Sosyolojide Yakın Dönem Gelişmeler Dersi 6. Ünite Özet
Açıköğretim ders notları öğrenciler tarafından ders çalışma esnasında hazırlanmakta olup diğer ders çalışacak öğrenciler için paylaşılmaktadır. Sizlerde hazırladığınız ders notlarını paylaşmak istiyorsanız bizlere iletebilirsiniz.
Açıköğretim derslerinden Sosyolojide Yakın Dönem Gelişmeler Dersi 6. Ünite Özet için hazırlanan ders çalışma dokümanına (ders özeti / sorularla öğrenelim) aşağıdan erişebilirsiniz. AÖF Ders Notları ile sınavlara çok daha etkili bir şekilde çalışabilirsiniz. Sınavlarınızda başarılar dileriz.
Richard Sennett: Kamusal İnsanın Çöküşünden Yeni Kapitalizmin Kültürüne
Kamusal Alanın Dönüşümü ya da Kamusal İnsanın Çöküşü
Sennett, Kamusal İnsanın Çöküşü (1996) eserinde modern toplumda kamusal ve özel yaşamın tarihsel süreç içerisinde nasıl farklılaştığını inceler. Sennett, bu dönüşümü ayrıca sanayileşme, kapitalizm ve sekülerleşme olgularıyla ilişkilendirerek analiz eder. Bu analizde kapitalizmin kamusal alanın dönüşümünde ve çöküşünde meydana getirdiği değişimler merkezî önemdedir.
Habermas ve Kamusal Alanın Yapısal Dönüşümü
Habermas, kamusal alanı iki dönem çerçevesinde inceler: I- Rekabetçi pazar anlayışı ve birey temelli liberal kapitalizmin hâkim olduğu, Habermas tarafından oldukça idealleştirilen, burjuva kamusal alanın ortaya çıkışının ve kurumsallaşmasının yaşandığı birinci dönem. II- Birinci dönemde oluşan eşit katılım, herkes için ulaşılabilir olma, rasyonal-eleştirel tartışma gibi ideal ilkelerin yozlaştığı, gelişmiş örgütlü kapitalizmin hâkim olduğu sosyal refah devleti dönemini içeren ikinci dönem.
Özel alanın ekonomik alanla birlikte en önemli unsurlarından birisi olarak, Habermas, burjuva aileyi gösterir. Ailede oluşan ve kamusal alanda temsil edilen kimliğin özellikleri ise “burjuva” ve tabii ki “erkek” olmasıdır. Gelişmiş örgütlü kapitalizmin hakim olduğu sosyal refah devleti dönemi ise Habermas tarafından kamusal alanın yozlaştığı dönem olarak addedilir. Habermas’a göre, özel alanın kurumlarından ekonomik alan, bu dönemde, devletten bağımsız ve özgürlüğün kazanıldığı alan olmaktan çıkıp devletin müdahalelerine açık bir hale gelmiştir. Refah devletinde “toplumsal” alan sadece doğrudan üretimle ilgili çıkarların değil; doğum, ölüm, hastalık, kıtlık, zenginlik, işsizlik, göç, suçluluk gibi çeşitli sorunların tartışıldığı ve müdahalelerin örgütlendiği bir alan olarak yeniden tarif edilmiş ve kurulmuştur.
Sennett: Kamusal İnsanın Çöküşü
Kamusal alan 18. yüzyılda sahip olduğu önemi yitirmiş ve insanlar özel alana çekilmişlerdir. Ona göre, kamusal yaşamdan önce aristokratlar ve burjuvazi çekilmiştir. Kentlerin topluluklara parçalanması sonucunda mahrem ir toplum ortaya çıkmıştır. Modern insanın dağarcığında “mahremiyet” sıcaklık, güven ve duygusal yakınlığı ifade eder. Toplumsal yaşam bu imkânları sunamadığı için gayrişahsi, yararsız ve anlamsız görünür. Ne var ki, mahrem alan da bireyin beklentilerini karşılayamaz.
