Osmanlı Türkçesi Metinleri 1 Dersi 3. Ünite Özet
Açıköğretim ders notları öğrenciler tarafından ders çalışma esnasında hazırlanmakta olup diğer ders çalışacak öğrenciler için paylaşılmaktadır. Sizlerde hazırladığınız ders notlarını paylaşmak istiyorsanız bizlere iletebilirsiniz.
Açıköğretim derslerinden Osmanlı Türkçesi Metinleri 1 Dersi 3. Ünite Özet için hazırlanan ders çalışma dokümanına (ders özeti / sorularla öğrenelim) aşağıdan erişebilirsiniz. AÖF Ders Notları ile sınavlara çok daha etkili bir şekilde çalışabilirsiniz. Sınavlarınızda başarılar dileriz.
Metin Okuma Ve Anlama: Matbu Metinler-Iıı
Giriş
Kitabınızın bu ünitesinde matbaa yazısının daha seri ve doğru okunabilmesini sağlamak için matbu metinlere yer verilmiştir. Diğer yandan, 18-20. yüzyıl dil özelliklerini kavrayabilmemiz için bu matbu metinler, adı geçen dönemlerde kaleme alınmış eserler ve gazeteler arasından seçilmiştir. Yakın dönem Osmanlı tarihî metinlerinin dil bağlamında ağdalı olanlarının yanında, oldukça sade ve anlaşılabilir olanları da mevcuttur. Özellikle Osmanlı Devleti’nin resmî tarihçileri olan vakanüvislerin kaleme aldıkları eserlerde Arapça ve Farsça unsurların fazlaca kullanıldığı, beğenilme kaygısıyla edebi ve süslü ifadelerin tercih edildiği görülür..
I. Metin: Okunuş, Çeviri ve Anlama
Örnek Metnin Transkripsiyonu
(Şehâdet-i Şehzâde Mehemmed Hân) Çün pâdişâh-ı âlem-penâh hazretlerinin bi’z-zât sefere azîmetleri mukarrer oldu. Sanevber-i kerîmü’l-asl-ı Osmânî Şehzâde Mehmed Hân def‘-i dağdağa-i fitne içün izâle olunmağı murâd itdiklerinde Rumili Kadıaskeri Kemaleddin Efendi fetvâ virmekle cenâb-ı şehriyârî kendi birâderleri iken ol şehzâde-i bî-günâha rahm itmeyüp nâhakk yere şehîd itmekle gaddarlık eylediler. Lâkin mezbûr Mehemmed Hân bir latîfü’ş-şemâ’il şehzâde-i kerîmü’lhasâ’il idi. Katline hücûm olundukda, Osman Allah’dan dilerim ki ömrü devletin berbâd olup beni ömrümden nice mahrûm eyledin ise sen dahi behre-mend olmayasın deyû hatem-i kelâm idüp şehîd olmuş ol vakt-i ye’sde sûz-i derûn ve inkisâr kalb-i mahzûn ile itdüğü beddu‘â icâbete karîn olup zamân-ı kalîlde mücâzâtı zuhûr itmişdir. Şehzâde-i mağdûr pederleri Sultân Ahmed’in ayağı ucunda medfûn ve makbûrdur. Tecâvüzü’l-lâhi an seyyi’âtihim.
Örnek Metnin Kelimeleri
Kadıasker: Divan-ı hümayun üyesi, yargı ve eğitim teşkilatının sorumlusu.1361/1362’de kurulmuş, Fatih döneminde kurumsallaşmış ve 1481 yılında Rumeli Kadıaskeri ve Anadolu kadıaskeri olmak üzere ikiye ayrılmıştır.
Fetvâ: Bir meselenin şerî çözümü ve beyanı doğrultusunda yöneltilen sorunun cevabı. İslam hukukuyla ilgili bir meselenin hükmünü açıklamak üzere yetkililer tarafından verilen usulüne uygun yazılı ve resmî yasal cevap.
