Açıköğretim Ders Notları

Osmanlı Türkçesine Giriş 1 Dersi 3. Ünite Sorularla Öğrenelim

Açıköğretim ders notları öğrenciler tarafından ders çalışma esnasında hazırlanmakta olup diğer ders çalışacak öğrenciler için paylaşılmaktadır. Sizlerde hazırladığınız ders notlarını paylaşmak istiyorsanız bizlere iletebilirsiniz.

Açıköğretim derslerinden Osmanlı Türkçesine Giriş 1 Dersi 3. Ünite Sorularla Öğrenelim için hazırlanan  ders çalışma dokümanına (ders özeti / sorularla öğrenelim) aşağıdan erişebilirsiniz. AÖF Ders Notları ile sınavlara çok daha etkili bir şekilde çalışabilirsiniz. Sınavlarınızda başarılar dileriz.

Alfabe İşaretlerinin Ses Değerleri Iı: Ünsüzler

1. Soru

Türkçe’de ünsüzlerin genel özellikleri nelerdir?

Cevap

Ünsüz sesler ciğerlerden gelen havanın, ses yolundan geçerken belli noktalardaki daralma (sıkışma) ve kapanma (tıkanma) yüzünden meydana
getirdiği gürültü ile duyulan seslerdir. Bu daralma
ve kapanma noktalarına boğumlanma noktaları
diyoruz. Bu gürültü bazen sürtünerek sızmadan
meydana gelen bir hışırtı, bazen de kapanan bir
noktanın birden açılmasıyla oluşan bir patlama
şeklindedir.


2. Soru

Türkçe’de niteliklerine göre sessizleri açıklayınız.

Cevap

Ünsüzler de ünlüler gibi taşıdıkları ortak nitelikler ve ayırıcı özelliklerine göre çeşitlenmişlerdir.
1. Duyulurluklarındaki iki ana nitelik bakımından iki öbek oluştururlar:
a. sızmalı ünsüzler: f v ğ h j ş l r s z y;
b. patlamalı ünsüzler: b p c ç d t g k m n.
2. Dudaklardan gırtlağa kadar uzanan yoldaki
oluşum noktalarına (boğumlanma yerlerine) göre de birtakım ortak nitelikler taşırlar.
Buna göre de dört öbeğe ayırılırlar:
a. dudak ünsüzleri: b p m v f;
b. diş ünsüzleri: d t c ç j ş z s n l r.
c. damak ünsüzleri: k g ğ . Bunlar ön (sert)
damaktaki (ya da damak önündeki)
boğumlanma noktasından çıkarlar. Dilimizde bunların bir de art (yumuşak)
damakta (ya da damak ardında) meydana gelen boğumlanma noktasından çıkan türleri vardır. Bugünkü alfabemizde
bunların işaretleri yoktur. Bunları kalın
ve ince sıradan hecelerde ayırt ederiz:
ka/ke (ka-ba / ke-se), ga/ge (ga-ga / ge-ce),
ğan/ğen (ka-ğan / be-ğen) gibi.
d. gırtlak ünsüzleri: h ile Arapça’dan alınma kelimelerdeki ? hemze ve ? ayın’dan
kalan kesme (çarpma).
3. Türkçe’nin ünsüz sesleri bir de gırtlaktan gelen soluk akımının tonlu (titreşimli, soluklu)
ya da tonsuz (titreşimsiz, soluksuz) oluşuna
göre öbekleşir. Tonlu ünsüzlerde tutulan soluğun hepsi ya da büyük bir kısmı salınmış
olur ve bu sırada gerilmiş olan ses dudaklarında titreşime yol açarak boğumlanma noktasından güçlü bir gürültü olarak çıkar. Tonsuzlarda ise ses dudakları gerilmez; soluk,
tutulmaksızın, olağan bir biçimde bir miktar
açılan dudaklar arasından akarak boğumlanma noktasına gelir ve tükenirken donuk bir
gürültü şeklinde duyulur.

a. tonlu ünsüzler: b c d g ğ j l m n r v y z
b. tonsuz ünsüzler: ç f h k p s ş t.
Dilimizin ünsüzlerini bu farklı nitelik ve özellikleriyle tanımak, aşağıda yabancı iki dilden,
Arapça ve Farsça’dan giren kelimelerdeki ünsüzleri
tanıtmak için yapacağımız açıklamalara dayanak
oluşturmak açısından gerekli ve yararlıdır. 


3. Soru

Alfabedeki sırasına göre şu ünsüz harfleri yalnızca Arapça’ya özgü seslerin işaretleridir: ? hemze,
.ayın ? ,zı ? ,tı ? ,dad ? ,sad ? ,ha ? ,zel ? ,se ? . ? hemze’nin özelliklerini açıklayınız.

Cevap

? hemze. Arapça’ya özgü bu ses bir gırtlak
ünsüzüdür. Ses dudaklarının kapalı bulunduğu sırada ciğerlerden gelen havanın
yaptığı baskı sonucu birden açılan dudaklardan gelen bir patlamayla duyulan tonlu
bir sestir. Arapça’da bir ünlü ile başlıyor
gibi görünen her kelime aslında bu ünsüzle
başlamakta ve ünlü seslere karşılık olan işaretlerle birlikte a, i, u gibi okunmaktadır.
Yazıda bu ünsüzü Araplar da göstermezler
ve kürsüsü olan ? elif’i yazmakla yetinirler.
Bu ünsüz, konuşma dilinde, bugün olduğu
gibi, Osmanlı Türkçesi döneminde de bulunduğu yere göre türlü değişikliklere uğratılmıştır:
a. Kapalı tek heceli kelimede iç ses ise, harekesine göre;
aa. ya ??? ye’s yerine yas, ??? re’y yerine rey,
???? rü’yâ yerine rüya, ve şu’m ??? yerine
şom örneklerindeki gibi tamamen düşürülmüş,
ab. ya da ??? be’s yerine beis, ??? zi’b yerine ziib “kurt”, ??? bi’r yerine biir “kuyu”
örneklerinde olduğu gibi, bir ünlü ses
olarak değerlendirilmiştir.

