa siyasî faaliyetleri dışında kurduğu yeni düzenle Mısır’ı ekonomik açıdan da oldukça güçlendirmiştir. Nil’den İskenderiye’ye açılan kanal ile sulama işi çözülerek pamuk yetiştiriciliğine öncelik verilmiş ayrıca afyon, pirinç ve hububat tarımı geliştirilmiştir. İplik, bez, şeker fabrikaları ile ekonomi canlandırılırken ziraatte ürün vergisi, endüstri ve ticarette tekel sistemi ile Mısır’ı zenginleştirmiştir. Vali olduğunda 13 bin kese olan geliri, dördüncü yılında 35 bin keseye sonra da 400 bin keseye kadar çıkarmıştır. 12 bin kesesini İstanbul’a vergi olarak gönderirken kazandığı paranın bir kısmıyla Fransa’dan getirilen subay ve teknisyenlerle Avrupa tarzı bir ordu ve donanma inşa etmiştir. Ayrıca Avrupa’ya eğitim için öğrenci gönderilmiştir. Mısır’da 1816’da hendese mektebi, 1827’de tıbbiye, 1834’te mühendishane açıldığı gibi buralarda Avrupa programları uygulanmıştır. 1820 yılında ilk matbaa açılarak yeni okullar için gerekli kitapların ve daha sonra Arapça, Türkçe ve Farsça klasik eserlerin basımı gerçekleştirilmiştir. 1828’de “Vakayi-i Mısrıye” isimli resmî bir gazete Arapça ve Türkçe olarak yayımlanmaya başlanmıştır.
Mehmed Ali Paşa Mısır’da güçlü bir yönetim kurmak için Kölemen tehdidini ortadan kaldırmak gerektiğinin bilincindeydi. 1811’de verdiği bir ziyafette beylerin çoğunu öldürterek Kölemenleri bertaraf etmeyi başarmıştır. Bu gelişmelerle giderek güç kazanan Mehmed Ali Paşa’nın, Mısır’dan uzaklaştırılarak Selanik ve Kavala’ya vali olarak tayini düşünülmüş ancak gerçekleştirilememiştir. Mehmed Ali Paşa’nın 1812’de Hicaz’da çıkan Vehhabi isyanını bastırması ise gücünü büsbütün arttırmıştır.
Mehmed Ali Paşa siyasî faaliyetleri dışında kurduğu yeni düzenle Mısır’ı ekonomik açıdan da oldukça güçlendirmiştir. Nil’den İskenderiye’ye açılan kanal ile sulama işi çözülerek pamuk yetiştiriciliğine öncelik verilmiş ayrıca afyon, pirinç ve hububat tarımı geliştirilmiştir. İplik, bez, şeker fabrikaları ile ekonomi canlandırılırken ziraatte ürün vergisi, endüstri ve ticarette tekel sistemi ile Mısır’ı zenginleştirmiştir. Vali olduğunda 13 bin kese olan geliri, dördüncü yılında 35 bin keseye sonra da 400 bin keseye kadar çıkarmıştır. 12 bin kesesini İstanbul’a vergi olarak gönderirken kazandığı paranın bir kısmıyla Fransa’dan getirilen subay ve teknisyenlerle Avrupa tarzı bir ordu ve donanma inşa etmiştir. Ayrıca Avrupa’ya eğitim için öğrenci gönderilmiştir. Mısır’da 1816’da hendese mektebi, 1827’de tıbbiye, 1834’te mühendishane açıldığı gibi buralarda Avrupa programları uygulanmıştır. 1820 yılında ilk matbaa açılarak yeni okullar için gerekli kitapların ve daha sonra Arapça, Türkçe ve Farsça klasik eserlerin basımı gerçekleştirilmiştir. 1828’de “Vakayi-i Mısrıye” isimli resmî bir gazete Arapça ve Türkçe olarak yayımlanmaya başlanmıştır.
Kütahya Barışı’nın maddeleri nelerdir?
Fransa’nın aracılığıyla İbrahim Paşa ile yapılan görüşmeler sonucu 14 Mayıs 1833’te Kütahya Barışı yapılmıştır. Buna göre Mehmed Ali Paşa’ya Mısır ve Girit valiliklerinden başka Şam valiliği, oğlu İbrahim Paşa’ya da Cidde valiliğine ek olarak Adana valiliği verilmiştir. İbrahim Paşa’nın Anadolu harekâtı sırasında kendisine destek verenler affedilecek ve İbrahim Paşa, Sultandağı’nın gerisine çekilecektir. Mehmed Ali Paşa veraset ve tazmi- nat şartlarından vazgeçecekti.
Fransa’nın aracılığıyla İbrahim Paşa ile yapılan görüşmeler sonucu 14 Mayıs 1833’te Kütahya Barışı yapılmıştır. Buna göre Mehmed Ali Paşa’ya Mısır ve Girit valiliklerinden başka Şam valiliği, oğlu İbrahim Paşa’ya da Cidde valiliğine ek olarak Adana valiliği verilmiştir. İbrahim Paşa’nın Anadolu harekâtı sırasında kendisine destek verenler affedilecek ve İbrahim Paşa, Sultandağı’nın gerisine çekilecektir. Mehmed Ali Paşa veraset ve tazmi- nat şartlarından vazgeçecekti.
Fransa’nın aracılığıyla İbrahim Paşa ile yapılan görüşmeler sonucu 14 Mayıs 1833’te Kütahya Barışı yapılmıştır. Buna göre Mehmed Ali Paşa’ya Mısır ve Girit valiliklerinden başka Şam valiliği, oğlu İbrahim Paşa’ya da Cidde valiliğine ek olarak Adana valiliği verilmiştir. İbrahim Paşa’nın Anadolu harekâtı sırasında kendisine destek verenler affedilecek ve İbrahim Paşa, Sultandağı’nın gerisine çekilecektir. Mehmed Ali Paşa veraset ve tazmi- nat şartlarından vazgeçecekti.
Fransa’nın aracılığıyla İbrahim Paşa ile yapılan görüşmeler sonucu 14 Mayıs 1833’te Kütahya Barışı yapılmıştır. Buna göre Mehmed Ali Paşa’ya Mısır ve Girit valiliklerinden başka Şam valiliği, oğlu İbrahim Paşa’ya da Cidde valiliğine ek olarak Adana valiliği verilmiştir. İbrahim Paşa’nın Anadolu harekâtı sırasında kendisine destek verenler affedilecek ve İbrahim Paşa, Sultandağı’nın gerisine çekilecektir. Mehmed Ali Paşa veraset ve tazmi- nat şartlarından vazgeçecekti.
Hünkar İskelesi Anlaşmasının kapsamı nedir?
Antlaşmanın 1. maddesinde iki devlet arasında “ebedî sulh ve ittifak” olduğu, yapılan ittifakın sadece tarafların her türlü tecavüzden korunması amacını güttüğü, dolayısıyla iki tarafın asayiş ve emniyetine dair her türlü hususun noksansız olarak tanzim edileceği ve bunu temin için karşılıklı maddî yardımlaşma ve etkili dayanışma içinde olunacağı vurgulanmaktaydı. 2. maddede, 14 Eylül 1829 tarihli Edirne Antlaşması ve bu antlaşmaya dahil edilen iki devlet arasında daha önce yapılmış bütün antlaşmalar tasdik ediliyordu. 3. maddede tarafların birbirlerini muhafaza ve müdafaasının yapılan ittifakın esası, Osmanlı Devleti’nin tam istiklal ve istikrarının Rusya’nın samimi arzusu olduğu belirtilmekteydi. Ayrıca Rusya Babıali’nin kara ve deniz kuvvetlerine tekrar ihtiyaç duyabileceği, yeni durumlarla karşılaşılması hâlinde ihtiyaç gösterilecek miktarda kuvvetin karadan ve denizden sevkini taahhüt etmekteydi. Böyle bir durumda yardım için talep edeceği kara ve deniz kuvvetlerinin sevk ve idaresi Babıali’nin uhdesinde olacaktı. 4. maddeye göre tarafların hangisi diğerinden yardım görürse gönderilecek kara ve deniz kuvvetlerinin iaşe masraflarını da üstlenecekti. 5. maddede yapılan antlaşmanın uzun süre geçerli olması tarafların samimi arzusu olmakla beraber zamanla antlaşmada bazı değişikliklerin yapılmasını gerekli kılacak durumların oluşabileceği düşüncesiyle antlaşmanın geçerlilik süresi sekiz yıl olarak belirlenmiştir. Bu sürenin sonunda mevcut duruma göre antlaşmanın yenilenmesi hususu tekrar müzakere edilecektir. 6. maddede bu antlaşmanın iki ay içinde onaylanacağı ve onaylanmış nüshaların İstanbul’da karşılıklı olarak değiştirileceği belirtilmiştir. 7. ve gizli maddede önce açık metnin karşılıklı askerî yardımlaşmayı öngören 1 ve 3. maddelerine atıfta bulunulmakta ve böyle bir maddî yardımın ağır külfetinden Osmanlı Devleti’ni korumak isteyen Rusya, bunun yerine Çanakkale Boğazı’nın kendi lehine kapatılmasını ve hiçbir yabancı geminin geçmesine müsaade edilmemesi hususunu Babıali’ye kabul ettirmektedir.