Yeni Kapitalizmin Kültürü
Kapitalizm’in ekonomik, toplumsal ve kültürel yaşam üzerindeki etkileri hep tartışma konusu olmuştur. Sürekli bir devinim içinde olan kapitalizmin zaman zaman içine girdiği krizler kapitalist sistemin öylesine doğal bir parçası haline gelmiştir ki, belirli aralıklarla sistemin kendini yenilemesi, bazen de topyekün dönüşümü kaçınılmazdır. Kapitalizm özü itibariyle çok değişmese de her kriz sonrası kapitalizme “yeni”, “post”, “neo” vb. birtakım sıfatların takıldığı görülür. Günümüz kapitalizmi “neoliberalizm” olarak adlandırılmakta ve onun da krizde olduğu ifade edilmektedir.
Yeni kapitalizm özellikle çalışanlar üzerinde var olan katı kontrol biçimlerinin yerine esnek, yeni kontrol biçimlerini dayatmaktadır. Çalışanların sadece iş yaşamlarını değil aynı zamanda günlük yaşam pratiklerini de değiştiren esnek çalışma koşulları Sennett’e göre bireyin kişilik yapısı üzerinde birtakım olumsuz sonuçlara, kısaca “karakter aşınması”na neden olmaktadır. Kapitalizm son elli yıllık geçmişinde müthiş bir servet yaratımına yol açmıştır. Ancak bu servet yaratımı, geçmişteki örnekleriyle karşılaştırılamayacak düzeyde, büyük bir ekonomik eşitsizlik ve toplumsal istikrarsızlık yaratmıştır.
Diğer taraftan, yeni kapitalizmde devletin en büyük işveren olarak konumu da son bulmuştur. Artık yeni kapitalizmin küresel ölçekte örgütlendiği, üretimin coğrafi ve mekânsal olarak esnekleştiği çokuluslu şirketler ve bu şirketler etrafında örgütlenen yerel şirketler ve taşeron firmalar istihdam olanakları sunmaktadır. Artık çalışanların sayısı kamu kurumlarında bile azaltılmaktadır. Dahası kamu kurumlarında çalışanların sözleşmeli personel olarak alımı gerçekleştirilmekte, performansa dayalı bir ücretlendirme ve sözleşme akitleri yapılmaktadır. Devletin giderek üstündeki hantal yapıdan kurtulmasıyla günümüzde istihdam ve çalışma koşulları yeni kapitalizmin beklentileri doğrultusunda revize edilmiştir.
Esnek Şirket/Çalışma Modeli
Sennett, yeni oluşan yapıyı bir MP3 çalara benzetmektedir. MP3 çalara yüklenmiş şarkıların belli bir zamana ve sıraya bağımlı olmaksızın esnek bir biçimde çalmaya programlanabilmesi gibi, esnek şirket modelinde de seçilen işlevlerden birkaç tanesi istenilen zamana göre ayarlanıp, işlevlerini yerine getirmesi sağlanabilir.
Sennett’e göre esnek çalışma koşullarında, “kısa vadeli” ve “görev odaklı emek” işçilerin bir arada çalışma koşullarını değiştirmektedir. Sürekli olarak değişen koşullar karşısında çalışanlardan beklentiler de değişmektedir. Yeni belirsizlikler karşısında çalışanların proaktif olması yani ilerisini düşünerek hareket etmesi beklenir. Bilinmeyen karşısında biliyormuş gibi görünmeyi de gerektiren bu yeni durum karşısında, esnek şirketler haliyle “insan ilişkileri becerileri” ve “kişilerarası eğitim” gibi özellikleri sürekli vurgulamaya başlamışlardır.
Esnek Üretim Modelinin Çalışanlar Üzerinde Etkileri
Klasik şirket yapıları terk edilmiş, tek ya da birkaç işveren değil, hissedarlar şirketlerin her türlü karar alma mekanizmasını etkileyebilir, yönetebilir hale gelmiştir. Sennett, “bürokrasinin demir kafesini parçalamanın beraberinde getirdiği yapısal değişimlerin üç temel eksiklik yarattığını” belirtir. Yazara göre yeni kapitalizmin geleneksel bürokratik yapıyı yıkması, çalışanların kurumsal sadakatini azaltmakta, işçiler arasındaki dayanışmayı azaltmakta ve çalışılanların kurumun işleyişi hakkında yeterli bilgi sahibi olmasını zorlaştırmaktadır:
- Düşük kurumsal sadakat
- İşçiler arasında enformel güvenin azalması
- Kurumsal bilginin zayıflaması
İşe Yaramazlık Kâbusu
Küresel emek arzı nedeniyle istihdamın emeğin ucuz olduğu bölgelere kayması, otomasyon nedeniyle makinelerin insanlardan daha verimli hale gelmesi ve formel eğitimin hızla değişen ihtiyaçları karşılamaması nedeniyle sürekli eğitim ve kişisel gelişimin bir zorunluluk haline gelmesi nedeniyle insanlar kapitalizmin önceki dönemlerine oranla işe yaramaz olmaktan giderek daha fazla korkmaktadırlar. İşe yaramazlık kabusunun nedenleri:
- Küresel emek arzı,
- Otomasyon,
- Yaşlanmanın yönetimi
Sennett kamusal alanın işe yaramazlık kabusunu ya da belirsizliğini hafifletebilecek çözüm önerilerinden önce insanların yeteneklerini tanımlayan iki kavramdan bahseder. Bunlardan birincisi zanaatçılık/zanaatkârlık ve ikincisi ise meritokrasidir.
