Tefsir Tarihi ve Usulü Dersi 2. Ünite Sorularla Öğrenelim
Açıköğretim ders notları öğrenciler tarafından ders çalışma esnasında hazırlanmakta olup diğer ders çalışacak öğrenciler için paylaşılmaktadır. Sizlerde hazırladığınız ders notlarını paylaşmak istiyorsanız bizlere iletebilirsiniz.
Açıköğretim derslerinden Tefsir Tarihi ve Usulü Dersi 2. Ünite Sorularla Öğrenelim için hazırlanan ders çalışma dokümanına (ders özeti / sorularla öğrenelim) aşağıdan erişebilirsiniz. AÖF Ders Notları ile sınavlara çok daha etkili bir şekilde çalışabilirsiniz. Sınavlarınızda başarılar dileriz.
Kur’An’In Tanımı Ve Unsurları
Kur’ân lafzının kökü hakkında, İslâm âlimleri’nin ileri sürdüğü görüşler nelerdir?
Kur’ân/?????? kelimesinin hemzesiz ve türemiş olduğunu savunanlar.Kur’ân kelimesinin hemzesiz, türememiş ve alem-i mürtecel olduğunu savunanlar.Kur’ân kelimesinin hemzeli ve türemiş olduğunu savunanlar.
Kur’ân kelimesinin hemzesiz, türememiş ve alem-i mürtecel olduğunu savunanlar’ın görüşleri nelerdir?
Şafiî ve taraftarlarına göre Kur’ân lafzı hemzeli değildir; el/?? ile ma’rife yapılmış ve mürteceldir (bir tür özel isimdir); Hz. Peygamber’e inen kelâma özel isim olarak konmuştur, türememiş, kara’e/???’den de alınmamıştır, şayet kara’e’den alınmış olsaydı her okunan şeyin Kur’ân olması gerekirdi. Dikkat edilirse burada Kur’ân lafzının alem-i mürtecel olduğu belirtilmiştir. Arap dilinde alem-i mürtecel, ilk anda bir şeye isim olarak konmuş, bundan sonra da başka hiç bir şeyde kullanılmayan özel isimdir. Bu tür özel isimde herhangi bir değişiklik yapılmaz; harflerine harf ilave etmek, onları noksanlaştırmak veya değiştirmek mümkün değildir. Başlangıçta nasıl konmuşsa sürekli olarak o şekilde kalır. Eğer o başlangıçta isim olarak konurken, el takısız ise, daha sonra ona el takısı eklenmez; el takısı ekli ise, bu takı onun bir parçası olup ondan ayrılmaz. Kur’ân’da toplam 70 defa geçen Kur’ân lafzı, 50 yerde el takısı ile birlikte, 20 yerde de el takısı olmadan zikredilmiştir. Eğer Kur’ân kelimesi alem-i mürtecel olsaydı onun ya tamamen el takısı olmadan ya da el takısı ile birlikte zikredilmesi gerekirdi. O halde bu görüş de tutarlı değildir.
Schwally, Wellhausen ve Horovitz gibi oryantalistlere göre Kur’ân lafzı Süryanice veya İbrânice, keryânî – kiryânî kelimelerinden alınmıştır.Onların bu görüşlerinin doğru olmadığının delilleri nelerdir?
• Arabça, Süryânice ve İbrânice, Sâmi dilleri ailesindendir. Bu dil ailesinin en eskisi, üstünü, gelişmişi ve zengin kelime hazinesine sahip olanı Arapça’dır. Şimdi kendilerinden daha eski ve zengin olan bir dilin o dillerden kelime aldığını iddia etmek yanlıştır. Esasen, bunun aksi yani, Arapça’dan o dillere birtakım kelimelerin geçmiş olması doğrudur. • Kur’ân’da da belirtildiği gibi, İslâmiyet öncesi Araplar, -bir kaç kişi dışında- ümmî bir toplum idi. Sözlü rivâyet esastı; edebî ürünler, kıssalar ve haberler hafızaya dayanıp şifâhî olarak naklediliyordu. Bunların yazıya geçirilmesine hicretin birinci yüzyılından itibaren başlandı. Şimdi, böyle bir câhiliye döneminde diller arası kelime geçişlerini sağlıklı bir şekilde tesbit etmek hiç bir surette mümkün değildir. Dolayısı ile böyle bir devrede, herhangi bir dilden bir kelimenin diğer bir dile geçtiğini iddia etmek ne kadar doğru ise, bunun aksini iddia etmek de o derece doğrudur. • İnsanlar, ihtiyaçlarına göre kelime ihdâs ederler, ortaya çıkan yeni eşyalara yeni isimler bulurlar. Câhiliyye devri Arab edebiyatı ile Arapların sosyal hayatında dinin çok az bir yeri vardı. Yani Kur’ân yoktu. Olmayan bir şeyi isimlendirmek, o, şu veya bu dilin, şu veya bu kelimesinden türedi, demek ise mümkün değildir.
Kur’ân lafzı ile ilgili doğru görüş nedir?
Kur’ân lafzı, İslâmiyet/Kur’ân ile beraber gelmiş, okumak anlamındaki kara’e’den türemiş, fu’lân vezninde, Arapça kökenli bir kelimedir. Bunun dışındaki görüşler yanlıştır.
Kur’ân’ın diğer bazı isimleri nelerdir?
El-Kitâb, Ümmü’l-Kitâb, el-Furkân, el-Mesânî, en-Nûr, ezZikr, el-Hüdâ, eş-Şifâ, Sıdk ve el-Hak.
Kur’ân’ın terim anlam nasıldır?
Kur’ân, Hz. Muhammed’e vahiyle indirilmiş, tevâtürle nakledilmiş, mushaflarda yazılmış, tilâvetiyle ibâdet edilen, bir sûresinin –dahi olsa- meydana getirilmesi için meydan okuyan, Fâtiha sûresiyle başlayıp Nâs sûresiyle sona eren, Allah’ın kelâmıdır.
Allah’ın kelâmı ifadesiyle ne anlatılır?
İnsanların, meleklerin ve cinlerin sözleri tanımın dışında kalmıştır. Çünkü Kur’ân, sadece Allah’ın kelâmıdır.
Tevâtürle nakledilmiş ifadesiyle ne anlatılır?
Şâz olan kırâat şekilleri ve diğer nakiller tarifin dışında bırakılmıştır. Ayrıca bu ifade, Kur’ân’ın sübûtunun kat’î olduğunu da göstermektedir.
Tilâvetiyle ibâdet edilen ifadesiyle ne anlatılmak istenmiştir?