Antlaşmanın 1. maddesinde iki devlet arasında “ebedî sulh ve ittifak” olduğu, yapılan ittifakın sadece tarafların her türlü tecavüzden korunması amacını güttüğü, dolayısıyla iki tarafın asayiş ve emniyetine dair her türlü hususun noksansız olarak tanzim edileceği ve bunu temin için karşılıklı maddî yardımlaşma ve etkili dayanışma içinde olunacağı vurgulanmaktaydı. 2. maddede, 14 Eylül 1829 tarihli Edirne Antlaşması ve bu antlaşmaya dahil edilen iki devlet arasında daha önce yapılmış bütün antlaşmalar tasdik ediliyordu. 3. maddede tarafların birbirlerini muhafaza ve müdafaasının yapılan ittifakın esası, Osmanlı Devleti’nin tam istiklal ve istikrarının Rusya’nın samimi arzusu olduğu belirtilmekteydi. Ayrıca Rusya Babıali’nin kara ve deniz kuvvetlerine tekrar ihtiyaç duyabileceği, yeni durumlarla karşılaşılması hâlinde ihtiyaç gösterilecek miktarda kuvvetin karadan ve denizden sevkini taahhüt etmekteydi. Böyle bir durumda yardım için talep edeceği kara ve deniz kuvvetlerinin sevk ve idaresi Babıali’nin uhdesinde olacaktı. 4. maddeye göre tarafların hangisi diğerinden yardım görürse gönderilecek kara ve deniz kuvvetlerinin iaşe masraflarını da üstlenecekti. 5. maddede yapılan antlaşmanın uzun süre geçerli olması tarafların samimi arzusu olmakla beraber zamanla antlaşmada bazı değişikliklerin yapılmasını gerekli kılacak durumların oluşabileceği düşüncesiyle antlaşmanın geçerlilik süresi sekiz yıl olarak belirlenmiştir. Bu sürenin sonunda mevcut duruma göre antlaşmanın yenilenmesi hususu tekrar müzakere edilecektir. 6. maddede bu antlaşmanın iki ay içinde onaylanacağı ve onaylanmış nüshaların İstanbul’da karşılıklı olarak değiştirileceği belirtilmiştir. 7. ve gizli maddede önce açık metnin karşılıklı askerî yardımlaşmayı öngören 1 ve 3. maddelerine atıfta bulunulmakta ve böyle bir maddî yardımın ağır külfetinden Osmanlı Devleti’ni korumak isteyen Rusya, bunun yerine Çanakkale Boğazı’nın kendi lehine kapatılmasını ve hiçbir yabancı geminin geçmesine müsaade edilmemesi hususunu Babıali’ye kabul ettirmektedir.
Antlaşmanın 1. maddesinde iki devlet arasında “ebedî sulh ve ittifak” olduğu, yapılan ittifakın sadece tarafların her türlü tecavüzden korunması amacını güttüğü, dolayısıyla iki tarafın asayiş ve emniyetine dair her türlü hususun noksansız olarak tanzim edileceği ve bunu temin için karşılıklı maddî yardımlaşma ve etkili dayanışma içinde olunacağı vurgulanmaktaydı. 2. maddede, 14 Eylül 1829 tarihli Edirne Antlaşması ve bu antlaşmaya dahil edilen iki devlet arasında daha önce yapılmış bütün antlaşmalar tasdik ediliyordu. 3. maddede tarafların birbirlerini muhafaza ve müdafaasının yapılan ittifakın esası, Osmanlı Devleti’nin tam istiklal ve istikrarının Rusya’nın samimi arzusu olduğu belirtilmekteydi. Ayrıca Rusya Babıali’nin kara ve deniz kuvvetlerine tekrar ihtiyaç duyabileceği, yeni durumlarla karşılaşılması hâlinde ihtiyaç gösterilecek miktarda kuvvetin karadan ve denizden sevkini taahhüt etmekteydi. Böyle bir durumda yardım için talep edeceği kara ve deniz kuvvetlerinin sevk ve idaresi Babıali’nin uhdesinde olacaktı. 4. maddeye göre tarafların hangisi diğerinden yardım görürse gönderilecek kara ve deniz kuvvetlerinin iaşe masraflarını da üstlenecekti. 5. maddede yapılan antlaşmanın uzun süre geçerli olması tarafların samimi arzusu olmakla beraber zamanla antlaşmada bazı değişikliklerin yapılmasını gerekli kılacak durumların oluşabileceği düşüncesiyle antlaşmanın geçerlilik süresi sekiz yıl olarak belirlenmiştir. Bu sürenin sonunda mevcut duruma göre antlaşmanın yenilenmesi hususu tekrar müzakere edilecektir. 6. maddede bu antlaşmanın iki ay içinde onaylanacağı ve onaylanmış nüshaların İstanbul’da karşılıklı olarak değiştirileceği belirtilmiştir. 7. ve gizli maddede önce açık metnin karşılıklı askerî yardımlaşmayı öngören 1 ve 3. maddelerine atıfta bulunulmakta ve böyle bir maddî yardımın ağır külfetinden Osmanlı Devleti’ni korumak isteyen Rusya, bunun yerine Çanakkale Boğazı’nın kendi lehine kapatılmasını ve hiçbir yabancı geminin geçmesine müsaade edilmemesi hususunu Babıali’ye kabul ettirmektedir.
Antlaşmanın 1. maddesinde iki devlet arasında “ebedî sulh ve ittifak” olduğu, yapılan ittifakın sadece tarafların her türlü tecavüzden korunması amacını güttüğü, dolayısıyla iki tarafın asayiş ve emniyetine dair her türlü hususun noksansız olarak tanzim edileceği ve bunu temin için karşılıklı maddî yardımlaşma ve etkili dayanışma içinde olunacağı vurgulanmaktaydı. 2. maddede, 14 Eylül 1829 tarihli Edirne Antlaşması ve bu antlaşmaya dahil edilen iki devlet arasında daha önce yapılmış bütün antlaşmalar tasdik ediliyordu. 3. maddede tarafların birbirlerini muhafaza ve müdafaasının yapılan ittifakın esası, Osmanlı Devleti’nin tam istiklal ve istikrarının Rusya’nın samimi arzusu olduğu belirtilmekteydi. Ayrıca Rusya Babıali’nin kara ve deniz kuvvetlerine tekrar ihtiyaç duyabileceği, yeni durumlarla karşılaşılması hâlinde ihtiyaç gösterilecek miktarda kuvvetin karadan ve denizden sevkini taahhüt etmekteydi. Böyle bir durumda yardım için talep edeceği kara ve deniz kuvvetlerinin sevk ve idaresi Babıali’nin uhdesinde olacaktı. 4. maddeye göre tarafların hangisi diğerinden yardım görürse gönderilecek kara ve deniz kuvvetlerinin iaşe masraflarını da üstlenecekti. 5. maddede yapılan antlaşmanın uzun süre geçerli olması tarafların samimi arzusu olmakla beraber zamanla antlaşmada bazı değişikliklerin yapılmasını gerekli kılacak durumların oluşabileceği düşüncesiyle antlaşmanın geçerlilik süresi sekiz yıl olarak belirlenmiştir. Bu sürenin sonunda mevcut duruma göre antlaşmanın yenilenmesi hususu tekrar müzakere edilecektir. 6. maddede bu antlaşmanın iki ay içinde onaylanacağı ve onaylanmış nüshaların İstanbul’da karşılıklı olarak değiştirileceği belirtilmiştir. 7. ve gizli maddede önce açık metnin karşılıklı askerî yardımlaşmayı öngören 1 ve 3. maddelerine atıfta bulunulmakta ve böyle bir maddî yardımın ağır külfetinden Osmanlı Devleti’ni korumak isteyen Rusya, bunun yerine Çanakkale Boğazı’nın kendi lehine kapatılmasını ve hiçbir yabancı geminin geçmesine müsaade edilmemesi hususunu Babıali’ye kabul ettirmektedir.
Hünkar İskelesi Antlaşması’nın Avrupalı devletleri endişelendirmesinin sebebi nedir?
Antlaşmanın gizli maddesi, Rus savaş gemilerinin Boğazlardan geçerek Akdeniz’e çıkabilme ihtimali nedeniyle Avrupa genelinde büyük bir endişeye yol açmıştır. İngiltere ve Fransa, Osmanlı Devleti ve Rusya nezdinde protestoda bulunarak donanmalarını Çanak- kale Boğazı önlerine göndermişlerdir.
Antlaşmanın gizli maddesi, Rus savaş gemilerinin Boğazlardan geçerek Akdeniz’e çıkabilme ihtimali nedeniyle Avrupa genelinde büyük bir endişeye yol açmıştır. İngiltere ve Fransa, Osmanlı Devleti ve Rusya nezdinde protestoda bulunarak donanmalarını Çanak- kale Boğazı önlerine göndermişlerdir.
Antlaşmanın gizli maddesi, Rus savaş gemilerinin Boğazlardan geçerek Akdeniz’e çıkabilme ihtimali nedeniyle Avrupa genelinde büyük bir endişeye yol açmıştır. İngiltere ve Fransa, Osmanlı Devleti ve Rusya nezdinde protestoda bulunarak donanmalarını Çanak- kale Boğazı önlerine göndermişlerdir.
Antlaşmanın gizli maddesi, Rus savaş gemilerinin Boğazlardan geçerek Akdeniz’e çıkabilme ihtimali nedeniyle Avrupa genelinde büyük bir endişeye yol açmıştır. İngiltere ve Fransa, Osmanlı Devleti ve Rusya nezdinde protestoda bulunarak donanmalarını Çanak- kale Boğazı önlerine göndermişlerdir.
Rusya’nın Mehmet Ali Paşa İsyanı’nda Osmanlı’ya destek vermek istemesinin amacı nedir?
Mehmed Ali Paşa’ya karşı Osmanlı Devleti’ni desteklemeye can atan devletlerin başında Rusya gelmekteydi. Rusya, Mehmet Ali Paşa isyanı ile en yakından ilgilenen devlet olmuştur. Çar I. Petro’dan beri Karadeniz’i bir Rus gölü yapmak, İstanbul ve Boğazları ele geçirmek, Akdeniz’e inmek isteyen Rusya için zayıf bir Osmanlı Devleti yerine güçlü bir Mehmet Ali Paşa yönetimi tehdit oluşturmaktaydı. Bu nedenle Osmanlı yönetimini Mehmet Ali Paşa’ya karşı destekleyerek, hem kendisini hem de gelecekteki emellerini garanti altına almak istemiştir.
