Tarih Felsefesi 2 Dersi 6. Ünite Sorularla Öğrenelim
Açıköğretim ders notları öğrenciler tarafından ders çalışma esnasında hazırlanmakta olup diğer ders çalışacak öğrenciler için paylaşılmaktadır. Sizlerde hazırladığınız ders notlarını paylaşmak istiyorsanız bizlere iletebilirsiniz.
Açıköğretim derslerinden Tarih Felsefesi 2 Dersi 6. Ünite Sorularla Öğrenelim için hazırlanan ders çalışma dokümanına (ders özeti / sorularla öğrenelim) aşağıdan erişebilirsiniz. AÖF Ders Notları ile sınavlara çok daha etkili bir şekilde çalışabilirsiniz. Sınavlarınızda başarılar dileriz.
Tarih Felsefesi Eleştirileri-1: İdealizm Ve Materyalizm Karşıtı Tarih Felsefeleri
Kierkegaard’ın tarih felsefesine bakışı nedir?
Danimarkalı varoluşçu filozof Soren Kierkegaard (1813-1855) tarih kavramına varoluş kavramından hareketle yaklaşmıştır. Kierkegaard, felsefe tarihinin soyut mantıksal kurgularla geliştiğini ve bu nedenle bireyi, bireyin gerçek yaklaşımını ve gerçek varoluşunu gözden kaçırdığını düşünür. Oysa asıl önemli olan somut insan va- roluşludur. Kierkegaard’un en çok eleştirdiği filozofların başında Hegel gelir. Çünkü Hegel akılcı ve mutlakçı bir sistem filozofudur. Oysa tarih böyle katı bir akılcı ve mutlakçı çizgide ele alınamaz. Kierkegaard’a göre Hegel’in yaptığı gibi dünya tarihi üzerine kurulan bütün kavramsal sistemler saçma spekülasyonlardan ibarettir. Çünkü eğer gerçekten de ilerleyen bir dünya tarihi sürecinin varolduğu savı doğruysa, gerçekten basamaklı olarak gelişen bir tarihsel süreç varsa bizler bu tarihin belirli bir basamağında ya da belirli bir zaman noktasında bulunuduğumuz için bu tarihsel sürece ilişkin hakikatin tümelliği üzerine hiçbir şey söyleyemeyiz. Bu durum da bizi skeptik (kuflkucu) bir güvensizlik durumunda tutar (Özlem 2012: 170). Tarihe ilişkin böyle bir tümel kavrayışı olanaksız görünmektedir. Kierkegaard’a göre Hegel ve Marx’ın tarih felsefeleri tarihsellik kavramını yanlış olarak geleceğe de taşmaktadırlar. Çünkü tarihsel olma, her şeyden önce olup bitmiş olmadır; Tarihsellik olup bitmiş olmanın yüklemidir (Özlem 2012: 170). Bu kavramı en fazla bugünü de içine alacak şekilde, yani şu anda olup bit- mekte olanı da kapsayacak şekilde genişletebilsek de geleceği de kapsayacak şekilde genişletemeyiz. Çünkü gelecek tarihsel değildir, henüz olmamalıdır. Tarihsel olma, olup bitmiş olma ile ilgili olduğundan, gelecek ise henüz olmamış olduğundan, dünya tarihinin bütününe yönelik spekülasyonlar tarihe ilişkin savlarını gelecek için de ileri sürmekte ve bu durum da tarihsellik kavramıyla ve tarihsel olma ile bağdaşmamaktadır. Bu henüz tarihselleşmemiş olan geleceği tarihsellefltirmek tir ki bu da Kierkegaard’a göre bir çelişkidir. Buradaki çelişki tarihsel olmayanın tarihsel olduğunu söylemektir. Kierkegaard’a göre tarihin ne olduğuna ancak öznel bir yanıt verilebilir; bu yüzden de tarihin mutlak bir anlamından söz edilemez. Kierkegaard’un eleştirisi Alman idealizmi’nin tarih anlayışlığına yönelik olduğu kadar Marksizm ve Pozitivizmin tarih anlayışlığına da yöneliktir. Ona göre bu üç tarih kuramı da tarihin bütünü hakkında konuşmakla tarihe mutlak ve nesnel bir anlam yüklemek istemişlerdir. Oysa Kierkegaard’a göre tarih böyle nesnel ve mutlak bir anlamı olan bir süreç olarak kavranamaz. Kierkegaard