Zanaatçılık/zanaatkârlık, Sennett’e göre, gündelik yaşamda kullanageldiğimiz eşyaları güzelce yapabilme becerisi olarak yüksek derecede gelişmiş bir beceri üzerine kuruludur. anaatkârlık sanayi toplumunda ortadan kalkmış gibi görünse de aslında hâlen varlığını korumaktadır. Çünkü zanaatkârlık temelde “bir şeyi o şeyin kendisi için iyi yapma” ve “kendi iyiliği için bir görevi güzel yapma arzusu”na dayanır. Dolayısıyla Sennett’e göre bir bilgisayar programcısının, doktorun, ressamın işine yarayabilir hatta yurttaşlık ve ebeveynlik bile “ustalıklı bir hüner” olarak icra edildiğinde daha etkin olur.
Meritokrasi, Sennett’e göre modern öncesi toplumlarda mirasla ilintili bir kavramdı. Bu toplumlarda sadece toprak değil; statüler de birer mülktü. Yani statüler, mevkiler yeteneğe göre değil miras yoluyla elde edilirdi. Mevkilerin miras yoluyla devredilebildiği bir ortamda yeteneğin o kadar da önemi yoktu. Ancak zaman içinde yeteneğin önemi görüldü. Şimdi modern zamanlarda ise yetenek yeni bir toplumsal eşitsizlik biçimi ortaya çıkarmıştır. “Yaratıcı ve zeki olmak, başkalarından üstün, daha değerli bir insan olmak anlamına” gelmektedir. Sennett’e göre zanaatçılıktan meritokrasiye geçit burada gizlidir.
Karakter Aşınması
Esnek üretim ve yönetim biçimlerine dair öne sürülen olumlu argümanlardan farklı olarak Sennett, esnek üretimin ve buna bağlı olarak işyerinde ortaya çıkan hızlı değişmelerin işgücü üzerinde zihin bulanıklığına yol açtığını, işçilerin aidiyet duygularını ve kimliklerini alt-üst ettiğini ve tüm bu değişime çaresizce ayak uydurmaya çalışırken yönlerini kaybettiklerini göstermeye çalışır.
Karakter “kendi arzularımıza ve diğer insanlarla aramızdaki ilişkilere yüklediğimiz etik değer”ken, yaşadığımız dünyayla bağlantısı çerçevesinde “kendimizde değerli bulduğumuz ve başkalarının değer vermesini beklediğimiz kişisel özelliklerimizdir.” Karakterin uzun dönemli amaçlarla, sadakatle ve karşılıklı bağlılıkla ifade edildiğini belirten Sennett, geçici işlerle, iş güvencesinin olmayışıyla ve çalışma koşullarının sürekli değişmesiyle karakterize edilen yeni kapitalizmde artık uzun vadeli amaçlar söz konusu olamadığı için karakter aşınması yaşandığını vurgular.
Yeni Kapitalizmde İşin Kişilik Üzerindeki Etkileri
Sennett’a göre esneklik insanları özgür kılacak yeni koşullar yerine iktidarın ve kontrolün yeni biçimlerini üretmiştir. Esneklik, insanların çalıştıkları yerlerde gelecekleriyle ilgili planlar yapmalarını, bir tarih oluşturmalarını zorlaştırmaktadır. Esneklik nedeniyle insanların amaçları parçalanmakta ve yönlerini kaybetmektedir. Yeni çalışma sisteminin ve yönetim anlayışının “yenilik”, “özgürlük”, ve “serbesti” gibi prensipleri çalışanların gündelik yaşamlarını eskisine oranla daha fazla kontrol eder hale gelmiştir. Günümüz kapitalizminde uzun vadeli planlar söz konusu değildir. Çünkü esnekleşme bu çerçevede de kendini göstererek kapitalist örgütlerin kâr marjlarını artırabildiği oranda kısa vadeli kazançların peşine düşmüştür. Sermaye artık sabırsızdır. Yapılan işte uzun vade diye bir şey artık yoktur.