b. Çift ünsüzle biten tek heceli kelimede düşürülmüştür:
?? şey’ yerine şey, ??? cüz’ yerine cüz gibi.
c. İki ve daha çok heceli kelimelerde ilk hecenin son sesi ise;
ca. ya kesmeli söylenmiş,
????? te’sîr, ???? rü’yet, ???? mü’min gibi,
cb. ya da ünlüyü uzatıcı bir etki bırakmıştır:
têsir, rûyet, mûmin gibi 

d. İki ve ikiden çok heceli kelimelerde, ilk
hece açıksa, ikinci ve üçüncü hecenin ilk
sesi olarak bir ünlü gibi söylenmiştir:
???? teessür, ????? müteessir, ???? suâl gibi.
e. İki ve ikiden çok heceli kelimelerde, ilk
hece kapalıysa, ikinci hecenin başında, ilk
hecenin son ünsüzüyle bir hece kurmadığını göstermek üzere, kesmeyle okunmuştur:
????? mes’ûl, ????? meş’ûm “uğursuz” gibi.
Meninski, Viguier gibi XVII. ve XVIII. yüzyıl
gramercileri tarafından verilmiş olan örnekler bu
değerlendirmeyi desteklemektedir. Sonraki yüzyıllarda da durum bundan farklı değildir. Ancak bu
gibi kelimelerin özellikle aruzla yazılmış manzum
metinlerde vezne uydurulmasında asıllarının korunmasına büyük özen gösterilmiştir. Şehirli okuryazarların söyleyişçe benzeri bir özen içinde bulundukları da kolayca tahmin edilebilir.


4. Soru

? se’nin özelliklerini açıklayınız.

Cevap

? se. Bu harf “peltek se” de denilen bir ünsüz sesin işaretidir. Çıkış yeri dil ucunun üst
yüzü ile üst ön dişlerin uçlarıdır. Dil dişler
arasından biraz dışarı çıkarılarak söylenir.
Türkçe söyleyişte bu niteliğini kaybetmiş,
dilin diş ardında kaldığı durumda çıkan
s’den farklı söylenmemiştir.


5. Soru

Ton nedir?

Cevap

Gerilen ses dudaklarında havanın geçişi sırasında meydana gelen titremedir.


6. Soru

Ses dudakları nedir?

Cevap

Gırtlağın ortasında bulunan iki küçük kas. Bunlara ses telleri de denir.


7. Soru

? zel sesinin özelliklerini açıklayınız.

Cevap

?‘nin tonlusudur. Onun gibi dil ucunun üst yüzünün üst ön dişlerin uçlarına
dokunmasıyla çıkarılır. Söylenişi sırasında
dil ucu ?‘ye göre daha az dışarı çıkarılır.
Osmanlı Türkçesi’nin konuşma dilinde olağan z gibi söylenmiştir.


8. Soru

? dad sesinin özelliklerini açıklayınız.

Cevap

Bu da dilin üst damağa doğru yükselmesi ve kapaklanması ile kalın nitelik
kazanan bir sestir. Söylenişi sırasında hava
dilin iki yanından avurtlara sürtünerek geçer. Bu sırada dil ucu boşta kalır. Türkçe’de
söyleyişte var olmamış, d ve z diş sesleriyle
iki türlü söylenmiştir:
a. d gibi: ???? kâdı, ??? darb “vurma, vuruş”, ???? fodul, ???? Fâdıl, ????? Ramadan;
b. z gibi: ??? kazâ, ???????? kazasker,
,Fâzıl ???? ,zâbit ???? ,izâfet ?????
.Ramazan ????? ,Fuzûlî ?????


9. Soru

. ? tı sesinin özelliklerini açıklayınız.

Cevap

Dilin yükselip damağa kapaklanması
ve dil ucunun üst ön diş etlerine yaklaşması
ile nitelik kazanan tonlu bir sestir. Türkçe’ye
bu niteliğiyle girmemiş, alıntı kelimelerde
olağan diş sesi t gibi söylenmiştir.
Bu sesin harfi kalın ünsüz harflerinden olduğu
için, kimi Türkçe kelimelerde ünlünün kalın olduğunu belirtmek amacıyla kullanılmıştır. Ancak hem
? te, hem de ? dal yerine kullanılması, kelime başındaki sesin tonlu mu, tonsuz mu okunacağı konusunda karışıklığa yol açmıştır: ???/ ?? taş, /?? ? doğru gibi. XVII. yüzyıl Osmanlı Türkçesi’ni
bütün ayrıntılarıyla tanıtan Meninski, gramerinde
“? ,Türkçe’nin kendi kelimelerinde d sesini verir”
açıklamasını yapar ve hem ? , hem de ? ile yazılmış
örnekler vererek bunların Latin harfli karşılıklarını
d’li kaydeder: ??? dağ, ????? doğru, ???? doğu, ???
????? dosdoğru, ???? ?? dış donu gibi


10. Soru

. ? ayın sesinin özelliklerini açıklayınız.