Mehmed Ali Paşa’ya karşı Osmanlı Devleti’ni desteklemeye can atan devletlerin başında Rusya gelmekteydi. Rusya, Mehmet Ali Paşa isyanı ile en yakından ilgilenen devlet olmuştur. Çar I. Petro’dan beri Karadeniz’i bir Rus gölü yapmak, İstanbul ve Boğazları ele geçirmek, Akdeniz’e inmek isteyen Rusya için zayıf bir Osmanlı Devleti yerine güçlü bir Mehmet Ali Paşa yönetimi tehdit oluşturmaktaydı. Bu nedenle Osmanlı yönetimini Mehmet Ali Paşa’ya karşı destekleyerek, hem kendisini hem de gelecekteki emellerini garanti altına almak istemiştir.
Mehmed Ali Paşa’ya karşı Osmanlı Devleti’ni desteklemeye can atan devletlerin başında Rusya gelmekteydi. Rusya, Mehmet Ali Paşa isyanı ile en yakından ilgilenen devlet olmuştur. Çar I. Petro’dan beri Karadeniz’i bir Rus gölü yapmak, İstanbul ve Boğazları ele geçirmek, Akdeniz’e inmek isteyen Rusya için zayıf bir Osmanlı Devleti yerine güçlü bir Mehmet Ali Paşa yönetimi tehdit oluşturmaktaydı. Bu nedenle Osmanlı yönetimini Mehmet Ali Paşa’ya karşı destekleyerek, hem kendisini hem de gelecekteki emellerini garanti altına almak istemiştir.
Mehmed Ali Paşa’ya karşı Osmanlı Devleti’ni desteklemeye can atan devletlerin başında Rusya gelmekteydi. Rusya, Mehmet Ali Paşa isyanı ile en yakından ilgilenen devlet olmuştur. Çar I. Petro’dan beri Karadeniz’i bir Rus gölü yapmak, İstanbul ve Boğazları ele geçirmek, Akdeniz’e inmek isteyen Rusya için zayıf bir Osmanlı Devleti yerine güçlü bir Mehmet Ali Paşa yönetimi tehdit oluşturmaktaydı. Bu nedenle Osmanlı yönetimini Mehmet Ali Paşa’ya karşı destekleyerek, hem kendisini hem de gelecekteki emellerini garanti altına almak istemiştir.
Yed-i Vahid nedir?
Yed-i Vahid: Osmanlı maliyesinde tekel uygulamasını ifade eden terim. Zarûri ihtiyaç maddesi sayılan ürünlerin üretim yerinden satıldığı yere kadar devlet denetiminde olması uygulamasına da denir.
Yed-i Vahid: Osmanlı maliyesinde tekel uygulamasını ifade eden terim. Zarûri ihtiyaç maddesi sayılan ürünlerin üretim yerinden satıldığı yere kadar devlet denetiminde olması uygulamasına da denir.
Yed-i Vahid: Osmanlı maliyesinde tekel uygulamasını ifade eden terim. Zarûri ihtiyaç maddesi sayılan ürünlerin üretim yerinden satıldığı yere kadar devlet denetiminde olması uygulamasına da denir.
Yed-i Vahid: Osmanlı maliyesinde tekel uygulamasını ifade eden terim. Zarûri ihtiyaç maddesi sayılan ürünlerin üretim yerinden satıldığı yere kadar devlet denetiminde olması uygulamasına da denir.
1838 Baltalimanı Antlaşması’nın Osmanlı Devleti’ne etkileri neler olmuştur?
Başta İngiliz malları olmak üzere yabancı mallar Osmanlı pazarlarına egemen olmuştur. Osmanlı ülkesinde yabancılara uygulanan iç gümrük vergisinin kaldırılması, yerli tüccarların yabancı tüccarlarla rekabet etmesini zorlaştırmıştır. Dışa karşı herhangi bir koruma önlemi alınmadan iç ticaretteki tüm kayıtların ortadan kaldırılması, Osmanlı Devleti’ni “Avrupa’nın açık pazarı” hâline getirmiştir. Yabancı rekabete hazır olmayan yerli üretim tümüyle yok olmaya yüz tutmuştur. Baltalimanı ve onu izleyen antlaşmaların yol açtığı ekonomik çöküş bir yandan da devleti dağılmaya götürecek süreci başlatmıştır
Başta İngiliz malları olmak üzere yabancı mallar Osmanlı pazarlarına egemen olmuştur. Osmanlı ülkesinde yabancılara uygulanan iç gümrük vergisinin kaldırılması, yerli tüccarların yabancı tüccarlarla rekabet etmesini zorlaştırmıştır. Dışa karşı herhangi bir koruma önlemi alınmadan iç ticaretteki tüm kayıtların ortadan kaldırılması, Osmanlı Devleti’ni “Avrupa’nın açık pazarı” hâline getirmiştir. Yabancı rekabete hazır olmayan yerli üretim tümüyle yok olmaya yüz tutmuştur. Baltalimanı ve onu izleyen antlaşmaların yol açtığı ekonomik çöküş bir yandan da devleti dağılmaya götürecek süreci başlatmıştır
Başta İngiliz malları olmak üzere yabancı mallar Osmanlı pazarlarına egemen olmuştur. Osmanlı ülkesinde yabancılara uygulanan iç gümrük vergisinin kaldırılması, yerli tüccarların yabancı tüccarlarla rekabet etmesini zorlaştırmıştır. Dışa karşı herhangi bir koruma önlemi alınmadan iç ticaretteki tüm kayıtların ortadan kaldırılması, Osmanlı Devleti’ni “Avrupa’nın açık pazarı” hâline getirmiştir. Yabancı rekabete hazır olmayan yerli üretim tümüyle yok olmaya yüz tutmuştur. Baltalimanı ve onu izleyen antlaşmaların yol açtığı ekonomik çöküş bir yandan da devleti dağılmaya götürecek süreci başlatmıştır
Başta İngiliz malları olmak üzere yabancı mallar Osmanlı pazarlarına egemen olmuştur. Osmanlı ülkesinde yabancılara uygulanan iç gümrük vergisinin kaldırılması, yerli tüccarların yabancı tüccarlarla rekabet etmesini zorlaştırmıştır. Dışa karşı herhangi bir koruma önlemi alınmadan iç ticaretteki tüm kayıtların ortadan kaldırılması, Osmanlı Devleti’ni “Avrupa’nın açık pazarı” hâline getirmiştir. Yabancı rekabete hazır olmayan yerli üretim tümüyle yok olmaya yüz tutmuştur. Baltalimanı ve onu izleyen antlaşmaların yol açtığı ekonomik çöküş bir yandan da devleti dağılmaya götürecek süreci başlatmıştır
Nizip Savaşı’nın nedenleri nelerdir?
Mehmed Ali Paşa bu süreçte Osmanlı Devleti’nin yaptığı hamleleri izlemekle birlikte idaresindeki yerlerin babadan evlada geçmek üzere valiliğini istemekten çekinmemiştir. Mısır, Akka ve Trablusşam için onay verilmekle birlikte bununla yetinmeyen Mehmed Ali Paşa, Suriye ve Adana’nın da iadesini talep etmiştir. Ayrıca her yıl göndermekte olduğu vergiyi keserek bağımsızlığını ilan etmiştir. Bunun üzerine Sultan II. Mahmud, Rusya’nın da görüşünü aldıktan sonra Mehmed Ali Paşa’ya 21 Nisan 1839’da savaş ilan etmiştir. Savaşın bahanesi bu sıralarda Fırat civarında bulunan Kürtlerin Türklere karşı isyan etmeleri ve Lübnan’daki Müslüman halkın, Mısır kuvvetlerine karşı son birkaç yıldır mevcut olan rahatsızlığın artmasıdır.
Mehmed Ali Paşa bu süreçte Osmanlı Devleti’nin yaptığı hamleleri izlemekle birlikte idaresindeki yerlerin babadan evlada geçmek üzere valiliğini istemekten çekinmemiştir. Mısır, Akka ve Trablusşam için onay verilmekle birlikte bununla yetinmeyen Mehmed Ali Paşa, Suriye ve Adana’nın da iadesini talep etmiştir. Ayrıca her yıl göndermekte olduğu vergiyi keserek bağımsızlığını ilan etmiştir. Bunun üzerine Sultan II. Mahmud, Rusya’nın da görüşünü aldıktan sonra Mehmed Ali Paşa’ya 21 Nisan 1839’da savaş ilan etmiştir. Savaşın bahanesi bu sıralarda Fırat civarında bulunan Kürtlerin Türklere karşı isyan etmeleri ve Lübnan’daki Müslüman halkın, Mısır kuvvetlerine karşı son birkaç yıldır mevcut olan rahatsızlığın artmasıdır.
Mehmed Ali Paşa bu süreçte Osmanlı Devleti’nin yaptığı hamleleri izlemekle birlikte idaresindeki yerlerin babadan evlada geçmek üzere valiliğini istemekten çekinmemiştir. Mısır, Akka ve Trablusşam için onay verilmekle birlikte bununla yetinmeyen Mehmed Ali Paşa, Suriye ve Adana’nın da iadesini talep etmiştir. Ayrıca her yıl göndermekte olduğu vergiyi keserek bağımsızlığını ilan etmiştir. Bunun üzerine Sultan II. Mahmud, Rusya’nın da görüşünü aldıktan sonra Mehmed Ali Paşa’ya 21 Nisan 1839’da savaş ilan etmiştir. Savaşın bahanesi bu sıralarda Fırat civarında bulunan Kürtlerin Türklere karşı isyan etmeleri ve Lübnan’daki Müslüman halkın, Mısır kuvvetlerine karşı son birkaç yıldır mevcut olan rahatsızlığın artmasıdır.
