Tarım Ekonomisi Dersi 2. Ünite Sorularla Öğrenelim
Açıköğretim ders notları öğrenciler tarafından ders çalışma esnasında hazırlanmakta olup diğer ders çalışacak öğrenciler için paylaşılmaktadır. Sizlerde hazırladığınız ders notlarını paylaşmak istiyorsanız bizlere iletebilirsiniz.
Açıköğretim derslerinden Tarım Ekonomisi Dersi 2. Ünite Sorularla Öğrenelim için hazırlanan ders çalışma dokümanına (ders özeti / sorularla öğrenelim) aşağıdan erişebilirsiniz. AÖF Ders Notları ile sınavlara çok daha etkili bir şekilde çalışabilirsiniz. Sınavlarınızda başarılar dileriz.
Türkiye Ekonomisinde Tarım Sektörünün Yeri Ve Önemi
Genel olarak tarımı nasıl tanımlayabiliriz?
Tarım, her ekonomide önemli olan ve dünyadaki ekonomik, ekolojik ve nüfus artışındaki gelişmeler göz önüne alındığında, en stratejik sektörlerin başında yerini alan bir sektördür.
Dünyadaki bütün ekonomilerin temel amacı nedir?
Etkin kaynak kullanımı çerçevesinde ekonomik, sosyal, çevresel ve uluslararası gelişmeler boyutunu bütün olarak ele alan örgütlü, rekabet gücü yüksek, sürdürülebilir bir tarım sektörünün oluşturulmasıdır.
Tarım sadece ekonomik bir sektör olarak mı değerlendirilmelidir?
Hayır, tarımsal faaliyet sonucu elde edilen ürünlerin değeri, sadece ekonomik açıdan değil, insanoğlunun biyolojik varlığını sürdürebilmesi için de yaşamsal değer taşımaktadır.
Tarımla ilgili mevzuat ve işletmelerin faaliyetlerini geliştirmelerinde itici güç nedir?
Tüketicilerin sağlıklı ve güvenilir tarımsal ürün talebinin artmasıdır.
Tarımda teknoloji kullanımının faydaları nelerdir?
Kullanılan teknoloji ile internet ve elektronik ticaretten yararlanma da rekabet gücü kazanmada gereklidir. Tarım ürünleri ticaretinde maliyetleri düşürmede, teknolojik gelişmeleri izlemek son yıllarda pazar üstünlüğüne ulaşmada önemlidir.
Tarım ülke ekonomisine hangi alanlarda katkı sağlar?
Tarımın ülke ekonomisinde üretim, beslenme, istihdam, milli gelir, dış ticaret ve ödemeler dengesi açıklarını kapatmada önemi tartışılamaz. Tarımsal hammaddelerin artan ölçülerde gıda sanayiinde kullanımı da ürünlere katma değer artışı yaratmaktadır.
Tarım gelişmiş ve gelişmekte olan ekonomilerde önemini nasıl korur?
Tarım, gelişmiş ve gelişmekte olan tüm ekonomilerde sektörler arasında önemini korumaktadır. Bir yandan nüfusun istihdam alanını oluşturan tarım, diğer yandan insanların besin ürünlerini üreten, gıda sanayine işleyeceği hammaddeyi sağlayan ve dış ticaretle ülkeye döviz girdisi sağlayan bir sektördür.
Türkiye’de tarımın tarihsel gelişimini nasıl özetleyebiliriz?
Tarım, Türkiye’de Cumhuriyet’ten günümüze, geleneksel üretimden teknolojik üretim yapısına geçerken, ekonominin önemli bir sektörü olarak gelişimini devam ettirmektedir. Tarım, Türkiye ekonomisinde önemini sürekli korumuş, önceleri nüfusun büyük bir bölümünü istihdam ederken, Cumhuriyet sonrasında çıkartılan mevzuat ve yapılan düzenlemelerle tarım ürünleri üretim ve ticareti gelişmiştir. Ülkemizde kendine yeterliliğin sağlanmasında, tarım ve özellikle de işlenmiş tarımsal üretimin büyük önemi vardır.
Türkiye tarihinde kalkınma ve tarım ilişkisi nasıl olmuştur?
Türkiye’nin kalkınmasında önemli etkileri olan tarım sektörünün gelişmesinde, başlangıçta kamusal yatırımların büyük payı olmuştur. Kamu yatırımlarıyla tarımsal üretimle ilgili Sümerbank, şeker Fabrikaları, içki Fabrikaları, Et ve Balık Kurumu, Süt Endüstrisi Kurumu, ÇAYKUR, Yem Sanayi gibi kurumların faaliyetleri gelişmiş, sonraları kalkınma planı ile birlikte tarım sektöründe özel sektör yatırımlarına alan oluşturulmuştur. Tarımsal ürünlerin pazarlanması ve finansmanı alanında yapılan düzenlemelerle oluşturulan ticaret borsaları, toptancı halleri, ihracatçı birlikleri, kooperatifler tarımın gelişim ve modern ülkelere uyum sürecini hızlandırmıştır.
1980’li yıllarda ülkemizde tarıma bakış nasıldı?
Ocak 1980 programı ile tarım politikalarında köklü değişiklikler yapılmış, tarımsal ürünlerin kamu etkinliğinden daha çok piyasa koşullarına tabi olmasını sağlayacak politikalar uygulanmaya başlanmıştır. Tarıma dayalı sanayi alanındaki birçok kurum ve kuruluş özelleştirilmiş, dış ticarette korumacılık azalmış, girdi sübvansiyonları kaldırılmış, ürün fiyat desteklerinin kapsamı daraltılmıştır.
2000’li yıllarda ülkemizin tarım politikaları nasıl değişti?
Uluslararası Para Fon’una (IMF) verilen Niyet Mektubu, Dünya Ticaret Örgütü, Uruguay Nihai Senedine bağlı olarak verilen taahhütler ve AB Katılım Ortaklığı Belgesine göre oluşturulan Ulusal Programda, tarım başlığında yapılması öngörülen değişiklikler, tarım reformunun zeminini oluşturmuştur. Günümüzde Avrupa Birliğine uyumu da gözetilerek hazırlanan Tarım Stratejisi Belgesi ve Tarım Kanunu ile sürdürülebilir tarımsal üretim, güvenli gıda üretimi, kırsal yaşam koşullarının iyileştirilmesi ve çiftçi gelirinin artırılmasını amaçlayan üretimle tarım sektörü varlığını devam ettirmektedir.
Türkiye nüfusu tarihsel olarak nasıl bir tarihsel değişim geçirmiştir?
Türkiye’nin nüfusu Cumhuriyetten bu yana 5,6 kat artmıştır. 1927 yılında 13,6 milyon olan toplam nüfus, 2010 yılında 73,7 milyona ulaşmıştır. Nüfusun gelişim sürecinde, kırsal alandan kentlere akış görülmektedir. 1927 yılında toplam nüfusun % 75,8’i kırsalda, % 24,2’si kentlerde iken, 2010 yılında bu oranlar sırasıyla % 23,7 ve % 76,3 olarak gerçekleşmiştir.
1990-2010 döneminde neden kırsal nüfustaki azalma süreci hızlanmıştır?
Türkiye’de bu dönemde iç ticaret hadlerinin tarım aleyhine giderek hızlı bir şekilde azalması, kırsal alanla kentsel alan ayrımında yaşanan zorluklar, ekonomik ve sosyal nedenlere bağlı olarak göçlerin artışı bu sürecin hızlanmasında temel nedenler olarak görülebilir. Son yıllarda kırsalda bazı köy ve bucakların belediye statüsüne kavuşturulmasından da kaynaklanan kent nüfusunun artışı da görülmektedir. Kırsal nüfustaki oransal düşüş, göç ve şehirleşmenin yanında tarımsal üretim faaliyetinde teknoloji kullanımıyla da yakından ilgilidir. Tarım sektöründe mekanizasyon düzeyi arttıkça, kırsal alanlardaki nüfusun kentlere akımı da artabilmektedir. Türkiye’de günümüzde tarımsal üretim alanlarının son kullanım düzeyine ulaşmaları da tarımsal nüfusun değişiminde etkilidir.
Tarımsal nüfusun toplam nüfus içerisindeki payı hızla azalmasına karşın, istihdamda tarımın payı bundan daha yavaş azalmaksın nasıl açıklayabiliriz?
Bu azalma mutlak olmaktan çok, oransal bir azalış olarak görülmektedir. Tarımsal üretimdeki verimlilik ve sanayileşmeye bağlı olarak, bu oran daha da azalacaktır. Yani, birim kişi başına düşen üretim artışı fazla olacaktır.
Gelişmekte olan ülkelerin temel sorunu, istihdam yaratılacak alanların sınırlılığı noktasında Türkiye için neler söylenebilir?
Gelişmekte olan ülkelerin temel sorunu, istihdam yaratılacak alanların sınırlılığıdır ve bunun doğal sonucu olarak işsizlik oranının yükselmesidir. Türkiye’de hane halkı işgücü araştırmasına sonuçlarına göre, 2009 yılında işgücüne katılım oranı % 47,9, işsizlik oranı da % 14 olarak belirlenmiştir. Tarım, bu oranın azaltılmasında önemli etkilere sahiptir. Türkiye, çeşitli sosyal ve ekonomik göstergeler açısından tarım ağırlıklı yönünü devam ettirmektedir ve ülkenin istihdam yapısı hala tarımsal ağırlıklıdır.
Tarım sektöründe istihdamın özellikleri ile ilgili neler söylenebilir?
Tarım sektöründe kayıt dışılığın olması, istihdam açısından somut verilerin ortaya çıkmasını engellemektedir. Tarım sektöründe işgücü kaynağı aile işgücüdür. İstihdamın 2010 yılında yaklaşık % 46,5’ini ücretsiz aile işgücü, % 44,2’sini ise kendi hesabına çalışan ve işveren durumunda olanlar oluşturmaktadır. İşletme büyüklüğü arttıkça aile işgücü yetmemekte, yabancı işgücü istihdamı zorunlu olmaktadır.
Ülkemizde tarım sektöründe çalışanların ücretlendirilmeleri nasıl olmaktadır?
Tarımda işgücü ücretleri diğer sektörlere göre daha düşük düzeydedir. Tarım işletmeleri (hane halkı) Ücret Yapısı araştırmasına göre, 2008 yılı sürekli tarım işçilerinin ortalama aylık ücretleri 806,33 TL, işgücü maliyeti ise 1833 TL’dir (ücret ödemesi + sosyal güvenlik ve diğer ödemeler toplamı). Bu verilere göre, Türkiye’de tarım işçilerinin ülke ortalama işgücü maliyetinin sadece % 44’ü kadar ücret aldığı görülmektedir. Tarımda mevsimlik işgücü ve bunun içinde kadın ve çocuk işgücünün kullanımı önemli bir olgudur.