kendi varoluşçu felsefesinden hareketle tarih kavramını günah ve korku kavramları ile ilişki içerisinde ele almıştır. Ona göre tarih günah ve korkunun ortaya çıktığı bir süreçtir. Hegel’in tarih kavramıyla alay etmek için tarihe Hegelci bir tanım vermek gerekirse, tarih sürecine korkunun bilinçteki gelişme süreci olarak bakılabileceğinden söz eder Kierkegaard için tarihin birey açısından bir korku ve günah alanı olarak görülmesi hâlinde bir anlamı vardır. Başka bir deyişle birey kendi bilincini günahın ve korkunun belirlendiği bir vicdan yeri olarak gördüğünde tarih bireye Hegel ve Marx’ın gördüğü biçiminden oldukça farklı bir alan olarak bir sonsuz vahiy süreci olarak görünür. Böylece birey kendi varoluflunun geleceğini böyle bir sonsuza bağlayabilir. Bu sonsuzluk da ancak >sa’da tarihselleşen bir süreç olarak görülürse birey için anlamlıdır. Ama sonsuzluğun Tanrı’da gerçekleşeğide ancak bir inanç sorunudur, bir bilgi sorunu değildir. Sonuç olarak Kierkegaard 19. yüzyılın mutlakçı ve ilerlemeci tarih felsefelerini eleştirerek tarihin zorunluluğu anlayışlıgına karşı çıkmıştır.
Schopenhauer’un tarih felsefesine bakışı nedir?
Alman filozof Arthur Schopenhauer (1788-1860) hem tarih felsefesine hem de tarih bilimine karşı bir eleştiri ortaya koymuştur. Bunun nedeni onun felsefe anlayışıdır. Schopenhauer’e göre felsefe her zaman aynı kalan, değişmeyen ve tü-mel olanın bilgisidir. Felsefe theoria etkinliğidir. Oysa tarih alanı değişenler alanıdır, tarihte değişmeden aynı kalan bir şey yoktur, bu anlamda tarihin felsefesi olanaksızdır. Schopenhauer’e göre tarihin rastlantılılıgından bir teorik etkinlik olan felsefenin çıkarabileceği hiçbir tümel ilke olamaz. Burada Schopenhauer’in Hegel’in mutlakçı tarih felsefesini eleştirdiği anlaşılabilir. Çünkü Hegel tarihin tümel ilkeler altında kavranabileceğini ve bu tümel ilkelerinde tarihten çıkarılabileceğini düşünmüştür. Schopenhauer’in karşı çıktığı anlayışıyla bu tarih anlayışıdır. Ona göre sadece felsefe değil, bilim de tarihten bir tümel yasa çıkaramaz. Böylece tarihin felsefesi ya da bilimi olanaksızdır. Tarih rastlantılardan oluşan ve gelip geçici olan ilişkilerden meydana gelmiştir. Çünkü tarihin tikeli bilmesi, hiçbir yerde evrensel aracılığıyla gerçekleşmez . Bunun yerine tikeli doğrudan kavrayarak deneyim teme- linden hareket etmek gereklidir. Oysa bilimler tikel olanı aşarak tümel olana yükseldikleri için, kapsayıcı kavramlara ulaştıkları için ve o ölçüde bilim olurlar. Başka bir deyişle bilimler kapsayıcı kavramlar aracılığıyla şeylerin olanaklılıklarını gördükleri için gerçekleşecek şeyler hakkında öngörüye sahip olurlar. Bilimler kendi kavramları aracılığıyla hep türlerden söz ederler oysa tarih bireylerden, tekil olandan söz eder. Bu yüzden de tarih bir çelişkiye işaret eden tekil şeylerin bilgisi olacaktır. Bilimler hep daima olan şeyden söz ederken tarih yalnızca bir kez olan ve bir daha olmayacak olan şeyden söz eder. Üstelik tarih mutlak bir biçimde tikel olanla ilgili olduğundan her şeyi eksik ve kısmen bilir. Tarihte tümel bir kavram varsayılsa bile yine de o nesnel olamaz, öznel olabilir ancak. Schopenhauer’e göre tarihte en tümel olan, uzun dönem sürmüş ya da çok önemli olan bir olay bile kendi başına alındığında bireysel olan tikel bir şeydir.