Cevap

Kalın ünsüz harflerinden biridir.
Bir boğaz ünsüzünün işaretidir. Bu sesin
çıkış yeri boğazda ?‘dan biraz geridedir.
Tonlu bir sestir. Havanın daralan ses dudakları arasından geçerken meydana getirdiği titreşimle birlikte oluşan bir gürültü
olarak duyulur. Bu sesi bir yabancının çıkarması son derece zordur. Tecvit okuyanlarca tam yerinden çıkarılmasına ‘ayın
çatlatmak’ denmiştir. Osmanlı Türkçesi
döneminde konuşma dilinin tanımadığı bir
sestir. Bu sesin XVII. yüzyıldaki değeri için
Evliya Çelebi”nin verdiği örnekler çok ilgi
çekicidir. XVIII. yüzyıl gramercilerinden
Viguier’in şu açıklaması ise konuşma diliyle okuma dili arasındaki farkı göstermek
açısından önemlidir: “Bu sesi yalnızca çok
şiir okuyanlar ve bilgili (eğitimli) kimseler
kullanır. Günlük konuşma dilinde kullanılmaz.” Gerçekten de bu boğaz sesi Türkçe
söyleyişte başlangıçtan beri çok yadırganmış ve bu sesi taşıyan Arapça kelimelerin
söylenişinde köklü değişiklikler olmuştur.
Bu değişikliklerin başlıcaları şunlardır:
a. Kelime ve hece başında bir ünlü ses olarak okunur, böylece kelime ünlüyle başlayan bir özellik kazanır: ?????? AzrâilEzrâil, ???? ayal, ??? şiir , ???? şuur gibi.
b. Hece sonunda düşerken ünlüye uzunluk değeri katar: ???? Kâbe, ???? Rânâ,
????? tâyin (halklılaştırılmış biçimiyle:
tayın), ?????? îtiraf (itiraf), ????? îmâr
(imar), ????? îlân (ilân), ????? mûteber
(muteber), ???? şûle (Şule) gibi.
c. Bu gibi hecelerde, bir söyleyişe göre,
hemze gibi kesmeli söylenir: ???? da‘vâ,
????? la‘lîn “kırmızı, lâl renginde” gibi.
d. Ünlüsü uzun kapalı hecenin son sesi olarak düşürülür: ???? vedâ, ???? semâ gibi.
e. Taşralı dilinde boğumlanma noktasının
damak ardına kayarak ğ sesine dönmesi
için Evliya Çelebi (XVII. yüzyıl) çarpıcı
bir örnek verir: ??? şığır. “Şiir söyleyen”
anlamındaki ???? şâ‘ir (şair) de bugün
ağızlarda (yani taşralı dilinde) şağır olarak yaşamaktadır


11. Soru

Farslar Arap alfabesini aldıkları zaman bu alfabede kendi dillerine özgü sesler için aslında dört küçük değişiklik yapmışlar, böylece harf sayısını 32’ye çıkarmışlardır. Bunlardan ? pe, ? be’ye eklenen iki noktayla; ? çim, ? cim’e eklenen iki noktayla; ? je, ? ze’ye eklenen iki noktayla; ? gef ise ? kef’in ‘keşide’ denilen çizgisi üzerine eklenen ikinci bir çizgiyle oluşturulmuştur. Bu seslerin özelliklerini açıklayınız.

Cevap

Bu ünsüz harflerinin gösterdiği seslerden ç, g ve
p kendi dillerinde de bulunduğu için, bu işaretler
Türkler tarafından da alınmıştır. ? harfinin alınması ise Farsça kelimelerin yazılmasında kullanılmak
amacına dayanır. Daha sonra Batı dillerinden alınmış kelimelerde de kullanılmıştır.
İşte bunun gibi, Farslar da Arap alfabesini alırken, dillerine girmeye başlayan çok sayıdaki Arapça kelimeyi olduğu gibi yazabilmek düşüncesiyle
Arapça’ya özgü harfleri almışlardır. Bunlar ? se, ?
ha, ? zel, ? sad, ? dad, ? tı, ? zı, ? ayın harfleridir.
Bunlardan ? se ve ? sad harflerini Farslar ? sin
harfinin taşıdığı ses değeriyle söylemişlerdir. Bununla birlikte bu iki harf az sayıda Farsça kelimede
yer bulmuştur ?????? Geyûmers “Eski bir Fars hükümdarının adı”, ?? sad “yüz”, ??? şast “altmış”
gibi. Bu kullanım Türkçe kelimelerde ?‘ın kalın
sıra belirleyici olmak üzere kullanılması gibidir. ?ha harfini Türkler gibi Farslar da ? he gibi söylerler.
? dad ve ? zı harfleri de kendilerine özgü nitelikleriyle değil ? ze harfinin sesiyle söylenmiştir. Bu
açıdan da uygulamaları Türkler gibidir.
? zel XV. yüzyıla kadar uzun ya da kısa ünlüden sonraki ? dal yerine kullanılmış bir harf iken,
bu yüzyıldan sonra kullanımdan düşmüştür. Kimi
Arapça asıllı kelimelere de uygulanan bu kural hizmet (aslı: ???? (kelimesiyle dilimize de geçmiştir.
? tı’ya gelince, bu ünsüz harfinin ses değeri de
Farsça’da bulunmaz; ancak birkaç kelimenin yazılışına girmiştir: ??? taşt (??? yerine) “geniş leğen”,
??? talh (??? yerine) “acı” gibi.


12. Soru

Farsça’ya özgü ? sesinin özelliklerini açıklayınız.