Rutin Zaman Köleliği
Sennett’e göre rutin, bireyin karakterinin pasifleşmesine yol açmaktadır. Modern toplumda vasıfsız işlerde çalışan uzmanlaşmış işçiler çalışmayı rutinleştirdiği gibi, çalışma zamanını da rutinleştirir. Aslında gerçekleşen şey çalışma zamanının rutinleşmesidir. Ancak Sennett’e göre “rutin zaman köleliği” pasifçe kabullenilmemiştir. İşçiler işyerindeki zaman-iş kontrollerini sabote etmekte çeşitli yöntemler geliştirmişlerdir. Bir işyerinde giriş-çıkışlarda imza atılması ya da kart basılması uygulamasıyla mesai saatleri denetimi yapılsa da sigara yasağı nedeniyle çalışanların, çalıştıkları mekân dışında sigara içmeye çıkmaları ve bu zamanı da uzatmaları buna örnek olarak gösterilebilir.
Risk Alarak Yaşamak
Risk alarak iş değiştirme yoluna gidenlerin büyük ölçüde ücret artışına yönelik umutları olduğunu vurgulayan Sennett, aslında bu durumun çok da gerçeği yansıtmadığını söyler. Bu anlamda çalıştığı firmayı değiştiren çalışanlar genellikle bu durumdan zararlı çıkmaktadır. Ancak yine de risk almak mevcut sistem içinde bir zorunluluk olarak dayatılmaktadır.
Kapitalizmin yeni biçimi, artık bireylerin ağın içinde kendilerini hangi noktada herhangi bir ihtiyaca cevap verdiklerini düşünmelerine neden olmaktadır. Karşılıklı güvensizlik ve risk, egemen çalışma kültürünün önemli unsurları olarak bireylerin güvensizliklerini arttırmaktadır. Güvensizlik ve bireyin herhangi bir somut ihtiyaca yanıt vermediği düşüncesi, çalışanların çevreye ve yaşananlara karşı duyarsız hale gelmelerine neden olmaktadır. Sonuçta da insanlar birbirleri için kaygılanmaz hale gelmektedir. Sennett’e göre bu kaygısızlık, rejimin meşruiyetini zedeleyecek düzeye ulaşmaktadır.
Kamusal Alanın Dönüşümü ya da Kamusal İnsanın Çöküşü
Sennett, Kamusal İnsanın Çöküşü (1996) eserinde modern toplumda kamusal ve özel yaşamın tarihsel süreç içerisinde nasıl farklılaştığını inceler. Sennett, bu dönüşümü ayrıca sanayileşme, kapitalizm ve sekülerleşme olgularıyla ilişkilendirerek analiz eder. Bu analizde kapitalizmin kamusal alanın dönüşümünde ve çöküşünde meydana getirdiği değişimler merkezî önemdedir.
Habermas ve Kamusal Alanın Yapısal Dönüşümü
Habermas, kamusal alanı iki dönem çerçevesinde inceler: I- Rekabetçi pazar anlayışı ve birey temelli liberal kapitalizmin hâkim olduğu, Habermas tarafından oldukça idealleştirilen, burjuva kamusal alanın ortaya çıkışının ve kurumsallaşmasının yaşandığı birinci dönem. II- Birinci dönemde oluşan eşit katılım, herkes için ulaşılabilir olma, rasyonal-eleştirel tartışma gibi ideal ilkelerin yozlaştığı, gelişmiş örgütlü kapitalizmin hâkim olduğu sosyal refah devleti dönemini içeren ikinci dönem.