Tarımda mevsimlik tarım işçilerinin çalışma ve ücretlendirilme usulleri nasıldır?
Tarım işletmelerinde mevsimlik işçiler, ürün biçimi, çapalama, hasat, ürün toplama ya da söküm faaliyetinde çalışmaktadırlar. 2009 yılında ortalama günlük ücret 27,19TL; aylık kadın işçi ücreti 650,32 TL ve erkek işçi ücreti 835,99 TL’dir. Mevsimlik kadın tarım işçilerinin ortalama günlük ücretleri 22,65 TL, erkek işçi ücretleri 32,21 TL olarak gerçekleşmiştir. Türkiye’de hasat döneminde ürün çeşit ve miktarına bağlı olarak sayıları 1-2 milyonu bulan ve sosyal güvenceden yoksun olan mevsimlik tarım işçileri, Ege, Çukurova ve Karadeniz Bölgelerinde yoğun olarak çalışmaktadırlar. Bu işçilerin çalışma dönemleri, tarımsal üretimin çeşit ve yoğunluğuna bağlıdır ve bahar-yaz dönemlerinde gündelikçi olarak geçimlerini sağlamaktadırlar.
Tarımda çalışan mevsimsel işçilerin arasında çalışan çocuk işçilerin durumlar nedir?
Tarımda mevsimlik işgücü içerisinde çocuk istihdamı da bulunmaktadır. 2006 yılında yapılan çocuk işgücü araştırması, 6-17 yaş aralığında yaklaşık 16 milyon çocuğun % 40,9’unun tarımsal faaliyette çalıştığını ortaya koymuştur. Bu çocukların eğitimi, günümüze değin üzerinde fazla çalışılmamış bir sorun olarak görülmektedir.
Türkiye’de tarımsal üretim nasıl gerçekleşmektedir?
Türkiye’de tarımsal üretim genel olarak küçük arazilerde, bölünmüş parsellerde, aile işletmeciliği tarzında, çoğunlukla mülk topraklar üzerinde yapılmaktadır. Ortalama arazi genişliği tarım işletmelerinde 61 dekar olup oldukça küçüktür. Tarımsal üretim değeri içinde bitkisel üretim % 70, hayvansal üretim ise % 30 düzeyde paya sahiptir. Türkiye’de bünyesinde bitkisel ve hayvansal üretime yer veren işletmeler çoğunluktadır. Sadece hayvancılık faaliyetinde bulunan işletmelerin oranı % 2,8 düzeyindedir. Tarımsal üretimde en çok faydalanılan tarım alanları, tarla ve bahçe arazileridir ve nüfus artışı ile birlikte mera, orman ve tarım yapmaya elverişli olmayan alanlar tarım alanlarına dönüşmektedir. Tarla ve bahçe arazisinde yetiştirilen bitkilerden, diğer bütün arazilerde yetiştirilenlere oranla daha fazla üretim değeri elde edilebilmektedir. Özellikle tarla arazileri tarım işletmelerinin ağırlık noktasını oluştururlar ve tarım işletmelerinin temel gelir kaynaklarını oluştururlar.
Türkiye’de tarla arazileri son kullanım sınırına ulaşılmış olması sorunu nasıl çözülebilir?
Artık tarım arazilerini artırarak üretimi yükseltmek mümkün değildir. Çözüm, birim alandan daha fazla üretim sağlamaktır, yani verimliliği yükseltmektir.
Ülkemize 1950-1960’lı yıllarda yapılan Marshall yardımının tarıma nasıl etkileri olmuştur?
Marshall yardımının da etkisi ile işlenen tarla arazileri artmış, o dönemde işlenen alan günümüzle yaklaşık aynı düzeyde kalmıştır. Bu yıllarda tarımdaki traktör sayısı artarken buna bağlı işlenen alanların genişlemesi, tarımsal kredilerin artırılması, iklim koşullarının olumlu durumu ile tarımsal üretim artmıştır. Tarımda teknoloji artışı ve kullanımı ile çayır ve mera alanları tarla arazisine dönüştürülmüştür. Gelişen süreçte bahçe alanları da toplam alan içinde oransal olarak artarak % 1,47’den % 5,65’e yükselmiştir. Sebze alanları yaklaşık olarak 6,5 kat, bağ alanları 5 ve zeytin alanları 2 kat artmıştır. Alınan önlemlerle 12,8 milyon ha düzeyinde olan orman alanları 1,6 kat artırılarak 20 milyona yükseltilmişse de, bu değer gelişmiş ülkelerden daha düşük kalmıştır.
Türkiye’de üretilen kültür bitkileri için özetle neler söylenebilir?
Türkiye’de kültür bitkileri içinde tahıllar, baklagiller ve endüstri bitkileri önemlidir. İklim değişiklikleri, ürün fiyatları ve desteklemeler üretimde dalgalanmalara neden olmaktadır. 1980-2009 döneminde buğday ve çavdar ekilişi alanında düşüş, arpa ve mısırda artış olmuştur. Baklagillerden mercimek ve nohutta 1980 sonrası artışlar, 1990 sonrasında düşüşe geçmiştir. Yaşanan kuraklığın etkisiyle, 2009 yılında üretimde düşüşler görülmüştür.
2010 yılından sonra ülkemizdeki tahıl üretimi ne durumdadır?
2010 yılı tahıl ve baklagil üretim miktarları 32,7 milyon tondur. Bir önceki yıla göre, buğday üretimi % 4,6 oranında azalarak 19,6 milyon tona düşmüştür. Bu arada arpa üretimi % 0,8 oranında azalarak 7,2 milyon ton, dane mısır üretimi % 1,4 oranında artarak 4,3 milyon ton düzeyinde gerçekleşmiştir. Baklagillerin önemli ürünlerinden kuru fasulye % 17,4 oranında artarak 212 758 tona, kırmızı mercimek ise % 53,4 oranında artarak 422 bin tona ulaşmıştır.
2010 yılına kadar endüstri bitkilerinden pamuk, tütün, şekerpancarı, ayçiçeği ve patates ile tütün üretiminde durum nasıldır?
Pamuk, tütün, şekerpancarı, ayçiçeği ve patateste ekiliş ve üretimde dalgalanmalara rağmen verimlilik artmıştır. Tütün de ise verimlilik düzeyi azalmaktadır. 1980-2009 döneminde verimlilik pamukta hektara 744 kg’dan 4107 kg’a, şekerpancarında 25.119 kg’dan 53.314 kg’a, patateste 16.393 kg’dan 30.748 kg’a ulaşmıştır. 2009-2010 yılları arasında, kütlü pamuk üretimi % 24,6 oranında artarak yaklaşık 2,1 milyon ton, şekerpancarı üretimi % 3,9 oranında artarak yaklaşık 17,9 milyon ton olarak gerçekleşirken, tütün üretimi % 32,1 oranında azalarak 55 bin ton olarak gerçekleşmiştir.
Türkiye’de entansif tarımın gelişmesi neye sebep olmuştur?
Türkiye’de entansif tarımın gelişmesiyle meyve ve sebze yetiştiriciliği artış göstermiştir. Bu alanda Türkiye’nin dünyada ilk sıralarda yer aldığı pek çok ürün bulunmaktadır. 1980-2009 döneminde meyve ağaç sayısı ve üretimi önemli olan fındık, elma, portakal, antep fıstığı ve incir verilerine göre portakal ve antep fıstığında üretim miktarlarında ciddi artışlar gerçekleşmiştir.
2010 yılı itibariyle ülkemizde meyve üreticiliği ne durumdadır?
Genel olarak, 2010 yılında meyve ürünlerinin üretim miktarında 2009 yılına göre önemli bir değişiklik görülmemiş ve % 0,1 oranında azalarak yaklaşık 16,6 milyon ton olarak gerçekleşmiştir. Meyveler içinde önemli ürünlerin üretim miktarlarına bakıldığında, 2009/2010 döneminde elmada % 6,6, kayısıda % 31,9, erikte % 2, şeftalide %1,4 oranında azalma ortaya çıkmış, zeytinde ise % 9,6 oranında artış gerçekleşmiştir. Turunçgil meyvelerden portakalda % 1,2, mandalinada % 1,5 oranında artış olmuştur. Sert kabuklu meyvelerden fındık % 20, antep fıstığı % 56,5 oranında artmıştır. İncir üretiminde % 4,3, muz üretiminde % 2,8 oranında artış olurken, üzüm üretiminde önemli bir değişiklik olmamıştır.
2010 yılı itibariyle ülkemizde sebze üreticiliği ne durumdadır?
2010 yılında sebze üretim miktarı bir önceki yıla göre % 2,9 oranında azalarak yaklaşık 26 milyon ton olarak gerçekleşmiştir. Sebze ürünleri alt gruplarında üretim miktarları incelendiğinde, yumru ve kök sebzelerde % 1,0, meyvesi için yetiştirilen sebzelerde % 3,3 ve başka yerde sınıflandırılmamış diğer sebzelerde % 2,1 oranında azalış olmuştur. Sebzeler grubunun önemli ürünlerinden domateste üretim % 6,5 oranında azalarak, 10 milyon tona düşmüştür. Ayrıca havuç üretimi % 10,2, taze fasulye üretimi % 2,6 oranında azalmış, patlıcan üretimi % 3,8, kuru soğan üretimi % 2,7, sakız kabak üretimi % 2,3 oranında artmıştır.
Son yıllarda bitkisel üretimde artışın sebebi nedir?
Bitkisel üretimde kullanılan girdilerin artışı ile gelişmeler göze çarpmaktadır. Son zamanlarda modern sulama sistemleriyle bu alanda teknolojik gelişmelerden yararlanılarak üretim artmıştır. Salma sulamanın hâkim olduğu ülkemizde son yıllarda modern sulama sistemlerine verilen desteklerle üretim ve verimlilikte artışlar gözlenmektedir. 2011 yılı tarımsal destekler kapsamında, tarımsal sulama konusunda % 100 faiz indirimli kredi uygulamasının modern sulamayı olumlu etkilemesi beklenmektedir.
Türkiye’deki tarımın halkını beslemedeki yeterlilik durumu ne seviyededir?