Nietzsche ve Burckhardt’ın tarih felsefesine bakışı nedir?
C Tarih felsefesi ve tarih bilimine bir başka eleştiri de Alman filozof Friedrich Nietzsche’den (184S4O-1R9U00) gelir. Nietzsche 19. yü zyılın genel e¤ilimi olan tarihsel anlam düşüncesinin hasta bir düşüncenin ürünü olduğunu ve bunun bir çöküş işareti olduğunu dile getirmiştir. Nietzsche kendi çağının bir tarihçilik hastalığına yakalandığını söyler ve ona göre bu tarihe düşkünlüğün yaşama ve kültür açısından sakıncaları vardır. Nietzsche’ye göre her şeyi tarihselleştirmek yaşamayı zehirlemekte ve kültürel yozlaşmaya yol açmaktadır. Nietzsche Tarihin, yaşamayı zedeleyecek ve onu soysuzlaştıracak oranda önemsenmesini kendi çağının hastalık belirtilerinden olarak görür (Nietzsche 2012: 405). İnsan yaşamındaki her şeyi tarihselleştiren bu anlayış insani ve toplumsal olan her şeyi tarihe tutsak etmiştir (Özlem 2012: 173). İnsani olan her şeyi tarihselleştirmek de insanın eylem gücü olan güç istencini baltalamaktır. Çünkü insana tarihin ürünü olduğu öğretilmiş; bu da insanın kendisini edilgin görmesine, tarihin yaptığı bir şey olarak görmesine neden olmuştur. Bu anlayışı, Nietzsche’ye göre, insanın kendisini tarihsel olan değer ve inançların, gelenek ve ülkülerin mirasçısı olarak görmesine yol açmıştır. Bunun sonucu ise insanın bu tarihsel olduğunu düşündüğü gelenek ve değerleri sorgulamaması olmuştur. Bu tür değerlere ve tarihe böylesine bir bağlılık insanın yaratıcılığının önündeki en büyük engeldir. Nietzsche’nin tarih anlayışı onun insan anlayışına dayanır. Ona göre insan tarihsel bir yaşam sürdüren bir varlık olarak, tarihsel yaşam sürdürmeyen bir varlık olan hayvandan ayrılır. Nietzsche’ye göre yaşam ve bugün, yani şimdi tarihe göre, yani geleneğe ve gelenekten gelen ölçütlere göre değerlendirilemez. Başka bir deyişle şimdinin, bugünün yaşamı tarihe bağlı kılınamaz, tersine tarih flim- dinin ve bugünün yaşamının ölçütlerine göre değerlendirilmelidir. Başka bir deyişle bugün olup bitmekte olanlardan tarihi yeniden yapmak gereklidir. Nietzsche’ye göre yaşamı tarihin içinden çıkarmayıp tarihi yaşamın içinden çıkarmak gerekir. Nietzsche’nin tarih kaşlısındaki tavrı pratik, pedagojik denebilecek bir tavırdır. Tarih eğitiminin nasıl olması gerektiği konusunda yaşamaya hizmet edebilecek üç tür yararlı tarihten söz eder: anıtsal tarih, antik tarih ve eleştirel tarih. Anıtsal tarih insanların büyük başarılarının örnekler verilerek anlatıldığı tarihtir ve insanlığa büyük yararlar sağlar. Antik tarihte ise insanlığın başından geçenler içinde yaşadığımız çağın dünya görüşü açısından anlatılır. Antik tarih, Hegel’de olduğu gibi Nietzsche için de tarihçinin kendi dünya görüşü ve düşünce modelinin diğer dünya görüşleri ve düşünce modellerinden yalnızca birisi olarak görülmediği, bu yüzden tüm olup bitenlerin tek bir acçıdan anlatıldığı tarihtir. Ama yine de bu haliyle tarihten bir şeyler öğrenmemiz olanaklıdır. Eğitim bakımından asıl yararlı olan tarih ise eleştirel tarihtir. Çünkü bu tarih insanı zorlayıcı, baskı altında tutucu geleneklerden ve tarihe tutsak olmaktan kurtarır. Bu tür tarihte, tarihe bugünün yaşamanın istek ve talepleri açısından bakılır. Tarih gücü istemenin belirlemesi altındaki yaratıcı insanın geleceğe yönelik amaçları ve hedefleri açısından eleştirel olarak ele alınır.