Cevap

Farsça’ya özgü sayılabilecek
seslerden biri, iki türlü söylenişi bulunan ve alfabede ? harfiyle temsil edilen sestir. Boğaz sonunda dil
köküyle art damak arasındaki bir daralma noktasından çıkar. Bu ses aslında Türkçe’nin de tanıdığı
bir sestir; ancak bu dönemde şehirli dilinde gerçek
değeriyle söylenmediğini bu yüzyıllara ait gramerlerden öğreniyoruz. Türkçe’de bu ses bir taşralı ağzı
sesi olarak yaşamış ve hâlen de yaşamaktadır.
Farsça’da tıpkı Arapça’daki gibi boğazlı tonsuz bir
art damak sesidir. Hem kendi kelimelerinde, hem de
Arapça’dan alınma kelimelerde kendi ses değeriyle kullanılmıştır: ??? havf “korku”, ?? har “eşek”, ??? hıred
“akıl”, ????? hargûş “tavşan”, ??? hûb “güzel”, ????
hurde “küçük, parça”, ?? yah “buz” gibi. Türkçe söyleyişte bu sesin değeri değiştirilmiş, ? he gibi söylenmiştir.
İkinci tür ? Farsça’ya özgü dudaksıl (labial)
bir ?‘dır. Dudakların yuvarlaklaştırılmasıyla çıkarılır. Sesin bu niteliğini belirtmek için önüne her
zaman bir ? vav yazılır: ???? hv
îş “kendi”, ????
hv
âb “uyku”, ???? hv
ân “sofra”, ????? hv
??????? ,âce
üstühv
ân “kemik” gibi. Bu ? vav bir ünlü ya da ünsüz sesi göstermediği için “okunmayan vav” (vâv-ı
ma‘dûle) diye anılmıştır. Bu gibi kelimelerin Türkçe metinlerdeki yazılışları Türkçe’deki söylenişlerini
değerlendirmeye imkân verir. Bu da sonuç olarak
böyle bir sesin Türkçe’ye geçmediğidir. Aslında
Farslar da bu sesi zamanla terk etmişler, ünlüsü kısa
hecelerde a’yı o’ya çevirmişlerdir: ???? yerine ???
hoş, ???? yerine ??? hor gibi.


13. Soru

Farsça’ya özgü v sesinin özelliklerini açıklayınız.

Cevap

Farsça’ya özgü v. Farsça’nın bu ünsüzü çift dudak v’sidir (= w). Türkçe söyleyişte değiştirilmiş,
bir diş-dudak sesi olan v ile söylenmiştir: ???? âwâz,
Türkçe’de: “avaz avaz bağırmak”ta olduğu gibi: avaz.


14. Soru

? sad sesinin özellikleri nelerdir?

Cevap

Bu ses dilin damağa doğru yükselmesi ve kapaklanması sırasında dil ucunun
üst ön dişlerin ortasına değmesiyle çıkarılır.
Tonsuzdur. Kalın ünsüz harflerinden biridir. Kimi kalın sıradan Türkçe kelimelerde
? sin yerine kullanılmıştır.


15. Soru

? zı sesinin özellikleri nelerdir?

Cevap

Bu da dilin damağa doğru yükselmesi
ve kapaklanması ile kalınlık niteliği kazanan seslerdendir. Dil ucunun üst ön dişlerin ucuna yakınlaştığı bir kapanma noktasından çıkarılır. Bu sesin ? se ve ? zel’den
nitelikçe farkı, söylenişi sırasında dil ucunun pek az dışarı çıkmasıdır. Türkçe’de bu
ses ? ze harfinin sesi olan olağan z ile söylenmiştir. Kalın ünsüz harflerinden biri olması
yüzünden, kimi kalın sıradan kelimelerde ?
ze yerine kullanılmıştır: ??? zır, ???? zort,
??? kaz gibi.


16. Soru

Kesmeli kavramını açıklayınız. 

Cevap

Bu terim Arapça kelimelerde bir ünlü
önünde hemzenin söylenişiyle ilgilidir. “Gırtlak
çarpması” da denilen bu söyleyişte ses dudaklarının
birbirine bir anlık çarpmasından doğan ünlüye benzer kesik bir ses duyulur: teesir gibi.


17. Soru

? ha sesinin özelliklerini açıklayınız.

Cevap

Bu ünsüz işaretinin karşıladığı ses de Arapça’ya özgü bir gırtlak sesidir. Birbirine yaklaşan ses dudaklarının arasından sürtünerek geçen havanın meydana getirdiği hışırtıyla duyulan tonsuz bir sestir. Türkçe söyleyişte bu ses büyük ölçüde değişikliğe
uğramış ve yine tonsuz bir gırtlak sesi olan h sesine dönmüştür. Söyleyişteki bu değişmenin yer yer yazıya da yansıtıldığı görülür:
??? lahm yerine ??? lehem (lehim), ???? sâhil yerine ????gibi.


18. Soru

Türkçe’de çift dudak ünsüzleri ile ilgili kural nedir?

Cevap

Türkçe’de çift dudak ünsüzü ancak yuvarlak bir ünlüden önce ortaya çıkabilir; tavuk, kovuk, fos, fodul, fukara, havuz. davul kelimelerindeki f ve v’ ler böyledir.


19. Soru

Ünsüz harflerin kelime içindeki durumları neden değerlendirmeye alınmaz?

Cevap

Bunun sebebi bir ünsüz
sesin olağan olarak bir hecenin ya başında, ya da
sonunda bulunabilmesidir. Bununla birlikte sonu
çift ünsüzlü alıntı kelimelerde iç ses olarak yer alabilirler. Ancak bu durumda Türkçe’de çoklukla iki
ünsüz arasına bir dar ünlü gelir ve tek heceli kelime
iki heceli olurken ilk ünsüz hece başında kalır: şehrşehir, vakf-vakıf, emr-emir, devr-devir, tabl-tabul
(davul), havz-havuz, lutf-lutuf gibi


20. Soru

Osmanlı Türkçe’sinin ünsüz harflerinin genel özellikleri nelerdir?