Türkiye, birçok meyve ve sebze türünün yanında, halkı beslenmesini sağlayan önemli tarla ürünlerini de yetiştirmektedir. Ülkemiz mevcut potansiyel açısından gelişmiş bir düzeydedir ve verimlilik artışı sağlanabildiği ölçüde gelişmiş ülkelerle yarışabilir bir duruma gelecektir.
Ülkelerin tarımsal üretimde kendi kendine yeterlilik kavramının önemi nedir?
Ülkelerin kendi sınırları içerisinde yetiştirilen ve nüfusunu besleme başarısını gösteren yeterlilik kavramı, özellikle gıda krizi sürecinde üzerinde daha fazla durulan ve önemsenen bir konu olmuştur. Yani günümüzde tarımsal üretimde yeterlilik derecesi ülkeler açısından önemli hale gelmiştir.
Türkiye’de 1990-2009 yılları arasında hayvansal üretimin durumunu nasıl değerlendirebiliriz?
Türkiye’de 1990-2009 döneminde hayvan varlığında özellikle küçükbaşta sürekli düşüşler dikkat çekicidir. 2009 yılında sığır varlığı yaklaşık 10,7 milyon, manda 87 bin, koyun 21,7 milyon ve keçi 5 milyon başa düşmüştür. Geçen süre içinde sığır popülasyonu içinde yerli ırktan meleze doğru bir geçiş sağlanmıştır. Günümüzde sığır varlığının yaklaşık % 35’i kültür ırkı, % 41’i melez ırkı ve % 24’ü yerli ırktan oluşmaktadır. Irk yapısında yaşanan bu gelişmeler verim düzeylerini artırmıştır.
Ülkemizde 1991-2009 döneminde süt üretimi nasıldır?
Süt üretimi dalgalanmalarla birlikte, yaklaşık 10 milyon tondan 12,5 milyon tona yükselmiştir. İncelenen dönemde yerli koyun, kıl ve tiftik keçisi sütünde azalma olmuştur. 2009 yılı süt üretiminin % 92’si inek sütü, % 6’sı yerli koyun sütü, % 2’si kıl keçisi sütü ve % 0,2’si merinos koyunu ve tiftik keçisi sütünden meydana gelmiştir. Süt verimi 1.408 litreden 2.802 litreye, yerli koyunda 49 kg’dan 80 kg’a, merinos koyunda 34 kg’dan 48 kg’a, kıl keçisinde 61 kg’dan 107 kg’a, tiftik keçisinde 21 kg’dan 37 kg’a yükselmiştir.
2007-2010 yılları arasında Türkiye’de et üretimi ne durumdadır?
Türkiye’de et üretimi 2007-2009 döneminde, 575 bin tondan 412 bin tona düşmüştür. Et üretiminin % 79’unu sığır ve manda eti oluşturmuştur. Et üretiminde 2010 sonrasındaki daralmalar et fiyatlarını artırarak et ithalatının başlamasına neden olmuştur.
2009 yılı itibariyle deri ve yapağı üretimi ne durumdadır?
2009 yılında üretilen deri sayısı bir önceki yıla göre toplamda % 24,7 azalarak 6.598.183 adet olarak gerçekleşmiştir. Yapağı üretim miktarı % 8,8’lik oranda bir azalış göstererek 40 270 ton olmuştur. Kıl üretim miktarı 2009 yılında bir önceki yıla göre % 10,5 azalarak 2.002 ton olmuştur. Tiftik üretimi, 2009 yılında % 10,3’lük azalış göstererek 174 ton olarak gerçekleşmiştir.
2009 yılı itibariyle kümes hayvanları üretim durumu nedir?
Kümes hayvanları varlığında dalgalanmalar görülmekte olup, toplam 251 milyon adetten 239 milyona düşmüştür Kümes hayvanı varlığının % 98’ini broiler ve yumurta tavuğu oluşturmuştur.
2002-2009 yılları arasında yumurta ve kanatlı et üretimi nasıldı?
2002-2009 döneminde yumurta üretimi 11 milyardan 14 milyar adete, kanatlı eti üretimi 726 bin tondan 1.324 tona yükselmiştir (Çizelge 2.11). Bu dönemde kişi başına tüketim, yumurtada 168 adetten 174 adete, kanatlı etinde 10 kg’dan 17 kg’a yükselmiştir.
2002-2009 yılları arasında arıcılık ne durumdaydı?
Arıcılıkta kovan sayısı yaklaşık 4-5 milyon adet düzeyindedir. Bal üretimi ise 74 bin tondan 81 bin tona yükselmiştir (Çizelge 2.12). Arıcılığa verilen destekler üretim artışında etkilidir. Türkiye bal verimi kovan başına 16-18 kg arasında değişmekte olup, yıllık kişi başına tüketim ortalama 1 kg civarındadır.
2009 yılında ipekböcekçiliği ne durumdaydı?
İpekböcekçiliğinde, 2009 yılında yaş ipek kozası % 9,2 oranında artarak 136 ton olarak gerçekleşmiştir.
Ülkemizde son zamanlarda hayvansal ürün ithalatının gündeme gelmesinin sebebi nedir?
Türkiye’de hayvan varlığında görülen gerilemeye karşın, verimlilik düzeyi artış göstermektedir. Ancak bu artış, ülke nüfus artış hızı ve beslenme yapısı ile karşılaştırıldığında yetersiz görülmektedir. Nüfus yapısına göre yetersiz üretim ve ürün fiyatlarının artması, son zamanlarda hayvansal ürün ithalatını gündeme getirmiştir.
Tarım sektörünün ekonomik katkısının artabilmesi ve sektörle ilişkili nüfusun sosyal boyutta gelişiminin sağlanması için neler yapılması gerekmektedir?
İşletme yapıları, teknoloji kullanımı, destekler, üretici örgütlenmesi, kalitenin geliştirilmesi üzerindeki çalışmaların devam ettirilmesi zorunludur.
Ülkemizde insanlar dengeli beslenmekte midir?
Dengeli beslenmede toplam günlük proteinin % 60’ının bitkisel, % 40’nında hayvansal kaynaklı olması gereklidir. Oysa ülkemizde toplam proteinin % 71’i bitkisel kökenli proteinlerden, % 29’u da hayvansal kökenli proteinlerden alındığı belirlenmiştir. Türkiye’de gıda tüketiminde bitkisel kökenli ürünlerin çoğunluğu oluşturduğu, hayvansal ürün tüketiminin ise yetersiz kaldığı söylenebilir. Türkiye, yeterli ölçüde dengeli beslenmenin gerçekleştiği bir ülke değildir.
Halkın beslenme durumunu etkileyen faktörler nelerdir?
Halkın beslenme durumu bölgelere, mevsimlere, sosyo-ekonomik düzeye, kentsel-kırsal yerleşim yerlerine göre önemli farklılıklar göstermektedir. Bunun temel nedenlerinin başında, gelir dağılımındaki dengesizlik gelmektedir. Bu durum, beslenme sorunlarının niteliği ve görülme sıklığı üzerinde etkilidir. Türkiye beslenme durumu yönünden hem gelişmekte olan, hem de gelişmiş ülkelerin sorunlarını birlikte içeren bir görünüme sahiptir. Bir yandan gıda güvencesi, diğer yandan da gıda güvenliği sorunu ülkemizde görülmektedir.
Türkiye 1980’li yıllara kadar önemli ölçüde tarımsal üretimde bulunan ve tarımda ithalata gerek duymayan az sayıdaki ülkeler arasında iken şu andaki durum nedir?
Günümüzde ise hayvansal ürünler başta olmak üzere, giderek artan ölçülerde tarım ürünü dış alımı söz konusu olmaktadır. Yurt içi tüketimin dış kaynaklara bağlı olmasını önlemek ve özellikle de tarımsal üretimde verimliliği artırmak, güvenli ve istikrarlı politikalarla mümkün olacaktır. Günümüzde çeşitli ülkelerin kendi nüfusunun beslenme güvenliği için yurtdışında arazi kiraladıkları ve yatırımlarda bulundukları dikkate alındığında, ulusal beslenme stratejilerinin oluşturulmasının önemi de ortaya çıkmaktadır.
Türkiye’de GSMH ’da görülen değişimleri etkileyen faktörler nelerdir?
Yaşanan sosyal ve siyasi sorunlar ve/veya ekonomik krizlerin etkisinin olduğu bilinmektedir. Bu etki sektörler üzerinde de kendini göstermektedir. Genel olarak diğer sektörlere göre düşük GSMH’ ya sahip olan tarımda büyüme hızı, genellikle sanayi ve hizmet sektöründen daha düşüktür. Türkiye ekonomisinde sanayi sektörü beklenen gelişmeyi sağlayamadığından, hizmetler sektörünün GSMH içindeki payı ortalama olarak % 50’ler üstünde gerçekleşmiştir. Tarımın son 20 yılda gayri safi milli hâsıla içindeki payı % 15’lerin altına gerilemiş olmakla birlikte, sanayi sektörü bu açığı kapatmada yeterli üretim kapasitesine ulaşamamıştır.
Tarım sektörünün GSMH içindeki payının azalmasını, nasıl yorumlanmalıdır?
Bu süreçte ekonomide katma değer artışı yaratan sanayi ürünlerinin fazlalığı ve etkinliği bunun nedeni olarak görülebilir. Yani teorik olarak, gelişmişlikle paralel ekonomi güçlendikçe, büyüyen GSMH değeri içerisinde tarımın payının göreli olarak azalması olağandır. Bu durum, tarımda yaratılan katma değerin diğer sektörlere oranla daha düşük kalması yanında ve gelir artışının tüketim harcamalarında sanayi mallarına ve hizmetler sektörüne kayması ile de açıklanabilir.
Ticaret bilançosu nedir?
Ödemeler dengesi ile ilgili bilançolardan biri olan ticaret bilançosu, ihracat ve ithalat verilerinden oluşmaktadır.
1950-2009 yılları arasında dış ticaret ürünlerimiz nasıl değişmiştir?
İhracatta sektörler içinde, tarımın payı 1950 yılında % 88’den, 2009 yılında % 4,4 düzeyine düşmüştür. Aynı süreçte sanayinin ihracattaki payı % 9,4’ten % 94 düzeyine ulaşmıştır. İthalat açısından sektörlerin dağılımında, tarım sektörünün payı 1950 yılında % 0,1’den 2009 yılında % 3,3’e yükselmiştir. Aynı yıllarda sanayinin ithalattaki payı % 94,6’dan % 82,1 düzeyine inmiştir.