Mehmed Ali Paşa bu süreçte Osmanlı Devleti’nin yaptığı hamleleri izlemekle birlikte idaresindeki yerlerin babadan evlada geçmek üzere valiliğini istemekten çekinmemiştir. Mısır, Akka ve Trablusşam için onay verilmekle birlikte bununla yetinmeyen Mehmed Ali Paşa, Suriye ve Adana’nın da iadesini talep etmiştir. Ayrıca her yıl göndermekte olduğu vergiyi keserek bağımsızlığını ilan etmiştir. Bunun üzerine Sultan II. Mahmud, Rusya’nın da görüşünü aldıktan sonra Mehmed Ali Paşa’ya 21 Nisan 1839’da savaş ilan etmiştir. Savaşın bahanesi bu sıralarda Fırat civarında bulunan Kürtlerin Türklere karşı isyan etmeleri ve Lübnan’daki Müslüman halkın, Mısır kuvvetlerine karşı son birkaç yıldır mevcut olan rahatsızlığın artmasıdır.
Osmanlı’da ilk kez memleket gezilerine çıkan padişah kimdir?
Osmanlı padişahları arasında ilk kez memleket gezilerine çıkan kişi olan II. Mahmud, halkın yaşayışını bizzat yerinde görerek halkla doğrudan temasta bulunmuştur. 1830-1839 arası farklı zamanlarda 5 kez memleket gezisine çıkmış, gezi notları dönemin vakanüvisi Esad Efendi tarafından günü gününe kaydedildiği gibi Takvim-i Vekayi’de de yayınlanmıştır.
Osmanlı padişahları arasında ilk kez memleket gezilerine çıkan kişi olan II. Mahmud, halkın yaşayışını bizzat yerinde görerek halkla doğrudan temasta bulunmuştur. 1830-1839 arası farklı zamanlarda 5 kez memleket gezisine çıkmış, gezi notları dönemin vakanüvisi Esad Efendi tarafından günü gününe kaydedildiği gibi Takvim-i Vekayi’de de yayınlanmıştır.
Osmanlı padişahları arasında ilk kez memleket gezilerine çıkan kişi olan II. Mahmud, halkın yaşayışını bizzat yerinde görerek halkla doğrudan temasta bulunmuştur. 1830-1839 arası farklı zamanlarda 5 kez memleket gezisine çıkmış, gezi notları dönemin vakanüvisi Esad Efendi tarafından günü gününe kaydedildiği gibi Takvim-i Vekayi’de de yayınlanmıştır.
Osmanlı padişahları arasında ilk kez memleket gezilerine çıkan kişi olan II. Mahmud, halkın yaşayışını bizzat yerinde görerek halkla doğrudan temasta bulunmuştur. 1830-1839 arası farklı zamanlarda 5 kez memleket gezisine çıkmış, gezi notları dönemin vakanüvisi Esad Efendi tarafından günü gününe kaydedildiği gibi Takvim-i Vekayi’de de yayınlanmıştır.
Mansûre Hazinesi ne amaçla kurulmuştur?
Mansûre Hazinesi ne amaçla kurulmuştur?
Mansûre Hazinesi ne amaçla kurulmuştur?
Mansûre Hazinesi ne amaçla kurulmuştur?
Asâkir-i Mansûre-i Muhammediyye ordusunun masraflarını karşılamak üzere kurulan “Muka¯taat Hazinesi” 1834’te “Mansûre Hazinesi”ne dönüştürülmüş ve buna bağlı “Redif Hazinesi” kurulmuştur. Mansûre Hazinesi’nin kurulmasından sonra Hazîne-i Âmire ve Darphâne eski önemini kaybetmiştir. 1837’de Hazîne-i Âmire, Darphâne ile birleştirilmiştir. Ancak 1838’de Maliye Nezâreti kurulurken Hazine ile Darphâne tekrar ayrılarak Hazîne-i Âmire, Mansûre Hazinesi’yle birleştirilmiştir.
Asâkir-i Mansûre-i Muhammediyye ordusunun masraflarını karşılamak üzere kurulan “Muka¯taat Hazinesi” 1834’te “Mansûre Hazinesi”ne dönüştürülmüş ve buna bağlı “Redif Hazinesi” kurulmuştur. Mansûre Hazinesi’nin kurulmasından sonra Hazîne-i Âmire ve Darphâne eski önemini kaybetmiştir. 1837’de Hazîne-i Âmire, Darphâne ile birleştirilmiştir. Ancak 1838’de Maliye Nezâreti kurulurken Hazine ile Darphâne tekrar ayrılarak Hazîne-i Âmire, Mansûre Hazinesi’yle birleştirilmiştir.
Asâkir-i Mansûre-i Muhammediyye ordusunun masraflarını karşılamak üzere kurulan “Muka¯taat Hazinesi” 1834’te “Mansûre Hazinesi”ne dönüştürülmüş ve buna bağlı “Redif Hazinesi” kurulmuştur. Mansûre Hazinesi’nin kurulmasından sonra Hazîne-i Âmire ve Darphâne eski önemini kaybetmiştir. 1837’de Hazîne-i Âmire, Darphâne ile birleştirilmiştir. Ancak 1838’de Maliye Nezâreti kurulurken Hazine ile Darphâne tekrar ayrılarak Hazîne-i Âmire, Mansûre Hazinesi’yle birleştirilmiştir.
Asâkir-i Mansûre-i Muhammediyye ordusunun masraflarını karşılamak üzere kurulan “Muka¯taat Hazinesi” 1834’te “Mansûre Hazinesi”ne dönüştürülmüş ve buna bağlı “Redif Hazinesi” kurulmuştur. Mansûre Hazinesi’nin kurulmasından sonra Hazîne-i Âmire ve Darphâne eski önemini kaybetmiştir. 1837’de Hazîne-i Âmire, Darphâne ile birleştirilmiştir. Ancak 1838’de Maliye Nezâreti kurulurken Hazine ile Darphâne tekrar ayrılarak Hazîne-i Âmire, Mansûre Hazinesi’yle birleştirilmiştir.
II. Mahmut askeri alanda ne gibi yeniliklere imza atmıştır?
Yeniçeri Ocağı kaldırıldıktan sonra Asakir-i Mansûre-i Muhammediye adıyla yeni ordu kurulurken Avrupa örnek alınmış ve bu konudaki eksiklikler tamamlanmak istenmiştir. Ordunun modernleştirilmesine karar verildikten sonra Avrupa’ya askerlik ve yeni silahların öğrenilmesi için adamlar gönderildiği gibi oradan da yetişmiş elemanlar getirilmiştir.
Asâkir-i Mansûre-i Muhammediyye’nin en üst rütbedeki kumandanı olarak “Seraskerlik” makamı ihdas edilmiş ve sadrazamların “serdâr-ı ekrem” unvanıyla askere kumanda etmeyi usulü terk edilmiştir.
Bu süreçte çeşitli askerî hizmetler de yeniden düzenlenip modernleştirilmiştir. 3500’er subay ve erden oluşan piyade alayları yeni ordunun yönetim birimleri olmuştur. Ayrıca 11.000 kişilik “hassa muhafızları” oluşturulmuş, süvari birlikleri güçlendirilmeye çalışılmıştır.
Yeniçeri Ocağı kaldırıldıktan sonra Asakir-i Mansûre-i Muhammediye adıyla yeni ordu kurulurken Avrupa örnek alınmış ve bu konudaki eksiklikler tamamlanmak istenmiştir. Ordunun modernleştirilmesine karar verildikten sonra Avrupa’ya askerlik ve yeni silahların öğrenilmesi için adamlar gönderildiği gibi oradan da yetişmiş elemanlar getirilmiştir.
Asâkir-i Mansûre-i Muhammediyye’nin en üst rütbedeki kumandanı olarak “Seraskerlik” makamı ihdas edilmiş ve sadrazamların “serdâr-ı ekrem” unvanıyla askere kumanda etmeyi usulü terk edilmiştir.
Bu süreçte çeşitli askerî hizmetler de yeniden düzenlenip modernleştirilmiştir. 3500’er subay ve erden oluşan piyade alayları yeni ordunun yönetim birimleri olmuştur. Ayrıca 11.000 kişilik “hassa muhafızları” oluşturulmuş, süvari birlikleri güçlendirilmeye çalışılmıştır.
Yeniçeri Ocağı kaldırıldıktan sonra Asakir-i Mansûre-i Muhammediye adıyla yeni ordu kurulurken Avrupa örnek alınmış ve bu konudaki eksiklikler tamamlanmak istenmiştir. Ordunun modernleştirilmesine karar verildikten sonra Avrupa’ya askerlik ve yeni silahların öğrenilmesi için adamlar gönderildiği gibi oradan da yetişmiş elemanlar getirilmiştir.
Asâkir-i Mansûre-i Muhammediyye’nin en üst rütbedeki kumandanı olarak “Seraskerlik” makamı ihdas edilmiş ve sadrazamların “serdâr-ı ekrem” unvanıyla askere kumanda etmeyi usulü terk edilmiştir.
Bu süreçte çeşitli askerî hizmetler de yeniden düzenlenip modernleştirilmiştir. 3500’er subay ve erden oluşan piyade alayları yeni ordunun yönetim birimleri olmuştur. Ayrıca 11.000 kişilik “hassa muhafızları” oluşturulmuş, süvari birlikleri güçlendirilmeye çalışılmıştır.
Yeniçeri Ocağı kaldırıldıktan sonra Asakir-i Mansûre-i Muhammediye adıyla yeni ordu kurulurken Avrupa örnek alınmış ve bu konudaki eksiklikler tamamlanmak istenmiştir. Ordunun modernleştirilmesine karar verildikten sonra Avrupa’ya askerlik ve yeni silahların öğrenilmesi için adamlar gönderildiği gibi oradan da yetişmiş elemanlar getirilmiştir.