Cevap

Bu alfabenin ünsüz harfleri, içinde bulundukları hecenin
ünlüsünü kalın-ince okutmaları yönüyle iki öbekte
toplanmıştır:
a. kalın ünsüz harfleri: ? ha, ? hı, ? sad, ?
dad, ? tı, ? zı, ? ayın, ? gayın, ? kaf;
b. ince ünsüz harfleri: ? be, ? te, ? se, ? cim,
? ,şın ? ,sin ? ,ze ? ,rı ? ,zel ? ,dal ? ,çim ?
fe, ? kef, ? gef, ? lam, ? mim, ? nun, ? vav,
.ye ? ,he ?


1. Soru

Türkçe’de ünsüzlerin genel özellikleri nelerdir?

Cevap

Ünsüz sesler ciğerlerden gelen havanın, ses yolundan geçerken belli noktalardaki daralma (sıkışma) ve kapanma (tıkanma) yüzünden meydana
getirdiği gürültü ile duyulan seslerdir. Bu daralma
ve kapanma noktalarına boğumlanma noktaları
diyoruz. Bu gürültü bazen sürtünerek sızmadan
meydana gelen bir hışırtı, bazen de kapanan bir
noktanın birden açılmasıyla oluşan bir patlama
şeklindedir.

2. Soru

Türkçe’de niteliklerine göre sessizleri açıklayınız.

Cevap

Ünsüzler de ünlüler gibi taşıdıkları ortak nitelikler ve ayırıcı özelliklerine göre çeşitlenmişlerdir.
1. Duyulurluklarındaki iki ana nitelik bakımından iki öbek oluştururlar:
a. sızmalı ünsüzler: f v ğ h j ş l r s z y;
b. patlamalı ünsüzler: b p c ç d t g k m n.
2. Dudaklardan gırtlağa kadar uzanan yoldaki
oluşum noktalarına (boğumlanma yerlerine) göre de birtakım ortak nitelikler taşırlar.
Buna göre de dört öbeğe ayırılırlar:
a. dudak ünsüzleri: b p m v f;
b. diş ünsüzleri: d t c ç j ş z s n l r.
c. damak ünsüzleri: k g ğ . Bunlar ön (sert)
damaktaki (ya da damak önündeki)
boğumlanma noktasından çıkarlar. Dilimizde bunların bir de art (yumuşak)
damakta (ya da damak ardında) meydana gelen boğumlanma noktasından çıkan türleri vardır. Bugünkü alfabemizde
bunların işaretleri yoktur. Bunları kalın
ve ince sıradan hecelerde ayırt ederiz:
ka/ke (ka-ba / ke-se), ga/ge (ga-ga / ge-ce),
ğan/ğen (ka-ğan / be-ğen) gibi.
d. gırtlak ünsüzleri: h ile Arapça’dan alınma kelimelerdeki ? hemze ve ? ayın’dan
kalan kesme (çarpma).
3. Türkçe’nin ünsüz sesleri bir de gırtlaktan gelen soluk akımının tonlu (titreşimli, soluklu)
ya da tonsuz (titreşimsiz, soluksuz) oluşuna
göre öbekleşir. Tonlu ünsüzlerde tutulan soluğun hepsi ya da büyük bir kısmı salınmış
olur ve bu sırada gerilmiş olan ses dudaklarında titreşime yol açarak boğumlanma noktasından güçlü bir gürültü olarak çıkar. Tonsuzlarda ise ses dudakları gerilmez; soluk,
tutulmaksızın, olağan bir biçimde bir miktar
açılan dudaklar arasından akarak boğumlanma noktasına gelir ve tükenirken donuk bir
gürültü şeklinde duyulur.

a. tonlu ünsüzler: b c d g ğ j l m n r v y z
b. tonsuz ünsüzler: ç f h k p s ş t.
Dilimizin ünsüzlerini bu farklı nitelik ve özellikleriyle tanımak, aşağıda yabancı iki dilden,
Arapça ve Farsça’dan giren kelimelerdeki ünsüzleri
tanıtmak için yapacağımız açıklamalara dayanak
oluşturmak açısından gerekli ve yararlıdır. 

3. Soru

Alfabedeki sırasına göre şu ünsüz harfleri yalnızca Arapça’ya özgü seslerin işaretleridir: ? hemze,
.ayın ? ,zı ? ,tı ? ,dad ? ,sad ? ,ha ? ,zel ? ,se ? . ? hemze’nin özelliklerini açıklayınız.

Cevap

? hemze. Arapça’ya özgü bu ses bir gırtlak
ünsüzüdür. Ses dudaklarının kapalı bulunduğu sırada ciğerlerden gelen havanın
yaptığı baskı sonucu birden açılan dudaklardan gelen bir patlamayla duyulan tonlu
bir sestir. Arapça’da bir ünlü ile başlıyor
gibi görünen her kelime aslında bu ünsüzle
başlamakta ve ünlü seslere karşılık olan işaretlerle birlikte a, i, u gibi okunmaktadır.
Yazıda bu ünsüzü Araplar da göstermezler
ve kürsüsü olan ? elif’i yazmakla yetinirler.
Bu ünsüz, konuşma dilinde, bugün olduğu
gibi, Osmanlı Türkçesi döneminde de bulunduğu yere göre türlü değişikliklere uğratılmıştır:
a. Kapalı tek heceli kelimede iç ses ise, harekesine göre;
aa. ya ??? ye’s yerine yas, ??? re’y yerine rey,
???? rü’yâ yerine rüya, ve şu’m ??? yerine
şom örneklerindeki gibi tamamen düşürülmüş,
ab. ya da ??? be’s yerine beis, ??? zi’b yerine ziib “kurt”, ??? bi’r yerine biir “kuyu”
örneklerinde olduğu gibi, bir ünlü ses
olarak değerlendirilmiştir.