Özel alanın ekonomik alanla birlikte en önemli unsurlarından birisi olarak, Habermas, burjuva aileyi gösterir. Ailede oluşan ve kamusal alanda temsil edilen kimliğin özellikleri ise “burjuva” ve tabii ki “erkek” olmasıdır. Gelişmiş örgütlü kapitalizmin hakim olduğu sosyal refah devleti dönemi ise Habermas tarafından kamusal alanın yozlaştığı dönem olarak addedilir. Habermas’a göre, özel alanın kurumlarından ekonomik alan, bu dönemde, devletten bağımsız ve özgürlüğün kazanıldığı alan olmaktan çıkıp devletin müdahalelerine açık bir hale gelmiştir. Refah devletinde “toplumsal” alan sadece doğrudan üretimle ilgili çıkarların değil; doğum, ölüm, hastalık, kıtlık, zenginlik, işsizlik, göç, suçluluk gibi çeşitli sorunların tartışıldığı ve müdahalelerin örgütlendiği bir alan olarak yeniden tarif edilmiş ve kurulmuştur.
Sennett: Kamusal İnsanın Çöküşü
Kamusal alan 18. yüzyılda sahip olduğu önemi yitirmiş ve insanlar özel alana çekilmişlerdir. Ona göre, kamusal yaşamdan önce aristokratlar ve burjuvazi çekilmiştir. Kentlerin topluluklara parçalanması sonucunda mahrem ir toplum ortaya çıkmıştır. Modern insanın dağarcığında “mahremiyet” sıcaklık, güven ve duygusal yakınlığı ifade eder. Toplumsal yaşam bu imkânları sunamadığı için gayrişahsi, yararsız ve anlamsız görünür. Ne var ki, mahrem alan da bireyin beklentilerini karşılayamaz.
Yeni Kapitalizmin Kültürü
Kapitalizm’in ekonomik, toplumsal ve kültürel yaşam üzerindeki etkileri hep tartışma konusu olmuştur. Sürekli bir devinim içinde olan kapitalizmin zaman zaman içine girdiği krizler kapitalist sistemin öylesine doğal bir parçası haline gelmiştir ki, belirli aralıklarla sistemin kendini yenilemesi, bazen de topyekün dönüşümü kaçınılmazdır. Kapitalizm özü itibariyle çok değişmese de her kriz sonrası kapitalizme “yeni”, “post”, “neo” vb. birtakım sıfatların takıldığı görülür. Günümüz kapitalizmi “neoliberalizm” olarak adlandırılmakta ve onun da krizde olduğu ifade edilmektedir.
Yeni kapitalizm özellikle çalışanlar üzerinde var olan katı kontrol biçimlerinin yerine esnek, yeni kontrol biçimlerini dayatmaktadır. Çalışanların sadece iş yaşamlarını değil aynı zamanda günlük yaşam pratiklerini de değiştiren esnek çalışma koşulları Sennett’e göre bireyin kişilik yapısı üzerinde birtakım olumsuz sonuçlara, kısaca “karakter aşınması”na neden olmaktadır. Kapitalizm son elli yıllık geçmişinde müthiş bir servet yaratımına yol açmıştır. Ancak bu servet yaratımı, geçmişteki örnekleriyle karşılaştırılamayacak düzeyde, büyük bir ekonomik eşitsizlik ve toplumsal istikrarsızlık yaratmıştır.
Diğer taraftan, yeni kapitalizmde devletin en büyük işveren olarak konumu da son bulmuştur. Artık yeni kapitalizmin küresel ölçekte örgütlendiği, üretimin coğrafi ve mekânsal olarak esnekleştiği çokuluslu şirketler ve bu şirketler etrafında örgütlenen yerel şirketler ve taşeron firmalar istihdam olanakları sunmaktadır. Artık çalışanların sayısı kamu kurumlarında bile azaltılmaktadır. Dahası kamu kurumlarında çalışanların sözleşmeli personel olarak alımı gerçekleştirilmekte, performansa dayalı bir ücretlendirme ve sözleşme akitleri yapılmaktadır. Devletin giderek üstündeki hantal yapıdan kurtulmasıyla günümüzde istihdam ve çalışma koşulları yeni kapitalizmin beklentileri doğrultusunda revize edilmiştir.
Esnek Şirket/Çalışma Modeli
Sennett, yeni oluşan yapıyı bir MP3 çalara benzetmektedir. MP3 çalara yüklenmiş şarkıların belli bir zamana ve sıraya bağımlı olmaksızın esnek bir biçimde çalmaya programlanabilmesi gibi, esnek şirket modelinde de seçilen işlevlerden birkaç tanesi istenilen zamana göre ayarlanıp, işlevlerini yerine getirmesi sağlanabilir.