Türkiye, 1990’lı yıllar sonrasında izlenilen ekonomi ve dış ticaret politikaları sonucunda tarımda nasıl sonuçla karşı karşıya kalmıştır?
Tarımda ithalatçı ülke konumuna gelmiştir. Ülkemizde tarım ürünleri dış ticaret dengesi pozitif olarak kapanmasına karşın, izlenen politikaların katkısı ile Türkiye “tarım ürünleri ithalatçısı ülke” konumuna yavaş yavaş ulaşmaktadır.
Türkiye’de imalat endüstrisi ile tarım ürünleri arasında ilişkiyi nasıl açıklayabiliriz?
Türkiye’de imalat sanayinin tüketim mallarını üreten grubunda yer alan tarıma dayalı sanayi, gelişme sürecinde tarımla ilişkilerini artırmak zorunda olan bir sanayidir. Bu sanayilerin hammaddesinin tamamına yakınını sağlayan tarım sektörü, sadece sanayiye hammadde katkısı sağlamakla kalmamakta, aynı zamanda sanayi ürünlerinin tüketicisi olması nedeniyle de özellik taşımaktadır. Tarıma dayalı sanayi, tarımsal ürünleri tamamen işleyerek veya yarı işlenmiş hale getirerek katma değer yaratır ve tarım sektörünün ekonomiye katkısını artırır. Sanayi, gelişmesi için gereksinim duyduğu işgücünü tarımdan temin eder. Tarım sektöründen sanayiye veya diğer kesimlere olan işgücü akışı ekonomik açıdan bir bakıma tarım sektöründen diğer sektörlere sermaye transferinin bir başka şeklidir. Aynı zamanda tarıma dayalı sanayi, tarımsal üretim için gerekli olan gübre, tarım ilacı, tohum, fide, fidan, alet-makina gibi temel girdileri üreterek tarımsal üretimin verimliliğini artırır.
Türkiye’de gıda sanayii şu an itibariyle ne durumdadır?
Türkiye’de tarım ürünlerini işleyen et, süt, meyve-sebze, un, şeker, su ürünleri, bitkisel yağ, çay ve yem sanayilerinden oluşan gıda sanayi bir gelişme ve değişim süreci içindedir. Tarımsal üretim artışının güvencesi olan gıda sanayi, Türkiye’de modern büyük ölçekli tesislerin yanı sıra, çoğu küçük kapasiteli ve dağınık bir alana yerleşmiş işletmeler halindedir. Gıda maddeleri, gelişmiş teknolojiler kullanılarak üretilebilmekte ve tüketicilere sunulmaktadır. Türkiye’de gıda sanayi; hammadde varlığı, emek yoğun iş gücü, dış ticaret yapısı açısından önemli potansiyele sahiptir. Genelde ihracatçı ve kendine yeterlilik kimliği ile üretim faaliyetine devam eden gıda sanayinde, KOBİ niteliğinde yapıya sahip olan işletmeler çoğunluktadır.
Türkiye’de tarıma dayalı sanayinin yapısal gelişimini sağlayabilmek için neler yapılması gerekmektedir?
Yatay dikey entegrasyonlara yönelim sağlamak, bu süreçte sözleşmeli üretim ve bütünleşmeyi sağlayan modellerinden yararlanmak gerekebilir. Tarımsal üretimde verimliliği artırmak ve üretilen ürünlerin pazar alanlarını genişletmede tarımsal sanayilerden yararlanmak, ekonomilerin gelişimi açısından önemlidir.
Tarım sektörünün gelişmesine yönelik kamusal yatırımlar kapsamında hangi kurumlar faaliyete geçmiştir?
Türkiye’nin kalkınmasında önemli etkileri olan tarım sektörünün gelişmesinde, başlangıçta kamusal yatırımların büyük payı olmuştur. Kamu yatırımlarıyla tarımsal üretimle ilgili Sümerbank, Şeker Fabrikaları, İçki Fabrikaları, Et ve Balık Kurumu, Süt Endüstrisi Kurumu, Çaykur, Yem Sanayi gibi kurumların faaliyetleri gelişmiştir.
1927 ve 1996 arasında kırsal ve kentsel nüfus nasıl değişmiştir?
Türkiye’nin nüfusu Cumhuriyetten bu yana 5,6 kat artmıştır. 1927 yılında 13,6 milyon olan toplam nüfus, 2016 yılında 79,8 milyona ulaşmıştır. Nüfusun gelişim sürecinde, kırsal alandan kentlere akış görülmektedir. 1927 yılında toplam nüfusun %75,8’i kırsalda, %24,2’si kentlerde iken, 2016 yılında bu oranlar sırasıyla %7,7 ve %92,3 olarak gerçekleşmiştir.
1990-2016 döneminde kırsal nüfustaki azalmanın temel sebebi nedir?
1990-2016 döneminde kırsal nüfustaki azalma süreci hızlanmıştır. Türkiye’de bu dönemde iç ticaret hadlerinin tarım aleyhine giderek hızlı bir şekilde azalması, kırsal alanla kentsel alan ayrımında yaşanan zorluklar, ekonomik ve sosyal nedenlere bağlı olarak göçlerin artışı bu sürecin hızlanmasında temel nedenler olarak görülebilir.
Göç akımının gerçekleştiği başlıca şehirler hangileridir?
Genel olarak şehirleşmenin hızlıca yaşandığı, sanayi ve turizm gibi iş olanaklarının geliştiği alanlara göç akımı Istanbul başta olmak üzere İzmir, Ankara, Adana, Bursa, Gaziantep, Antalya gibi şehirlerde yoğunlaşmaktadır.
Türkiye’de 2000 yılında en yüksek gçö alan il hangisidir?
Türkiye’de 2000 yılında en yüksek göç alan il, yaklaşık %50 ile İstanbul olmuştur.
Türkiye’de 2000 yılında en yüksek göç veren bölgeler hangileridir?
Türkiye’de 2000 yılında en yüksek göç veren bölgeler arasında %50,3 ile Batı Karadeniz ve %49,8 ile Kuzeydoğu Anadolu Bölgeleri yer almıştır
Tarımda işgücü ücretleri diğer sektörlerle karşılaştırıldığında ne durumdadır?
Tarımda işgücü ücretleri diğer sektörlere göre daha düşük düzeydedir. Tarım İşletmeleri (hanehalkı) Ücret Yapısı araştırmasına göre, 2008 yılı sürekli tarım işçilerinin ortalama aylık ücretleri 806,33 TL, işgücü maliyeti ise 1833 TL’dir (ücret ödemesi + sosyal güvenlik ve diğer ödemeler toplamı). Bu verilere göre, Türkiye’de tarım işçilerinin ülke ortalama işgücü maliyetinin sadece %44’ü kadar ücret aldığı görülmektedir.
Tarımda mevsimlik işçiler hangi faaliyetlerde çalışmaktadırlar?
Tarımda mevsimlik işgücü ve bunun içinde kadın ve çocuk işgücünün kullanımı önemli bir olgudur. Tarım işletmelerinde mevsimlik işçiler, ürün biçimi, çapalama, hasat, ürün toplama ya da söküm faaliyetinde çalışmaktadırlar.
Mevsimlik tarım işçileri hangi bölgelerde yoğun olarak çalışmaktadırlar?
Mevsimlik tarım işçileri, Ege, Çukurova ve Karadeniz Bölgelerinde yoğun olarak çalışmaktadırlar. Bu işçilerin çalışma dönemleri, tarımsal üretimin çeşit ve yoğunluğuna bağlıdır ve bahar-yaz dönemlerinde gündelikçi olarak geçimlerini sağlamaktadırlar.
Hangi ürünlerde tarım işçileri aileleriyle birlikte çalışmaktadır?
Pamuk, fındık, tütün, çay, bağ, şekerpancarı gibi tarımsal ürünlerde tarım işçileri aileleriyle birlikte çalışmaktadırlar.
Türkiye’de 6-17 yaş aralığına çocukların tarım faaliyetlerinde çalışma oranı nedir?
Tarımda mevsimlik işgücü içerisinde çocuk istihdamı da bulunmaktadır. 2012 yılında yapılan çocuk işgücü araştırması, 6-17 yaş aralığında yaklaşık 16 milyon çocuğun %44,7’sinin tarımsal faaliyette çalıştığını ortaya koymuştur. Bu çocukların eğitimi, günümüze değin üzerinde fazla çalışılmamış bir sorun olarak görülmektedir.
Tarla arazisi nedir?
Tarla arazisi: Tarımda kullanılan arazinin en büyük bölümüdür ve bu arazi grubu içerisine pulluk altında bulunan arazi, nadas arazi ve belirli zamanlarda tarla olarak kullanılan araziler girmektedir.
Yetelilik derecesi nedir?
Yeterlilik derecesi, üründe toplam arzın toplam kullanıma eşit olduğu varsıyılan durumdur. Arz; kullanılabilir üretim ve ithalatı, kullanım; yurt içi kullanım, ihracat ve stok değişimi kalemlerinden oluşmaktadır.
İç ticaret hadleri nedir?
İç Ticaret Hadleri: Ülkede tarımsal ürünler fiyat endeksinin sanayi ürünler fiyat endeksine oranıdır. Bu oran ile çiftçinin sattığı ürün ile satın alacağı ihtiyaç maddelerinin fiyatları arasında ilişki ortaya konulur.
Gıda güvencesi nedir?
Gıda güvencesi: İnsanların yeterli ve güvenli gıdalara ulaşacakları gelir düzeyine sahip olamamaları nedeniyle, açlık sorununa kadar uzanacak ekonomik durumun ortaya çıkmasıdır.
Gıda güvenliği ne demektir?
Gıda güvenliği: Kaliteli ve güvenli gıda ile ilgili olarak ürünlerde fiziksel, kimyasal, biyolojik her türlü zararların ortadan kaldırılması için alınan tedbirlerdir.
Gayri Safi Milli Hasıla ne demektir?
Gayri Safi Milli Hasıla (GSMH), bir ülkede bir yıl içerisinde üretilen mal ve hizmetlerin piyasa fiyatları ile ifade edilen parasal tutarıdır.
Tarıma dayalı sanayi işletmeleri ne tür ürünler üretirler?
Tarıma dayalı sanayi işletmeleri içinde gıda sanayi yanında, tarıma girdi veren sanayiler de bulunmaktadır ve gübre, tohum, fide, fidan, tarım ilacı, alet ve makine bu sanayiler tarafından üretilmektedi
Ülkemizde kırsal ve kentsel alanada en fazla tüketilen besin maddeleri nedir?