İnsani-toplumsal varoluştan hareketle 19. Yüzyılın tarihçi felsefelerini eleştiren düşünce akımı nedir?
Varoluşçuluk
Tarihi tümel olarak kavramanın olanaksız olduğunu savunan düşünür kimdir?
Kierkegaard
Kierkegaard’un Hegelci ve Marksist felsefelerin tarihsellik anlayışının eleştirisi nasıl ifade edilir?
Tarihselliği geleceğe uygulamışlardır
Kierkegaard’a göre tarihi tümel olarak kavramak neden olanaksızdır?
Çünkü her tek insan tarihsel gelişme çizgisinin belirli bir noktasında yaşamaktadır.
Tarihi “günah” ve “korku” kavramlarının ortaya çıktığı bir varoluş alanı olarak gören felsefeci kimdir?
Kierkegaard
“İsteme ve Tasarım Olarak Dünya” adlı eser kime aittir?
Schopenhauer
Schopenhauer’e göre tarih neden bilim olamaz?
Schopenhauer’e göre bilimler tümel kavramlar aracılığıyla tümel olan türlerin bilgisine sahiptirler oysa tarih bireysel olan, tekil olanın bilgisine sahip olduğundan bilim olamaz.
Kierkegaard’un tarihin bütünüyle tümel olarak kavranamayacağına ilişkin görüşünün nedeni nedir?
Tarih belirli bir noktadan tümel olarak kavranamaz
Kierkegaard, Geçmişin değiştirilemezliği kavramını nasıl açıklar?
Kierkegaard’a göre olmuş olan olmuştur, olmamış hâle getirilemez ve değiştirilemez. Ama bu tarihin zorunluluğunu göstermez.
Schopenhauer’e göre tarihte nesnellikten sözedilemeyişinin nedeni nedir?
Tarihte rastlantının olması
Schopenhauer’e göre tarihi olanaklı kılan ve insan varoluşunun bir parçası olan öğe nedir?
Yazı
Schopenhauer’e göre gerçek tarih felsefesi antik zamanların tüm olaylarında olduğu gibi modern zamanlarınkilerde; Batı’nın tüm olaylarında olduğu gibi Doğu’nunkilerde özdeş olanı kavramalıdır. Özel koşullar, kılık kıyafet ve geleneklerdeki tüm farklılıklara rağmen her yerde aynı insanlığı görmelidir. Buna göre gerçek tarih felsefesinin tarihte neyi araması gerekir?
Bütün çağlarda değişmeyen özü
Nietzsche’ye göre, çağının her şeyi tarihselleştirmesi ve insanı tarihe tutsak etmesi, insanlığın bir çürüme ve yozlaşma içine girmesinin nedeni nedir?
İnsanın kendisini tarihin ürünü olarak görmesi
Nietzsche’nin tarihe yönelik bilgikuramsal eleştirisi nasıl dile getirilir?
Tarihte nesnellikten söz edilemez
Burckhardt’a göre tarihte genel durumlar yoktur, ama benzerliklerden hareketle bazı tipsel durumlar belirlenebilir. Bunun nedeni ne olabilir?
Tarihin özünün değişme olması
Nietzsche’ye göre insanların büyük başarılarının örnekler verilerek anlatıldığı tarih çeşidi nedir?