Kur’ân tercümelerinin, tefsîrlerinin, âhâd kırâatların, nebevî ve kudsî hadîslerin, namazlarda ve ibâdet maksadıyla okunmalarının câiz olmadığı belirtilmiş ve bunların tarifin dışında bırakılmaları sağlanmıştır.
Kur’ân ‘ın gönderiliş amacı nedir?
Kur’ân, tüm insanlığı hidâyete getirmek amacıyla nâzil olmuş, evrensel bir ilâhî mesajdır.
Mekkî âyet ve sûrelerde, ne işlenmiştir?
Allah’ın birliği, kudreti ve lütufkârlığı ile âhiret günü ve dirilme gibi uhrevî konular geniş olarak işlenmiştir.
Medenî olan âyet ve sûrelerde, ağırlıkla olarak ne işlenmiştir?
Mekkî sûrelerin ihtiva ettiği başlıca konuların yanı sıra, ibâdât ve muâmelât konuları ağırlık kazanmıştır.
Kur’ân ile daha önceki ilahî kitaplar arasında ne gibi farklar vardır?
Vahyedilme, kayda geçirilme, günümüze gelme, üslûp ve muhtevâ açısından önemli farklılıklar vardır.
İnciller’in özelliği nedir?
Hz. Îsâ’nın hayatını anlatan biyografi kitapları olup çeşitli yazarlar tarafından yazılmış ve bu yazarların duydukları ve ulaşabildikleri kaynaklardan derledikleri bilgileri içermektedir.
Kitâb-ı Mukaddes’in özelliği nedir?
Çeşitli yazarlar tarafından farklı dönemlerde yazılmış farklı edebî türlerdeki yazılardan meydana gelmektedir. Onda tarihî yazıların yanı sıra dinî hükümler, hikmet türü bölümler, dua ve münâcâtlar bulunmaktadır. Kitâb-ı Mukaddes’e ait bölümlerin çoğu, adını taşıyan kişiler tarafından yazılmamıştır; ayrıca bazen birden çok kitap belli bir yazara nispet edilmiştir.
Kitâb-ı Mukaddes’le Kur’ân arasındaki ortak konular nelerdir?
Özellikle kâinatın ve insanın yaratılışı, cennetten çıkarılış, Nûh tufanı, Hz. İbrahim, İshak ve Ya’kub, İsrâiloğullarının tarihi, Hz. Yûsuf, Hz. Mûsâ ve onun Firavun’la mücadelesi, Mısır’dan çıkış, İsrâiloğullarının çöldeki hayatı, buzağıya tapma, Tâlût, Dâvûd ve Süleyman, çeşitli peygamberlerin tebliğ faaliyetleri, Zekeriyyâ ve oğlu Yahya, Meryem ve oğlu Îsâ ile havariler gibi konular.
Fezâilu’l-Kur’ân nedir?
Kur’ân’ın tamamını veya bazı sûre ya da âyetlerini öğrenip okuyan, öğreten, dinleyen, ezberleyen, hükümlerine göre amel edenlerin kazanacakları sevapları, bazı sûre yahut âyetlerin şifalı olduğunu bildiren hadisleri içeren literatür için kullanılan bir tabirdir.
Fezâilu’l-Kur’ân’la ilgili hadisler incelendiğinde onların kaç kısma ayrıldığı görülür?
• Kur’ân’ın bütününün fazîletine dair hadîsler: Sözün en hayırlısı, Allah’ın Kitâb’ıdır hadîsi gibi. • Kur’ân’ın sûrelerinin fazîletine dair hadîsler: Nefsim kudretinde olan Allah’a yemin ederim ki o (İhlâs sûresi), Kur’ân’ın üçte birine denktir gibi. • Kur’ân âyetlerinin fazîletine dair hadîsler: Geceleri, Bakara sûresinin sonundan iki âyet okuyan kimseye o iki âyet kâfî gelir hadîsi gibi.
Âyet kelimesi sözlükte ne manaya gelir?
İz, açık işaret, burhân, emâre, ibret, nişâne, şaşırtıcı iş ve mucize manasına gelmektedir.
Terim olarak âyet, ne manaya gelir?
‘’Kur’ân’ın herhangi bir sûresinde, bir veya birkaç kelime ya da cümleden meydana gelen ve başından ve sonundan ayrılmış olan bölümlere denir.
Kûr’ân’daki âyetlerin sayısı konusundaki görüşler nelerdir?
Kur’ân’da, İbn Abbas 6216, Basralılar 6204, Medîneliler 6219, Şamlılar 6226, Kûfeliler de 6236 âyet bulunduğunu ifade etmektedirler. Bu son (6236) görüşün daha doğru olduğu belirtilmektedir.
Âyetlerin sayısı hakkında bu değişik rakamların ortaya atılmasının sebebi nedir?
Bazı âyetlerin sonlarının neresi olduğu, sûrelerin başlarında bulunan besmelelerin âyet olarak kabul edilip edilmemesi ve hurûf-ı mukatta’anın müstakil bir âyet sayılıp sayılmaması gibi konularda ileri sürülen görüşlerin farklılığından kaynaklanmaktadır.
Kur’ân’ın âyetlerinin en uzunu hangisidir?
Müdâyene âyeti denilen Bakara sûresidir , 282 ayettir.
İlk inen âyetler hangileridir?
Alak sûresinin ilk beş âyetidir.
Besmelelerin bir âyet olup olmadıği ile ilgili mezhep imamlarının görüşleri nelerdir?
Hanefilere göre, sûrelerin başında bulunan besmeleler, bulunduğu sûreden ayrı olarak başlı başına birer âyettir. İmam Şâfiî’ye göre besmele, Fâtiha’nın başından bir âyettir. İmam Mâlik’e göre sûre başlarındaki besmeleler Kur’ân’dan değildir. Ahmed b. Hanbel’den bu konuda iki görüş vardır: 1. Besmele, Fâtiha ve diğer sûrelerin başından birer âyettir. 2. Sûrelerden ayrı olarak birer âyettir
Hangi sûrenin başında besmele yoktur?
Tevbe sûresinin.
Tilâvet secdesi nedir?
Okunması veya dinlenmesi halinde secde edilmesi gereken âyetlere secde âyeti, bu sebeple yapılan secdeye de tilâvet secdesi denir.
Kur’ân’da hangi sûrelerde secde âyeti vardır?
I) Arâf (7), 206. II) Ra’d (13), 15. III) Nahl (16), 49. IV) İsrâ’ (17), 107. V) Meryem (19), 58. VI) Hac (22), 18. Şâfiî’ye göre bu sûrede iki secde vardır. Biri bu 18. âyette, diğeri de şu 77. âyettedir. Hanefîlere göre, 77. âyetteki namaz secdesidir. VII) Furkân (25), 60. VIII) Neml (27), 25. IX) Secde (32), 15. X) Sad (38), 24. XI) Fussilet (41), 37. XII) Necm (53), 62. XIII) İnşikâk (84), 21. XIV) Alak (96), 19.