Sennett’e göre esnek çalışma koşullarında, “kısa vadeli” ve “görev odaklı emek” işçilerin bir arada çalışma koşullarını değiştirmektedir. Sürekli olarak değişen koşullar karşısında çalışanlardan beklentiler de değişmektedir. Yeni belirsizlikler karşısında çalışanların proaktif olması yani ilerisini düşünerek hareket etmesi beklenir. Bilinmeyen karşısında biliyormuş gibi görünmeyi de gerektiren bu yeni durum karşısında, esnek şirketler haliyle “insan ilişkileri becerileri” ve “kişilerarası eğitim” gibi özellikleri sürekli vurgulamaya başlamışlardır.
Esnek Üretim Modelinin Çalışanlar Üzerinde Etkileri
Klasik şirket yapıları terk edilmiş, tek ya da birkaç işveren değil, hissedarlar şirketlerin her türlü karar alma mekanizmasını etkileyebilir, yönetebilir hale gelmiştir. Sennett, “bürokrasinin demir kafesini parçalamanın beraberinde getirdiği yapısal değişimlerin üç temel eksiklik yarattığını” belirtir. Yazara göre yeni kapitalizmin geleneksel bürokratik yapıyı yıkması, çalışanların kurumsal sadakatini azaltmakta, işçiler arasındaki dayanışmayı azaltmakta ve çalışılanların kurumun işleyişi hakkında yeterli bilgi sahibi olmasını zorlaştırmaktadır:
- Düşük kurumsal sadakat
- İşçiler arasında enformel güvenin azalması
- Kurumsal bilginin zayıflaması
İşe Yaramazlık Kâbusu
Küresel emek arzı nedeniyle istihdamın emeğin ucuz olduğu bölgelere kayması, otomasyon nedeniyle makinelerin insanlardan daha verimli hale gelmesi ve formel eğitimin hızla değişen ihtiyaçları karşılamaması nedeniyle sürekli eğitim ve kişisel gelişimin bir zorunluluk haline gelmesi nedeniyle insanlar kapitalizmin önceki dönemlerine oranla işe yaramaz olmaktan giderek daha fazla korkmaktadırlar. İşe yaramazlık kabusunun nedenleri:
- Küresel emek arzı,
- Otomasyon,
- Yaşlanmanın yönetimi
Sennett kamusal alanın işe yaramazlık kabusunu ya da belirsizliğini hafifletebilecek çözüm önerilerinden önce insanların yeteneklerini tanımlayan iki kavramdan bahseder. Bunlardan birincisi zanaatçılık/zanaatkârlık ve ikincisi ise meritokrasidir.
Zanaatçılık/zanaatkârlık, Sennett’e göre, gündelik yaşamda kullanageldiğimiz eşyaları güzelce yapabilme becerisi olarak yüksek derecede gelişmiş bir beceri üzerine kuruludur. anaatkârlık sanayi toplumunda ortadan kalkmış gibi görünse de aslında hâlen varlığını korumaktadır. Çünkü zanaatkârlık temelde “bir şeyi o şeyin kendisi için iyi yapma” ve “kendi iyiliği için bir görevi güzel yapma arzusu”na dayanır. Dolayısıyla Sennett’e göre bir bilgisayar programcısının, doktorun, ressamın işine yarayabilir hatta yurttaşlık ve ebeveynlik bile “ustalıklı bir hüner” olarak icra edildiğinde daha etkin olur.
Meritokrasi, Sennett’e göre modern öncesi toplumlarda mirasla ilintili bir kavramdı. Bu toplumlarda sadece toprak değil; statüler de birer mülktü. Yani statüler, mevkiler yeteneğe göre değil miras yoluyla elde edilirdi. Mevkilerin miras yoluyla devredilebildiği bir ortamda yeteneğin o kadar da önemi yoktu. Ancak zaman içinde yeteneğin önemi görüldü. Şimdi modern zamanlarda ise yetenek yeni bir toplumsal eşitsizlik biçimi ortaya çıkarmıştır. “Yaratıcı ve zeki olmak, başkalarından üstün, daha değerli bir insan olmak anlamına” gelmektedir. Sennett’e göre zanaatçılıktan meritokrasiye geçit burada gizlidir.