Anıtsal tarih
Nietzsche’ye göre, insanlığın başından geçenler içinde yaşadığımız çağın dünya görüşü açısından anlatan tarih hangisidir?
Antik tarih
Nietzsche’ye göre tarihteki öz nedir?
Güç
Burckhardt’a göre tarihin özü nedir?
Burckhardt tarihin özünü değişmede görmüştür.
Nietzsche’ye göre tarihte bir anlam arama çabasının çıkış noktası nedir?
Hristiyanlık
Kierkegaard’ın tarih felsefesine bakışı nedir?
Danimarkalı varoluşçu filozof Soren Kierkegaard (1813-1855) tarih kavramına varoluş kavramından hareketle yaklaşmıştır. Kierkegaard, felsefe tarihinin soyut mantıksal kurgularla geliştiğini ve bu nedenle bireyi, bireyin gerçek yaklaşımını ve gerçek varoluşunu gözden kaçırdığını düşünür. Oysa asıl önemli olan somut insan va- roluşludur. Kierkegaard’un en çok eleştirdiği filozofların başında Hegel gelir. Çünkü Hegel akılcı ve mutlakçı bir sistem filozofudur. Oysa tarih böyle katı bir akılcı ve mutlakçı çizgide ele alınamaz. Kierkegaard’a göre Hegel’in yaptığı gibi dünya tarihi üzerine kurulan bütün kavramsal sistemler saçma spekülasyonlardan ibarettir. Çünkü eğer gerçekten de ilerleyen bir dünya tarihi sürecinin varolduğu savı doğruysa, gerçekten basamaklı olarak gelişen bir tarihsel süreç varsa bizler bu tarihin belirli bir basamağında ya da belirli bir zaman noktasında bulunuduğumuz için bu tarihsel sürece ilişkin hakikatin tümelliği üzerine hiçbir şey söyleyemeyiz. Bu durum da bizi skeptik (kuflkucu) bir güvensizlik durumunda tutar (Özlem 2012: 170). Tarihe ilişkin böyle bir tümel kavrayışı olanaksız görünmektedir. Kierkegaard’a göre Hegel ve Marx’ın tarih felsefeleri tarihsellik kavramını yanlış olarak geleceğe de taşmaktadırlar. Çünkü tarihsel olma, her şeyden önce olup bitmiş olmadır; Tarihsellik olup bitmiş olmanın yüklemidir (Özlem 2012: 170). Bu kavramı en fazla bugünü de içine alacak şekilde, yani şu anda olup bit- mekte olanı da kapsayacak şekilde genişletebilsek de geleceği de kapsayacak şekilde genişletemeyiz. Çünkü gelecek tarihsel değildir, henüz olmamalıdır. Tarihsel olma, olup bitmiş olma ile ilgili olduğundan, gelecek ise henüz olmamış olduğundan, dünya tarihinin bütününe yönelik spekülasyonlar tarihe ilişkin savlarını gelecek için de ileri sürmekte ve bu durum da tarihsellik kavramıyla ve tarihsel olma ile bağdaşmamaktadır. Bu henüz tarihselleşmemiş olan geleceği tarihsellefltirmek tir ki bu da Kierkegaard’a göre bir çelişkidir. Buradaki çelişki tarihsel olmayanın tarihsel olduğunu söylemektir. Kierkegaard’a göre tarihin ne olduğuna ancak öznel bir yanıt verilebilir; bu yüzden de tarihin mutlak bir anlamından söz edilemez. Kierkegaard’un eleştirisi Alman idealizmi’nin tarih anlayışlığına yönelik olduğu kadar Marksizm ve Pozitivizmin tarih anlayışlığına da yöneliktir. Ona göre bu üç tarih kuramı da tarihin bütünü hakkında konuşmakla tarihe mutlak ve nesnel bir anlam yüklemek istemişlerdir. Oysa Kierkegaard’a göre tarih böyle nesnel ve mutlak bir anlamı olan bir süreç olarak kavranamaz. Kierkegaard kendi varoluşçu felsefesinden hareketle tarih kavramını günah ve korku kavramları ile ilişki içerisinde ele almıştır. Ona göre tarih günah ve korkunun