Asâkir-i Mansûre-i Muhammediyye’nin en üst rütbedeki kumandanı olarak “Seraskerlik” makamı ihdas edilmiş ve sadrazamların “serdâr-ı ekrem” unvanıyla askere kumanda etmeyi usulü terk edilmiştir.
Bu süreçte çeşitli askerî hizmetler de yeniden düzenlenip modernleştirilmiştir. 3500’er subay ve erden oluşan piyade alayları yeni ordunun yönetim birimleri olmuştur. Ayrıca 11.000 kişilik “hassa muhafızları” oluşturulmuş, süvari birlikleri güçlendirilmeye çalışılmıştır.
Asâkir-i Mansûre-i Muhammediyye’nin en üst rütbedeki kumandanı olarak “Seraskerlik” makamı ihdas edilmiş ve sadrazamların “serdâr-ı ekrem” unvanıyla askere kumanda etmeyi usulü terk edilmiştir.
Bu süreçte çeşitli askerî hizmetler de yeniden düzenlenip modernleştirilmiştir. 3500’er subay ve erden oluşan piyade alayları yeni ordunun yönetim birimleri olmuştur. Ayrıca 11.000 kişilik “hassa muhafızları” oluşturulmuş, süvari birlikleri güçlendirilmeye çalışılmıştır.
Asâkir-i Mansûre-i Muhammediyye’nin en üst rütbedeki kumandanı olarak “Seraskerlik” makamı ihdas edilmiş ve sadrazamların “serdâr-ı ekrem” unvanıyla askere kumanda etmeyi usulü terk edilmiştir.
Bu süreçte çeşitli askerî hizmetler de yeniden düzenlenip modernleştirilmiştir. 3500’er subay ve erden oluşan piyade alayları yeni ordunun yönetim birimleri olmuştur. Ayrıca 11.000 kişilik “hassa muhafızları” oluşturulmuş, süvari birlikleri güçlendirilmeye çalışılmıştır.
Asâkir-i Mansûre-i Muhammediyye’nin en üst rütbedeki kumandanı olarak “Seraskerlik” makamı ihdas edilmiş ve sadrazamların “serdâr-ı ekrem” unvanıyla askere kumanda etmeyi usulü terk edilmiştir.
Bu süreçte çeşitli askerî hizmetler de yeniden düzenlenip modernleştirilmiştir. 3500’er subay ve erden oluşan piyade alayları yeni ordunun yönetim birimleri olmuştur. Ayrıca 11.000 kişilik “hassa muhafızları” oluşturulmuş, süvari birlikleri güçlendirilmeye çalışılmıştır.
Bu süreçte çeşitli askerî hizmetler de yeniden düzenlenip modernleştirilmiştir. 3500’er subay ve erden oluşan piyade alayları yeni ordunun yönetim birimleri olmuştur. Ayrıca 11.000 kişilik “hassa muhafızları” oluşturulmuş, süvari birlikleri güçlendirilmeye çalışılmıştır.
Bu süreçte çeşitli askerî hizmetler de yeniden düzenlenip modernleştirilmiştir. 3500’er subay ve erden oluşan piyade alayları yeni ordunun yönetim birimleri olmuştur. Ayrıca 11.000 kişilik “hassa muhafızları” oluşturulmuş, süvari birlikleri güçlendirilmeye çalışılmıştır.
Bu süreçte çeşitli askerî hizmetler de yeniden düzenlenip modernleştirilmiştir. 3500’er subay ve erden oluşan piyade alayları yeni ordunun yönetim birimleri olmuştur. Ayrıca 11.000 kişilik “hassa muhafızları” oluşturulmuş, süvari birlikleri güçlendirilmeye çalışılmıştır.
II. Mahmud’un 1815’te yayımlandığı Adalet Fermanı’nın amacı nedir?
II. Mahmud vali, mutasarrıf ve idarecilere yönelik 1815 yılında yayımladığı “Adalet Fermanı”nda, amacının halkın refah ve huzurunu sağlamak olduğunu belirttikten sonra özellikle kadı ve naiblerin yolsuzlukları üzerinde durmuştur. Kadıların halktan hediye, bahşiş gibi isimler altında kural dışı para aldıkları ayrıca rüşvete de bulaştıkları ifade edilmiştir. Kadıların yaptıkları bir diğer yolsuzluk da yardımcı olarak atadıkları naipleri sık sık değiştirerek, her değişiklikte yeni atama gibi para almalarıdır.
II. Mahmud vali, mutasarrıf ve idarecilere yönelik 1815 yılında yayımladığı “Adalet Fermanı”nda, amacının halkın refah ve huzurunu sağlamak olduğunu belirttikten sonra özellikle kadı ve naiblerin yolsuzlukları üzerinde durmuştur. Kadıların halktan hediye, bahşiş gibi isimler altında kural dışı para aldıkları ayrıca rüşvete de bulaştıkları ifade edilmiştir. Kadıların yaptıkları bir diğer yolsuzluk da yardımcı olarak atadıkları naipleri sık sık değiştirerek, her değişiklikte yeni atama gibi para almalarıdır.
II. Mahmud vali, mutasarrıf ve idarecilere yönelik 1815 yılında yayımladığı “Adalet Fermanı”nda, amacının halkın refah ve huzurunu sağlamak olduğunu belirttikten sonra özellikle kadı ve naiblerin yolsuzlukları üzerinde durmuştur. Kadıların halktan hediye, bahşiş gibi isimler altında kural dışı para aldıkları ayrıca rüşvete de bulaştıkları ifade edilmiştir. Kadıların yaptıkları bir diğer yolsuzluk da yardımcı olarak atadıkları naipleri sık sık değiştirerek, her değişiklikte yeni atama gibi para almalarıdır.
II. Mahmud vali, mutasarrıf ve idarecilere yönelik 1815 yılında yayımladığı “Adalet Fermanı”nda, amacının halkın refah ve huzurunu sağlamak olduğunu belirttikten sonra özellikle kadı ve naiblerin yolsuzlukları üzerinde durmuştur. Kadıların halktan hediye, bahşiş gibi isimler altında kural dışı para aldıkları ayrıca rüşvete de bulaştıkları ifade edilmiştir. Kadıların yaptıkları bir diğer yolsuzluk da yardımcı olarak atadıkları naipleri sık sık değiştirerek, her değişiklikte yeni atama gibi para almalarıdır.
Müsadere nedir? Kim tarafından kaldırılmıştır?
Müsadere; özel mülkiyetin herhangi bir bedel ödenmeden, devlet adına alınmasıdır. Osmanlı Devleti’nde 17. yy’dan itibaren ölen veya idam edilen yüksek dereceli devlet memurlarının malına el konulması şeklinde kullanılmıştır.
II. Mahmud müsadere yönteminin hukuka aykırı olduğunu, yeniçerilerin aşırı harcamalarını devlet hazine- sinden karşılayabilmek için müsadere yapıldığını belirterek bundan sonra her kim olursa olsun vefat edenlerin terekelerinin artık müsadere edilmeyeceğini, mirasçılar arasında bölüştürüleceğini, devletin mirastan kuruşta bir para “resm-i kısmet” alacağını vurgu- lanmıştır.
II. Mahmud müsadere yönteminin hukuka aykırı olduğunu, yeniçerilerin aşırı harcamalarını devlet hazine- sinden karşılayabilmek için müsadere yapıldığını belirterek bundan sonra her kim olursa olsun vefat edenlerin terekelerinin artık müsadere edilmeyeceğini, mirasçılar arasında bölüştürüleceğini, devletin mirastan kuruşta bir para “resm-i kısmet” alacağını vurgu- lanmıştır.
II. Mahmud müsadere yönteminin hukuka aykırı olduğunu, yeniçerilerin aşırı harcamalarını devlet hazine- sinden karşılayabilmek için müsadere yapıldığını belirterek bundan sonra her kim olursa olsun vefat edenlerin terekelerinin artık müsadere edilmeyeceğini, mirasçılar arasında bölüştürüleceğini, devletin mirastan kuruşta bir para “resm-i kısmet” alacağını vurgu- lanmıştır.
II. Mahmud müsadere yönteminin hukuka aykırı olduğunu, yeniçerilerin aşırı harcamalarını devlet hazine- sinden karşılayabilmek için müsadere yapıldığını belirterek bundan sonra her kim olursa olsun vefat edenlerin terekelerinin artık müsadere edilmeyeceğini, mirasçılar arasında bölüştürüleceğini, devletin mirastan kuruşta bir para “resm-i kısmet” alacağını vurgu- lanmıştır.
II. Mahmut’un kurduğu muhtarlık teşkilatı ilk olarak nerede ve ne amaçla uygulanmaya başlamıştır?
Muhtarlık teşkilâtı ilk önce İstanbul’da Bilâd-ı Selase olarak adlandırılan Üsküdar, Eyüp ve Galata’da uygulanmıştır. İstanbul’a göçü kontrol altında tutmak, mahallelere giriş-çıkışları denetim altına alarak güvenliği sağlamak gibi bir ihtiyaçtan ortaya çıkan muhtarlık teşkilâtı, taşrada ilk olarak 1833’te Kastamonu’da uygulanmıştır. II. Mahmud, bu teşkilâtın taşra genelinde uygulanması için de emirler göndermiş zamanla Rumeli’ye de yayılmıştır.
Muhtarlık teşkilâtı ilk önce İstanbul’da Bilâd-ı Selase olarak adlandırılan Üsküdar, Eyüp ve Galata’da uygulanmıştır. İstanbul’a göçü kontrol altında tutmak, mahallelere giriş-çıkışları denetim altına alarak güvenliği sağlamak gibi bir ihtiyaçtan ortaya çıkan muhtarlık teşkilâtı, taşrada ilk olarak 1833’te Kastamonu’da uygulanmıştır. II. Mahmud, bu teşkilâtın taşra genelinde uygulanması için de emirler göndermiş zamanla Rumeli’ye de yayılmıştır.