Tilâvet secdesi nasıl yapılır?
Tilâvet secdesi için ayağa kalkılır ve kıbleye dönülür. Niyet ettim Allah rızası için tilâvet secdesi yapmaya (namaz içinde sadece kalben niyet edilir) şeklinde niyet edildikten sonra, eller yukarı kaldırılmadan ellâhü ekber denilerek secdeye varılır ve secdede, üç defa sübhâne rabbiye’l-a’lâ denilir. Sonra tekbir alınarak ayağa kalkılıp, semi’nâ ve eta’nâ ğufrâneke rabbenâ ve ileyke’l-masîr okunduktan sonra tilâvet secdesi tamamlanmış olur.
Secde ayetinin hükmü nedir?
Tilâvet secdesi, Hanefîlere göre vâciptir.
Terim olarak sûre ne manaya gelir?
Ayetlerden en az üç âyettenmeydana gelen, başı ve sonu bulunan müstakil Kur’ân parçası demektir.
Kur’ân’da kaç sûre vardır ve Mekki , Medeni durumu nedir?
114 sûre vardır. Bu 114 sûrenin, Übey b. Ka’b’a göre 87’si Mekkî, 27’si ise Medenîdir.
Sûrelerin tertibi kim tarafından yapılmıştır?
Bu konuda üç görüş vardır: • Sûrelerin tamamının tertibi Hz. Peygamber’e dayanmaktadır (tevkîfî). Bu görüşte olanlar, Hz. Osman döneminde yazılıp İmam adı verilen Mushaf’ı, ellerinde özel Mushafları olanlar da dahil olmak üzere bütün ashâbın ittifakla kabul ettiğini delil olarak ileri sürmektedirler. Sûrelerin İmam Mushaf’taki tertîbi, bugün elimizde bulunan Mushaflardaki tertîbin aynısıdır. • Sûrelerin tamamının tertîbi sahâbenin ictihâdı ile olmuştur. Bu görüşte olanlar, Hz. Osman tarafından imhâ ettirilmeden önce, bazı sahâbîlerin ellerinde bulunan Mushaflardaki sûrelerin tertibinin farklı olmasını delil göstermektedirler. • Sûrelerin tertîbinin bir kısmı Hz. Peygamber’in bildirmesi, bir kısmı da sahâbenin ictihâdı ile olmuştur.
Kur’ân’da sûreler, uzunluk ve kısalıklarına göre nasıl tasnîf edilmiştir?
• es-Sebu’t-tuvel: En uzun yedi sûre demektir. Bunlar, Fâtiha’dan sonra gelen Bakara, Âl-i İmrân, Nisâ, Mâide, En’âm, A’râf, Enfâl-Tevbe’dir. Bazıları EnfalTevbe yerine Yunus sûresini koymaktadırlar. • el-Mi’ûn: Birinci gruptan sonra gelen ve âyet adedi yüz civarında olan sûrelerdir. Bunlar, es-sebu’ttuvel’in sonundan Secde sûresinin sonuna kadar olan kısımda yer alırlar. • el-Mesânî: Âyet adedi yüzden az olan sûrelerdir. Bunlar, Ahzâb sûresinin başından Kaf sûresinin başına kadar olan sûrelerdir. Bu sûreler, âyet sayıları es-sebu’t-tuvel ve el-mi’ûn’dan az olması nedeniyle daha çok okunup tekrarlandığı için el-mesânî diye isimlendirilmişlerdir. • el-Mufassal: Mushafın son bölümü olup, Kaf sûresinin başından Nâs sûresinin sonuna kadar olan sûreleri içine almaktadır. Bu sûrelere, kısalığı sebebiyle besmele ile sık sık ayrıldığı için bu isim verilmiştir.
Sûreler isimlerini nereden almıştır?
İlk kelimelerinden (lem yekün gibi), başlarındaki hurûf-ı mukatta’a’dan (Yâsîn gibi), kıssasını ihtivâ ettikleri şahsiyetlerden (Nûh gibi) veya topluluklardan (Münâfikûn gibi) ya da konularının birinden almışlardır. Bazen bir sûrenin birden fazla ismi bulunmaktadır. Meselâ Fâtiha sûresinin, el-Vâfiye, el-Kâfiye, eş-Şâfiye ve esSebu’l-Mesânî gibi 20’den fazla ismi vardır. Bazen de birden fazla sûreye bir isim verilmiştir. Meselâ Zehrevân (Bakara-Âl-i İmrân) ve Muavvizetân (Felak-Nâs) gibi.
Sûrelerin Mekkî veya Medenî oluşları hakkındaki görüşler nelerdir?
• Vahyin indiği mekân dikkate alınarak yapılan taksim. Buna göre Mekke’de ve (Mina ve Arafat gibi) Mekke’ye yakın yerlerde nâzil olan âyet ve sûrelere Mekkî, Medîne’de ve (Bedir ve Uhud gibi) Medîne’ye yakın yerlerde inen âyet ve sûrelere Medenî denir. • Muhâtaplar dikkate alınarak yapılan taksim. Buna göre, Mekkelilere hitap eden âyet ve sûrelere Mekkî, Medînelilere hitap eden âyet ve sûrelere de Medenî denmektedir. • Zaman dikkate alınarak yapılan taksim. Buna göre, hicretten önce inen âyet ve sûrelere Mekkî, sonra inen âyet ve sûrelere de Medenî denir. İşte doğru olan görüş budur.
Mekkî sûrelerin özellikleri nelerdir?
• İçinde kellâ lafzı olan, • Secde âyeti ihtiva eden, • Bakara sûresi hariç, içinde Âdem ve İblîs kıssası yer alan, • Bakara ve Âl-i İmrân sûresi hariç, başında hurûf-ı mukatta’a bulunan, • Bakara hariç, içinde peygamberlerin ve geçmiş milletlerin kıssaları anlatılan • Bazı istisnalar dışında, içinde ey insanlar ibaresi bulunup, ey îmân edenler ibaresi bulunmayan sûrelerin hepsi Mekkîdir. • Muhtevâ olarak: a. Mekkî sûrelerde şirke ve putperestliğe karşı bir mücadele vardır. Müşriklerin bâtıl inançları çürütülerek şirk ortadan kaldırılmaya çalışılır. b. Tek Allah inancı, nübüvvet ve âhirete îmân esasları veciz ifadelerle anlatılır. c. İyi ahlaka sarılmaya ve istikamete teşvik ederler. d. Âyet ve sûreler kısa, ifadeler hararetli ve vurguludur. c. Kasemlere fazla yer verilmiştir. e. Mekkî sûrelerde, rûhânî cezbeler ve tatlı mûsıkî ahenkler vardır.