ortaya çıktığı bir süreçtir. Hegel’in tarih kavramıyla alay etmek için tarihe Hegelci bir tanım vermek gerekirse, tarih sürecine korkunun bilinçteki gelişme süreci olarak bakılabileceğinden söz eder Kierkegaard için tarihin birey açısından bir korku ve günah alanı olarak görülmesi hâlinde bir anlamı vardır. Başka bir deyişle birey kendi bilincini günahın ve korkunun belirlendiği bir vicdan yeri olarak gördüğünde tarih bireye Hegel ve Marx’ın gördüğü biçiminden oldukça farklı bir alan olarak bir sonsuz vahiy süreci olarak görünür. Böylece birey kendi varoluflunun geleceğini böyle bir sonsuza bağlayabilir. Bu sonsuzluk da ancak >sa’da tarihselleşen bir süreç olarak görülürse birey için anlamlıdır. Ama sonsuzluğun Tanrı’da gerçekleşeğide ancak bir inanç sorunudur, bir bilgi sorunu değildir. Sonuç olarak Kierkegaard 19. yüzyılın mutlakçı ve ilerlemeci tarih felsefelerini eleştirerek tarihin zorunluluğu anlayışlıgına karşı çıkmıştır.
Schopenhauer’un tarih felsefesine bakışı nedir?
Alman filozof Arthur Schopenhauer (1788-1860) hem tarih felsefesine hem de tarih bilimine karşı bir eleştiri ortaya koymuştur. Bunun nedeni onun felsefe anlayışıdır. Schopenhauer’e göre felsefe her zaman aynı kalan, değişmeyen ve tü-mel olanın bilgisidir. Felsefe theoria etkinliğidir. Oysa tarih alanı değişenler alanıdır, tarihte değişmeden aynı kalan bir şey yoktur, bu anlamda tarihin felsefesi olanaksızdır. Schopenhauer’e göre tarihin rastlantılılıgından bir teorik etkinlik olan felsefenin çıkarabileceği hiçbir tümel ilke olamaz. Burada Schopenhauer’in Hegel’in mutlakçı tarih felsefesini eleştirdiği anlaşılabilir. Çünkü Hegel tarihin tümel ilkeler altında kavranabileceğini ve bu tümel ilkelerinde tarihten çıkarılabileceğini düşünmüştür. Schopenhauer’in karşı çıktığı anlayışıyla bu tarih anlayışıdır. Ona göre sadece felsefe değil, bilim de tarihten bir tümel yasa çıkaramaz. Böylece tarihin felsefesi ya da bilimi olanaksızdır. Tarih rastlantılardan oluşan ve gelip geçici olan ilişkilerden meydana gelmiştir. Çünkü tarihin tikeli bilmesi, hiçbir yerde evrensel aracılığıyla gerçekleşmez . Bunun yerine tikeli doğrudan kavrayarak deneyim teme- linden hareket etmek gereklidir. Oysa bilimler tikel olanı aşarak tümel olana yükseldikleri için, kapsayıcı kavramlara ulaştıkları için ve o ölçüde bilim olurlar. Başka bir deyişle bilimler kapsayıcı kavramlar aracılığıyla şeylerin olanaklılıklarını gördükleri için gerçekleşecek şeyler hakkında öngörüye sahip olurlar. Bilimler kendi kavramları aracılığıyla hep türlerden söz ederler oysa tarih bireylerden, tekil olandan söz eder. Bu yüzden de tarih bir çelişkiye işaret eden tekil şeylerin bilgisi olacaktır. Bilimler hep daima olan şeyden söz ederken tarih yalnızca bir kez olan ve bir daha olmayacak olan şeyden söz eder. Üstelik tarih mutlak bir biçimde tikel olanla ilgili olduğundan her şeyi eksik ve kısmen bilir. Tarihte tümel bir kavram varsayılsa bile yine de o nesnel olamaz, öznel olabilir ancak. Schopenhauer’e göre tarihte en tümel olan, uzun dönem sürmüş ya da çok önemli olan bir olay bile kendi başına alındığında bireysel olan tikel bir şeydir.