Muhtarlık teşkilâtı ilk önce İstanbul’da Bilâd-ı Selase olarak adlandırılan Üsküdar, Eyüp ve Galata’da uygulanmıştır. İstanbul’a göçü kontrol altında tutmak, mahallelere giriş-çıkışları denetim altına alarak güvenliği sağlamak gibi bir ihtiyaçtan ortaya çıkan muhtarlık teşkilâtı, taşrada ilk olarak 1833’te Kastamonu’da uygulanmıştır. II. Mahmud, bu teşkilâtın taşra genelinde uygulanması için de emirler göndermiş zamanla Rumeli’ye de yayılmıştır.
Muhtarlık teşkilâtı ilk önce İstanbul’da Bilâd-ı Selase olarak adlandırılan Üsküdar, Eyüp ve Galata’da uygulanmıştır. İstanbul’a göçü kontrol altında tutmak, mahallelere giriş-çıkışları denetim altına alarak güvenliği sağlamak gibi bir ihtiyaçtan ortaya çıkan muhtarlık teşkilâtı, taşrada ilk olarak 1833’te Kastamonu’da uygulanmıştır. II. Mahmud, bu teşkilâtın taşra genelinde uygulanması için de emirler göndermiş zamanla Rumeli’ye de yayılmıştır.
İlk nüfus sayımı ne zaman yapılmıştır?
II. Mahmud döneminde gerçekleştirilen önemli işlerden biri de 1831 tarihli ilk nüfus sayımıdır. 1826’da Yeniçeri Ocağı’nın kaldırılması üzerine yeni orduya alınacak asker potansiyelini belirlemek, vergilerin dağılımı ve tahsisinde yaşanan sıkıntıları gidermek gibi amaçlar doğrultusunda başlatılan sayım, 1828-1829 Osmanlı-Rus Savaşı sırasında kesintiye uğradığından ancak 1831’de tamamlanabilmiştir.
II. Mahmud döneminde gerçekleştirilen önemli işlerden biri de 1831 tarihli ilk nüfus sayımıdır. 1826’da Yeniçeri Ocağı’nın kaldırılması üzerine yeni orduya alınacak asker potansiyelini belirlemek, vergilerin dağılımı ve tahsisinde yaşanan sıkıntıları gidermek gibi amaçlar doğrultusunda başlatılan sayım, 1828-1829 Osmanlı-Rus Savaşı sırasında kesintiye uğradığından ancak 1831’de tamamlanabilmiştir.
II. Mahmud döneminde gerçekleştirilen önemli işlerden biri de 1831 tarihli ilk nüfus sayımıdır. 1826’da Yeniçeri Ocağı’nın kaldırılması üzerine yeni orduya alınacak asker potansiyelini belirlemek, vergilerin dağılımı ve tahsisinde yaşanan sıkıntıları gidermek gibi amaçlar doğrultusunda başlatılan sayım, 1828-1829 Osmanlı-Rus Savaşı sırasında kesintiye uğradığından ancak 1831’de tamamlanabilmiştir.
II. Mahmud döneminde gerçekleştirilen önemli işlerden biri de 1831 tarihli ilk nüfus sayımıdır. 1826’da Yeniçeri Ocağı’nın kaldırılması üzerine yeni orduya alınacak asker potansiyelini belirlemek, vergilerin dağılımı ve tahsisinde yaşanan sıkıntıları gidermek gibi amaçlar doğrultusunda başlatılan sayım, 1828-1829 Osmanlı-Rus Savaşı sırasında kesintiye uğradığından ancak 1831’de tamamlanabilmiştir.
II. Mahmud döneminde eğitimde yapılan yenilikler nelerdir?
Meclis-i Nafia’nın hazırladığı rapor doğrultusunda sıbyan mekteplerinin devamı ve ikinci kademesi olarak Mekatib-i Rüştiye mektepleri açılmıştır. Daha sonra halka ve memur olacaklara yanlışsız yazı yazabilme, bir konuyu kaleme alabilme gibi becerileri kazandırabilmek amacıyla “Mekteb-i Ulum-i Edebiyye” ismiyle yeni bir rüştiye mektebi açılmıştır.
1832’de “Asakir-i Hassa-i Şahane Cerrahhanesi” adıyla bir cerrahhane kurulmuştur.
Yeni ordunun subay ihtiyacını karşılamak için 1834’te Batılı tarzda eğitim vermek üzere Mekteb-i Harbiye açılmıştır. 1837’de harbiye öğrencilerine “nefer” yerine “talebe” denilmeye başlanmıştır.
II. Mahmud döneminde eğitim konusunda gerçekleştirilen “ilk”lerden birisi de Avrupa’ya öğrenci gönderilmesidir. 1827’de gönderilen 4 öğrenciden sonra 1830 yılında Paris’e burslu olarak öğrenci yollamaya başlamıştır.
Meclis-i Nafia’nın hazırladığı rapor doğrultusunda sıbyan mekteplerinin devamı ve ikinci kademesi olarak Mekatib-i Rüştiye mektepleri açılmıştır. Daha sonra halka ve memur olacaklara yanlışsız yazı yazabilme, bir konuyu kaleme alabilme gibi becerileri kazandırabilmek amacıyla “Mekteb-i Ulum-i Edebiyye” ismiyle yeni bir rüştiye mektebi açılmıştır.
1832’de “Asakir-i Hassa-i Şahane Cerrahhanesi” adıyla bir cerrahhane kurulmuştur.
Yeni ordunun subay ihtiyacını karşılamak için 1834’te Batılı tarzda eğitim vermek üzere Mekteb-i Harbiye açılmıştır. 1837’de harbiye öğrencilerine “nefer” yerine “talebe” denilmeye başlanmıştır.
II. Mahmud döneminde eğitim konusunda gerçekleştirilen “ilk”lerden birisi de Avrupa’ya öğrenci gönderilmesidir. 1827’de gönderilen 4 öğrenciden sonra 1830 yılında Paris’e burslu olarak öğrenci yollamaya başlamıştır.
Meclis-i Nafia’nın hazırladığı rapor doğrultusunda sıbyan mekteplerinin devamı ve ikinci kademesi olarak Mekatib-i Rüştiye mektepleri açılmıştır. Daha sonra halka ve memur olacaklara yanlışsız yazı yazabilme, bir konuyu kaleme alabilme gibi becerileri kazandırabilmek amacıyla “Mekteb-i Ulum-i Edebiyye” ismiyle yeni bir rüştiye mektebi açılmıştır.
1832’de “Asakir-i Hassa-i Şahane Cerrahhanesi” adıyla bir cerrahhane kurulmuştur.
Yeni ordunun subay ihtiyacını karşılamak için 1834’te Batılı tarzda eğitim vermek üzere Mekteb-i Harbiye açılmıştır. 1837’de harbiye öğrencilerine “nefer” yerine “talebe” denilmeye başlanmıştır.
II. Mahmud döneminde eğitim konusunda gerçekleştirilen “ilk”lerden birisi de Avrupa’ya öğrenci gönderilmesidir. 1827’de gönderilen 4 öğrenciden sonra 1830 yılında Paris’e burslu olarak öğrenci yollamaya başlamıştır.
Meclis-i Nafia’nın hazırladığı rapor doğrultusunda sıbyan mekteplerinin devamı ve ikinci kademesi olarak Mekatib-i Rüştiye mektepleri açılmıştır. Daha sonra halka ve memur olacaklara yanlışsız yazı yazabilme, bir konuyu kaleme alabilme gibi becerileri kazandırabilmek amacıyla “Mekteb-i Ulum-i Edebiyye” ismiyle yeni bir rüştiye mektebi açılmıştır.
1832’de “Asakir-i Hassa-i Şahane Cerrahhanesi” adıyla bir cerrahhane kurulmuştur.
Yeni ordunun subay ihtiyacını karşılamak için 1834’te Batılı tarzda eğitim vermek üzere Mekteb-i Harbiye açılmıştır. 1837’de harbiye öğrencilerine “nefer” yerine “talebe” denilmeye başlanmıştır.
II. Mahmud döneminde eğitim konusunda gerçekleştirilen “ilk”lerden birisi de Avrupa’ya öğrenci gönderilmesidir. 1827’de gönderilen 4 öğrenciden sonra 1830 yılında Paris’e burslu olarak öğrenci yollamaya başlamıştır.
1832’de “Asakir-i Hassa-i Şahane Cerrahhanesi” adıyla bir cerrahhane kurulmuştur.
Yeni ordunun subay ihtiyacını karşılamak için 1834’te Batılı tarzda eğitim vermek üzere Mekteb-i Harbiye açılmıştır. 1837’de harbiye öğrencilerine “nefer” yerine “talebe” denilmeye başlanmıştır.
II. Mahmud döneminde eğitim konusunda gerçekleştirilen “ilk”lerden birisi de Avrupa’ya öğrenci gönderilmesidir. 1827’de gönderilen 4 öğrenciden sonra 1830 yılında Paris’e burslu olarak öğrenci yollamaya başlamıştır.
1832’de “Asakir-i Hassa-i Şahane Cerrahhanesi” adıyla bir cerrahhane kurulmuştur.
Yeni ordunun subay ihtiyacını karşılamak için 1834’te Batılı tarzda eğitim vermek üzere Mekteb-i Harbiye açılmıştır. 1837’de harbiye öğrencilerine “nefer” yerine “talebe” denilmeye başlanmıştır.