Ülkemizde gerek kırsal gerekse kentsel alanda, kişi başına en fazla tüketilen besin maddeleri hububat, sebze ve meyvelerdir.
Kırsal alandan kentsel alana doğru gidildikçe beslenme yapısı nasıl değişmektedir?
Kırsal alandan kentsel alana doğru gidildikçe beslenme yapısı da değişmektedir. Bu yönelim sürecinde hububat tüketimi azalmakta, hayvansal ürünlerin tüketimi artmaktadır.
Genel olarak tarımı nasıl tanımlayabiliriz?
Tarım, her ekonomide önemli olan ve dünyadaki ekonomik, ekolojik ve nüfus artışındaki gelişmeler göz önüne alındığında, en stratejik sektörlerin başında yerini alan bir sektördür.
Dünyadaki bütün ekonomilerin temel amacı nedir?
Etkin kaynak kullanımı çerçevesinde ekonomik, sosyal, çevresel ve uluslararası gelişmeler boyutunu bütün olarak ele alan örgütlü, rekabet gücü yüksek, sürdürülebilir bir tarım sektörünün oluşturulmasıdır.
Tarım sadece ekonomik bir sektör olarak mı değerlendirilmelidir?
Hayır, tarımsal faaliyet sonucu elde edilen ürünlerin değeri, sadece ekonomik açıdan değil, insanoğlunun biyolojik varlığını sürdürebilmesi için de yaşamsal değer taşımaktadır.
Tarımla ilgili mevzuat ve işletmelerin faaliyetlerini geliştirmelerinde itici güç nedir?
Tüketicilerin sağlıklı ve güvenilir tarımsal ürün talebinin artmasıdır.
Tarımda teknoloji kullanımının faydaları nelerdir?
Kullanılan teknoloji ile internet ve elektronik ticaretten yararlanma da rekabet gücü kazanmada gereklidir. Tarım ürünleri ticaretinde maliyetleri düşürmede, teknolojik gelişmeleri izlemek son yıllarda pazar üstünlüğüne ulaşmada önemlidir.
Tarım ülke ekonomisine hangi alanlarda katkı sağlar?
Tarımın ülke ekonomisinde üretim, beslenme, istihdam, milli gelir, dış ticaret ve ödemeler dengesi açıklarını kapatmada önemi tartışılamaz. Tarımsal hammaddelerin artan ölçülerde gıda sanayiinde kullanımı da ürünlere katma değer artışı yaratmaktadır.
Tarım gelişmiş ve gelişmekte olan ekonomilerde önemini nasıl korur?
Tarım, gelişmiş ve gelişmekte olan tüm ekonomilerde sektörler arasında önemini korumaktadır. Bir yandan nüfusun istihdam alanını oluşturan tarım, diğer yandan insanların besin ürünlerini üreten, gıda sanayine işleyeceği hammaddeyi sağlayan ve dış ticaretle ülkeye döviz girdisi sağlayan bir sektördür.
Türkiye’de tarımın tarihsel gelişimini nasıl özetleyebiliriz?
Tarım, Türkiye’de Cumhuriyet’ten günümüze, geleneksel üretimden teknolojik üretim yapısına geçerken, ekonominin önemli bir sektörü olarak gelişimini devam ettirmektedir. Tarım, Türkiye ekonomisinde önemini sürekli korumuş, önceleri nüfusun büyük bir bölümünü istihdam ederken, Cumhuriyet sonrasında çıkartılan mevzuat ve yapılan düzenlemelerle tarım ürünleri üretim ve ticareti gelişmiştir. Ülkemizde kendine yeterliliğin sağlanmasında, tarım ve özellikle de işlenmiş tarımsal üretimin büyük önemi vardır.
Türkiye tarihinde kalkınma ve tarım ilişkisi nasıl olmuştur?
Türkiye’nin kalkınmasında önemli etkileri olan tarım sektörünün gelişmesinde, başlangıçta kamusal yatırımların büyük payı olmuştur. Kamu yatırımlarıyla tarımsal üretimle ilgili Sümerbank, şeker Fabrikaları, içki Fabrikaları, Et ve Balık Kurumu, Süt Endüstrisi Kurumu, ÇAYKUR, Yem Sanayi gibi kurumların faaliyetleri gelişmiş, sonraları kalkınma planı ile birlikte tarım sektöründe özel sektör yatırımlarına alan oluşturulmuştur. Tarımsal ürünlerin pazarlanması ve finansmanı alanında yapılan düzenlemelerle oluşturulan ticaret borsaları, toptancı halleri, ihracatçı birlikleri, kooperatifler tarımın gelişim ve modern ülkelere uyum sürecini hızlandırmıştır.
1980’li yıllarda ülkemizde tarıma bakış nasıldı?
Ocak 1980 programı ile tarım politikalarında köklü değişiklikler yapılmış, tarımsal ürünlerin kamu etkinliğinden daha çok piyasa koşullarına tabi olmasını sağlayacak politikalar uygulanmaya başlanmıştır. Tarıma dayalı sanayi alanındaki birçok kurum ve kuruluş özelleştirilmiş, dış ticarette korumacılık azalmış, girdi sübvansiyonları kaldırılmış, ürün fiyat desteklerinin kapsamı daraltılmıştır.
2000’li yıllarda ülkemizin tarım politikaları nasıl değişti?
Uluslararası Para Fon’una (IMF) verilen Niyet Mektubu, Dünya Ticaret Örgütü, Uruguay Nihai Senedine bağlı olarak verilen taahhütler ve AB Katılım Ortaklığı Belgesine göre oluşturulan Ulusal Programda, tarım başlığında yapılması öngörülen değişiklikler, tarım reformunun zeminini oluşturmuştur. Günümüzde Avrupa Birliğine uyumu da gözetilerek hazırlanan Tarım Stratejisi Belgesi ve Tarım Kanunu ile sürdürülebilir tarımsal üretim, güvenli gıda üretimi, kırsal yaşam koşullarının iyileştirilmesi ve çiftçi gelirinin artırılmasını amaçlayan üretimle tarım sektörü varlığını devam ettirmektedir.
Türkiye nüfusu tarihsel olarak nasıl bir tarihsel değişim geçirmiştir?
Türkiye’nin nüfusu Cumhuriyetten bu yana 5,6 kat artmıştır. 1927 yılında 13,6 milyon olan toplam nüfus, 2010 yılında 73,7 milyona ulaşmıştır. Nüfusun gelişim sürecinde, kırsal alandan kentlere akış görülmektedir. 1927 yılında toplam nüfusun % 75,8’i kırsalda, % 24,2’si kentlerde iken, 2010 yılında bu oranlar sırasıyla % 23,7 ve % 76,3 olarak gerçekleşmiştir.
1990-2010 döneminde neden kırsal nüfustaki azalma süreci hızlanmıştır?
Türkiye’de bu dönemde iç ticaret hadlerinin tarım aleyhine giderek hızlı bir şekilde azalması, kırsal alanla kentsel alan ayrımında yaşanan zorluklar, ekonomik ve sosyal nedenlere bağlı olarak göçlerin artışı bu sürecin hızlanmasında temel nedenler olarak görülebilir. Son yıllarda kırsalda bazı köy ve bucakların belediye statüsüne kavuşturulmasından da kaynaklanan kent nüfusunun artışı da görülmektedir. Kırsal nüfustaki oransal düşüş, göç ve şehirleşmenin yanında tarımsal üretim faaliyetinde teknoloji kullanımıyla da yakından ilgilidir. Tarım sektöründe mekanizasyon düzeyi arttıkça, kırsal alanlardaki nüfusun kentlere akımı da artabilmektedir. Türkiye’de günümüzde tarımsal üretim alanlarının son kullanım düzeyine ulaşmaları da tarımsal nüfusun değişiminde etkilidir.
Tarımsal nüfusun toplam nüfus içerisindeki payı hızla azalmasına karşın, istihdamda tarımın payı bundan daha yavaş azalmaksın nasıl açıklayabiliriz?
Bu azalma mutlak olmaktan çok, oransal bir azalış olarak görülmektedir. Tarımsal üretimdeki verimlilik ve sanayileşmeye bağlı olarak, bu oran daha da azalacaktır. Yani, birim kişi başına düşen üretim artışı fazla olacaktır.
Gelişmekte olan ülkelerin temel sorunu, istihdam yaratılacak alanların sınırlılığı noktasında Türkiye için neler söylenebilir?
Gelişmekte olan ülkelerin temel sorunu, istihdam yaratılacak alanların sınırlılığıdır ve bunun doğal sonucu olarak işsizlik oranının yükselmesidir. Türkiye’de hane halkı işgücü araştırmasına sonuçlarına göre, 2009 yılında işgücüne katılım oranı % 47,9, işsizlik oranı da % 14 olarak belirlenmiştir. Tarım, bu oranın azaltılmasında önemli etkilere sahiptir. Türkiye, çeşitli sosyal ve ekonomik göstergeler açısından tarım ağırlıklı yönünü devam ettirmektedir ve ülkenin istihdam yapısı hala tarımsal ağırlıklıdır.
Tarım sektöründe istihdamın özellikleri ile ilgili neler söylenebilir?
Tarım sektöründe kayıt dışılığın olması, istihdam açısından somut verilerin ortaya çıkmasını engellemektedir. Tarım sektöründe işgücü kaynağı aile işgücüdür. İstihdamın 2010 yılında yaklaşık % 46,5’ini ücretsiz aile işgücü, % 44,2’sini ise kendi hesabına çalışan ve işveren durumunda olanlar oluşturmaktadır. İşletme büyüklüğü arttıkça aile işgücü yetmemekte, yabancı işgücü istihdamı zorunlu olmaktadır.
Ülkemizde tarım sektöründe çalışanların ücretlendirilmeleri nasıl olmaktadır?
Tarımda işgücü ücretleri diğer sektörlere göre daha düşük düzeydedir. Tarım işletmeleri (hane halkı) Ücret Yapısı araştırmasına göre, 2008 yılı sürekli tarım işçilerinin ortalama aylık ücretleri 806,33 TL, işgücü maliyeti ise 1833 TL’dir (ücret ödemesi + sosyal güvenlik ve diğer ödemeler toplamı). Bu verilere göre, Türkiye’de tarım işçilerinin ülke ortalama işgücü maliyetinin sadece % 44’ü kadar ücret aldığı görülmektedir. Tarımda mevsimlik işgücü ve bunun içinde kadın ve çocuk işgücünün kullanımı önemli bir olgudur.
Tarımda mevsimlik tarım işçilerinin çalışma ve ücretlendirilme usulleri nasıldır?