Medenî sûrelerin özellikleri nelerdir?
• Ankebût sûresi hariç, içinde münafıklardan bahsedilen, • Cihâda izin veren ve cihad hükümlerini beyan eden, • Hudûd ve miras paylaşımından bahseden, • Bazı istisnalar dışında, içinde ey îmân edenler ibaresi bulunan, • İbâdât ve muâmelât konuları tafsîlatlı olarak yer alan, • Ehl-i kitabın batıl inançları ve yanlış davranışlarını anlatıp onları İslâm’a davet eden sûrelerin hepsi Medenîdir.
Kırâat nedir?
Kur’ân’ın kelimelerinin eda keyfiyetlerini ve ihtilaflarını nakledenlerine isnat ederek bilmektir.
Kırâat konusu nedir?
Telaffuzlarındaki ihtilaf ve edâlarındaki keyfiyet bakımından Kur’ân’ın kelimeleridir.
Kırâat gayesi nedir?
Mütevâtir kırâatların zabt melekesini elde etmektir.
On kırâat imamı ve meşhur olan râvîleri kimlerdir?
1. Nâfi. Râvîleri Kâlûn ve Verş’tir. 2. İbn Kesîr. Râvîleri Bezzî ve Kunbul’dur. 3. Ebû Amr. Râvîleri Dûrî ve Sûsî’dir. 4. İbn Âmir. Râvîleri Hişâm ve İbn Zekvân’dır. 5. Âsım. Râvîleri Ebû Bekir Şu’be ve Hafs’tır. 6. Hamza. Râvîleri Halef ve Hallâd’tır. 7. Kisâî. Râvîleri Leys ve Dûrî’dir. 8. Ebû Ca’fer. Râvîleri İsâ b. Verdân ve Süleyman b. Cemmâz’dır. 9. Ya’kûb. Râvîleri Ruveys ve Ravh’tur. 10. Halef. Râvîleri İshak b. İbrâhîm ve İdris b. Abdilkerîm’dir.
Kırâatların sahih olması şartları nelerdir?
1. Kırâat, sahîh ve muttasıl bir senedle Hz. Peygamber’e ulaşmalı. 2. Takdiren de olsa Hz. Osman döneminde çoğaltılan nüshalardan birinin hattına uymalı. 3. Bir vecihle de olsa Arap dilinin kâidelerine uygun olmalı. Bu üç şartı birden taşıyan kırâat sahihtir. Bazıları, kırâatın sahih olmasi için üçüncü şarta gerek olmadığını belirtmektedirler.
Mütevâtir kırâat nedir?
Yalan üzere ittifak etmeleri aklen mümkün olmayan bir topluluğun diğer bir topluluktan rivâyet ettiği kırâata, mütevâtir kırâat denir.
Meşhur kırâat nedir?
Senedi sahîh, Arap dilinin kâidelerine ve Hz. Osman döneminde çoğaltılan nüshalardan birinin hattına uygun olan, ancak tevâtür derecesine ulaşamayan kırâata, meşhur kırâat denir.
Âhâd kırâat nedir?
Senedi sahîh olup, ya Arapça kâidelere ya da Hz. Osman döneminde çoğaltılan nüshalardan birinin hattına uygun olmayan kırâata, âhâd kırâat denir. Bu kırâat ile okumak câiz değildir.
Şâz kırâat nedir?
Senedi sahîh olmayan kırâattır. Bununla da Kur’ân okumak câiz değildir.
Mevzû (uydurma) kırâat nedir?
Asılsız olarak yalnız okuyanına isnat edilen kırâattır. Bu kırâata göre de Kur’ân okumak câiz değildir.
Bugünkü kırâatların çeşitleri nelerdir?
Âsım kırâatı: Bugün Müslümanların ekseriyeti Kur’ân’ı, Âsım kırâatının Hafs rivâyetine göre okumaktadırlar. Mısırlılar, her ne kadar Nâfi kırâatının Verş rivâyetini kabul etseler de daha kolay olduğu için Hafs’ın rivâyetini tercih etmektedirler. Nâfi kırâatı: Mısır hariç, Kuzey Afrika’da yaşayan Müslümanlar Kur’ân’ı, Nâfi kırâatının Verş rivâyetine göre okumaktadırlar. Ebû Amr’ın kırâatı: Sadece Sudan’ın bir kısmında okunmaktadır.
İbtidâ nedir?
İlk defa okumaya başlamaya veya vakıftan sonra kırâata devam etmek için tekrar başlamaya denir.
Vakfın kısımları nelerdir?
• Tam vakıf (vakf-ı tâm). Kendisinden sonrası ile lafız ve manâ yönünden alakası bulunmayan bir kelime üzerinde yapılan vakfa tam vakıf denir. • Kâfî vakıf (vakf-ı kâfî): Kelâm, lafız ve manâ yönünden tamamlanmakla beraber yine de kendinden sonrası ile anlam bakımından bir alakası varsa bu tür yerlerde yapılan vakfa, kâfî vakıf denir. • Hasen vakıf (vakf-ı hasen): Kelâm, lafız ve manâ bakımından tamamlanmakla beraber, yine de onun kendisinden öncesi veya sonrası ile lafız yönünden bir ilgisi varsa bu vakfa, vakf-ı hasen denir. • Kabih vakıf (vakf-ı kabîh): Kelâm, lafız ve manâ yönünden tamamlanmadan ve kendisinden sonraki lafız ile her iki cihetten şiddetli alakası bulunan yerde yapılan vakfa, vakf-ı kabîh denir.
İbtidânın da şu kuralları nelerdir?
• Vakf-ı tâm ve vakf-ı kâfî olan yerlerde durduktan sonra peşinden gelen kelimeden başlamak uygun olur. • Vakf-ı hasen, âyet sonunda ise takip eden âyetin başından okunarak devam edilir, eğer âyet ortasında yapılmışsa, mananın bütünlüğünü sağlamak şartıyla o kelimeden veya daha geriden alınarak başlanır. • Vakf-ı kabihlerde ise, yine mana bütünlüğü dikkate alınıp o kelimeden veya daha geriden alınarak başlanır.
Kur’ân-ı Kerîm’i okuyuş şekilleri nelerdir?