Metinde Geçen Bazı Dilbilgisi Unsurları
Arapça Yapılar
Sülâsî mücerred masdar ism-i mef‘ûller
Mezbûr Mef‘ûl
Sülâsî mezîdünfîh masdarlar:
İnkisâr İnfi‘âl bâbı
Mezîdünfih İsm-i Mef‘ûl
Mukarrer Tef‘îl bâbı ism-i mef’un
Cem‘-i mü’ennes:
Mücâzât (-ât eki ile)
Örnek Metnin Sadeleştirilmiş Hali
Şehzade Mehmed’in Şehit Edilmesi
Padişah hazretlerinin bizzat sefere çıkması kararlaştırıldı. Şehzade Mehmed karışıklığın ortadan kaldırılması için kendisini feda etmek istediğinde Rumeli Kazaskeri Kemaleddin Efendi fetvasını vermiş, biraderi Sultan Osman da bu günahsız kardeşine merhamet etmeyerek haksız yere öldürterek gaddarlık etmiştir. Lâkin şehzade Mehmed güzel huylara ve hasletlere sahipti. Üzerine hücum edilince, Osman Allah’tan dilerim ki beni ömrümden mahrum ettiğin için senin ömrün de berbat olsun, hayattan nasibini almayasın diye son sözlerini edip şehit olmuştu. O ümitsizlik anında yanık ve hüzünlü kalp kırıklığı hali ile yaptığı beddua karşılığını bulmuş ve kısa zamanda Sultan Osman cezaya muhatap olmuştu. Mağdur şehzade babası Sultan Ahmed’in ayağı ucuna defnedilmiştir. Allah günahlarını bağışlasın.
II. Metin: Okunuş, Çeviri ve Anlama
Örnek Metnin Transkripsiyonu
ÜÇ MEDENİYET
Bu eser Malta esâreti esnasında 1919 senesinde yazılmıştır. ‘Medeniyet’ gibi mücerred mefhûmları ifade eden ta‘bîrlerden kasd olunan ma‘nâlar evvelce tesbît edilmezse herkes o mefhûmları kendi idrâk ve fikrine göre kabûl eder ve bahs sû’-i tefehhümden hâlî kalmaz. Buna meydan vermemek ve neden bahs etmek istediğimizi kâri’lere tâ evvelden sarâhaten ta‘yîn içün medeniyet ta‘bîrini hangi ma‘nâda isti‘mal ettiğimizi tesbît etmeği muvâfık bulduk. Medeniyet (civilisation) tâ’bîri muhtelif sûrette ta‘rif edilmiştir. Biz bu ta‘biri zannımızca bütün ta‘rîfleri ihtivâ eden ve bu kelimeye en şumullü ma‘nâyı viren ‘tarz-ı hayat’ ma‘nâsında kabûl ediyoruz. Şöyle ki: Medeniyet demek ‘tarz-ı hayât’ dimektir. Yalnız ‘hayat’ mefhûmunu en vasi‘ ve şumullü bir ma‘nâda almalıdır. Hayatın kâffe-i tecelliyâtını maddî ve ma‘nevî bütün şu’ûnunu o mefhûm içine almalıdır. O halde medeniyet tefekkür ve tecessüs tarzından başlayarak telebbüs şekline kadar hayatın bütün tecelliyâtını ihtivâ eder. İşte medeniyet bu ma‘nâda alındığı hâlde medenî cem‘iyyet-i beşeriyyenin başlıca üç ‘tarz-ı hayat’ veya üç ‘medeniyet’ arasında münkasım olduğunu görürüz:
Örnek Metnin Kelimeleri
Metinde Geçen Bazı Dilbilgisi Unsurları
A-Arapça Yapılar
Sülâsî mücerred masdar ism-i fâilleri
Kâri’ Fa’il vezninde
Sülâsî mücerred masdar ism-i mef‘ûller
Mefhûm Mef‘ûl vezninde
Sülâsî mezîdünfîh masdarlar:
İdrâk İf‘âl bâbı
Tenvînler
Sarâhaten Üstünlü tenvin
B-Farsça Yapılar:
Farsça tamlamalar
Tarz-ı hayât
Örnek Metnin Sadeleştirilmiş Hali
Medeniyet gibi soyut kavramları ifade eden terimlerden kast olunan manalar öncelikle netleştirilmezse herkes o kavramları kendi anlayış ve fikrine göre kabul eder ve konu yanlış anlamalardan uzak kalmaz. Buna meydan vermemek ve neden bahs etmek istediğimizi ifâde için okuyuculara medeniyet tabirini hangi anlamda kullandığımızı açıklamayı uygun bulduk. Medeniyet (civilisation) tabiri çeşitli şekillerde tarif edilmiştir. Biz bu tabiri zannımızca bütün tarifleri kapsayan ve bu kelimeye en geniş manayı veren ‘hayat tarzı’ anlamını vermeyi kabul ediyoruz. Şöyle ki: Medeniyet demek ‘hayat tarzı’ demektir. Yalnız ‘hayat’ kelimesini en geniş anlamıyla almalıdır. Hayatın bütün boyutlarını maddi ve manevi bütün işlerini o kavram içine almalıdır. O halde medeniyet, düşünüş ve araştırma tarzından başlayarak giyinme şekline kadar hayatın bütün yansımalarını içine alır. İşte medeniyet bu manada alındığı hâlde medenî insan cemiyetlerinin başlıca üç ‘tarz-ı hayat’ veya üç ‘medeniyet’ arasında sınıflandırıldığını görürüz.