II. Mahmud döneminde eğitim konusunda gerçekleştirilen “ilk”lerden birisi de Avrupa’ya öğrenci gönderilmesidir. 1827’de gönderilen 4 öğrenciden sonra 1830 yılında Paris’e burslu olarak öğrenci yollamaya başlamıştır.
1832’de “Asakir-i Hassa-i Şahane Cerrahhanesi” adıyla bir cerrahhane kurulmuştur.
Yeni ordunun subay ihtiyacını karşılamak için 1834’te Batılı tarzda eğitim vermek üzere Mekteb-i Harbiye açılmıştır. 1837’de harbiye öğrencilerine “nefer” yerine “talebe” denilmeye başlanmıştır.
II. Mahmud döneminde eğitim konusunda gerçekleştirilen “ilk”lerden birisi de Avrupa’ya öğrenci gönderilmesidir. 1827’de gönderilen 4 öğrenciden sonra 1830 yılında Paris’e burslu olarak öğrenci yollamaya başlamıştır.
1832’de “Asakir-i Hassa-i Şahane Cerrahhanesi” adıyla bir cerrahhane kurulmuştur.
Yeni ordunun subay ihtiyacını karşılamak için 1834’te Batılı tarzda eğitim vermek üzere Mekteb-i Harbiye açılmıştır. 1837’de harbiye öğrencilerine “nefer” yerine “talebe” denilmeye başlanmıştır.
II. Mahmud döneminde eğitim konusunda gerçekleştirilen “ilk”lerden birisi de Avrupa’ya öğrenci gönderilmesidir. 1827’de gönderilen 4 öğrenciden sonra 1830 yılında Paris’e burslu olarak öğrenci yollamaya başlamıştır.
1832’de “Asakir-i Hassa-i Şahane Cerrahhanesi” adıyla bir cerrahhane kurulmuştur.
Yeni ordunun subay ihtiyacını karşılamak için 1834’te Batılı tarzda eğitim vermek üzere Mekteb-i Harbiye açılmıştır. 1837’de harbiye öğrencilerine “nefer” yerine “talebe” denilmeye başlanmıştır.
II. Mahmud döneminde eğitim konusunda gerçekleştirilen “ilk”lerden birisi de Avrupa’ya öğrenci gönderilmesidir. 1827’de gönderilen 4 öğrenciden sonra 1830 yılında Paris’e burslu olarak öğrenci yollamaya başlamıştır.
1832’de “Asakir-i Hassa-i Şahane Cerrahhanesi” adıyla bir cerrahhane kurulmuştur.
Yeni ordunun subay ihtiyacını karşılamak için 1834’te Batılı tarzda eğitim vermek üzere Mekteb-i Harbiye açılmıştır. 1837’de harbiye öğrencilerine “nefer” yerine “talebe” denilmeye başlanmıştır.
II. Mahmud döneminde eğitim konusunda gerçekleştirilen “ilk”lerden birisi de Avrupa’ya öğrenci gönderilmesidir. 1827’de gönderilen 4 öğrenciden sonra 1830 yılında Paris’e burslu olarak öğrenci yollamaya başlamıştır.
Yeni ordunun subay ihtiyacını karşılamak için 1834’te Batılı tarzda eğitim vermek üzere Mekteb-i Harbiye açılmıştır. 1837’de harbiye öğrencilerine “nefer” yerine “talebe” denilmeye başlanmıştır.
II. Mahmud döneminde eğitim konusunda gerçekleştirilen “ilk”lerden birisi de Avrupa’ya öğrenci gönderilmesidir. 1827’de gönderilen 4 öğrenciden sonra 1830 yılında Paris’e burslu olarak öğrenci yollamaya başlamıştır.
Yeni ordunun subay ihtiyacını karşılamak için 1834’te Batılı tarzda eğitim vermek üzere Mekteb-i Harbiye açılmıştır. 1837’de harbiye öğrencilerine “nefer” yerine “talebe” denilmeye başlanmıştır.
II. Mahmud döneminde eğitim konusunda gerçekleştirilen “ilk”lerden birisi de Avrupa’ya öğrenci gönderilmesidir. 1827’de gönderilen 4 öğrenciden sonra 1830 yılında Paris’e burslu olarak öğrenci yollamaya başlamıştır.
Yeni ordunun subay ihtiyacını karşılamak için 1834’te Batılı tarzda eğitim vermek üzere Mekteb-i Harbiye açılmıştır. 1837’de harbiye öğrencilerine “nefer” yerine “talebe” denilmeye başlanmıştır.
II. Mahmud döneminde eğitim konusunda gerçekleştirilen “ilk”lerden birisi de Avrupa’ya öğrenci gönderilmesidir. 1827’de gönderilen 4 öğrenciden sonra 1830 yılında Paris’e burslu olarak öğrenci yollamaya başlamıştır.
II. Mahmud döneminde eğitim konusunda gerçekleştirilen “ilk”lerden birisi de Avrupa’ya öğrenci gönderilmesidir. 1827’de gönderilen 4 öğrenciden sonra 1830 yılında Paris’e burslu olarak öğrenci yollamaya başlamıştır.
II. Mahmud döneminde eğitim konusunda gerçekleştirilen “ilk”lerden birisi de Avrupa’ya öğrenci gönderilmesidir. 1827’de gönderilen 4 öğrenciden sonra 1830 yılında Paris’e burslu olarak öğrenci yollamaya başlamıştır.
II. Mahmud döneminde eğitim konusunda gerçekleştirilen “ilk”lerden birisi de Avrupa’ya öğrenci gönderilmesidir. 1827’de gönderilen 4 öğrenciden sonra 1830 yılında Paris’e burslu olarak öğrenci yollamaya başlamıştır.
İlk resmi gazetenin ismi nedir?
1 Kasım 1831 tarihinde Osmanlı Devleti’nin ilk resmî gazetesi “Takvim-i Vekâyi”nin çıkarılması halkın bilgilendirilmesi adına önemli bir gelişmedir. Başta Fransızca olmak üzere diğer dillerde de nüshaları neşredilen gazete, Avrupa’daki örneklerine uygun bir biçimde iç ve dış kamuoyunu daha düzenli ve hızlı bir şekilde bilgilendirmek amacıyla çıkarılmıştır.
1 Kasım 1831 tarihinde Osmanlı Devleti’nin ilk resmî gazetesi “Takvim-i Vekâyi”nin çıkarılması halkın bilgilendirilmesi adına önemli bir gelişmedir. Başta Fransızca olmak üzere diğer dillerde de nüshaları neşredilen gazete, Avrupa’daki örneklerine uygun bir biçimde iç ve dış kamuoyunu daha düzenli ve hızlı bir şekilde bilgilendirmek amacıyla çıkarılmıştır.
1 Kasım 1831 tarihinde Osmanlı Devleti’nin ilk resmî gazetesi “Takvim-i Vekâyi”nin çıkarılması halkın bilgilendirilmesi adına önemli bir gelişmedir. Başta Fransızca olmak üzere diğer dillerde de nüshaları neşredilen gazete, Avrupa’daki örneklerine uygun bir biçimde iç ve dış kamuoyunu daha düzenli ve hızlı bir şekilde bilgilendirmek amacıyla çıkarılmıştır.
1 Kasım 1831 tarihinde Osmanlı Devleti’nin ilk resmî gazetesi “Takvim-i Vekâyi”nin çıkarılması halkın bilgilendirilmesi adına önemli bir gelişmedir. Başta Fransızca olmak üzere diğer dillerde de nüshaları neşredilen gazete, Avrupa’daki örneklerine uygun bir biçimde iç ve dış kamuoyunu daha düzenli ve hızlı bir şekilde bilgilendirmek amacıyla çıkarılmıştır.
II. Mahmud döneminde sosyal alanda yapılan yenilikler nelerdir?
- Osmanlı Devleti’nin ilk resmî gazetesi “Takvim-i Vekâyi” çıkarılmıştır.
- II. Mahmud döneminde Avrupa’da uygulanan modern “posta teşkilâtı”, Osmanlı ülkesinde de uygulanmaya başlamıştır.
- II. Mahmud döneminde yapılan yeniliklerden birisi de “karantina”nın uygulanmaya başlanmasıdır.
- II. Mahmud döneminde ulaşım alanında da önemli bir adım atılmıştır. Avrupa’da gelişen gemi yapım teknolojinin takip edildiğinin bir göstergesi olarak, 1827 yılında bir buharlı gemi satın alınmıştır. İngiltere’den satın alınan ve “Sürat” adı verilen gemiyi halk “Buğu gemisi” olarak adlandırmıştır.1832 yılında Amerika ile yapılan anlaşma gereği Osmanlı ülkesine gelen Foster Rhodes öncülüğünde Osmanlı tersanelerinde ilk buharlı geminin inşasına girişilmiştir. İlk etapta makineleri İngiltere’den getirilen dokuz gemi inşa edilmiştir.
- Osmanlı Devleti’nin ilk resmî gazetesi “Takvim-i Vekâyi” çıkarılmıştır.
- II. Mahmud döneminde Avrupa’da uygulanan modern “posta teşkilâtı”, Osmanlı ülkesinde de uygulanmaya başlamıştır.
- II. Mahmud döneminde yapılan yeniliklerden birisi de “karantina”nın uygulanmaya başlanmasıdır.
- II. Mahmud döneminde ulaşım alanında da önemli bir adım atılmıştır. Avrupa’da gelişen gemi yapım teknolojinin takip edildiğinin bir göstergesi olarak, 1827 yılında bir buharlı gemi satın alınmıştır. İngiltere’den satın alınan ve “Sürat” adı verilen gemiyi halk “Buğu gemisi” olarak adlandırmıştır.1832 yılında Amerika ile yapılan anlaşma gereği Osmanlı ülkesine gelen Foster Rhodes öncülüğünde Osmanlı tersanelerinde ilk buharlı geminin inşasına girişilmiştir. İlk etapta makineleri İngiltere’den getirilen dokuz gemi inşa edilmiştir.