• Tahkîk: Kırâat ilminde tahkîk, her bir harfin hakkını tam vermek, medlerini yeterince uzatmak, harekeleri birbirinden ayırmak, şeddeleri tam yapmak ve gunnelerin hakkını vermek gibi tecvîd kurallarını yerine getirmede, okuyuş hassasiyetinin en son imkânını kullanarak Kur’ân’ı okuma tarzıdır. • Hadr: Kırâat ilminde hadr, Kur’ân’ı, tecvid kâidelerine uyarak hızlı bir şekilde okumaya denir. • Tedvîr: Tahkîk ile hadr arasında bir okuyuş tarzıdır.
Kur’ân lafzının kökü hakkında, İslâm âlimleri’nin ileri sürdüğü görüşler nelerdir?
Kur’ân/?????? kelimesinin hemzesiz ve türemiş olduğunu savunanlar.Kur’ân kelimesinin hemzesiz, türememiş ve alem-i mürtecel olduğunu savunanlar.Kur’ân kelimesinin hemzeli ve türemiş olduğunu savunanlar.
Kur’ân kelimesinin hemzesiz, türememiş ve alem-i mürtecel olduğunu savunanlar’ın görüşleri nelerdir?
Şafiî ve taraftarlarına göre Kur’ân lafzı hemzeli değildir; el/?? ile ma’rife yapılmış ve mürteceldir (bir tür özel isimdir); Hz. Peygamber’e inen kelâma özel isim olarak konmuştur, türememiş, kara’e/???’den de alınmamıştır, şayet kara’e’den alınmış olsaydı her okunan şeyin Kur’ân olması gerekirdi. Dikkat edilirse burada Kur’ân lafzının alem-i mürtecel olduğu belirtilmiştir. Arap dilinde alem-i mürtecel, ilk anda bir şeye isim olarak konmuş, bundan sonra da başka hiç bir şeyde kullanılmayan özel isimdir. Bu tür özel isimde herhangi bir değişiklik yapılmaz; harflerine harf ilave etmek, onları noksanlaştırmak veya değiştirmek mümkün değildir. Başlangıçta nasıl konmuşsa sürekli olarak o şekilde kalır. Eğer o başlangıçta isim olarak konurken, el takısız ise, daha sonra ona el takısı eklenmez; el takısı ekli ise, bu takı onun bir parçası olup ondan ayrılmaz. Kur’ân’da toplam 70 defa geçen Kur’ân lafzı, 50 yerde el takısı ile birlikte, 20 yerde de el takısı olmadan zikredilmiştir. Eğer Kur’ân kelimesi alem-i mürtecel olsaydı onun ya tamamen el takısı olmadan ya da el takısı ile birlikte zikredilmesi gerekirdi. O halde bu görüş de tutarlı değildir.
Schwally, Wellhausen ve Horovitz gibi oryantalistlere göre Kur’ân lafzı Süryanice veya İbrânice, keryânî – kiryânî kelimelerinden alınmıştır.Onların bu görüşlerinin doğru olmadığının delilleri nelerdir?
• Arabça, Süryânice ve İbrânice, Sâmi dilleri ailesindendir. Bu dil ailesinin en eskisi, üstünü, gelişmişi ve zengin kelime hazinesine sahip olanı Arapça’dır. Şimdi kendilerinden daha eski ve zengin olan bir dilin o dillerden kelime aldığını iddia etmek yanlıştır. Esasen, bunun aksi yani, Arapça’dan o dillere birtakım kelimelerin geçmiş olması doğrudur. • Kur’ân’da da belirtildiği gibi, İslâmiyet öncesi Araplar, -bir kaç kişi dışında- ümmî bir toplum idi. Sözlü rivâyet esastı; edebî ürünler, kıssalar ve haberler hafızaya dayanıp şifâhî olarak naklediliyordu. Bunların yazıya geçirilmesine hicretin birinci yüzyılından itibaren başlandı. Şimdi, böyle bir câhiliye döneminde diller arası kelime geçişlerini sağlıklı bir şekilde tesbit etmek hiç bir surette mümkün değildir. Dolayısı ile böyle bir devrede, herhangi bir dilden bir kelimenin diğer bir dile geçtiğini iddia etmek ne kadar doğru ise, bunun aksini iddia etmek de o derece doğrudur. • İnsanlar, ihtiyaçlarına göre kelime ihdâs ederler, ortaya çıkan yeni eşyalara yeni isimler bulurlar. Câhiliyye devri Arab edebiyatı ile Arapların sosyal hayatında dinin çok az bir yeri vardı. Yani Kur’ân yoktu. Olmayan bir şeyi isimlendirmek, o, şu veya bu dilin, şu veya bu kelimesinden türedi, demek ise mümkün değildir.
Kur’ân lafzı ile ilgili doğru görüş nedir?
Kur’ân lafzı, İslâmiyet/Kur’ân ile beraber gelmiş, okumak anlamındaki kara’e’den türemiş, fu’lân vezninde, Arapça kökenli bir kelimedir. Bunun dışındaki görüşler yanlıştır.
Kur’ân’ın diğer bazı isimleri nelerdir?
El-Kitâb, Ümmü’l-Kitâb, el-Furkân, el-Mesânî, en-Nûr, ezZikr, el-Hüdâ, eş-Şifâ, Sıdk ve el-Hak.
Kur’ân’ın terim anlam nasıldır?
Kur’ân, Hz. Muhammed’e vahiyle indirilmiş, tevâtürle nakledilmiş, mushaflarda yazılmış, tilâvetiyle ibâdet edilen, bir sûresinin –dahi olsa- meydana getirilmesi için meydan okuyan, Fâtiha sûresiyle başlayıp Nâs sûresiyle sona eren, Allah’ın kelâmıdır.
Allah’ın kelâmı ifadesiyle ne anlatılır?
İnsanların, meleklerin ve cinlerin sözleri tanımın dışında kalmıştır. Çünkü Kur’ân, sadece Allah’ın kelâmıdır.
Tevâtürle nakledilmiş ifadesiyle ne anlatılır?
Şâz olan kırâat şekilleri ve diğer nakiller tarifin dışında bırakılmıştır. Ayrıca bu ifade, Kur’ân’ın sübûtunun kat’î olduğunu da göstermektedir.
Tilâvetiyle ibâdet edilen ifadesiyle ne anlatılmak istenmiştir?
Kur’ân tercümelerinin, tefsîrlerinin, âhâd kırâatların, nebevî ve kudsî hadîslerin, namazlarda ve ibâdet maksadıyla okunmalarının câiz olmadığı belirtilmiş ve bunların tarifin dışında bırakılmaları sağlanmıştır.
Kur’ân ‘ın gönderiliş amacı nedir?
Kur’ân, tüm insanlığı hidâyete getirmek amacıyla nâzil olmuş, evrensel bir ilâhî mesajdır.