b. Çift ünsüzle biten tek heceli kelimede düşürülmüştür:
?? şey’ yerine şey, ??? cüz’ yerine cüz gibi.
c. İki ve daha çok heceli kelimelerde ilk hecenin son sesi ise;
ca. ya kesmeli söylenmiş,
????? te’sîr, ???? rü’yet, ???? mü’min gibi,
cb. ya da ünlüyü uzatıcı bir etki bırakmıştır:
têsir, rûyet, mûmin gibi 

d. İki ve ikiden çok heceli kelimelerde, ilk
hece açıksa, ikinci ve üçüncü hecenin ilk
sesi olarak bir ünlü gibi söylenmiştir:
???? teessür, ????? müteessir, ???? suâl gibi.
e. İki ve ikiden çok heceli kelimelerde, ilk
hece kapalıysa, ikinci hecenin başında, ilk
hecenin son ünsüzüyle bir hece kurmadığını göstermek üzere, kesmeyle okunmuştur:
????? mes’ûl, ????? meş’ûm “uğursuz” gibi.
Meninski, Viguier gibi XVII. ve XVIII. yüzyıl
gramercileri tarafından verilmiş olan örnekler bu
değerlendirmeyi desteklemektedir. Sonraki yüzyıllarda da durum bundan farklı değildir. Ancak bu
gibi kelimelerin özellikle aruzla yazılmış manzum
metinlerde vezne uydurulmasında asıllarının korunmasına büyük özen gösterilmiştir. Şehirli okuryazarların söyleyişçe benzeri bir özen içinde bulundukları da kolayca tahmin edilebilir.

4. Soru

? se’nin özelliklerini açıklayınız.

Cevap

? se. Bu harf “peltek se” de denilen bir ünsüz sesin işaretidir. Çıkış yeri dil ucunun üst
yüzü ile üst ön dişlerin uçlarıdır. Dil dişler
arasından biraz dışarı çıkarılarak söylenir.
Türkçe söyleyişte bu niteliğini kaybetmiş,
dilin diş ardında kaldığı durumda çıkan
s’den farklı söylenmemiştir.

5. Soru

Ton nedir?

Cevap

Gerilen ses dudaklarında havanın geçişi sırasında meydana gelen titremedir.

6. Soru

Ses dudakları nedir?

Cevap

Gırtlağın ortasında bulunan iki küçük kas. Bunlara ses telleri de denir.

7. Soru

? zel sesinin özelliklerini açıklayınız.

Cevap

?‘nin tonlusudur. Onun gibi dil ucunun üst yüzünün üst ön dişlerin uçlarına
dokunmasıyla çıkarılır. Söylenişi sırasında
dil ucu ?‘ye göre daha az dışarı çıkarılır.
Osmanlı Türkçesi’nin konuşma dilinde olağan z gibi söylenmiştir.

8. Soru

? dad sesinin özelliklerini açıklayınız.

Cevap

Bu da dilin üst damağa doğru yükselmesi ve kapaklanması ile kalın nitelik
kazanan bir sestir. Söylenişi sırasında hava
dilin iki yanından avurtlara sürtünerek geçer. Bu sırada dil ucu boşta kalır. Türkçe’de
söyleyişte var olmamış, d ve z diş sesleriyle
iki türlü söylenmiştir:
a. d gibi: ???? kâdı, ??? darb “vurma, vuruş”, ???? fodul, ???? Fâdıl, ????? Ramadan;
b. z gibi: ??? kazâ, ???????? kazasker,
,Fâzıl ???? ,zâbit ???? ,izâfet ?????
.Ramazan ????? ,Fuzûlî ?????

9. Soru

. ? tı sesinin özelliklerini açıklayınız.

Cevap

Dilin yükselip damağa kapaklanması
ve dil ucunun üst ön diş etlerine yaklaşması
ile nitelik kazanan tonlu bir sestir. Türkçe’ye
bu niteliğiyle girmemiş, alıntı kelimelerde
olağan diş sesi t gibi söylenmiştir.
Bu sesin harfi kalın ünsüz harflerinden olduğu
için, kimi Türkçe kelimelerde ünlünün kalın olduğunu belirtmek amacıyla kullanılmıştır. Ancak hem
? te, hem de ? dal yerine kullanılması, kelime başındaki sesin tonlu mu, tonsuz mu okunacağı konusunda karışıklığa yol açmıştır: ???/ ?? taş, /?? ? doğru gibi. XVII. yüzyıl Osmanlı Türkçesi’ni
bütün ayrıntılarıyla tanıtan Meninski, gramerinde
“? ,Türkçe’nin kendi kelimelerinde d sesini verir”
açıklamasını yapar ve hem ? , hem de ? ile yazılmış
örnekler vererek bunların Latin harfli karşılıklarını
d’li kaydeder: ??? dağ, ????? doğru, ???? doğu, ???
????? dosdoğru, ???? ?? dış donu gibi

10. Soru

. ? ayın sesinin özelliklerini açıklayınız.