Tarım işletmelerinde mevsimlik işçiler, ürün biçimi, çapalama, hasat, ürün toplama ya da söküm faaliyetinde çalışmaktadırlar. 2009 yılında ortalama günlük ücret 27,19TL; aylık kadın işçi ücreti 650,32 TL ve erkek işçi ücreti 835,99 TL’dir. Mevsimlik kadın tarım işçilerinin ortalama günlük ücretleri 22,65 TL, erkek işçi ücretleri 32,21 TL olarak gerçekleşmiştir. Türkiye’de hasat döneminde ürün çeşit ve miktarına bağlı olarak sayıları 1-2 milyonu bulan ve sosyal güvenceden yoksun olan mevsimlik tarım işçileri, Ege, Çukurova ve Karadeniz Bölgelerinde yoğun olarak çalışmaktadırlar. Bu işçilerin çalışma dönemleri, tarımsal üretimin çeşit ve yoğunluğuna bağlıdır ve bahar-yaz dönemlerinde gündelikçi olarak geçimlerini sağlamaktadırlar.
Tarımda çalışan mevsimsel işçilerin arasında çalışan çocuk işçilerin durumlar nedir?
Tarımda mevsimlik işgücü içerisinde çocuk istihdamı da bulunmaktadır. 2006 yılında yapılan çocuk işgücü araştırması, 6-17 yaş aralığında yaklaşık 16 milyon çocuğun % 40,9’unun tarımsal faaliyette çalıştığını ortaya koymuştur. Bu çocukların eğitimi, günümüze değin üzerinde fazla çalışılmamış bir sorun olarak görülmektedir.
Türkiye’de tarımsal üretim nasıl gerçekleşmektedir?
Türkiye’de tarımsal üretim genel olarak küçük arazilerde, bölünmüş parsellerde, aile işletmeciliği tarzında, çoğunlukla mülk topraklar üzerinde yapılmaktadır. Ortalama arazi genişliği tarım işletmelerinde 61 dekar olup oldukça küçüktür. Tarımsal üretim değeri içinde bitkisel üretim % 70, hayvansal üretim ise % 30 düzeyde paya sahiptir. Türkiye’de bünyesinde bitkisel ve hayvansal üretime yer veren işletmeler çoğunluktadır. Sadece hayvancılık faaliyetinde bulunan işletmelerin oranı % 2,8 düzeyindedir. Tarımsal üretimde en çok faydalanılan tarım alanları, tarla ve bahçe arazileridir ve nüfus artışı ile birlikte mera, orman ve tarım yapmaya elverişli olmayan alanlar tarım alanlarına dönüşmektedir. Tarla ve bahçe arazisinde yetiştirilen bitkilerden, diğer bütün arazilerde yetiştirilenlere oranla daha fazla üretim değeri elde edilebilmektedir. Özellikle tarla arazileri tarım işletmelerinin ağırlık noktasını oluştururlar ve tarım işletmelerinin temel gelir kaynaklarını oluştururlar.
Türkiye’de tarla arazileri son kullanım sınırına ulaşılmış olması sorunu nasıl çözülebilir?
Artık tarım arazilerini artırarak üretimi yükseltmek mümkün değildir. Çözüm, birim alandan daha fazla üretim sağlamaktır, yani verimliliği yükseltmektir.
Ülkemize 1950-1960’lı yıllarda yapılan Marshall yardımının tarıma nasıl etkileri olmuştur?
Marshall yardımının da etkisi ile işlenen tarla arazileri artmış, o dönemde işlenen alan günümüzle yaklaşık aynı düzeyde kalmıştır. Bu yıllarda tarımdaki traktör sayısı artarken buna bağlı işlenen alanların genişlemesi, tarımsal kredilerin artırılması, iklim koşullarının olumlu durumu ile tarımsal üretim artmıştır. Tarımda teknoloji artışı ve kullanımı ile çayır ve mera alanları tarla arazisine dönüştürülmüştür. Gelişen süreçte bahçe alanları da toplam alan içinde oransal olarak artarak % 1,47’den % 5,65’e yükselmiştir. Sebze alanları yaklaşık olarak 6,5 kat, bağ alanları 5 ve zeytin alanları 2 kat artmıştır. Alınan önlemlerle 12,8 milyon ha düzeyinde olan orman alanları 1,6 kat artırılarak 20 milyona yükseltilmişse de, bu değer gelişmiş ülkelerden daha düşük kalmıştır.
Türkiye’de üretilen kültür bitkileri için özetle neler söylenebilir?
Türkiye’de kültür bitkileri içinde tahıllar, baklagiller ve endüstri bitkileri önemlidir. İklim değişiklikleri, ürün fiyatları ve desteklemeler üretimde dalgalanmalara neden olmaktadır. 1980-2009 döneminde buğday ve çavdar ekilişi alanında düşüş, arpa ve mısırda artış olmuştur. Baklagillerden mercimek ve nohutta 1980 sonrası artışlar, 1990 sonrasında düşüşe geçmiştir. Yaşanan kuraklığın etkisiyle, 2009 yılında üretimde düşüşler görülmüştür.
2010 yılından sonra ülkemizdeki tahıl üretimi ne durumdadır?
2010 yılı tahıl ve baklagil üretim miktarları 32,7 milyon tondur. Bir önceki yıla göre, buğday üretimi % 4,6 oranında azalarak 19,6 milyon tona düşmüştür. Bu arada arpa üretimi % 0,8 oranında azalarak 7,2 milyon ton, dane mısır üretimi % 1,4 oranında artarak 4,3 milyon ton düzeyinde gerçekleşmiştir. Baklagillerin önemli ürünlerinden kuru fasulye % 17,4 oranında artarak 212 758 tona, kırmızı mercimek ise % 53,4 oranında artarak 422 bin tona ulaşmıştır.
2010 yılına kadar endüstri bitkilerinden pamuk, tütün, şekerpancarı, ayçiçeği ve patates ile tütün üretiminde durum nasıldır?
Pamuk, tütün, şekerpancarı, ayçiçeği ve patateste ekiliş ve üretimde dalgalanmalara rağmen verimlilik artmıştır. Tütün de ise verimlilik düzeyi azalmaktadır. 1980-2009 döneminde verimlilik pamukta hektara 744 kg’dan 4107 kg’a, şekerpancarında 25.119 kg’dan 53.314 kg’a, patateste 16.393 kg’dan 30.748 kg’a ulaşmıştır. 2009-2010 yılları arasında, kütlü pamuk üretimi % 24,6 oranında artarak yaklaşık 2,1 milyon ton, şekerpancarı üretimi % 3,9 oranında artarak yaklaşık 17,9 milyon ton olarak gerçekleşirken, tütün üretimi % 32,1 oranında azalarak 55 bin ton olarak gerçekleşmiştir.
Türkiye’de entansif tarımın gelişmesi neye sebep olmuştur?
Türkiye’de entansif tarımın gelişmesiyle meyve ve sebze yetiştiriciliği artış göstermiştir. Bu alanda Türkiye’nin dünyada ilk sıralarda yer aldığı pek çok ürün bulunmaktadır. 1980-2009 döneminde meyve ağaç sayısı ve üretimi önemli olan fındık, elma, portakal, antep fıstığı ve incir verilerine göre portakal ve antep fıstığında üretim miktarlarında ciddi artışlar gerçekleşmiştir.
2010 yılı itibariyle ülkemizde meyve üreticiliği ne durumdadır?
Genel olarak, 2010 yılında meyve ürünlerinin üretim miktarında 2009 yılına göre önemli bir değişiklik görülmemiş ve % 0,1 oranında azalarak yaklaşık 16,6 milyon ton olarak gerçekleşmiştir. Meyveler içinde önemli ürünlerin üretim miktarlarına bakıldığında, 2009/2010 döneminde elmada % 6,6, kayısıda % 31,9, erikte % 2, şeftalide %1,4 oranında azalma ortaya çıkmış, zeytinde ise % 9,6 oranında artış gerçekleşmiştir. Turunçgil meyvelerden portakalda % 1,2, mandalinada % 1,5 oranında artış olmuştur. Sert kabuklu meyvelerden fındık % 20, antep fıstığı % 56,5 oranında artmıştır. İncir üretiminde % 4,3, muz üretiminde % 2,8 oranında artış olurken, üzüm üretiminde önemli bir değişiklik olmamıştır.
2010 yılı itibariyle ülkemizde sebze üreticiliği ne durumdadır?
2010 yılında sebze üretim miktarı bir önceki yıla göre % 2,9 oranında azalarak yaklaşık 26 milyon ton olarak gerçekleşmiştir. Sebze ürünleri alt gruplarında üretim miktarları incelendiğinde, yumru ve kök sebzelerde % 1,0, meyvesi için yetiştirilen sebzelerde % 3,3 ve başka yerde sınıflandırılmamış diğer sebzelerde % 2,1 oranında azalış olmuştur. Sebzeler grubunun önemli ürünlerinden domateste üretim % 6,5 oranında azalarak, 10 milyon tona düşmüştür. Ayrıca havuç üretimi % 10,2, taze fasulye üretimi % 2,6 oranında azalmış, patlıcan üretimi % 3,8, kuru soğan üretimi % 2,7, sakız kabak üretimi % 2,3 oranında artmıştır.
Son yıllarda bitkisel üretimde artışın sebebi nedir?
Bitkisel üretimde kullanılan girdilerin artışı ile gelişmeler göze çarpmaktadır. Son zamanlarda modern sulama sistemleriyle bu alanda teknolojik gelişmelerden yararlanılarak üretim artmıştır. Salma sulamanın hâkim olduğu ülkemizde son yıllarda modern sulama sistemlerine verilen desteklerle üretim ve verimlilikte artışlar gözlenmektedir. 2011 yılı tarımsal destekler kapsamında, tarımsal sulama konusunda % 100 faiz indirimli kredi uygulamasının modern sulamayı olumlu etkilemesi beklenmektedir.
Türkiye’deki tarımın halkını beslemedeki yeterlilik durumu ne seviyededir?
Türkiye, birçok meyve ve sebze türünün yanında, halkı beslenmesini sağlayan önemli tarla ürünlerini de yetiştirmektedir. Ülkemiz mevcut potansiyel açısından gelişmiş bir düzeydedir ve verimlilik artışı sağlanabildiği ölçüde gelişmiş ülkelerle yarışabilir bir duruma gelecektir.
Ülkelerin tarımsal üretimde kendi kendine yeterlilik kavramının önemi nedir?