Mekkî âyet ve sûrelerde, ne işlenmiştir?
Allah’ın birliği, kudreti ve lütufkârlığı ile âhiret günü ve dirilme gibi uhrevî konular geniş olarak işlenmiştir.
Medenî olan âyet ve sûrelerde, ağırlıkla olarak ne işlenmiştir?
Mekkî sûrelerin ihtiva ettiği başlıca konuların yanı sıra, ibâdât ve muâmelât konuları ağırlık kazanmıştır.
Kur’ân ile daha önceki ilahî kitaplar arasında ne gibi farklar vardır?
Vahyedilme, kayda geçirilme, günümüze gelme, üslûp ve muhtevâ açısından önemli farklılıklar vardır.
İnciller’in özelliği nedir?
Hz. Îsâ’nın hayatını anlatan biyografi kitapları olup çeşitli yazarlar tarafından yazılmış ve bu yazarların duydukları ve ulaşabildikleri kaynaklardan derledikleri bilgileri içermektedir.
Kitâb-ı Mukaddes’in özelliği nedir?
Çeşitli yazarlar tarafından farklı dönemlerde yazılmış farklı edebî türlerdeki yazılardan meydana gelmektedir. Onda tarihî yazıların yanı sıra dinî hükümler, hikmet türü bölümler, dua ve münâcâtlar bulunmaktadır. Kitâb-ı Mukaddes’e ait bölümlerin çoğu, adını taşıyan kişiler tarafından yazılmamıştır; ayrıca bazen birden çok kitap belli bir yazara nispet edilmiştir.
Kitâb-ı Mukaddes’le Kur’ân arasındaki ortak konular nelerdir?
Özellikle kâinatın ve insanın yaratılışı, cennetten çıkarılış, Nûh tufanı, Hz. İbrahim, İshak ve Ya’kub, İsrâiloğullarının tarihi, Hz. Yûsuf, Hz. Mûsâ ve onun Firavun’la mücadelesi, Mısır’dan çıkış, İsrâiloğullarının çöldeki hayatı, buzağıya tapma, Tâlût, Dâvûd ve Süleyman, çeşitli peygamberlerin tebliğ faaliyetleri, Zekeriyyâ ve oğlu Yahya, Meryem ve oğlu Îsâ ile havariler gibi konular.
Fezâilu’l-Kur’ân nedir?
Kur’ân’ın tamamını veya bazı sûre ya da âyetlerini öğrenip okuyan, öğreten, dinleyen, ezberleyen, hükümlerine göre amel edenlerin kazanacakları sevapları, bazı sûre yahut âyetlerin şifalı olduğunu bildiren hadisleri içeren literatür için kullanılan bir tabirdir.
Fezâilu’l-Kur’ân’la ilgili hadisler incelendiğinde onların kaç kısma ayrıldığı görülür?
• Kur’ân’ın bütününün fazîletine dair hadîsler: Sözün en hayırlısı, Allah’ın Kitâb’ıdır hadîsi gibi. • Kur’ân’ın sûrelerinin fazîletine dair hadîsler: Nefsim kudretinde olan Allah’a yemin ederim ki o (İhlâs sûresi), Kur’ân’ın üçte birine denktir gibi. • Kur’ân âyetlerinin fazîletine dair hadîsler: Geceleri, Bakara sûresinin sonundan iki âyet okuyan kimseye o iki âyet kâfî gelir hadîsi gibi.
Âyet kelimesi sözlükte ne manaya gelir?
İz, açık işaret, burhân, emâre, ibret, nişâne, şaşırtıcı iş ve mucize manasına gelmektedir.
Terim olarak âyet, ne manaya gelir?
‘’Kur’ân’ın herhangi bir sûresinde, bir veya birkaç kelime ya da cümleden meydana gelen ve başından ve sonundan ayrılmış olan bölümlere denir.
Kûr’ân’daki âyetlerin sayısı konusundaki görüşler nelerdir?
Kur’ân’da, İbn Abbas 6216, Basralılar 6204, Medîneliler 6219, Şamlılar 6226, Kûfeliler de 6236 âyet bulunduğunu ifade etmektedirler. Bu son (6236) görüşün daha doğru olduğu belirtilmektedir.
Âyetlerin sayısı hakkında bu değişik rakamların ortaya atılmasının sebebi nedir?
Bazı âyetlerin sonlarının neresi olduğu, sûrelerin başlarında bulunan besmelelerin âyet olarak kabul edilip edilmemesi ve hurûf-ı mukatta’anın müstakil bir âyet sayılıp sayılmaması gibi konularda ileri sürülen görüşlerin farklılığından kaynaklanmaktadır.
Kur’ân’ın âyetlerinin en uzunu hangisidir?
Müdâyene âyeti denilen Bakara sûresidir , 282 ayettir.
İlk inen âyetler hangileridir?
Alak sûresinin ilk beş âyetidir.
Besmelelerin bir âyet olup olmadıği ile ilgili mezhep imamlarının görüşleri nelerdir?
Hanefilere göre, sûrelerin başında bulunan besmeleler, bulunduğu sûreden ayrı olarak başlı başına birer âyettir. İmam Şâfiî’ye göre besmele, Fâtiha’nın başından bir âyettir. İmam Mâlik’e göre sûre başlarındaki besmeleler Kur’ân’dan değildir. Ahmed b. Hanbel’den bu konuda iki görüş vardır: 1. Besmele, Fâtiha ve diğer sûrelerin başından birer âyettir. 2. Sûrelerden ayrı olarak birer âyettir
Hangi sûrenin başında besmele yoktur?
Tevbe sûresinin.
Tilâvet secdesi nedir?
Okunması veya dinlenmesi halinde secde edilmesi gereken âyetlere secde âyeti, bu sebeple yapılan secdeye de tilâvet secdesi denir.
Kur’ân’da hangi sûrelerde secde âyeti vardır?
I) Arâf (7), 206. II) Ra’d (13), 15. III) Nahl (16), 49. IV) İsrâ’ (17), 107. V) Meryem (19), 58. VI) Hac (22), 18. Şâfiî’ye göre bu sûrede iki secde vardır. Biri bu 18. âyette, diğeri de şu 77. âyettedir. Hanefîlere göre, 77. âyetteki namaz secdesidir. VII) Furkân (25), 60. VIII) Neml (27), 25. IX) Secde (32), 15. X) Sad (38), 24. XI) Fussilet (41), 37. XII) Necm (53), 62. XIII) İnşikâk (84), 21. XIV) Alak (96), 19.
Tilâvet secdesi nasıl yapılır?