Cevap

Kalın ünsüz harflerinden biridir.
Bir boğaz ünsüzünün işaretidir. Bu sesin
çıkış yeri boğazda ?‘dan biraz geridedir.
Tonlu bir sestir. Havanın daralan ses dudakları arasından geçerken meydana getirdiği titreşimle birlikte oluşan bir gürültü
olarak duyulur. Bu sesi bir yabancının çıkarması son derece zordur. Tecvit okuyanlarca tam yerinden çıkarılmasına ‘ayın
çatlatmak’ denmiştir. Osmanlı Türkçesi
döneminde konuşma dilinin tanımadığı bir
sestir. Bu sesin XVII. yüzyıldaki değeri için
Evliya Çelebi”nin verdiği örnekler çok ilgi
çekicidir. XVIII. yüzyıl gramercilerinden
Viguier’in şu açıklaması ise konuşma diliyle okuma dili arasındaki farkı göstermek
açısından önemlidir: “Bu sesi yalnızca çok
şiir okuyanlar ve bilgili (eğitimli) kimseler
kullanır. Günlük konuşma dilinde kullanılmaz.” Gerçekten de bu boğaz sesi Türkçe
söyleyişte başlangıçtan beri çok yadırganmış ve bu sesi taşıyan Arapça kelimelerin
söylenişinde köklü değişiklikler olmuştur.
Bu değişikliklerin başlıcaları şunlardır:
a. Kelime ve hece başında bir ünlü ses olarak okunur, böylece kelime ünlüyle başlayan bir özellik kazanır: ?????? AzrâilEzrâil, ???? ayal, ??? şiir , ???? şuur gibi.
b. Hece sonunda düşerken ünlüye uzunluk değeri katar: ???? Kâbe, ???? Rânâ,
????? tâyin (halklılaştırılmış biçimiyle:
tayın), ?????? îtiraf (itiraf), ????? îmâr
(imar), ????? îlân (ilân), ????? mûteber
(muteber), ???? şûle (Şule) gibi.
c. Bu gibi hecelerde, bir söyleyişe göre,
hemze gibi kesmeli söylenir: ???? da‘vâ,
????? la‘lîn “kırmızı, lâl renginde” gibi.
d. Ünlüsü uzun kapalı hecenin son sesi olarak düşürülür: ???? vedâ, ???? semâ gibi.
e. Taşralı dilinde boğumlanma noktasının
damak ardına kayarak ğ sesine dönmesi
için Evliya Çelebi (XVII. yüzyıl) çarpıcı
bir örnek verir: ??? şığır. “Şiir söyleyen”
anlamındaki ???? şâ‘ir (şair) de bugün
ağızlarda (yani taşralı dilinde) şağır olarak yaşamaktadır

11. Soru

Farslar Arap alfabesini aldıkları zaman bu alfabede kendi dillerine özgü sesler için aslında dört küçük değişiklik yapmışlar, böylece harf sayısını 32’ye çıkarmışlardır. Bunlardan ? pe, ? be’ye eklenen iki noktayla; ? çim, ? cim’e eklenen iki noktayla; ? je, ? ze’ye eklenen iki noktayla; ? gef ise ? kef’in ‘keşide’ denilen çizgisi üzerine eklenen ikinci bir çizgiyle oluşturulmuştur. Bu seslerin özelliklerini açıklayınız.

Cevap

Bu ünsüz harflerinin gösterdiği seslerden ç, g ve
p kendi dillerinde de bulunduğu için, bu işaretler
Türkler tarafından da alınmıştır. ? harfinin alınması ise Farsça kelimelerin yazılmasında kullanılmak
amacına dayanır. Daha sonra Batı dillerinden alınmış kelimelerde de kullanılmıştır.
İşte bunun gibi, Farslar da Arap alfabesini alırken, dillerine girmeye başlayan çok sayıdaki Arapça kelimeyi olduğu gibi yazabilmek düşüncesiyle
Arapça’ya özgü harfleri almışlardır. Bunlar ? se, ?
ha, ? zel, ? sad, ? dad, ? tı, ? zı, ? ayın harfleridir.
Bunlardan ? se ve ? sad harflerini Farslar ? sin
harfinin taşıdığı ses değeriyle söylemişlerdir. Bununla birlikte bu iki harf az sayıda Farsça kelimede
yer bulmuştur ?????? Geyûmers “Eski bir Fars hükümdarının adı”, ?? sad “yüz”, ??? şast “altmış”
gibi. Bu kullanım Türkçe kelimelerde ?‘ın kalın
sıra belirleyici olmak üzere kullanılması gibidir. ?ha harfini Türkler gibi Farslar da ? he gibi söylerler.
? dad ve ? zı harfleri de kendilerine özgü nitelikleriyle değil ? ze harfinin sesiyle söylenmiştir. Bu
açıdan da uygulamaları Türkler gibidir.
? zel XV. yüzyıla kadar uzun ya da kısa ünlüden sonraki ? dal yerine kullanılmış bir harf iken,
bu yüzyıldan sonra kullanımdan düşmüştür. Kimi
Arapça asıllı kelimelere de uygulanan bu kural hizmet (aslı: ???? (kelimesiyle dilimize de geçmiştir.
? tı’ya gelince, bu ünsüz harfinin ses değeri de
Farsça’da bulunmaz; ancak birkaç kelimenin yazılışına girmiştir: ??? taşt (??? yerine) “geniş leğen”,
??? talh (??? yerine) “acı” gibi.

12. Soru

Farsça’ya özgü ? sesinin özelliklerini açıklayınız.