Ülkelerin kendi sınırları içerisinde yetiştirilen ve nüfusunu besleme başarısını gösteren yeterlilik kavramı, özellikle gıda krizi sürecinde üzerinde daha fazla durulan ve önemsenen bir konu olmuştur. Yani günümüzde tarımsal üretimde yeterlilik derecesi ülkeler açısından önemli hale gelmiştir.
Türkiye’de 1990-2009 yılları arasında hayvansal üretimin durumunu nasıl değerlendirebiliriz?
Türkiye’de 1990-2009 döneminde hayvan varlığında özellikle küçükbaşta sürekli düşüşler dikkat çekicidir. 2009 yılında sığır varlığı yaklaşık 10,7 milyon, manda 87 bin, koyun 21,7 milyon ve keçi 5 milyon başa düşmüştür. Geçen süre içinde sığır popülasyonu içinde yerli ırktan meleze doğru bir geçiş sağlanmıştır. Günümüzde sığır varlığının yaklaşık % 35’i kültür ırkı, % 41’i melez ırkı ve % 24’ü yerli ırktan oluşmaktadır. Irk yapısında yaşanan bu gelişmeler verim düzeylerini artırmıştır.
Ülkemizde 1991-2009 döneminde süt üretimi nasıldır?
Süt üretimi dalgalanmalarla birlikte, yaklaşık 10 milyon tondan 12,5 milyon tona yükselmiştir. İncelenen dönemde yerli koyun, kıl ve tiftik keçisi sütünde azalma olmuştur. 2009 yılı süt üretiminin % 92’si inek sütü, % 6’sı yerli koyun sütü, % 2’si kıl keçisi sütü ve % 0,2’si merinos koyunu ve tiftik keçisi sütünden meydana gelmiştir. Süt verimi 1.408 litreden 2.802 litreye, yerli koyunda 49 kg’dan 80 kg’a, merinos koyunda 34 kg’dan 48 kg’a, kıl keçisinde 61 kg’dan 107 kg’a, tiftik keçisinde 21 kg’dan 37 kg’a yükselmiştir.
2007-2010 yılları arasında Türkiye’de et üretimi ne durumdadır?
Türkiye’de et üretimi 2007-2009 döneminde, 575 bin tondan 412 bin tona düşmüştür. Et üretiminin % 79’unu sığır ve manda eti oluşturmuştur. Et üretiminde 2010 sonrasındaki daralmalar et fiyatlarını artırarak et ithalatının başlamasına neden olmuştur.
2009 yılı itibariyle deri ve yapağı üretimi ne durumdadır?
2009 yılında üretilen deri sayısı bir önceki yıla göre toplamda % 24,7 azalarak 6.598.183 adet olarak gerçekleşmiştir. Yapağı üretim miktarı % 8,8’lik oranda bir azalış göstererek 40 270 ton olmuştur. Kıl üretim miktarı 2009 yılında bir önceki yıla göre % 10,5 azalarak 2.002 ton olmuştur. Tiftik üretimi, 2009 yılında % 10,3’lük azalış göstererek 174 ton olarak gerçekleşmiştir.
2009 yılı itibariyle kümes hayvanları üretim durumu nedir?
Kümes hayvanları varlığında dalgalanmalar görülmekte olup, toplam 251 milyon adetten 239 milyona düşmüştür Kümes hayvanı varlığının % 98’ini broiler ve yumurta tavuğu oluşturmuştur.
2002-2009 yılları arasında yumurta ve kanatlı et üretimi nasıldı?
2002-2009 döneminde yumurta üretimi 11 milyardan 14 milyar adete, kanatlı eti üretimi 726 bin tondan 1.324 tona yükselmiştir (Çizelge 2.11). Bu dönemde kişi başına tüketim, yumurtada 168 adetten 174 adete, kanatlı etinde 10 kg’dan 17 kg’a yükselmiştir.
2002-2009 yılları arasında arıcılık ne durumdaydı?
Arıcılıkta kovan sayısı yaklaşık 4-5 milyon adet düzeyindedir. Bal üretimi ise 74 bin tondan 81 bin tona yükselmiştir (Çizelge 2.12). Arıcılığa verilen destekler üretim artışında etkilidir. Türkiye bal verimi kovan başına 16-18 kg arasında değişmekte olup, yıllık kişi başına tüketim ortalama 1 kg civarındadır.
2009 yılında ipekböcekçiliği ne durumdaydı?
İpekböcekçiliğinde, 2009 yılında yaş ipek kozası % 9,2 oranında artarak 136 ton olarak gerçekleşmiştir.
Ülkemizde son zamanlarda hayvansal ürün ithalatının gündeme gelmesinin sebebi nedir?
Türkiye’de hayvan varlığında görülen gerilemeye karşın, verimlilik düzeyi artış göstermektedir. Ancak bu artış, ülke nüfus artış hızı ve beslenme yapısı ile karşılaştırıldığında yetersiz görülmektedir. Nüfus yapısına göre yetersiz üretim ve ürün fiyatlarının artması, son zamanlarda hayvansal ürün ithalatını gündeme getirmiştir.
Tarım sektörünün ekonomik katkısının artabilmesi ve sektörle ilişkili nüfusun sosyal boyutta gelişiminin sağlanması için neler yapılması gerekmektedir?
İşletme yapıları, teknoloji kullanımı, destekler, üretici örgütlenmesi, kalitenin geliştirilmesi üzerindeki çalışmaların devam ettirilmesi zorunludur.
Ülkemizde insanlar dengeli beslenmekte midir?
Dengeli beslenmede toplam günlük proteinin % 60’ının bitkisel, % 40’nında hayvansal kaynaklı olması gereklidir. Oysa ülkemizde toplam proteinin % 71’i bitkisel kökenli proteinlerden, % 29’u da hayvansal kökenli proteinlerden alındığı belirlenmiştir. Türkiye’de gıda tüketiminde bitkisel kökenli ürünlerin çoğunluğu oluşturduğu, hayvansal ürün tüketiminin ise yetersiz kaldığı söylenebilir. Türkiye, yeterli ölçüde dengeli beslenmenin gerçekleştiği bir ülke değildir.
Halkın beslenme durumunu etkileyen faktörler nelerdir?
Halkın beslenme durumu bölgelere, mevsimlere, sosyo-ekonomik düzeye, kentsel-kırsal yerleşim yerlerine göre önemli farklılıklar göstermektedir. Bunun temel nedenlerinin başında, gelir dağılımındaki dengesizlik gelmektedir. Bu durum, beslenme sorunlarının niteliği ve görülme sıklığı üzerinde etkilidir. Türkiye beslenme durumu yönünden hem gelişmekte olan, hem de gelişmiş ülkelerin sorunlarını birlikte içeren bir görünüme sahiptir. Bir yandan gıda güvencesi, diğer yandan da gıda güvenliği sorunu ülkemizde görülmektedir.
Türkiye 1980’li yıllara kadar önemli ölçüde tarımsal üretimde bulunan ve tarımda ithalata gerek duymayan az sayıdaki ülkeler arasında iken şu andaki durum nedir?
Günümüzde ise hayvansal ürünler başta olmak üzere, giderek artan ölçülerde tarım ürünü dış alımı söz konusu olmaktadır. Yurt içi tüketimin dış kaynaklara bağlı olmasını önlemek ve özellikle de tarımsal üretimde verimliliği artırmak, güvenli ve istikrarlı politikalarla mümkün olacaktır. Günümüzde çeşitli ülkelerin kendi nüfusunun beslenme güvenliği için yurtdışında arazi kiraladıkları ve yatırımlarda bulundukları dikkate alındığında, ulusal beslenme stratejilerinin oluşturulmasının önemi de ortaya çıkmaktadır.
Türkiye’de GSMH ’da görülen değişimleri etkileyen faktörler nelerdir?
Yaşanan sosyal ve siyasi sorunlar ve/veya ekonomik krizlerin etkisinin olduğu bilinmektedir. Bu etki sektörler üzerinde de kendini göstermektedir. Genel olarak diğer sektörlere göre düşük GSMH’ ya sahip olan tarımda büyüme hızı, genellikle sanayi ve hizmet sektöründen daha düşüktür. Türkiye ekonomisinde sanayi sektörü beklenen gelişmeyi sağlayamadığından, hizmetler sektörünün GSMH içindeki payı ortalama olarak % 50’ler üstünde gerçekleşmiştir. Tarımın son 20 yılda gayri safi milli hâsıla içindeki payı % 15’lerin altına gerilemiş olmakla birlikte, sanayi sektörü bu açığı kapatmada yeterli üretim kapasitesine ulaşamamıştır.
Tarım sektörünün GSMH içindeki payının azalmasını, nasıl yorumlanmalıdır?
Bu süreçte ekonomide katma değer artışı yaratan sanayi ürünlerinin fazlalığı ve etkinliği bunun nedeni olarak görülebilir. Yani teorik olarak, gelişmişlikle paralel ekonomi güçlendikçe, büyüyen GSMH değeri içerisinde tarımın payının göreli olarak azalması olağandır. Bu durum, tarımda yaratılan katma değerin diğer sektörlere oranla daha düşük kalması yanında ve gelir artışının tüketim harcamalarında sanayi mallarına ve hizmetler sektörüne kayması ile de açıklanabilir.
Ticaret bilançosu nedir?
Ödemeler dengesi ile ilgili bilançolardan biri olan ticaret bilançosu, ihracat ve ithalat verilerinden oluşmaktadır.
1950-2009 yılları arasında dış ticaret ürünlerimiz nasıl değişmiştir?
İhracatta sektörler içinde, tarımın payı 1950 yılında % 88’den, 2009 yılında % 4,4 düzeyine düşmüştür. Aynı süreçte sanayinin ihracattaki payı % 9,4’ten % 94 düzeyine ulaşmıştır. İthalat açısından sektörlerin dağılımında, tarım sektörünün payı 1950 yılında % 0,1’den 2009 yılında % 3,3’e yükselmiştir. Aynı yıllarda sanayinin ithalattaki payı % 94,6’dan % 82,1 düzeyine inmiştir.
Türkiye, 1990’lı yıllar sonrasında izlenilen ekonomi ve dış ticaret politikaları sonucunda tarımda nasıl sonuçla karşı karşıya kalmıştır?
Tarımda ithalatçı ülke konumuna gelmiştir. Ülkemizde tarım ürünleri dış ticaret dengesi pozitif olarak kapanmasına karşın, izlenen politikaların katkısı ile Türkiye “tarım ürünleri ithalatçısı ülke” konumuna yavaş yavaş ulaşmaktadır.