Karakter Aşınması
Esnek üretim ve yönetim biçimlerine dair öne sürülen olumlu argümanlardan farklı olarak Sennett, esnek üretimin ve buna bağlı olarak işyerinde ortaya çıkan hızlı değişmelerin işgücü üzerinde zihin bulanıklığına yol açtığını, işçilerin aidiyet duygularını ve kimliklerini alt-üst ettiğini ve tüm bu değişime çaresizce ayak uydurmaya çalışırken yönlerini kaybettiklerini göstermeye çalışır.
Karakter “kendi arzularımıza ve diğer insanlarla aramızdaki ilişkilere yüklediğimiz etik değer”ken, yaşadığımız dünyayla bağlantısı çerçevesinde “kendimizde değerli bulduğumuz ve başkalarının değer vermesini beklediğimiz kişisel özelliklerimizdir.” Karakterin uzun dönemli amaçlarla, sadakatle ve karşılıklı bağlılıkla ifade edildiğini belirten Sennett, geçici işlerle, iş güvencesinin olmayışıyla ve çalışma koşullarının sürekli değişmesiyle karakterize edilen yeni kapitalizmde artık uzun vadeli amaçlar söz konusu olamadığı için karakter aşınması yaşandığını vurgular.
Yeni Kapitalizmde İşin Kişilik Üzerindeki Etkileri
Sennett’a göre esneklik insanları özgür kılacak yeni koşullar yerine iktidarın ve kontrolün yeni biçimlerini üretmiştir. Esneklik, insanların çalıştıkları yerlerde gelecekleriyle ilgili planlar yapmalarını, bir tarih oluşturmalarını zorlaştırmaktadır. Esneklik nedeniyle insanların amaçları parçalanmakta ve yönlerini kaybetmektedir. Yeni çalışma sisteminin ve yönetim anlayışının “yenilik”, “özgürlük”, ve “serbesti” gibi prensipleri çalışanların gündelik yaşamlarını eskisine oranla daha fazla kontrol eder hale gelmiştir. Günümüz kapitalizminde uzun vadeli planlar söz konusu değildir. Çünkü esnekleşme bu çerçevede de kendini göstererek kapitalist örgütlerin kâr marjlarını artırabildiği oranda kısa vadeli kazançların peşine düşmüştür. Sermaye artık sabırsızdır. Yapılan işte uzun vade diye bir şey artık yoktur.
Rutin Zaman Köleliği
Sennett’e göre rutin, bireyin karakterinin pasifleşmesine yol açmaktadır. Modern toplumda vasıfsız işlerde çalışan uzmanlaşmış işçiler çalışmayı rutinleştirdiği gibi, çalışma zamanını da rutinleştirir. Aslında gerçekleşen şey çalışma zamanının rutinleşmesidir. Ancak Sennett’e göre “rutin zaman köleliği” pasifçe kabullenilmemiştir. İşçiler işyerindeki zaman-iş kontrollerini sabote etmekte çeşitli yöntemler geliştirmişlerdir. Bir işyerinde giriş-çıkışlarda imza atılması ya da kart basılması uygulamasıyla mesai saatleri denetimi yapılsa da sigara yasağı nedeniyle çalışanların, çalıştıkları mekân dışında sigara içmeye çıkmaları ve bu zamanı da uzatmaları buna örnek olarak gösterilebilir.
Risk Alarak Yaşamak
Risk alarak iş değiştirme yoluna gidenlerin büyük ölçüde ücret artışına yönelik umutları olduğunu vurgulayan Sennett, aslında bu durumun çok da gerçeği yansıtmadığını söyler. Bu anlamda çalıştığı firmayı değiştiren çalışanlar genellikle bu durumdan zararlı çıkmaktadır. Ancak yine de risk almak mevcut sistem içinde bir zorunluluk olarak dayatılmaktadır.
Kapitalizmin yeni biçimi, artık bireylerin ağın içinde kendilerini hangi noktada herhangi bir ihtiyaca cevap verdiklerini düşünmelerine neden olmaktadır. Karşılıklı güvensizlik ve risk, egemen çalışma kültürünün önemli unsurları olarak bireylerin güvensizliklerini arttırmaktadır. Güvensizlik ve bireyin herhangi bir somut ihtiyaca yanıt vermediği düşüncesi, çalışanların çevreye ve yaşananlara karşı duyarsız hale gelmelerine neden olmaktadır. Sonuçta da insanlar birbirleri için kaygılanmaz hale gelmektedir. Sennett’e göre bu kaygısızlık, rejimin meşruiyetini zedeleyecek düzeye ulaşmaktadır.