Cevap

Farsça’ya özgü sayılabilecek
seslerden biri, iki türlü söylenişi bulunan ve alfabede ? harfiyle temsil edilen sestir. Boğaz sonunda dil
köküyle art damak arasındaki bir daralma noktasından çıkar. Bu ses aslında Türkçe’nin de tanıdığı
bir sestir; ancak bu dönemde şehirli dilinde gerçek
değeriyle söylenmediğini bu yüzyıllara ait gramerlerden öğreniyoruz. Türkçe’de bu ses bir taşralı ağzı
sesi olarak yaşamış ve hâlen de yaşamaktadır.
Farsça’da tıpkı Arapça’daki gibi boğazlı tonsuz bir
art damak sesidir. Hem kendi kelimelerinde, hem de
Arapça’dan alınma kelimelerde kendi ses değeriyle kullanılmıştır: ??? havf “korku”, ?? har “eşek”, ??? hıred
“akıl”, ????? hargûş “tavşan”, ??? hûb “güzel”, ????
hurde “küçük, parça”, ?? yah “buz” gibi. Türkçe söyleyişte bu sesin değeri değiştirilmiş, ? he gibi söylenmiştir.
İkinci tür ? Farsça’ya özgü dudaksıl (labial)
bir ?‘dır. Dudakların yuvarlaklaştırılmasıyla çıkarılır. Sesin bu niteliğini belirtmek için önüne her
zaman bir ? vav yazılır: ???? hv
îş “kendi”, ????
hv
âb “uyku”, ???? hv
ân “sofra”, ????? hv
??????? ,âce
üstühv
ân “kemik” gibi. Bu ? vav bir ünlü ya da ünsüz sesi göstermediği için “okunmayan vav” (vâv-ı
ma‘dûle) diye anılmıştır. Bu gibi kelimelerin Türkçe metinlerdeki yazılışları Türkçe’deki söylenişlerini
değerlendirmeye imkân verir. Bu da sonuç olarak
böyle bir sesin Türkçe’ye geçmediğidir. Aslında
Farslar da bu sesi zamanla terk etmişler, ünlüsü kısa
hecelerde a’yı o’ya çevirmişlerdir: ???? yerine ???
hoş, ???? yerine ??? hor gibi.

13. Soru

Farsça’ya özgü v sesinin özelliklerini açıklayınız.

Cevap

Farsça’ya özgü v. Farsça’nın bu ünsüzü çift dudak v’sidir (= w). Türkçe söyleyişte değiştirilmiş,
bir diş-dudak sesi olan v ile söylenmiştir: ???? âwâz,
Türkçe’de: “avaz avaz bağırmak”ta olduğu gibi: avaz.

14. Soru

? sad sesinin özellikleri nelerdir?

Cevap

Bu ses dilin damağa doğru yükselmesi ve kapaklanması sırasında dil ucunun
üst ön dişlerin ortasına değmesiyle çıkarılır.
Tonsuzdur. Kalın ünsüz harflerinden biridir. Kimi kalın sıradan Türkçe kelimelerde
? sin yerine kullanılmıştır.

15. Soru

? zı sesinin özellikleri nelerdir?

Cevap

Bu da dilin damağa doğru yükselmesi
ve kapaklanması ile kalınlık niteliği kazanan seslerdendir. Dil ucunun üst ön dişlerin ucuna yakınlaştığı bir kapanma noktasından çıkarılır. Bu sesin ? se ve ? zel’den
nitelikçe farkı, söylenişi sırasında dil ucunun pek az dışarı çıkmasıdır. Türkçe’de bu
ses ? ze harfinin sesi olan olağan z ile söylenmiştir. Kalın ünsüz harflerinden biri olması
yüzünden, kimi kalın sıradan kelimelerde ?
ze yerine kullanılmıştır: ??? zır, ???? zort,
??? kaz gibi.

16. Soru

Kesmeli kavramını açıklayınız. 

Cevap

Bu terim Arapça kelimelerde bir ünlü
önünde hemzenin söylenişiyle ilgilidir. “Gırtlak
çarpması” da denilen bu söyleyişte ses dudaklarının
birbirine bir anlık çarpmasından doğan ünlüye benzer kesik bir ses duyulur: teesir gibi.

17. Soru

? ha sesinin özelliklerini açıklayınız.

Cevap

Bu ünsüz işaretinin karşıladığı ses de Arapça’ya özgü bir gırtlak sesidir. Birbirine yaklaşan ses dudaklarının arasından sürtünerek geçen havanın meydana getirdiği hışırtıyla duyulan tonsuz bir sestir. Türkçe söyleyişte bu ses büyük ölçüde değişikliğe
uğramış ve yine tonsuz bir gırtlak sesi olan h sesine dönmüştür. Söyleyişteki bu değişmenin yer yer yazıya da yansıtıldığı görülür:
??? lahm yerine ??? lehem (lehim), ???? sâhil yerine ????gibi.

18. Soru

Türkçe’de çift dudak ünsüzleri ile ilgili kural nedir?

Cevap

Türkçe’de çift dudak ünsüzü ancak yuvarlak bir ünlüden önce ortaya çıkabilir; tavuk, kovuk, fos, fodul, fukara, havuz. davul kelimelerindeki f ve v’ ler böyledir.

19. Soru

Ünsüz harflerin kelime içindeki durumları neden değerlendirmeye alınmaz?

Cevap

Bunun sebebi bir ünsüz
sesin olağan olarak bir hecenin ya başında, ya da
sonunda bulunabilmesidir. Bununla birlikte sonu
çift ünsüzlü alıntı kelimelerde iç ses olarak yer alabilirler. Ancak bu durumda Türkçe’de çoklukla iki
ünsüz arasına bir dar ünlü gelir ve tek heceli kelime
iki heceli olurken ilk ünsüz hece başında kalır: şehrşehir, vakf-vakıf, emr-emir, devr-devir, tabl-tabul
(davul), havz-havuz, lutf-lutuf gibi

20. Soru

Osmanlı Türkçe’sinin ünsüz harflerinin genel özellikleri nelerdir?

Cevap

Bu alfabenin ünsüz harfleri, içinde bulundukları hecenin
ünlüsünü kalın-ince okutmaları yönüyle iki öbekte
toplanmıştır:
a. kalın ünsüz harfleri: ? ha, ? hı, ? sad, ?
dad, ? tı, ? zı, ? ayın, ? gayın, ? kaf;
b. ince ünsüz harfleri: ? be, ? te, ? se, ? cim,
? ,şın ? ,sin ? ,ze ? ,rı ? ,zel ? ,dal ? ,çim ?
fe, ? kef, ? gef, ? lam, ? mim, ? nun, ? vav,
.ye ? ,he ?

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.