Tilâvet secdesi için ayağa kalkılır ve kıbleye dönülür. Niyet ettim Allah rızası için tilâvet secdesi yapmaya (namaz içinde sadece kalben niyet edilir) şeklinde niyet edildikten sonra, eller yukarı kaldırılmadan ellâhü ekber denilerek secdeye varılır ve secdede, üç defa sübhâne rabbiye’l-a’lâ denilir. Sonra tekbir alınarak ayağa kalkılıp, semi’nâ ve eta’nâ ğufrâneke rabbenâ ve ileyke’l-masîr okunduktan sonra tilâvet secdesi tamamlanmış olur.
Secde ayetinin hükmü nedir?
Tilâvet secdesi, Hanefîlere göre vâciptir.
Terim olarak sûre ne manaya gelir?
Ayetlerden en az üç âyettenmeydana gelen, başı ve sonu bulunan müstakil Kur’ân parçası demektir.
Kur’ân’da kaç sûre vardır ve Mekki , Medeni durumu nedir?
114 sûre vardır. Bu 114 sûrenin, Übey b. Ka’b’a göre 87’si Mekkî, 27’si ise Medenîdir.
Sûrelerin tertibi kim tarafından yapılmıştır?
Bu konuda üç görüş vardır: • Sûrelerin tamamının tertibi Hz. Peygamber’e dayanmaktadır (tevkîfî). Bu görüşte olanlar, Hz. Osman döneminde yazılıp İmam adı verilen Mushaf’ı, ellerinde özel Mushafları olanlar da dahil olmak üzere bütün ashâbın ittifakla kabul ettiğini delil olarak ileri sürmektedirler. Sûrelerin İmam Mushaf’taki tertîbi, bugün elimizde bulunan Mushaflardaki tertîbin aynısıdır. • Sûrelerin tamamının tertîbi sahâbenin ictihâdı ile olmuştur. Bu görüşte olanlar, Hz. Osman tarafından imhâ ettirilmeden önce, bazı sahâbîlerin ellerinde bulunan Mushaflardaki sûrelerin tertibinin farklı olmasını delil göstermektedirler. • Sûrelerin tertîbinin bir kısmı Hz. Peygamber’in bildirmesi, bir kısmı da sahâbenin ictihâdı ile olmuştur.
Kur’ân’da sûreler, uzunluk ve kısalıklarına göre nasıl tasnîf edilmiştir?
• es-Sebu’t-tuvel: En uzun yedi sûre demektir. Bunlar, Fâtiha’dan sonra gelen Bakara, Âl-i İmrân, Nisâ, Mâide, En’âm, A’râf, Enfâl-Tevbe’dir. Bazıları EnfalTevbe yerine Yunus sûresini koymaktadırlar. • el-Mi’ûn: Birinci gruptan sonra gelen ve âyet adedi yüz civarında olan sûrelerdir. Bunlar, es-sebu’ttuvel’in sonundan Secde sûresinin sonuna kadar olan kısımda yer alırlar. • el-Mesânî: Âyet adedi yüzden az olan sûrelerdir. Bunlar, Ahzâb sûresinin başından Kaf sûresinin başına kadar olan sûrelerdir. Bu sûreler, âyet sayıları es-sebu’t-tuvel ve el-mi’ûn’dan az olması nedeniyle daha çok okunup tekrarlandığı için el-mesânî diye isimlendirilmişlerdir. • el-Mufassal: Mushafın son bölümü olup, Kaf sûresinin başından Nâs sûresinin sonuna kadar olan sûreleri içine almaktadır. Bu sûrelere, kısalığı sebebiyle besmele ile sık sık ayrıldığı için bu isim verilmiştir.
Sûreler isimlerini nereden almıştır?
İlk kelimelerinden (lem yekün gibi), başlarındaki hurûf-ı mukatta’a’dan (Yâsîn gibi), kıssasını ihtivâ ettikleri şahsiyetlerden (Nûh gibi) veya topluluklardan (Münâfikûn gibi) ya da konularının birinden almışlardır. Bazen bir sûrenin birden fazla ismi bulunmaktadır. Meselâ Fâtiha sûresinin, el-Vâfiye, el-Kâfiye, eş-Şâfiye ve esSebu’l-Mesânî gibi 20’den fazla ismi vardır. Bazen de birden fazla sûreye bir isim verilmiştir. Meselâ Zehrevân (Bakara-Âl-i İmrân) ve Muavvizetân (Felak-Nâs) gibi.
Sûrelerin Mekkî veya Medenî oluşları hakkındaki görüşler nelerdir?
• Vahyin indiği mekân dikkate alınarak yapılan taksim. Buna göre Mekke’de ve (Mina ve Arafat gibi) Mekke’ye yakın yerlerde nâzil olan âyet ve sûrelere Mekkî, Medîne’de ve (Bedir ve Uhud gibi) Medîne’ye yakın yerlerde inen âyet ve sûrelere Medenî denir. • Muhâtaplar dikkate alınarak yapılan taksim. Buna göre, Mekkelilere hitap eden âyet ve sûrelere Mekkî, Medînelilere hitap eden âyet ve sûrelere de Medenî denmektedir. • Zaman dikkate alınarak yapılan taksim. Buna göre, hicretten önce inen âyet ve sûrelere Mekkî, sonra inen âyet ve sûrelere de Medenî denir. İşte doğru olan görüş budur.
Mekkî sûrelerin özellikleri nelerdir?
• İçinde kellâ lafzı olan, • Secde âyeti ihtiva eden, • Bakara sûresi hariç, içinde Âdem ve İblîs kıssası yer alan, • Bakara ve Âl-i İmrân sûresi hariç, başında hurûf-ı mukatta’a bulunan, • Bakara hariç, içinde peygamberlerin ve geçmiş milletlerin kıssaları anlatılan • Bazı istisnalar dışında, içinde ey insanlar ibaresi bulunup, ey îmân edenler ibaresi bulunmayan sûrelerin hepsi Mekkîdir. • Muhtevâ olarak: a. Mekkî sûrelerde şirke ve putperestliğe karşı bir mücadele vardır. Müşriklerin bâtıl inançları çürütülerek şirk ortadan kaldırılmaya çalışılır. b. Tek Allah inancı, nübüvvet ve âhirete îmân esasları veciz ifadelerle anlatılır. c. İyi ahlaka sarılmaya ve istikamete teşvik ederler. d. Âyet ve sûreler kısa, ifadeler hararetli ve vurguludur. c. Kasemlere fazla yer verilmiştir. e. Mekkî sûrelerde, rûhânî cezbeler ve tatlı mûsıkî ahenkler vardır.
Medenî sûrelerin özellikleri nelerdir?