- Osmanlı Devleti’nin ilk resmî gazetesi “Takvim-i Vekâyi” çıkarılmıştır.
- II. Mahmud döneminde Avrupa’da uygulanan modern “posta teşkilâtı”, Osmanlı ülkesinde de uygulanmaya başlamıştır.
- II. Mahmud döneminde yapılan yeniliklerden birisi de “karantina”nın uygulanmaya başlanmasıdır.
- II. Mahmud döneminde ulaşım alanında da önemli bir adım atılmıştır. Avrupa’da gelişen gemi yapım teknolojinin takip edildiğinin bir göstergesi olarak, 1827 yılında bir buharlı gemi satın alınmıştır. İngiltere’den satın alınan ve “Sürat” adı verilen gemiyi halk “Buğu gemisi” olarak adlandırmıştır.1832 yılında Amerika ile yapılan anlaşma gereği Osmanlı ülkesine gelen Foster Rhodes öncülüğünde Osmanlı tersanelerinde ilk buharlı geminin inşasına girişilmiştir. İlk etapta makineleri İngiltere’den getirilen dokuz gemi inşa edilmiştir.
- Osmanlı Devleti’nin ilk resmî gazetesi “Takvim-i Vekâyi” çıkarılmıştır.
- II. Mahmud döneminde Avrupa’da uygulanan modern “posta teşkilâtı”, Osmanlı ülkesinde de uygulanmaya başlamıştır.
- II. Mahmud döneminde yapılan yeniliklerden birisi de “karantina”nın uygulanmaya başlanmasıdır.
- II. Mahmud döneminde ulaşım alanında da önemli bir adım atılmıştır. Avrupa’da gelişen gemi yapım teknolojinin takip edildiğinin bir göstergesi olarak, 1827 yılında bir buharlı gemi satın alınmıştır. İngiltere’den satın alınan ve “Sürat” adı verilen gemiyi halk “Buğu gemisi” olarak adlandırmıştır.1832 yılında Amerika ile yapılan anlaşma gereği Osmanlı ülkesine gelen Foster Rhodes öncülüğünde Osmanlı tersanelerinde ilk buharlı geminin inşasına girişilmiştir. İlk etapta makineleri İngiltere’den getirilen dokuz gemi inşa edilmiştir.
- II. Mahmud döneminde Avrupa’da uygulanan modern “posta teşkilâtı”, Osmanlı ülkesinde de uygulanmaya başlamıştır.
- II. Mahmud döneminde yapılan yeniliklerden birisi de “karantina”nın uygulanmaya başlanmasıdır.
- II. Mahmud döneminde ulaşım alanında da önemli bir adım atılmıştır. Avrupa’da gelişen gemi yapım teknolojinin takip edildiğinin bir göstergesi olarak, 1827 yılında bir buharlı gemi satın alınmıştır. İngiltere’den satın alınan ve “Sürat” adı verilen gemiyi halk “Buğu gemisi” olarak adlandırmıştır.1832 yılında Amerika ile yapılan anlaşma gereği Osmanlı ülkesine gelen Foster Rhodes öncülüğünde Osmanlı tersanelerinde ilk buharlı geminin inşasına girişilmiştir. İlk etapta makineleri İngiltere’den getirilen dokuz gemi inşa edilmiştir.
- II. Mahmud döneminde Avrupa’da uygulanan modern “posta teşkilâtı”, Osmanlı ülkesinde de uygulanmaya başlamıştır.
- II. Mahmud döneminde yapılan yeniliklerden birisi de “karantina”nın uygulanmaya başlanmasıdır.
- II. Mahmud döneminde ulaşım alanında da önemli bir adım atılmıştır. Avrupa’da gelişen gemi yapım teknolojinin takip edildiğinin bir göstergesi olarak, 1827 yılında bir buharlı gemi satın alınmıştır. İngiltere’den satın alınan ve “Sürat” adı verilen gemiyi halk “Buğu gemisi” olarak adlandırmıştır.1832 yılında Amerika ile yapılan anlaşma gereği Osmanlı ülkesine gelen Foster Rhodes öncülüğünde Osmanlı tersanelerinde ilk buharlı geminin inşasına girişilmiştir. İlk etapta makineleri İngiltere’den getirilen dokuz gemi inşa edilmiştir.
- II. Mahmud döneminde Avrupa’da uygulanan modern “posta teşkilâtı”, Osmanlı ülkesinde de uygulanmaya başlamıştır.
- II. Mahmud döneminde yapılan yeniliklerden birisi de “karantina”nın uygulanmaya başlanmasıdır.
- II. Mahmud döneminde ulaşım alanında da önemli bir adım atılmıştır. Avrupa’da gelişen gemi yapım teknolojinin takip edildiğinin bir göstergesi olarak, 1827 yılında bir buharlı gemi satın alınmıştır. İngiltere’den satın alınan ve “Sürat” adı verilen gemiyi halk “Buğu gemisi” olarak adlandırmıştır.1832 yılında Amerika ile yapılan anlaşma gereği Osmanlı ülkesine gelen Foster Rhodes öncülüğünde Osmanlı tersanelerinde ilk buharlı geminin inşasına girişilmiştir. İlk etapta makineleri İngiltere’den getirilen dokuz gemi inşa edilmiştir.
- II. Mahmud döneminde yapılan yeniliklerden birisi de “karantina”nın uygulanmaya başlanmasıdır.
- II. Mahmud döneminde ulaşım alanında da önemli bir adım atılmıştır. Avrupa’da gelişen gemi yapım teknolojinin takip edildiğinin bir göstergesi olarak, 1827 yılında bir buharlı gemi satın alınmıştır. İngiltere’den satın alınan ve “Sürat” adı verilen gemiyi halk “Buğu gemisi” olarak adlandırmıştır.1832 yılında Amerika ile yapılan anlaşma gereği Osmanlı ülkesine gelen Foster Rhodes öncülüğünde Osmanlı tersanelerinde ilk buharlı geminin inşasına girişilmiştir. İlk etapta makineleri İngiltere’den getirilen dokuz gemi inşa edilmiştir.
- II. Mahmud döneminde yapılan yeniliklerden birisi de “karantina”nın uygulanmaya başlanmasıdır.
- II. Mahmud döneminde ulaşım alanında da önemli bir adım atılmıştır. Avrupa’da gelişen gemi yapım teknolojinin takip edildiğinin bir göstergesi olarak, 1827 yılında bir buharlı gemi satın alınmıştır. İngiltere’den satın alınan ve “Sürat” adı verilen gemiyi halk “Buğu gemisi” olarak adlandırmıştır.1832 yılında Amerika ile yapılan anlaşma gereği Osmanlı ülkesine gelen Foster Rhodes öncülüğünde Osmanlı tersanelerinde ilk buharlı geminin inşasına girişilmiştir. İlk etapta makineleri İngiltere’den getirilen dokuz gemi inşa edilmiştir.
- II. Mahmud döneminde yapılan yeniliklerden birisi de “karantina”nın uygulanmaya başlanmasıdır.
- II. Mahmud döneminde ulaşım alanında da önemli bir adım atılmıştır. Avrupa’da gelişen gemi yapım teknolojinin takip edildiğinin bir göstergesi olarak, 1827 yılında bir buharlı gemi satın alınmıştır. İngiltere’den satın alınan ve “Sürat” adı verilen gemiyi halk “Buğu gemisi” olarak adlandırmıştır.1832 yılında Amerika ile yapılan anlaşma gereği Osmanlı ülkesine gelen Foster Rhodes öncülüğünde Osmanlı tersanelerinde ilk buharlı geminin inşasına girişilmiştir. İlk etapta makineleri İngiltere’den getirilen dokuz gemi inşa edilmiştir.
- II. Mahmud döneminde ulaşım alanında da önemli bir adım atılmıştır. Avrupa’da gelişen gemi yapım teknolojinin takip edildiğinin bir göstergesi olarak, 1827 yılında bir buharlı gemi satın alınmıştır. İngiltere’den satın alınan ve “Sürat” adı verilen gemiyi halk “Buğu gemisi” olarak adlandırmıştır.1832 yılında Amerika ile yapılan anlaşma gereği Osmanlı ülkesine gelen Foster Rhodes öncülüğünde Osmanlı tersanelerinde ilk buharlı geminin inşasına girişilmiştir. İlk etapta makineleri İngiltere’den getirilen dokuz gemi inşa edilmiştir.
- II. Mahmud döneminde ulaşım alanında da önemli bir adım atılmıştır. Avrupa’da gelişen gemi yapım teknolojinin takip edildiğinin bir göstergesi olarak, 1827 yılında bir buharlı gemi satın alınmıştır. İngiltere’den satın alınan ve “Sürat” adı verilen gemiyi halk “Buğu gemisi” olarak adlandırmıştır.1832 yılında Amerika ile yapılan anlaşma gereği Osmanlı ülkesine gelen Foster Rhodes öncülüğünde Osmanlı tersanelerinde ilk buharlı geminin inşasına girişilmiştir. İlk etapta makineleri İngiltere’den getirilen dokuz gemi inşa edilmiştir.
- II. Mahmud döneminde ulaşım alanında da önemli bir adım atılmıştır. Avrupa’da gelişen gemi yapım teknolojinin takip edildiğinin bir göstergesi olarak, 1827 yılında bir buharlı gemi satın alınmıştır. İngiltere’den satın alınan ve “Sürat” adı verilen gemiyi halk “Buğu gemisi” olarak adlandırmıştır.1832 yılında Amerika ile yapılan anlaşma gereği Osmanlı ülkesine gelen Foster Rhodes öncülüğünde Osmanlı tersanelerinde ilk buharlı geminin inşasına girişilmiştir. İlk etapta makineleri İngiltere’den getirilen dokuz gemi inşa edilmiştir.