Nietzsche ve Burckhardt’ın tarih felsefesine bakışı nedir?
C Tarih felsefesi ve tarih bilimine bir başka eleştiri de Alman filozof Friedrich Nietzsche’den (184S4O-1R9U00) gelir. Nietzsche 19. yü zyılın genel e¤ilimi olan tarihsel anlam düşüncesinin hasta bir düşüncenin ürünü olduğunu ve bunun bir çöküş işareti olduğunu dile getirmiştir. Nietzsche kendi çağının bir tarihçilik hastalığına yakalandığını söyler ve ona göre bu tarihe düşkünlüğün yaşama ve kültür açısından sakıncaları vardır. Nietzsche’ye göre her şeyi tarihselleştirmek yaşamayı zehirlemekte ve kültürel yozlaşmaya yol açmaktadır. Nietzsche Tarihin, yaşamayı zedeleyecek ve onu soysuzlaştıracak oranda önemsenmesini kendi çağının hastalık belirtilerinden olarak görür (Nietzsche 2012: 405). İnsan yaşamındaki her şeyi tarihselleştiren bu anlayış insani ve toplumsal olan her şeyi tarihe tutsak etmiştir (Özlem 2012: 173). İnsani olan her şeyi tarihselleştirmek de insanın eylem gücü olan güç istencini baltalamaktır. Çünkü insana tarihin ürünü olduğu öğretilmiş; bu da insanın kendisini edilgin görmesine, tarihin yaptığı bir şey olarak görmesine neden olmuştur. Bu anlayışı, Nietzsche’ye göre, insanın kendisini tarihsel olan değer ve inançların, gelenek ve ülkülerin mirasçısı olarak görmesine yol açmıştır. Bunun sonucu ise insanın bu tarihsel olduğunu düşündüğü gelenek ve değerleri sorgulamaması olmuştur. Bu tür değerlere ve tarihe böylesine bir bağlılık insanın yaratıcılığının önündeki en büyük engeldir. Nietzsche’nin tarih anlayışı onun insan anlayışına dayanır. Ona göre insan tarihsel bir yaşam sürdüren bir varlık olarak, tarihsel yaşam sürdürmeyen bir varlık olan hayvandan ayrılır. Nietzsche’ye göre yaşam ve bugün, yani şimdi tarihe göre, yani geleneğe ve gelenekten gelen ölçütlere göre değerlendirilemez. Başka bir deyişle şimdinin, bugünün yaşamı tarihe bağlı kılınamaz, tersine tarih flim- dinin ve bugünün yaşamının ölçütlerine göre değerlendirilmelidir. Başka bir deyişle bugün olup bitmekte olanlardan tarihi yeniden yapmak gereklidir. Nietzsche’ye göre yaşamı tarihin içinden çıkarmayıp tarihi yaşamın içinden çıkarmak gerekir. Nietzsche’nin tarih kaşlısındaki tavrı pratik, pedagojik denebilecek bir tavırdır. Tarih eğitiminin nasıl olması gerektiği konusunda yaşamaya hizmet edebilecek üç tür yararlı tarihten söz eder: anıtsal tarih, antik tarih ve eleştirel tarih. Anıtsal tarih insanların büyük başarılarının örnekler verilerek anlatıldığı tarihtir ve insanlığa büyük yararlar sağlar. Antik tarihte ise insanlığın başından geçenler içinde yaşadığımız çağın dünya görüşü açısından anlatılır. Antik tarih, Hegel’de olduğu gibi Nietzsche için de tarihçinin kendi dünya görüşü ve düşünce modelinin diğer dünya görüşleri ve düşünce modellerinden yalnızca birisi olarak görülmediği, bu yüzden tüm olup bitenlerin tek bir acçıdan anlatıldığı tarihtir. Ama yine de bu haliyle tarihten bir şeyler öğrenmemiz olanaklıdır. Eğitim bakımından asıl yararlı olan tarih ise eleştirel tarihtir. Çünkü bu tarih insanı zorlayıcı, baskı altında tutucu geleneklerden ve tarihe tutsak olmaktan kurtarır. Bu tür tarihte, tarihe bugünün yaşamanın istek ve talepleri açısından bakılır. Tarih gücü istemenin belirlemesi altındaki yaratıcı insanın geleceğe yönelik amaçları ve hedefleri açısından eleştirel olarak ele alınır.