III: Metin Okunuş, Çeviri ve Anlama
Örnek Metnin Transkripsiyonu
Dâmâd İbrahim Paşa – Baltacı Mehmed Paşa Hakkında Yeni Vesikalar
1134 senesinde müneccim başı olan İstanbullu Mustafa Zeki Efendi’nin, garîb olduğu kadar şâyân-ı dikkat bir mecmû‘ası vardır. Evzâ‘-ı kevâkibin hâdisât-ı kevniyye ile münâsebâtını isbât ve îzâh itmek gibi garîb bir maksadla vücûda getirilen bu seksen sahîfelik risâlede, mü’ellifin bi’z-zât gördüğü yâhûd pek yakından bildiği bir takım mühim târihî hâdiseler hakkında işitilmemiş
Metinde Geçen Terimler Sözlüğü
Müneccimbaşı : Astronomi ve astroloji ile ilgili işlere bakan kurumun resmî amiri. Bir kurum olarak ortaya çıkışı II. Murad dönemine rastlar. Müneccimbaşılar ilmiye sınıfından astronomiyle uğraşanlar arasından seçilirdi. Görevleri, her yıl bir takvim ile Ramazan ayından önce oruç açma ve kapama saatlerini belirten imsakiye hazırlamaktı. Ayrıca padişahın özel işleriyle devlete ait işlerin vaktini belirlemeye yarayan ve zayiçe denilen, bir iş için en uygun saati seçme gibi astrolojiyle ilgili görevleri de vardı. II. Abdülhamid döneminde meşîhat-i İslâmiyyeye bağlanan kurum 1924 yılında başmuvakkitlik adını almıştır.
Örnek Metnin Sadeleştirilmiş Hali
Metinde Geçen Bazı Dilbilgisi Unsurları
Arapça Yapılar
Mezîdünfih İsm-i Fâ‘il:
Mü’ellif Tef‘îl bâbı ism-i fâ‘il
Cem‘-i mü’ennes:
Havâdisât (-ât eki ile)
Mezîdünfih İsm-i Fâ‘il:
Mü’ellif Tef‘îl bâbı ism-i fâ‘il
Giriş
Kitabınızın bu ünitesinde matbaa yazısının daha seri ve doğru okunabilmesini sağlamak için matbu metinlere yer verilmiştir. Diğer yandan, 18-20. yüzyıl dil özelliklerini kavrayabilmemiz için bu matbu metinler, adı geçen dönemlerde kaleme alınmış eserler ve gazeteler arasından seçilmiştir. Yakın dönem Osmanlı tarihî metinlerinin dil bağlamında ağdalı olanlarının yanında, oldukça sade ve anlaşılabilir olanları da mevcuttur. Özellikle Osmanlı Devleti’nin resmî tarihçileri olan vakanüvislerin kaleme aldıkları eserlerde Arapça ve Farsça unsurların fazlaca kullanıldığı, beğenilme kaygısıyla edebi ve süslü ifadelerin tercih edildiği görülür..
I. Metin: Okunuş, Çeviri ve Anlama
Örnek Metnin Transkripsiyonu
(Şehâdet-i Şehzâde Mehemmed Hân) Çün pâdişâh-ı âlem-penâh hazretlerinin bi’z-zât sefere azîmetleri mukarrer oldu. Sanevber-i kerîmü’l-asl-ı Osmânî Şehzâde Mehmed Hân def‘-i dağdağa-i fitne içün izâle olunmağı murâd itdiklerinde Rumili Kadıaskeri Kemaleddin Efendi fetvâ virmekle cenâb-ı şehriyârî kendi birâderleri iken ol şehzâde-i bî-günâha rahm itmeyüp nâhakk yere şehîd itmekle gaddarlık eylediler. Lâkin mezbûr Mehemmed Hân bir latîfü’ş-şemâ’il şehzâde-i kerîmü’lhasâ’il idi. Katline hücûm olundukda, Osman Allah’dan dilerim ki ömrü devletin berbâd olup beni ömrümden nice mahrûm eyledin ise sen dahi behre-mend olmayasın deyû hatem-i kelâm idüp şehîd olmuş ol vakt-i ye’sde sûz-i derûn ve inkisâr kalb-i mahzûn ile itdüğü beddu‘â icâbete karîn olup zamân-ı kalîlde mücâzâtı zuhûr itmişdir. Şehzâde-i mağdûr pederleri Sultân Ahmed’in ayağı ucunda medfûn ve makbûrdur. Tecâvüzü’l-lâhi an seyyi’âtihim.