• Ankebût sûresi hariç, içinde münafıklardan bahsedilen, • Cihâda izin veren ve cihad hükümlerini beyan eden, • Hudûd ve miras paylaşımından bahseden, • Bazı istisnalar dışında, içinde ey îmân edenler ibaresi bulunan, • İbâdât ve muâmelât konuları tafsîlatlı olarak yer alan, • Ehl-i kitabın batıl inançları ve yanlış davranışlarını anlatıp onları İslâm’a davet eden sûrelerin hepsi Medenîdir.
Kırâat nedir?
Kur’ân’ın kelimelerinin eda keyfiyetlerini ve ihtilaflarını nakledenlerine isnat ederek bilmektir.
Kırâat konusu nedir?
Telaffuzlarındaki ihtilaf ve edâlarındaki keyfiyet bakımından Kur’ân’ın kelimeleridir.
Kırâat gayesi nedir?
Mütevâtir kırâatların zabt melekesini elde etmektir.
On kırâat imamı ve meşhur olan râvîleri kimlerdir?
1. Nâfi. Râvîleri Kâlûn ve Verş’tir. 2. İbn Kesîr. Râvîleri Bezzî ve Kunbul’dur. 3. Ebû Amr. Râvîleri Dûrî ve Sûsî’dir. 4. İbn Âmir. Râvîleri Hişâm ve İbn Zekvân’dır. 5. Âsım. Râvîleri Ebû Bekir Şu’be ve Hafs’tır. 6. Hamza. Râvîleri Halef ve Hallâd’tır. 7. Kisâî. Râvîleri Leys ve Dûrî’dir. 8. Ebû Ca’fer. Râvîleri İsâ b. Verdân ve Süleyman b. Cemmâz’dır. 9. Ya’kûb. Râvîleri Ruveys ve Ravh’tur. 10. Halef. Râvîleri İshak b. İbrâhîm ve İdris b. Abdilkerîm’dir.
Kırâatların sahih olması şartları nelerdir?
1. Kırâat, sahîh ve muttasıl bir senedle Hz. Peygamber’e ulaşmalı. 2. Takdiren de olsa Hz. Osman döneminde çoğaltılan nüshalardan birinin hattına uymalı. 3. Bir vecihle de olsa Arap dilinin kâidelerine uygun olmalı. Bu üç şartı birden taşıyan kırâat sahihtir. Bazıları, kırâatın sahih olmasi için üçüncü şarta gerek olmadığını belirtmektedirler.
Mütevâtir kırâat nedir?
Yalan üzere ittifak etmeleri aklen mümkün olmayan bir topluluğun diğer bir topluluktan rivâyet ettiği kırâata, mütevâtir kırâat denir.
Meşhur kırâat nedir?
Senedi sahîh, Arap dilinin kâidelerine ve Hz. Osman döneminde çoğaltılan nüshalardan birinin hattına uygun olan, ancak tevâtür derecesine ulaşamayan kırâata, meşhur kırâat denir.
Âhâd kırâat nedir?
Senedi sahîh olup, ya Arapça kâidelere ya da Hz. Osman döneminde çoğaltılan nüshalardan birinin hattına uygun olmayan kırâata, âhâd kırâat denir. Bu kırâat ile okumak câiz değildir.
Şâz kırâat nedir?
Senedi sahîh olmayan kırâattır. Bununla da Kur’ân okumak câiz değildir.
Mevzû (uydurma) kırâat nedir?
Asılsız olarak yalnız okuyanına isnat edilen kırâattır. Bu kırâata göre de Kur’ân okumak câiz değildir.
Bugünkü kırâatların çeşitleri nelerdir?
Âsım kırâatı: Bugün Müslümanların ekseriyeti Kur’ân’ı, Âsım kırâatının Hafs rivâyetine göre okumaktadırlar. Mısırlılar, her ne kadar Nâfi kırâatının Verş rivâyetini kabul etseler de daha kolay olduğu için Hafs’ın rivâyetini tercih etmektedirler. Nâfi kırâatı: Mısır hariç, Kuzey Afrika’da yaşayan Müslümanlar Kur’ân’ı, Nâfi kırâatının Verş rivâyetine göre okumaktadırlar. Ebû Amr’ın kırâatı: Sadece Sudan’ın bir kısmında okunmaktadır.
İbtidâ nedir?
İlk defa okumaya başlamaya veya vakıftan sonra kırâata devam etmek için tekrar başlamaya denir.
Vakfın kısımları nelerdir?
• Tam vakıf (vakf-ı tâm). Kendisinden sonrası ile lafız ve manâ yönünden alakası bulunmayan bir kelime üzerinde yapılan vakfa tam vakıf denir. • Kâfî vakıf (vakf-ı kâfî): Kelâm, lafız ve manâ yönünden tamamlanmakla beraber yine de kendinden sonrası ile anlam bakımından bir alakası varsa bu tür yerlerde yapılan vakfa, kâfî vakıf denir. • Hasen vakıf (vakf-ı hasen): Kelâm, lafız ve manâ bakımından tamamlanmakla beraber, yine de onun kendisinden öncesi veya sonrası ile lafız yönünden bir ilgisi varsa bu vakfa, vakf-ı hasen denir. • Kabih vakıf (vakf-ı kabîh): Kelâm, lafız ve manâ yönünden tamamlanmadan ve kendisinden sonraki lafız ile her iki cihetten şiddetli alakası bulunan yerde yapılan vakfa, vakf-ı kabîh denir.
İbtidânın da şu kuralları nelerdir?
• Vakf-ı tâm ve vakf-ı kâfî olan yerlerde durduktan sonra peşinden gelen kelimeden başlamak uygun olur. • Vakf-ı hasen, âyet sonunda ise takip eden âyetin başından okunarak devam edilir, eğer âyet ortasında yapılmışsa, mananın bütünlüğünü sağlamak şartıyla o kelimeden veya daha geriden alınarak başlanır. • Vakf-ı kabihlerde ise, yine mana bütünlüğü dikkate alınıp o kelimeden veya daha geriden alınarak başlanır.
Kur’ân-ı Kerîm’i okuyuş şekilleri nelerdir?
• Tahkîk: Kırâat ilminde tahkîk, her bir harfin hakkını tam vermek, medlerini yeterince uzatmak, harekeleri birbirinden ayırmak, şeddeleri tam yapmak ve gunnelerin hakkını vermek gibi tecvîd kurallarını yerine getirmede, okuyuş hassasiyetinin en son imkânını kullanarak Kur’ân’ı okuma tarzıdır. • Hadr: Kırâat ilminde hadr, Kur’ân’ı, tecvid kâidelerine uyarak hızlı bir şekilde okumaya denir. • Tedvîr: Tahkîk ile hadr arasında bir okuyuş tarzıdır.