İnsani-toplumsal varoluştan hareketle 19. Yüzyılın tarihçi felsefelerini eleştiren düşünce akımı nedir?
Varoluşçuluk
Tarihi tümel olarak kavramanın olanaksız olduğunu savunan düşünür kimdir?
Kierkegaard
Kierkegaard’un Hegelci ve Marksist felsefelerin tarihsellik anlayışının eleştirisi nasıl ifade edilir?
Tarihselliği geleceğe uygulamışlardır
Kierkegaard’a göre tarihi tümel olarak kavramak neden olanaksızdır?
Çünkü her tek insan tarihsel gelişme çizgisinin belirli bir noktasında yaşamaktadır.
Tarihi “günah” ve “korku” kavramlarının ortaya çıktığı bir varoluş alanı olarak gören felsefeci kimdir?
Kierkegaard
“İsteme ve Tasarım Olarak Dünya” adlı eser kime aittir?
Schopenhauer
Schopenhauer’e göre tarih neden bilim olamaz?
Schopenhauer’e göre bilimler tümel kavramlar aracılığıyla tümel olan türlerin bilgisine sahiptirler oysa tarih bireysel olan, tekil olanın bilgisine sahip olduğundan bilim olamaz.
Kierkegaard’un tarihin bütünüyle tümel olarak kavranamayacağına ilişkin görüşünün nedeni nedir?
Tarih belirli bir noktadan tümel olarak kavranamaz
Kierkegaard, Geçmişin değiştirilemezliği kavramını nasıl açıklar?
Kierkegaard’a göre olmuş olan olmuştur, olmamış hâle getirilemez ve değiştirilemez. Ama bu tarihin zorunluluğunu göstermez.
Schopenhauer’e göre tarihte nesnellikten sözedilemeyişinin nedeni nedir?
Tarihte rastlantının olması
Schopenhauer’e göre tarihi olanaklı kılan ve insan varoluşunun bir parçası olan öğe nedir?
Yazı
Schopenhauer’e göre gerçek tarih felsefesi antik zamanların tüm olaylarında olduğu gibi modern zamanlarınkilerde; Batı’nın tüm olaylarında olduğu gibi Doğu’nunkilerde özdeş olanı kavramalıdır. Özel koşullar, kılık kıyafet ve geleneklerdeki tüm farklılıklara rağmen her yerde aynı insanlığı görmelidir. Buna göre gerçek tarih felsefesinin tarihte neyi araması gerekir?
Bütün çağlarda değişmeyen özü
Nietzsche’ye göre, çağının her şeyi tarihselleştirmesi ve insanı tarihe tutsak etmesi, insanlığın bir çürüme ve yozlaşma içine girmesinin nedeni nedir?
İnsanın kendisini tarihin ürünü olarak görmesi
Nietzsche’nin tarihe yönelik bilgikuramsal eleştirisi nasıl dile getirilir?
Tarihte nesnellikten söz edilemez
Burckhardt’a göre tarihte genel durumlar yoktur, ama benzerliklerden hareketle bazı tipsel durumlar belirlenebilir. Bunun nedeni ne olabilir?
Tarihin özünün değişme olması
Nietzsche’ye göre insanların büyük başarılarının örnekler verilerek anlatıldığı tarih çeşidi nedir?
Anıtsal tarih
Nietzsche’ye göre, insanlığın başından geçenler içinde yaşadığımız çağın dünya görüşü açısından anlatan tarih hangisidir?
Antik tarih
Nietzsche’ye göre tarihteki öz nedir?
Güç
Burckhardt’a göre tarihin özü nedir?
Burckhardt tarihin özünü değişmede görmüştür.
Nietzsche’ye göre tarihte bir anlam arama çabasının çıkış noktası nedir?
Hristiyanlık