Örnek Metnin Kelimeleri
Kadıasker: Divan-ı hümayun üyesi, yargı ve eğitim teşkilatının sorumlusu.1361/1362’de kurulmuş, Fatih döneminde kurumsallaşmış ve 1481 yılında Rumeli Kadıaskeri ve Anadolu kadıaskeri olmak üzere ikiye ayrılmıştır.
Fetvâ: Bir meselenin şerî çözümü ve beyanı doğrultusunda yöneltilen sorunun cevabı. İslam hukukuyla ilgili bir meselenin hükmünü açıklamak üzere yetkililer tarafından verilen usulüne uygun yazılı ve resmî yasal cevap.
Metinde Geçen Bazı Dilbilgisi Unsurları
Arapça Yapılar
Sülâsî mücerred masdar ism-i mef‘ûller
Mezbûr Mef‘ûl
Sülâsî mezîdünfîh masdarlar:
İnkisâr İnfi‘âl bâbı
Mezîdünfih İsm-i Mef‘ûl
Mukarrer Tef‘îl bâbı ism-i mef’un
Cem‘-i mü’ennes:
Mücâzât (-ât eki ile)
Örnek Metnin Sadeleştirilmiş Hali
Şehzade Mehmed’in Şehit Edilmesi
Padişah hazretlerinin bizzat sefere çıkması kararlaştırıldı. Şehzade Mehmed karışıklığın ortadan kaldırılması için kendisini feda etmek istediğinde Rumeli Kazaskeri Kemaleddin Efendi fetvasını vermiş, biraderi Sultan Osman da bu günahsız kardeşine merhamet etmeyerek haksız yere öldürterek gaddarlık etmiştir. Lâkin şehzade Mehmed güzel huylara ve hasletlere sahipti. Üzerine hücum edilince, Osman Allah’tan dilerim ki beni ömrümden mahrum ettiğin için senin ömrün de berbat olsun, hayattan nasibini almayasın diye son sözlerini edip şehit olmuştu. O ümitsizlik anında yanık ve hüzünlü kalp kırıklığı hali ile yaptığı beddua karşılığını bulmuş ve kısa zamanda Sultan Osman cezaya muhatap olmuştu. Mağdur şehzade babası Sultan Ahmed’in ayağı ucuna defnedilmiştir. Allah günahlarını bağışlasın.
II. Metin: Okunuş, Çeviri ve Anlama
Örnek Metnin Transkripsiyonu
ÜÇ MEDENİYET
Bu eser Malta esâreti esnasında 1919 senesinde yazılmıştır. ‘Medeniyet’ gibi mücerred mefhûmları ifade eden ta‘bîrlerden kasd olunan ma‘nâlar evvelce tesbît edilmezse herkes o mefhûmları kendi idrâk ve fikrine göre kabûl eder ve bahs sû’-i tefehhümden hâlî kalmaz. Buna meydan vermemek ve neden bahs etmek istediğimizi kâri’lere tâ evvelden sarâhaten ta‘yîn içün medeniyet ta‘bîrini hangi ma‘nâda isti‘mal ettiğimizi tesbît etmeği muvâfık bulduk. Medeniyet (civilisation) tâ’bîri muhtelif sûrette ta‘rif edilmiştir. Biz bu ta‘biri zannımızca bütün ta‘rîfleri ihtivâ eden ve bu kelimeye en şumullü ma‘nâyı viren ‘tarz-ı hayat’ ma‘nâsında kabûl ediyoruz. Şöyle ki: Medeniyet demek ‘tarz-ı hayât’ dimektir. Yalnız ‘hayat’ mefhûmunu en vasi‘ ve şumullü bir ma‘nâda almalıdır. Hayatın kâffe-i tecelliyâtını maddî ve ma‘nevî bütün şu’ûnunu o mefhûm içine almalıdır. O halde medeniyet tefekkür ve tecessüs tarzından başlayarak telebbüs şekline kadar hayatın bütün tecelliyâtını ihtivâ eder. İşte medeniyet bu ma‘nâda alındığı hâlde medenî cem‘iyyet-i beşeriyyenin başlıca üç ‘tarz-ı hayat’ veya üç ‘medeniyet’ arasında münkasım olduğunu görürüz:
Örnek Metnin Kelimeleri
Metinde Geçen Bazı Dilbilgisi Unsurları
A-Arapça Yapılar
Sülâsî mücerred masdar ism-i fâilleri
Kâri’ Fa’il vezninde
Sülâsî mücerred masdar ism-i mef‘ûller
Mefhûm Mef‘ûl vezninde
Sülâsî mezîdünfîh masdarlar:
İdrâk İf‘âl bâbı
Tenvînler
Sarâhaten Üstünlü tenvin
B-Farsça Yapılar:
Farsça tamlamalar
Tarz-ı hayât
Örnek Metnin Sadeleştirilmiş Hali
Medeniyet gibi soyut kavramları ifade eden terimlerden kast olunan manalar öncelikle netleştirilmezse herkes o kavramları kendi anlayış ve fikrine göre kabul eder ve konu yanlış anlamalardan uzak kalmaz. Buna meydan vermemek ve neden bahs etmek istediğimizi ifâde için okuyuculara medeniyet tabirini hangi anlamda kullandığımızı açıklamayı uygun bulduk. Medeniyet (civilisation) tabiri çeşitli şekillerde tarif edilmiştir. Biz bu tabiri zannımızca bütün tarifleri kapsayan ve bu kelimeye en geniş manayı veren ‘hayat tarzı’ anlamını vermeyi kabul ediyoruz. Şöyle ki: Medeniyet demek ‘hayat tarzı’ demektir. Yalnız ‘hayat’ kelimesini en geniş anlamıyla almalıdır. Hayatın bütün boyutlarını maddi ve manevi bütün işlerini o kavram içine almalıdır. O halde medeniyet, düşünüş ve araştırma tarzından başlayarak giyinme şekline kadar hayatın bütün yansımalarını içine alır. İşte medeniyet bu manada alındığı hâlde medenî insan cemiyetlerinin başlıca üç ‘tarz-ı hayat’ veya üç ‘medeniyet’ arasında sınıflandırıldığını görürüz.
III: Metin Okunuş, Çeviri ve Anlama
Örnek Metnin Transkripsiyonu
Dâmâd İbrahim Paşa – Baltacı Mehmed Paşa Hakkında Yeni Vesikalar
1134 senesinde müneccim başı olan İstanbullu Mustafa Zeki Efendi’nin, garîb olduğu kadar şâyân-ı dikkat bir mecmû‘ası vardır. Evzâ‘-ı kevâkibin hâdisât-ı kevniyye ile münâsebâtını isbât ve îzâh itmek gibi garîb bir maksadla vücûda getirilen bu seksen sahîfelik risâlede, mü’ellifin bi’z-zât gördüğü yâhûd pek yakından bildiği bir takım mühim târihî hâdiseler hakkında işitilmemiş
Metinde Geçen Terimler Sözlüğü
Müneccimbaşı : Astronomi ve astroloji ile ilgili işlere bakan kurumun resmî amiri. Bir kurum olarak ortaya çıkışı II. Murad dönemine rastlar. Müneccimbaşılar ilmiye sınıfından astronomiyle uğraşanlar arasından seçilirdi. Görevleri, her yıl bir takvim ile Ramazan ayından önce oruç açma ve kapama saatlerini belirten imsakiye hazırlamaktı. Ayrıca padişahın özel işleriyle devlete ait işlerin vaktini belirlemeye yarayan ve zayiçe denilen, bir iş için en uygun saati seçme gibi astrolojiyle ilgili görevleri de vardı. II. Abdülhamid döneminde meşîhat-i İslâmiyyeye bağlanan kurum 1924 yılında başmuvakkitlik adını almıştır.
Örnek Metnin Sadeleştirilmiş Hali
Metinde Geçen Bazı Dilbilgisi Unsurları
Arapça Yapılar
Mezîdünfih İsm-i Fâ‘il:
Mü’ellif Tef‘îl bâbı ism-i fâ‘il
Cem‘-i mü’ennes:
Havâdisât (-ât eki ile)
Mezîdünfih İsm-i Fâ‘il:
Mü’ellif Tef‘îl bâbı ism-i fâ‘il