Türkiye’de imalat endüstrisi ile tarım ürünleri arasında ilişkiyi nasıl açıklayabiliriz?
Türkiye’de imalat sanayinin tüketim mallarını üreten grubunda yer alan tarıma dayalı sanayi, gelişme sürecinde tarımla ilişkilerini artırmak zorunda olan bir sanayidir. Bu sanayilerin hammaddesinin tamamına yakınını sağlayan tarım sektörü, sadece sanayiye hammadde katkısı sağlamakla kalmamakta, aynı zamanda sanayi ürünlerinin tüketicisi olması nedeniyle de özellik taşımaktadır. Tarıma dayalı sanayi, tarımsal ürünleri tamamen işleyerek veya yarı işlenmiş hale getirerek katma değer yaratır ve tarım sektörünün ekonomiye katkısını artırır. Sanayi, gelişmesi için gereksinim duyduğu işgücünü tarımdan temin eder. Tarım sektöründen sanayiye veya diğer kesimlere olan işgücü akışı ekonomik açıdan bir bakıma tarım sektöründen diğer sektörlere sermaye transferinin bir başka şeklidir. Aynı zamanda tarıma dayalı sanayi, tarımsal üretim için gerekli olan gübre, tarım ilacı, tohum, fide, fidan, alet-makina gibi temel girdileri üreterek tarımsal üretimin verimliliğini artırır.
Türkiye’de gıda sanayii şu an itibariyle ne durumdadır?
Türkiye’de tarım ürünlerini işleyen et, süt, meyve-sebze, un, şeker, su ürünleri, bitkisel yağ, çay ve yem sanayilerinden oluşan gıda sanayi bir gelişme ve değişim süreci içindedir. Tarımsal üretim artışının güvencesi olan gıda sanayi, Türkiye’de modern büyük ölçekli tesislerin yanı sıra, çoğu küçük kapasiteli ve dağınık bir alana yerleşmiş işletmeler halindedir. Gıda maddeleri, gelişmiş teknolojiler kullanılarak üretilebilmekte ve tüketicilere sunulmaktadır. Türkiye’de gıda sanayi; hammadde varlığı, emek yoğun iş gücü, dış ticaret yapısı açısından önemli potansiyele sahiptir. Genelde ihracatçı ve kendine yeterlilik kimliği ile üretim faaliyetine devam eden gıda sanayinde, KOBİ niteliğinde yapıya sahip olan işletmeler çoğunluktadır.
Türkiye’de tarıma dayalı sanayinin yapısal gelişimini sağlayabilmek için neler yapılması gerekmektedir?
Yatay dikey entegrasyonlara yönelim sağlamak, bu süreçte sözleşmeli üretim ve bütünleşmeyi sağlayan modellerinden yararlanmak gerekebilir. Tarımsal üretimde verimliliği artırmak ve üretilen ürünlerin pazar alanlarını genişletmede tarımsal sanayilerden yararlanmak, ekonomilerin gelişimi açısından önemlidir.
Tarım sektörünün gelişmesine yönelik kamusal yatırımlar kapsamında hangi kurumlar faaliyete geçmiştir?
Türkiye’nin kalkınmasında önemli etkileri olan tarım sektörünün gelişmesinde, başlangıçta kamusal yatırımların büyük payı olmuştur. Kamu yatırımlarıyla tarımsal üretimle ilgili Sümerbank, Şeker Fabrikaları, İçki Fabrikaları, Et ve Balık Kurumu, Süt Endüstrisi Kurumu, Çaykur, Yem Sanayi gibi kurumların faaliyetleri gelişmiştir.
1927 ve 1996 arasında kırsal ve kentsel nüfus nasıl değişmiştir?
Türkiye’nin nüfusu Cumhuriyetten bu yana 5,6 kat artmıştır. 1927 yılında 13,6 milyon olan toplam nüfus, 2016 yılında 79,8 milyona ulaşmıştır. Nüfusun gelişim sürecinde, kırsal alandan kentlere akış görülmektedir. 1927 yılında toplam nüfusun %75,8’i kırsalda, %24,2’si kentlerde iken, 2016 yılında bu oranlar sırasıyla %7,7 ve %92,3 olarak gerçekleşmiştir.
1990-2016 döneminde kırsal nüfustaki azalmanın temel sebebi nedir?
1990-2016 döneminde kırsal nüfustaki azalma süreci hızlanmıştır. Türkiye’de bu dönemde iç ticaret hadlerinin tarım aleyhine giderek hızlı bir şekilde azalması, kırsal alanla kentsel alan ayrımında yaşanan zorluklar, ekonomik ve sosyal nedenlere bağlı olarak göçlerin artışı bu sürecin hızlanmasında temel nedenler olarak görülebilir.
Göç akımının gerçekleştiği başlıca şehirler hangileridir?
Genel olarak şehirleşmenin hızlıca yaşandığı, sanayi ve turizm gibi iş olanaklarının geliştiği alanlara göç akımı Istanbul başta olmak üzere İzmir, Ankara, Adana, Bursa, Gaziantep, Antalya gibi şehirlerde yoğunlaşmaktadır.
Türkiye’de 2000 yılında en yüksek gçö alan il hangisidir?
Türkiye’de 2000 yılında en yüksek göç alan il, yaklaşık %50 ile İstanbul olmuştur.
Türkiye’de 2000 yılında en yüksek göç veren bölgeler hangileridir?
Türkiye’de 2000 yılında en yüksek göç veren bölgeler arasında %50,3 ile Batı Karadeniz ve %49,8 ile Kuzeydoğu Anadolu Bölgeleri yer almıştır
Tarımda işgücü ücretleri diğer sektörlerle karşılaştırıldığında ne durumdadır?
Tarımda işgücü ücretleri diğer sektörlere göre daha düşük düzeydedir. Tarım İşletmeleri (hanehalkı) Ücret Yapısı araştırmasına göre, 2008 yılı sürekli tarım işçilerinin ortalama aylık ücretleri 806,33 TL, işgücü maliyeti ise 1833 TL’dir (ücret ödemesi + sosyal güvenlik ve diğer ödemeler toplamı). Bu verilere göre, Türkiye’de tarım işçilerinin ülke ortalama işgücü maliyetinin sadece %44’ü kadar ücret aldığı görülmektedir.
Tarımda mevsimlik işçiler hangi faaliyetlerde çalışmaktadırlar?
Tarımda mevsimlik işgücü ve bunun içinde kadın ve çocuk işgücünün kullanımı önemli bir olgudur. Tarım işletmelerinde mevsimlik işçiler, ürün biçimi, çapalama, hasat, ürün toplama ya da söküm faaliyetinde çalışmaktadırlar.
Mevsimlik tarım işçileri hangi bölgelerde yoğun olarak çalışmaktadırlar?
Mevsimlik tarım işçileri, Ege, Çukurova ve Karadeniz Bölgelerinde yoğun olarak çalışmaktadırlar. Bu işçilerin çalışma dönemleri, tarımsal üretimin çeşit ve yoğunluğuna bağlıdır ve bahar-yaz dönemlerinde gündelikçi olarak geçimlerini sağlamaktadırlar.
Hangi ürünlerde tarım işçileri aileleriyle birlikte çalışmaktadır?
Pamuk, fındık, tütün, çay, bağ, şekerpancarı gibi tarımsal ürünlerde tarım işçileri aileleriyle birlikte çalışmaktadırlar.
Türkiye’de 6-17 yaş aralığına çocukların tarım faaliyetlerinde çalışma oranı nedir?
Tarımda mevsimlik işgücü içerisinde çocuk istihdamı da bulunmaktadır. 2012 yılında yapılan çocuk işgücü araştırması, 6-17 yaş aralığında yaklaşık 16 milyon çocuğun %44,7’sinin tarımsal faaliyette çalıştığını ortaya koymuştur. Bu çocukların eğitimi, günümüze değin üzerinde fazla çalışılmamış bir sorun olarak görülmektedir.
Tarla arazisi nedir?
Tarla arazisi: Tarımda kullanılan arazinin en büyük bölümüdür ve bu arazi grubu içerisine pulluk altında bulunan arazi, nadas arazi ve belirli zamanlarda tarla olarak kullanılan araziler girmektedir.
Yetelilik derecesi nedir?
Yeterlilik derecesi, üründe toplam arzın toplam kullanıma eşit olduğu varsıyılan durumdur. Arz; kullanılabilir üretim ve ithalatı, kullanım; yurt içi kullanım, ihracat ve stok değişimi kalemlerinden oluşmaktadır.
İç ticaret hadleri nedir?
İç Ticaret Hadleri: Ülkede tarımsal ürünler fiyat endeksinin sanayi ürünler fiyat endeksine oranıdır. Bu oran ile çiftçinin sattığı ürün ile satın alacağı ihtiyaç maddelerinin fiyatları arasında ilişki ortaya konulur.
Gıda güvencesi nedir?
Gıda güvencesi: İnsanların yeterli ve güvenli gıdalara ulaşacakları gelir düzeyine sahip olamamaları nedeniyle, açlık sorununa kadar uzanacak ekonomik durumun ortaya çıkmasıdır.
Gıda güvenliği ne demektir?
Gıda güvenliği: Kaliteli ve güvenli gıda ile ilgili olarak ürünlerde fiziksel, kimyasal, biyolojik her türlü zararların ortadan kaldırılması için alınan tedbirlerdir.
Gayri Safi Milli Hasıla ne demektir?
Gayri Safi Milli Hasıla (GSMH), bir ülkede bir yıl içerisinde üretilen mal ve hizmetlerin piyasa fiyatları ile ifade edilen parasal tutarıdır.
Tarıma dayalı sanayi işletmeleri ne tür ürünler üretirler?
Tarıma dayalı sanayi işletmeleri içinde gıda sanayi yanında, tarıma girdi veren sanayiler de bulunmaktadır ve gübre, tohum, fide, fidan, tarım ilacı, alet ve makine bu sanayiler tarafından üretilmektedi
Ülkemizde kırsal ve kentsel alanada en fazla tüketilen besin maddeleri nedir?
Ülkemizde gerek kırsal gerekse kentsel alanda, kişi başına en fazla tüketilen besin maddeleri hububat, sebze ve meyvelerdir.
Kırsal alandan kentsel alana doğru gidildikçe beslenme yapısı nasıl değişmektedir?
Kırsal alandan kentsel alana doğru gidildikçe beslenme yapısı da değişmektedir. Bu yönelim sürecinde hububat tüketimi azalmakta, hayvansal ürünlerin tüketimi artmaktadır.